30
savaşların artık azalmakta olduğunu varsaymaktadırlar. Bunda rol oynayan etkenler
Viotti ve Kauppi'ye
67
göre esas olarak dört noktada toplanabilir: Birincisi, ticari
liberalizm”in ve buna bağlı olarak uluslararası ekonomik ilişkilerin gelişmesi,
devletlerin savaşa başvurmasının maliyetini katlanılamaz hale getirmiştir. Ekonomik
karşılıklı bağımlılığın artması nedeniyle savaşın bu ilişkilere zarar vermesi veya
ortadan kaldıracak olması, devletlerin savaştan kaçınmasına yol açmaktadır. kincisi,
“demokratik liberalizm”in gelişmesine paralel olarak liberal demokratik sistemlerin
de artması savaşı ve barışı sadece bir ülkedeki siyasal ve askeri seçkinlerin karar
verdiği bir iş olmaktan çıkarmıştır. Artık siyasal liderler bu konulara karşı duyarlı
olan kamuoyunun kaygılarını dikkate almak durumunda kalmaktadır ve dolayısıyla
kamuoyunun savaş karşıtı bir tutum içinde olması karar vericileri etkilemektedir.
Üçüncüsü, “düzenleyici liberalizm” olarak ifade edilen ve oyunun kuralları anlamına
gelen uluslararası hukukun ve uluslararası örgütlerin yararına herkesin inanmaya
başlaması, anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözülmesine yönelik uygulamaları
teşvik etmesi ve global işbirliğinin artması da savaş olgusunu azaltıcı önemli bir
işleve sahip olmuştur. Sonuncusu ise, savaşların acı tecrübelerini ve ağır maliyetini
yaşayarak öğrenen Batı toplumunun savaş karşıtı bir tutum içinde olmasıdır. Kant da
zaman ilerledikçe dünya politikasında savaş yerine aklın rolünün öne çıktığına dikkat
çekmiştir. Liberal devletlerde savaşın maliyeti getirisinden daha fazla olduğundan ve
toplumun tümünü etkileyeceğinden savaş arzu edilen bir durum değildir. Ayrıca
devletler arasında ekonomik ilişkilerin artması, devletlerin büyüme, tam istihdam ve
fiyat istikrarı gibi amaçlarını gerçekleştirirken aynı zamanda devletleri birbirlerine
67
Paul R. Viotti ve Mark V. Kauppi, International Relations Theory: Realism, Pluralism, Globalism,
2nd ed. New York, Macmillan Publishing Co. 1993, Akt: Tayyar Arı, Uluslararası lişkiler Teorileri,
Alfa Yayınları, 4. Baskı, stanbul, 2004, s. 377.
31
bağımlı hale de getirmiştir. Dolayısıyla karşılıklı ekonomik bağımlılık, hem savaşın
olumsuz etkisini arttıran hem de savaş olasılığının azalmasında etkili olduğu
düşünülen önemli bir diğer faktördür. Uluslararası karşılıklı bağımlılık devlet ve
uluslararası sistem düzeyinde etkisini göstermektedir. Bu çerçevede devletler
birbirlerine bağımlılıklıları arttığı ölçüde aralarında savaş çıkma olasılığı
azalmaktadır. Zira karşılıklı bağımlılıkta devletler arasında dinamik ekonomik
güçlerin etkisi söz konusu olup, etkin ekonomik güçlerin desteğini kaybetme endişesi
taşıyan bir devletin savaşa başvurma olasılığı da düşüktür.
68
Kant’a dayandırılan
liberal uluslararası ilişkiler anlayışına göre, liberal devletler genelde barış ve
işbirliğine daha yatkındırlar. Bunların hem kendi aralarında hem de liberal olmayan
devletlerle aralarında zaman zaman çatışmalar yaşanmışsa da bunlar nihai aşamada
anlaşmayla sonuçlanmış ve bu devletler liberal olmayan devletlere karşı işbirliği
yapabilmişlerdir. Kant'ın anlayışı çerçevesinde liberal devletlerin kendi aralarında
barış ve işbirliğini kolaylıkla geliştirebileceklerine, bunların aralarında yaptıkları
anlaşmalarla bir barış ve işbirliği federasyonunu oluşturabileceklerine dikkat
çekilmekte, ebedi barışın gerçekleşebileceği düşüncesi üzerinde durulmakta ve
demokratik ülkelerin artması durumunda uluslararası ortamın daha barışçı olacağı
savunulmaktadır.
69
Liberallere göre, kurumsallaşma hem belirsizlik ve korkuyu azalttığından hem de
uluslararası eğitim ve etkileşim, yanlış bilgilenme ve yanlış algılamadan kaynaklanan
korku ve düşmanlığı en aza indirdiğinden pozitif toplamlı ilişkiler (işbirliği
68
Tayyar Arı, Uluslararası lişkiler Teorileri, Alfa Yayınları, 4. Baskı, stanbul, 2004, ss. 377–78.
69
A.g.e., s. 382.
32
olanakları) artmıştır.
70
Modern gelişmiş demokrasiler aynı zamanda refah devletleri
olup, güç ve prestij yerine ekonomik gelişme ve sosyal güvenlik konularına ağırlık
vermektedirler. Bu nedenle, devletlerin birbirlerini potansiyel düşman olarak
gördükleri için işbirliğinden kaçındıklarına ilişkin realist savlara karşı çıkan liberaller,
devletlerin birbirlerini uluslararası güvenliği ve ülke içi refahı artırmada işbirliği
yapabilecekleri ortaklar olarak görmektedirler.
71
Liberallere göre uluslararası
ilişkilerin tek gündemi güvenlik konuları değildir. XX. yüzyıldan itibaren uluslararası
ilişkilerde gündemin çeşitlenmeye başladığı; refah, modernleşme, çevre ve benzeri
konuların en az güvenlik konuları kadar dış politik tutum ve tavırları etkilediği kabul
edilmektedir. Diğer bir deyişle, artık devletlerin dış politikalarını yönlendiren tek
unsur sadece güvenlik faktörü olmaktan çıkmış; ticaret, para, göç, sağlık, çevre ve
benzeri konular güvenlik konuları kadar önemli hale gelmiştir. Böylece realist
paradigmanın güvenlik konularını yüksek düzeyde politika, ekonomik ve sosyal
konuları ise düşük düzeyde politika olarak değerlendirmesine karşın; liberal
paradigma ekonomik ve sosyal konuların da artık güvenlik konusu kadar önemli
olduğunu belirtmekte ve bunlar arasında yüksek düzeyde politika ve düşük düzeyde
politika ayrımı yapmamaktadır. Dolayısıyla bu konular da ulusal çıkar konuları
olmaktadır.
Marxizmin ulusal çıkara bakış açısı ise realist ve liberal paradigmalardan farklılık
göstermektedir. Marxizmde ulusal çıkar egemen sınıfın çıkarlarını ifade etmektedir ve
bu kavram yalnızca bir gizleme görevi görmektedir. Bu yaklaşıma göre tek bir ulusal
çıkar yoktur, sınıfsal çıkarlar vardır ve ezen sınıfla ezilen sınıfın çıkarları aynı
70
A.g.e. s. 369.
71
Tayyar Arı, Uluslararası lişkiler Teorileri, Alfa yayınları, 4. Baskı, stanbul, 2004. s. 372.
Dostları ilə paylaş: |