60
Whitehead'in ezeli objeleri gerçek varlıklar olarak kabul etmemesinin bir
başka ifadesi de onun potansiyelliği genel ve reel potansiyellik olarak ikiye
ayırmasında saklıdır.
414
Daha önce de ifade edildiği gibi Whitehead'e göre en basit
ş
ekliyle genel potansiyellik ve gerçek potansiyellik olmak üzere iki tür potansiyellik
vardır. Whitehead genel potansiyellik ile ‘gerçek varlıklar olarak kabul etmediği’
ezeli objelerin çokluğu ile sağlanan potansiyelliği kastederken “gerçek” potansiyellik
ile de en gerçek varlıklar topluluğu olan aktüel dünya tarafından sağlanan veriler ile
oluşturulan potansiyelliği kastetmektedir.
415
Ezeli objelerin gerçek olarak kabul edilmemesi, onların sahip olduğu soyut
olma özelliği ile de ilgili bir durumdur. Whitehead tarafından ezeli objeler soyut
ş
ey’ler olarak kabul edilir. Ezeli objelerin soyut şey’ler olarak kabul edilmesi, aynı
zamanda onların kendilerinde gerçek birer varlık olarak kabul edilmemesinin
yanında gerçek birer varlık grupları olarak da kabul edilmemesi nedeniyledir.
Peki, gerçek nedir? Whitehead'e göre gerçek olan “bütün”dür. Whitehead
tarafından “bütün” ile kastedilen şey’ler aktüel varlıklardır. Whitehead’in aktüel
olaylar olarak da adlandırdığı aktüel varlıklar, dünyanın kendilerinden meydana
geldiği nihai varlıklardır.
416
Aktüel varlıkların ötesinde ve onlardan ayrı daha gerçek
bir şey yoktur.
417
Bunların dışındaki her şey, bizim deneyimlerimiz için, türemiş
ayrılışlar ya da bireysel aktüel varlıkların soyut ürünleridir.
418
Whitehead'e göre
gerçek, somut ve bütün olan şey’lerdir. Oysa potansiyellik aktüalitenin karşıtıdır
419
ve her zaman bir soyutlama olan bu potansiyellikler gerçek olamazlar.
420
Çünkü
Whitehead'e göre tek gerçeklik “aktüel varlık”tır.
421
414
PR, s. 102.
415
PR, s. 101–103, 113, 147, 188, 227; POLS, a.g.e., s. 151.
416
PR, s. 32; A.N.W., Aşkına Ölümsüzlük, s. 200.
417
PR, s. 27.
418
PR, s. 30, 33, 287; LECLERC, a.g.e., s. 91; A.N.W., “Giriş”, Sembolizm, s. 14.
419
Charles HARTSHORNE, “Whitehead’s Novel Intuition”, Alfred North Whitehead Essays On
His Philosophy (Ed. George L. KLINE) içinde, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs, N. J., U.S.A.
1963, s. 19.
420
HALL, a.g.e., s. 115.
421
PR, s. 32.
61
BEŞ
NC BÖLÜM
KARŞ
ILAŞ
TIRMA
Platonik ideaları ve ezeli objeleri ‘bütün yönleriyle’ karşılaştırmanın, Platon
ve Whitehead'in sistemleri arasındaki köklü farklılıklar nedeniyle mümkün
olmadığını başlangıçta belirtmek gerekir. Bu farklılığın temelinde, her iki düşünürün
de kendi dönemlerine kadar ulaşmış problemlerin ve düşüncelerin farklılığının
yanında dönemlerinin siyasi, sosyal ve bilimsel farklılıkların rolü yadsınamaz.
Örneğin Platon üzerindeki sofist düşünce hareketlerinin etkisine ek olarak
Herakleitosçu felsefenin de etkisiyle duyulur dünyanın bizlere güvenilir veriler
veremediğiyle ilgili düşüncelerin neden olduğu değişimin ötesindeki değişmeyen
unsurları ve güvenilir bilgileri arama çabası
422
Platon'un idealar teorisinde bilgiyi
temellendirmeye yönelik olarak epistemolojik bir yön oluşturmuştur. Bunun yanında
sofistlerin kabul ettikleri ilkelerin eski inançları, metafiziği, toplumsal düzeni,
devletin dayandığı temel esasları ve ahlakı zor duruma sokmasına Platon'un hocası
Sokrates'in etkisi de eklendiğinde idealar teorisinde ahlaki bir yön ortaya çıkmıştır.
423
Oysa Whitehead'in ezeli objelerinin epistemolojik ve ahlaki karşılığı söz konusu
değildir. Gerçekte bu temel farklılık ezeli objelerin ve aktüel varlıkların karakteriyle
ilgili bir durumdur.
Böyle bir zorluğa rağmen, ezeli objelerin ve ideaların her iki düşünür
tarafından da varlık ve oluş arasındaki ilişkinin açıklanması zorunluluğu karşısında
ortaya çıkan ihtiyacın bir ürünü olarak ileri sürülmüş olması, bize böyle bir
karşılaştırma yapma olanağını sunmaktadır.
424
Böyle bir amaç birliğine rağmen her iki düşünür arasında derin metot
ayrılıklarının mevcut olduğunu da başlangıçta belirtmek gerekir. Her şeyden önce
idealar teorisi Platon'un tartışmalarının ve düşünce arayışlarının bir sonucudur.
Örneğin Platon erdem, güzellik vb.nin tanımlarından yola çıkarak buradan idealar
teorisine adım adım ve kendi diyalektiği içerisinde birbirleriyle ilişkilendirerek yol
alır. O önce bir şeyin tanımlanıp tanımlanamadığıyla ilgili tartışmalara girer ve bu
tartışmalar onu tanımlamanın ötesindeki bir gerçek olan idealara götürür. Onun böyle
422
Kratylos 339d, 386e; HEINAMAN,
a.g.e., s. 358; RUSSELL,
Batı Felsefesi Tarihi lkçağ, s.264.
423
TAYLOR,
a.g.e., s. 836; KRANZ,
a.g.e., s. 194.
424
HARE,
a.g.e., s. 98.