89
kaçıyormuş gibi yaparlar ve düşmanı bataklığın içine düşürürler. Sonra yan
taraflarda yer alan pusulardaki birlikler düşmanın üzerine saldırır ve geri
çekiliyormuş gibi yapan adamlar düşmana hakimiyet kurup ordusunu
öldürürler. skit kabileleri, bu taktiği, Roma imparatoru Decius, Danube
ırmağını geçip Trakya’ya girdiğinde ve Moesia civarında onlara karşı meydan
savaşına giriştiğinde kullanmışlardır.”
IV. BÖLÜM
AVRUPA HUNLARINDA ASKER KÜLTÜR
SAVAŞÇI UNSUR
1. Yaşadığı Kültür Çevresi
Hunların hayat tarzı dinamik ve hareketli, kurdukları imparatorluk çok
renkli idi. Göçebelerin başlıca servet kaynağı büyük çapta hayvan
yetiştirmektir. Bu yüzden de bu hayvanlara ot ve su bulabilmek için
dolaşmaları bir zarurettir. Onlar özellikle bahar ve yazları suyu otu bol yüksek
yaylalara göçerek hayvanlarını besliyorlardı. Başlıca hayvanları atları dışında
keçi, koyun ve sığırdı. Eti, sütü ve yünü dolayısıyla en çok koyunu
beslerlerdi.
377
Jordanes’in bildirdiğine göre “Hunlar, yazın kendi
nüfuzlarındaki engin düzlüklerde sığırları için otlak sağlayan nere olursa
oraya göç ederler.Kışın ise Karadeniz’in ötesine geri dönerler.”
378
Göçebenin bütün hayatını, otlatmak suretiyle hayvan yetiştirmeye
uydurması icab etmiştir. Devamlı göç hali, komşu kabilelerin baskınlarına
karşı uyanık olma durumu bozkır göçebelerinin yaşayışını etkilemekten geri
kalmamıştır. çlerinde yaşadıkları araba çadırlar çabuk harekete elverişli
olarak hazırlanmaktaydı. Batı Hunları, Avrupa içlerine kadar geldikleri zaman
bile çadırda oturmaktan vazgeçmemişlerdir. Yalnızca Attila evde oturmakta
idi. O da mermer yada taştan değil kaba kerestelerden çadır modellerini taklit
ederek kurulmuş tahta bir evdi. Bu yüzden göçebeler arabalarda ve kolayca
toplanabilen çadırlarda yaşar. Hunlar hayvan yetiştirdiklerinden, daha çok
hayvan ürünleri ile beslenirlerdi. Başlıca gıda maddeleri süt ve süt
377
Baştav, A.g.m., s. 859
378
Jordanes,37
91
mamülleridir. Hayvanı kesmediği ve esirgediği için eti daha çok avcılık,
balıkçılık yoluyla sağlarlardı. lk çağda savaşlar insan gücüne bağlı
olduğundan ve hayvani ürünlerin insanı bu konuda geliştirmesinden dolayı bu
yeme alışkanlığı Türklerin vücut bakımından güçlü ve çevik olmalarını
sağlamıştır.
379
Tabiatı ile Hunların surlarla çevrilmiş şehirleri de yoktu. Ammianus
Marcellinus
380
Hunların yaşam biçimleriyle ilgili şu bilgileri vermektedir;
“Yaşam biçimleri o kadar çetindir ki ne yiyecek nede ateşe nede yiyecekten
zevk almaya ihtiyaç duyarlar. Yabani otların kökleriyle ve her türlü hayvanın
hemen hemen çiğ etiyle beslenirler. Bu eti kendi kalçaları ile atlarının sırtı
arasına koyarlar böylece az da olsa ısıtmış olurlar. Hiçbir yapıyla
korunmazlar ancak ortak kullanımdan ayrılmış mezar gibi şeylerden
kaçınmazlar. Onların yurdunda sazla kaplanmış kulübe bulmak mümkün
değildir. Ancak ormanları ve dağları dolaşarak soğuğa, açlığa ve susuzluğa
dayanmayı çocukluk çağında öğrenirler. Yurtlarından uzakta mecbur
kalmadıkça bir eve girmezler; çünkü bir çatı altında kendilerini güvende
hissetmezler. Bu soyda hiç kimse ne bir sabana dokunmuştur ne de bir
tarlayı sürmüştür. Hepsi sabit bir oturma yeri olmadan yasalar olmadan ve de
yerleşik bir hayat tarzı olmaksızın kaçak gibi oradan oraya arabalarıyla
dolaşıp dururlar. Bu arabalarda kadınlar giysilerini dokurlar, kocalarıyla
ilişkiye girerler, çocuk doğururlar ve ergenlik çağına kadar çocukları
yetiştirirler. Onlardan hiç kimse nereli olduğu sorulduğunda cevap veremez,
çünkü farklı bir yerde döle düşmüştür, farklı bir yerde doğmuştur, farklı bir
yerde de büyümüştür.”
Romalılar Hunların atlı kültürüne hayrandılar. Claudianus’a göre
Hunlar atlarına yapışmış gibiydiler. Sidonius’a göre daha anasının
yardımından yeni kurtularak ayakta durabilen bir Hun çocuğunun yanı
başında, hemen eğerlenmiş bir ata rastlanır.
381
Ammianus’a göre
382
“Hunlar
379
Erdemir, P.H, Göktürk Bizans lişkileri, stanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,2003, s.59
380
Ammianus Marcellinus, XXXI, 2.3-4
381
Nemeth, G., ”Attila ve Hunları”, Türkler, I.cilt, Ankara, 2002, s. 888
382
Ammianus Marcellinus,XXXI. 2, 6-7
92
haşin atlarına neredeyse yapışık vaziyettedirler. Sıradan işleri yerine
getirmek içinde atlara kadınların bindiği gibi binmemezlik etmezler. Bu soyda
herkes gece olsun gündüz olsun at sırtında alış veriş yapar, yer içer ve
başlarını eğerek hayvanın ince boğazına yaslanırlar ve pek çok rüyanın
eşliğinde derin uykuya dalarlar. Önemli bir konu hakkında müzakere etmek
istenirse herkes bu vaziyette (at sırtında) düşünür.”
Ömrü at üzerinde geçen Hunların giyim usulu de bozkırın yapısına
uygundu. Hunlar kışın ormanlarda yaşayan ufak av hayvanlarının postunu
giyerlerdi; yazın ise bez, ipek ve yün gibi daha hafif malzemeden yapılmış
elbiseleri vardı ve bunları renkli işlemlerle alacalı bir hale sokarlardı. Tunik
biçiminde önden açılan ve baldırlara kadar ulaşan bir manto taşır ve bunu
kemerle sıkıştırırlardı. Genellikle keçi derisinden dikilmiş uzun bir pantolon
giyerler ve bunun paçalarını topukta büzerek çarıkların içine sokarlardı.
383
Ammianus’a göre
384
“Hunlar ketenden yada yabani farelerin derisinden giysi
giyerler, bu giysiyi hem evde hem de ev dışında giyerler. Ancak rengi solmuş
bir giysiyi bir kez boğazlarında geçirince, uzun süre giyerler. Hatta giysi
yırtılıp paçavraya dönene kadar ve azar azar üzerlerinden düşene kadar
çıkarmazlar yada değiştirmezler. Başlarına konik biçimli bir başlık örterler.
Kıllı bacaklarını oğlak derisiyle korurlar, onların ayakkabıları eskimez
biçimdedir.”
2. Eğitimi
Askerlik eski Türkler arasında ayrı bir meslek sayılamaz, zira
topluluğun ve devletin sosyal karakteri icabı her Türk aynı zamanda iyi savaş
terbiyesi almış, her an cenge hazır bir muharip durumunda idi. Ata
binebilecek ve yaya kullanabilecek bir çağa geldikten itibaren çocuğun
muharebeye hazırlanmasına başlanırdı. Çocuklar 3-4 yaşlarından itibaren
383
Baştav, A.g.m., s. 859
384
Ammianus Marcellinus,XXXI.2.5-6
Dostları ilə paylaş: |