Microsoft Word Elmi Mecmue 21



Yüklə 2,82 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə125/161
tarix08.07.2018
ölçüsü2,82 Mb.
#53795
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   161

Muhammed COŞKUN  

328


yöntemin, A.J.Greimas gibi nadir düşünürler istisna sayılacak olursa, hemen 

tamamında görülen ortak nokta, metin yorumlarında “metin dışında” herhangi bir 

kaynağa müracaat etmeme ilkesidir.  

Metin analizi yönteminde A.J.Greimas’ın geliştirdiği teori, yapısalcı geleneğin 

sınırlarını oldukça zorlayacak türden bir gelişim ve yenilik arz etmektedir. Şimdi 

önce Saussure’ün dilbilim anlayışını ana hatlarıyla özetleyecek, ardından yapısalcılık 

düşüncesinin tarihi gelişimini kısaca inceleyecek ve Strauss ve Lacan gibi 

düşünürlerin yapısal tahlillerine göz atacağız. 

 

III.

 

Yapısal Analiz Yöntemi 

Yapısalcı yöntemin temel hareket noktası, tek tek bireyler tarafından kullanılan 

“söz”ün ardında genel bir sistem olarak “dil”in var olduğunun ve bütün bireylerin 

“aynı sistem” üzerinde konuşup düşündüklerinin, yani “ortak bir insan doğası”nın 

varlığının kabul edilmesidir. Bu durum başta C. L. Strauss ve J. Lacan olmak üzere, 

yapısal analiz yöntemini Sosyal Bilimlerin çeşitli alanlarına taşıyan hemen her 

düşünürde görülebilir. Bu yöntemde önemli olan, tekil olguların özgüllüğü değil, 

onların genel bir sistemin bir parçası oluşlarıdır. Dolayısıyla edebiyat eleştirisinde bir 

eserin kendine özgü hususiyetleri değil, bütün edebî metinlerin ortak noktaları 

aranmaktadır.

3

 Bu yönüyle yapısalcılık bir yorum teorisi değil, bir analiz yöntemidir. 



Yani analize konu edilen nesne üzerinde değil, o nesnenin de parçası olduğu bütünün 

yapısı üzerinde çalışılmaktadır. Özellikle Propp’un masalın biçimbilimi ile ilgili 

çalışmaları, vardığımız bu sonucun somut bir örneğidir. 

Yapısalcı yöntemde, en azından Saussure tarafından yapılan dil-söz ayrımı 

üzerinden hareket eden Jakobson, Propp, Todorov gibi yapısalcılar için, metinler 

üzerinde herhangi bir yorum yapmak, metnin söylemek istediği “anlam”ı tespit 

etmek ve onun üzerinden değerlendirmeler yapmak söz konusu değildir. Gerek 

Propp’un halk masalları üzerinde yaptığı incelemelerde

4

 gerekse Rus Biçimcilerinin 



metinlerinde görülen ortak noktaların başında bu durum gelir.

5  


                                                                                                                               

by: American Association of Teachers of Slavic and East European Languages Stable URL: 

http://www.jstor.org/stable/307983) 

3

  bk. Roland Barthes, S/Z, Çev: Sündüz Öztürk Kasar, İstanbul, 2006, s.22-23 



4

 Proop’un incelemeleri için bk. Fatma Erkman Akerson, Edebiyat ve Kuramları,  İstanbul, 

2010, s.168-172 

5

 Rus biçimcilerinin metinleri üzerine örnek çalışma olarak bk. Tzvetan Todorov, Yazın 



Kuramı, (Çev: M. Rifat-S. Rifat) İstanbul, 2010 


Tefsirde Yapısalcılık: İmkânı ve Sorunları 

329


Ayrıca başta Lévi Strauss ve Jacques Lacan

6

 olmak üzere, sosyal bilimlerin 



değişik alanlarında yapısalcı yönteme başvuran ya da bu yöntemi benimseyen birçok 

araştırmacının özenle vurguladıkları üzere, bu yöntemin en belirgin özelliği, sözü 

edilen yapıların genel geçer, değişmez ve evrensel olmalarıdır. Lévi Strauss mitlerin 

ve ilkel kabilelerdeki akrabalık ilişkilerinin incelenmesinin sonucunda, insan denen 

varlığın şuuraltı yapısına ilişkin birtakım sonuçlar çıkardığını düşünür. Ona göre dil, 

insanın hakkında hiçbir şey bilmediği, kendi gerekçelerine sahip insan aklıdır.

7

  

Diğer taraftan yapısalcılık; sosyal bilimlerde nesnellik arayışının bir sonucu 



olarak, özellikle Nietzsche-Heidegger gibi filozoflar tarafından başlatılan ve giderek 

modernizmin Kartezyen özne anlayışını tahrip eden, modern öznenin hakikate olan 

mutlak hâkimiyet inancının naifliğini ortaya koyan, bilginin göreceliğini ve iktidar 

ile olan ilişkisini gözler önüne seren felsefi eğilimlere bir cevap niteliğinde olup 

modernizmi tahkim etmek gibi bir işleve de sahiptir. Nitekim modern felsefenin 

başlangıcından 1960’lara kadar olan dönemde Nietzsche, Marks ve Freud’un 

eleştirileri bir tarafa bırakılırsa, Batı felsefesi hümanizm, tarihselcilik ve emprik 

yöntem bilgisi (pozitivizm) merkezli bir sorgulamayı üstlenir.

8

 Bu dönemde “insan”, 



felsefenin ve dolayısıyla “tüm evrenin” merkezi olarak görülmüş, her şey “insan 

merkezli”, “özne merkezli” bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Buna karşılık başta 

Nietzsche ve Heidegger gibi düşünürler olmak üzere genel anlamda varoluşçu 

felsefenin getirdiği ciddi eleştiriler ve yaptığı önemli sorgulamalar sonucunda artık 

aydınlanma felsefesinin birçok “kabul”ü (postulat) tartışılır hale gelmiştir. Bu 

çerçevede, ikinci dünya savaşının ardından Fransa’da varoluşçu düşüncenin etkisini 

yitirmeye başlaması sonucunda, bu akımın boş bıraktığı alanda giderek güç kazanan 

rölativizmin ürkütücü etkisi nedeniyle, herkesin üzerinde ittifak edebileceği “nesnel” 

felsefi temellere olan ihtiyaç artmış bulunuyordu.

9

 Kimi düşünürlere göre işte 



yapısalcılık tam da bu ihtiyacı karşılama iddiası ile ortaya çıkmış bir sosyal teoridir.

10

 



                                                 

6

  Lacan için bk. Saffet Murat Tura, Freud’dan Lacan’a Psikanaliz, İstanbul, 2010 



7

 Anthony Giddens, Sosyal Teorinin Temel Problemleri, Türkçesi, Ümit Tatlıcan,  İstanbul, 

2005, s.146 

8

 Sebahattin Çevikbaş, Yapısalcılık Üzerine, Felsefe Dünyası, 2002/1, Sayı 35, s. 137-151. 



9

 bk. Edith Kruzweil, The Age Of Structuralism (Asru’l-Binyeviyye), Arapçaya çeviren: Cabir 

Usfûr, Kuveyt, 1993, s.21 

10

 bk. İbrahim Keskin, Sosyolojik Teoriler Bağlamında Yapısalcı Analizin İmkân ve 



Sınırlılıkları, Beytülhikme- An International Journal Of Philosophy, Volume 1, Issue 2, 

December 2011, s. 62-88 




Yüklə 2,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   161




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə