96
askeri bir organizasyon içinde bulunuyorlardı. Türklerin oymak reisleri ve
diğer başbuğlar idaresinde, kadını erkeği, yaşlısı genci ile her an mücadeleye
hazır savaşçı kütleler teşkil etmeleri bozkırlar ülkesinin tabii şartları icabı idi.
Kesif ziraate elverişsiz bozkır ikliminin zaruri kıldığı hayvan besleme,
sürülerin korunması, su başlarının tutulması, yaz aylarında süratle kuruyan
sınırlı otlakların korunması gibi hayati meseleler Türkleri binlerce yıl evvel
askeri disiplin altına girmeye zorlamıştı. Bundan dolayıdır ki ilk Türk devletleri
toplumsal ve hukuki yönden doğrudan doğruya askeri planda seyretmiş;
başka bir ifade ile, daha başlangıçtan itibaren Türk topluluklarında yaşamak
için gerekli her husus askeri bakımdan değerlendirilmiş ve askeri durum ve
maksatlara göre düzenlenmiştir.
390
Eski Türklerde halk ile ordu düzeni aynı
idi; bu dönem Türk devlet örgütünde özellikle barış zamanlarında, sivil ve
ordu düzeni diye bir ayırım yoktu. Ordu bir halk ve halk da bir ordu düzeninde
yaşıyordu. Bozkırda her insanın varlığını sürdürmek için dövüşmeyi ve
savaşmayı bilmesi, birlikte hareket edebilmeyi başarabilmesi, bunu bir eğitim
haline getirememiş toplulukların bozkırda yaşama şansı yoktu. Boy’un
yöneticisi zaten barış zamanında bile tabiat şartlarına ve yırtıcı hayvanlara
karşı, rakip boylara karşı sürdürülen savaşı sevk ve idare ediyordu. Boylar
için, barışta bile hayat savaş şeklinde sürerdi.
Mauricios döneminde “yalnızca Türklerin ve Avarların askeri bir
sisteme sahip olduklarını” ifade etmektedir.
391
Avrupa içlerine büyük bir
imparatorluk kuran Avrupa Hun devletinin askeri teşkilat yapısı hakkında
yazılı kaynaklarda detaylı bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte daha
sonraları Germenler ve Bizans devletinde Hunların tesiriyle 10’lu sisteme
benzer şekilde düzenlemeler yapılmasından Avrupa Hunlarında da ordunun
10’lu teşkilata göre kurulduğu tahmin edilmektedir. Maalesef en alt
kademeden en üst komuta kademesine kadar komutanların hangi rütbe ve
ünvanı taşıdıkları bilinmemektedir.
392
390
Kafesoğlu, “Türk Ordusunun Tarihi”, Türk Kültürü, sayı 401, Eylül,1996, s.514
391
Mauricios, Strategikon, XI,
392
Ahmetbeyoğlu,A. Avrupa Hun mparatorluğu, Türk Tarih Kurumu,Ankara,2001, s. 157
97
Eski Türk devletlerinde en büyük askeri birlik tümen adı verilen 10 bin
kişilik birlik idi. Ordu tümenleri boylardan meydana geliyordu. Her boy kendi
büyüklüğüne göre “yüzlük”, “binlik” veya “onbinlik” bir birim meydana
getiriyordu. Zaten küçük boylar günlük hayatlarında boylara askeri bir
düzenle bağlı olarak yaşıyorlardı. Eski Türklerde “askeri birim” daha çok aile
ile boy idi. Günlük hayat da bu şekilde bir ordu düzeninde devam edip
gidiyordu. Boyların her biri savaş düzeni içinde farklı bir görev yerine
getirmenin ötesinde, farklı nitelikte güçlere sahip olarak, farklı fonksiyonları
üstlenmekteydi. Bu askeri teşkilat ilk olarak Asya Hunlarında görülmüştür.
393
Avrupa Hunlarının askeri gücünü hükümdarların muhafız kıtalarının yanında
muntazam her zaman harekete hazır vaziyetteki merkez orduları
oluşturmaktaydı. Merkez ordularına barış zamanında yüksek rütbeli merkez
adamı komuta etmekteydi. Attila zamanında muhafız kıtalarının başında tabi
Skir kralı Edekon bulunmaktaydı. Hun ordularının komutanı ise
Onegesius’du. Attila’nın baş veziri Onegesius’un aynı zamanda orduya
kumanda etmesi , Asya Hunlarında olduğu gibi Avrupa Hunlarında da 10’lu
sistemin sadece askeri alanda değil, devlet idaresinde ki yapılanmada da
uygulandığının bir delili olabilir.
394
Avrupa Hun ordusunun büyük bölümü temelde süvarilerden kurulu idi,
yani atlı kuvvetler yanında yer alan ve daha ziyade yardımcı olarak iş görülen
“yayalar” sayıca çok azdı.
Avrupa Hun ordusunun temelini devletinde esas unsuru oluşturan
Hunlar teşkil etmekteydi. Bunun yanında hakimiyet altına alınan kavimlerde
ihtiyaç olduğunda asker göndermekle yükümlüydü. Mesela Alanlar hakimiyet
altına alındığı zaman,onlarla birlikte Gotların üzerine yürümüştü. Hun
devletinin sonuna kadar Fin-Ugar,Islav,Germen, ran asıllı ve tabii olan bir çok
kavim Hun seferine yardımcı kuvvet olarak iştirak etmişlerdi.
393
Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 28
394
Ahmetbeyoğlu, A.g.e., s. 158
98
C.SAVAŞ ARAÇ VE GEREÇLER
1.At
Türkler tabiatla mücadele ederken ona hakim olmayı sağlayacak
vasıtaları da bulmuşlardı ve bunların başında at geliyordu. Yaşadıkları
çevreye uygun hayat standardını ve tarzını at sayesinde geliştiren Türkler,
“atlı-göçebe medeniyeti” oluşturmuşlardır. Ammianus’a göre Hunlar haşin
ama korkunç atlarına neredeyse yapışık vaziyettedirler, bu nedenle ayakta
savaşmaya uygun değillerdir. Sıradan işleri yerine getirmek içinde atlara
kadınların bindiği gibi binmemezlik etmezler. Bu soyda herkes gece olsun
gündüz olsun at sırtında alış veriş yapar, yer içer ve başlarını eğerek
hayvanın ince boğazına yaslanır ve pek çok rüyanın eşliğinde derin uykuya
dalar. Önemli bir konu hakkında müzakere etmek istenirse herkes bu
vaziyette (at sırtında) düşünür.” Mauricias
395
Türklerin kişi başına birkaç at
olmak üzere savaş meydanına çok fazla at getirerek hem yiyecek ihtiyaçlarını
karşıladıklarını ve hem de düşmana kalabalık bir ordunun kendilerine doğru
geldiği hissini vererek hasımları arasında korku oluşturmaya çalıştıklarını
anlatmaktadır.
Hun atlarıyla ilgili en iyi ve detaylı tarifi Vegetius vermektedir.
Mulomedicina adlı eserinin ikinci kitabında Vegetius hayvan hekimliğinin
gittikçe azaldığından şikayet etmektedir. At baytarlarına çok az para
ödendiğini bu yüzden kimsenin artık baytarlık gibi düşük gelirli bir işi yapmak
istemediğini anlatmaktadır. Son zamanlarda Romalıların Hunları örnek alarak
baytarlarla görüşmeyi bıraktığını söylemektedir; “Hunlar gibi bütün bir yıl
atlarını otlatan ve onlara başka bir özen göstermeyen Romalılar, farkında
olmadan atlarına zarar verirler. Çünkü onlar Hun atlarının Roma atlarından
oldukça farklı olduğunu hesaba katmazlar. Hun atları soğuğa ve dona alışık
dirençli hayvanlardır. Hun atları ne ahırda bakıma ne de baytar tedavisine
ihtiyaç duyarlar. Roma atları Hun atlarına göre hastalıklara karşı çok daha
395
Mauricios, Strategikon, XI
Dostları ilə paylaş: |