Microsoft Word Brown, Dan Da Vinci Sifresi doc



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə78/116
tarix10.11.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#9412
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   116

69 
 
Hawker 731'in Garrett TFE731 ikiz motorları gürleyerek, uçağı muazzam bir kuvvetle 
havalandırmıştı. Pencerenin dışındaki Le Bourget Havaalanı  şaşırtıcı bir süratle geride 
kalıyordu. 
Vücudu deri koltuğunda gücün etkisiyle geriye giden Sophie, ülkeden kaçıyorum, diye 
düşündü. O ana kadar, Fache ile oynadığı kedi fare oyununun bir şekilde Savunma 
Bakanlığı'na açıklanabilir olduğuna inanmıştı.  Masum bir adamı korumaya çalışıyordum. 
Büyükbabamın ölmeden önceki son isteğini yerine getirmeye çalışıyordum. Sophie bu fırsat 
kapısının artık kapandığını biliyordu. Aranan bir adamın yanında, haber vermeden ve bağlı bir 
rehineyle ülkeden ayrılıyordu. Eğer bir "mantık sınırı" varsa, o sınırı  aşmıştı.  Hem de ses 
hızında. 
Sophie kabinin ön kısmında -kapıdaki altın madalyada yazdığına göre Fan Jet Elite 
Design- Langdon ve Teabing ile yan yana oturuyordu. Pelüş döner koltuklar yerdeki raylar 
üzerine oturtulmuştu ve dörtgen bir ahşap masanın etrafında yerleri değiştirilebilecek şekilde 
tasarlanmıştı, ufak bir toplantı odası. Fakat bu şahane dekor, uçağın arka tarafında, tuvaletin 
yanındaki ayrı bir bölümde Teabing'in emirleri üzerine yerde kanlar içinde yatan keşişin 
başında elinde silahla nöbet bekleyen Rémy'nin pek de şahane olmayan görüntüsünü kamufle 
etmeye yetmiyordu. 
Teabing, "Dikkatimizi kilit taşına vermeden önce," dedi. "İzin verirseniz birkaç kelime 
etmek istiyorum." Çocuklarına kuşlardan böceklerden bahsedecek bir baba gibi ciddi 
görünüyordu. "Dostlarım, bu yolculukta sadece bir misafir olduğumun farkındayım ve bu beni 
onurlandırıyor. Bununla birlikte, hayatım Kâse'yi aramakla geçirmiş biri olarak, geri dönüşü 
olmayan bir yola adımınızı attığınızı size hatırlatmam gerektiğini düşünüyorum." Sophie'ye 
döndü. Bayan Neveu, büyükbabanız Kutsal Kâse sırrını devam ettirmeniz umuduyla bu 
kripteksi size verdi." 
"Evet." 
"Bu yol her nereye götürecekse gitmeye kararlı olduğunuz anlaşılıyor.” 
Sophie içinde bir başka dürtünün de alev aldığının bilinciyle başını salladı.  Ailem 
hakkındaki gerçek. Langdon kilit taşının onun geçmişiyle hiçbir bağlantısı olamayacağı 
konusunda telkin edici açıklamalar yapmış olsa da, Sophie hâlâ bu gizemle kişisel bir 
bağlantısı bulunduğunu hisse diyordu. Sanki büyükbabası tarafından ona emanet edilen bu 
kripteksi onunla konuşup, yıllar boyunca onu etkisi altına alan boşluğa bir çözüm getirmeye 
çalışıyordu. 
Teabing, "Bu gece büyükbabanız ve diğer üç kişi öldü," diyerek devam etti. "Bunu, kilit 
taşım kiliseye kaptırmamak için yaptılar. Opus Dei'nin bu gece ona ulaşması an meselesiydi. 
Umarım bunun sizi, son derece mesuliyet isteyen bir pozisyona soktuğunun farkındasınızdır. 
Meşale size verildi. Sönmesine izin verilemeyecek iki bin yıllık bir alev. Bu meşale yanlış 
ellere devredilemez." Bakışlarını gül ağacı kutuya çevirerek durdu. "Bu konuda size başka 
şans tanınmadığını görüyorum Bayan Neveu, ama buradaki tehlikeler düşünülecek olursa, ya 
bu sorumluluğu olduğu gibi kabul edeceksiniz... ya da bu sorumluluğu başka birine 
vereceksiniz." 
"Büyükbabam kripteksi bana verdi. Sorumluluğu kaldırabileceğimi düşündüğüne 
eminim." 
Teabing duyduklarından cesaret almış fakat ikna olmamış gibiydi "Güzel. Hırs gerekli. 
Bununla birlikte, kilit taşını açmanın, beraberinde çok daha ağır bir sorumluluk getireceğini 
anladığınıza emin değilim" 
"Nasıl yani?" 


“Tatlım, aniden elinizde Kutsal Kâse'nin yerini gösteren bir harita tuttuğunuzu farz edin. 
O anda, tarihi sonsuza dek değiştirecek gerçeğe sahip olursunuz. İnsanların yüzyıllardır 
aradıkları bir gerçeğin koruyucusu olacaksınız. Bu gerçeği dünyaya açıklama sorumluluğu 
sizin olacak. Bunu yapan kişiyi pek çokları yerecek, pek çokları övecek. Asıl son görevi 
taşımaya yetecek güce sahip olup olmadığınız." 
Sophie duraksadı. "Bunun benim kararım olacağına emin değilim.” 
Teabing'in kaşları yukarı kalkmıştı. "Değil mi? Kilit taşını elinde tutan kişinin kararı 
değilse, kimin kararı olabilir?" 
“Sırrı bunca zaman başarıyla koruyan kardeşliğin." 
“Tarikat mı?" Teabing kuşkuyla bakıyordu. "Ama nasıl? Kardeşlik bu gece dağıldı. Boynu 
vuruldu demek daha doğru olur. İster konuşmaları gizlice dinlenmiş olsun, ister içlerinden biri 
casusluk yapmış olsun, bunu asla bilemeyiz. Ama gerçek şu ki, biri onları buldu ve en üstteki 
dört üyenin kimliklerini öğrendi. Bu noktadan sonra kardeşlikten herhangi birine ben olsam 
güvenmezdim." 
Langdon, "Peki ne öneriyorsun?" diye sordu. 
"Robert, tarikatın bunca yıldır gerçeği sonsuza kadar tozlansın diye saklanmadığını sen de 
en az benim kadar biliyorsun. Sırlarını paylaşmak için tarihteki doğru zamanın gelmesini 
bekliyorlardı. Dünyanın gerçeği kaldırmaya hazır olduğu zamanı." 
Langdon, "Ve sen bu zamanın geldiğine mi inanıyorsun?" diye sordu. 
"Kesinlikle. Daha bariz olamazdı. Tüm tarihi işaretler uyuyor, ayrıca eğer tarikat gerçeği 
yakında açıklamaya karar vermediyse kilise neden saldırsın?" 
Sophie, "Keşiş henüz bize amacını anlatmadı," diye karşı çıktı. 
Teabing, "Keşişin amacı, kilisenin amacı," diye yanıt verdi. "O büyük yanılgıyı açıklayan 
belgeleri ortadan kaldırmak Kilise bu gece amacına her zamankinden daha çok yaklaştı. 
Tarikat sana güvendi Bayan Neveu. Kutsal Kâse'yi kurtarmak görevi, tarikatın gerçeği 
dünyayla paylaşmak isteğini gerçekleştirmeyi de içeriyor." 
Langdon müdahale etti. "Leigh, Sophie'den bu kararı vermesini istemek, Sangreal 
Belgeleri'nin varlığını yalnızca bir saat önce öğrenen biri için biraz fazla." 
Teabing iç geçirdi. "Baskı yapıyorsam özür dilerim Bayan Neveu. Doğruyu söylemek 
gerekirse, ben bu belgelerin her zaman halka duyulmasından yanaydım, ama karar yine de 
sizin. Sadece kilit taşını açabilirsek, olabilecekler hakkında fikir sahibi olmanızı istedim." 
Sophie ciddi bir sesle, "Baylar," dedi. "Sizin de söylediğiniz gibi, 'Kâse’yi sen bulmazsan, 
Kâse seni bulur.' Bir nedenden ötürü Kâse'nin beni bulduğuna ve zamanı geldiğinde ne 
yapmam gerektiğini bileceğime inanıyorum." 
Her ikisi de şaşırmış gibiydi. 
Sophie gül ağacı kutuyu işaret ederek, "O halde," dedi. "Haydi başlayalım.” 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   116




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə