Microsoft Word tezson[2]. doc



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/44
tarix21.03.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#32712
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44

 
102
4. Zırh, Miğfer ve Kalkan 
 
Hunların  yaşayış  biçimlerine,coğrafyanın  ve  iklimin  belirleyiciliğine 
bağlı olarak özellikle de “at”a bağlı olarak komşu uluslardan farklı bir giysileri 
vardı.  Hunların  vücut  zırhı  atlı  savaşa  elverişli  binici  giyimidir.  Pullu  zırh 
bozkırlarda  en  erken  bulunan  ve  skitler  ve  Sarmatlar  tarafından  çok  geniş 
ölçüde kullanılan bir zırh türüydü. Hunlar da en erken dönemden itibaren bu 
tür  zırhları  kullanmışlardır.  Bu  zırh  türünde  pullar  genellikle  demirden  yada 
bronzdandı.  Pulların  büyüklüğü  2x1,5  cm’den  6x2  cm’e  kadar  çeşitlilik 
göstermekteydi.  Alt  köşeleri  yuvarlak  olmakla  birlikte  genellikle  dikdörtgendi. 
Pulların  korseye  bakır  yada  demir  telle  yada  deri  sırımla  tutturulmasını 
sağlayan  yukarı  köşelerine  açılmış  delikleri  vardı.  Pullar  genellikle  “çatı 
kiremiti” tarzında dizilirdi. Bu yüzden bu zırhlar esnekti. Esnek olması atlıların 
kolay hareket edebilmesini sağlıyordu. 
M.S.1. yy.’da Sarmatlarda zincir zırh, pullu zırhın yanında kendine yer 
edinmişti. M.S. 1. yy’da Valerius Flaccus
410
 bu Sarmat zırhlarını tarif etmiştir; 
“onların zırhları esnek zincirlerden oluşur ve atların zırhı da aynen böyledir.” 
Yazılı  kaynaklar  ve  arkeolojik  kanıtlar  vücut  zırhının  M.S.  1.yy’da 
Ukrayna’dan  Mançurya’ya  kadar  yayıldığını  göstermektedir.  Hunların  da  bu 
tarz 
bir 
zırhla  korunmadan  savaşmış  olmaları  pek  muhtemel 
görünmemektedir.
411
 Ayrıca Grek ve Latin kaynakları da delil olmaktadır. 
Theodosius’un  388  yılında  Maximus’a  karşı  sevk  ettiği  orduda  özgür 
Hunlar ve Alanlar da vardır. Bunlar Roma silah fabrikasında üretilen silahlarla 
donanmıştı  zira  kendi  silahlarını  yanlarında  getirmişti.  Askeri  donanımları 
içinde ağır demir zırhlar da vardı.
412
 
Bundan  elli  yıl  sonra  Galya’da  Litorius’un  komutasındaki  bazı  Hunlar 
da  aynı  zırhlardan  giyiyordu. Bunlarda Roma  ordusunun  “yardımcı birliği”  ve 
“müttefiki” idi. 
                                         
410
 Valerius Flaccus, Argonautica, VI,633-634 
411
 Maenchen; Helfen, A.g.e., s.248 
412
 Pacatus, XXXVIII.4 


 
103
Prokopios
413
,  Basilarius’un  korumalarından  biri  olan  Hun  Bochas’ın 
“thorax”  denilen  bir  zırh  giydiğini  söylemektedir.  Thorax  sadece  bir  göğüs 
korumalığı değildi aynı zamanda her yönden vücudu koruyan bir çeşit zırhtı. 
Deri  değil  metal  bir  gömlek  idi.  Prokopios  bu  zırhı  şöyle  tarif  etmektedir; 
“Bochas  mızrak  taşıyan  on  iki  düşman  tarafından  yakalanmış  olarak  geldi. 
Düşmanların  hepsi  hemen  mızraklarıyla  ona  vurdular.  Fakat  onun  thorax’ı 
diğer  darbelere  dayandı  bu  yüzden  vücudu  çok  yara  almadı.  Ancak 
Gothlardan biri ona arkadan vücudunun zırh değmeyen bir yerinden yani sağ 
koltuk  altının  üstünden  omzuna  yakın  bir  yerden  vurmayı  başardı.  Ölümcül 
bir darbeyle değil ama yine de gence mızrağını sapladı.” 
4.yy’da  Pacatus,  5.yy’da  Sidonius,  6.yy’da  da  Procopios  Hunların 
“demir zırhlı halk”
∗∗
 olduğunu kanıtlamaktadır. 
Yukarıda  bahsedilen  kaynaklar  Hunların  zırhlarından  bahsetmektedir. 
Ancak Ammianus’un belirttiği gibi “Hunların çoğu hafif silahlı” idi ve bu durum 
Attila’nın  ölümüne  kadar  devam  etti.  Fakat  Hun  soyluları  ağır  zırhlı  idi  ve 
ganimet ve vergiler sayesinde bunların sayıları giderek artmıştır.
414
 
Hunlar  yumuşak  deriden  yada  keçe  miğferde  giyiyorlardı. 
Merobaudes’in  belirttiği  gibi  440’larda  Hun  soylularının  miğferleri  yaldızlıydı. 
Bu  tip  “casside”lerin  (tolga)  şeklini  Sidonius  Apollinaris  tarif  etmektedir. 
Avitus’a  Övgü  eserinde,  Hun  çocuklarının  yüzlerini  nasıl  düzleştirildiğini 
anlatmaktadır; “Burun delikleri yumuşakken bir şeritle etrafı sarılarak köreltilir. 
Böylelikle burnun elmacık kemikleri arasında ileri doğru büyümesi engellenir. 
Böylece  bu  çocuklar savaşmak için doğduklarından yüzlerini miğfer giymeye 
uygun  hale  getirmiş  olurlar.  Çünkü  bu  sayede  burun  engel  olmayacağı  için 
yanaklar genişler ve gelişir.”  
Hun kalkanları  skit ve Sarmat kalkanları gibi “ince dallardan örülmüş” 
ve  muhtemelen  deriyle  kaplanmıştı.  4.yy’ın  sonunda  Sozomen’in  bir  pasajı 
Hun  kalkanlarıyla  ilgili  bilgi  vermektedir;  Tomis  rahibi  Theotimius  ile 
                                         
413
 Prokopios, Polemoi,VII,2,22 
∗∗
 Yunanca “andres sidero tethorakismenoi” 
414
 Maenchen, Helfen, A.g.e., s.251 
 
 


 
104
konuşmakta  olan  bir  Hun  düşmanlarıyla  müzakere  ederken  adeti  olduğu 
üzere kalkanına yaslanmaktadır.  Bu Hun kalkana yaslandığına göre kalkanı 
skit dikdörtgen kalkanı kadar büyük olmalıdır. 
 
 
D.SAVAŞ VE TAKT K 
 
Mauricios
415
  Hunların  karakterikten  bahsederken  “sadece  Türklerin  ve 
Avarların askeri bir sisteme sahip” olduklarını ve “bu özelliğin onlara meydan 
savaşlarında  üstünlük  sağladığını”  ifade  eder.  Görüldüğü  gibi  Türklerin 
kendilerine has bir ordu sistemi ve silahları vardı. Bunun için de savaş taktiği 
diğer milletlerden farklı idi. Bozkır taktiği denilen bu sistemde ordunun büyük 
kısmının  süvari  olması  sebebi  ile  hızlı  ve  hareketli  bir  savaş  usulü 
uygulanırdı.  Çünkü  süvariler  yayalar  gibi  ağır  ve  zırhlı  silahlarla  donatılmış 
değillerdi.  Yerleşik  kavimlerin  uyguladığı  falanks  sisteminde  manevra 
kabiliyeti  zayıf  olmasına  karşın,  bozkır  sisteminde  büyük  ve  süratli  manevra 
kabiliyeti  mevcuttu.  Bu  taktik  hafif  silahlı  süvari  birliklerine  göre  kurulmuştur. 
Hafif  süvariler  bir  hareket  serbestliğine  sahiptir.  Türk  savaş  birlikleri  at 
dolayısıyla  sağlanan  sürat  sayesinde,  ağır  hareketli  kütle  muharebesi  yapan 
yabancı  ordular  karşısında  üstün  bir  başarı  kazanıyorlardı.  Her  süvarinin  iki 
savaş  atı  bulunmakta  idi.  Her  atlı  atını  koştururken  onu  dizleriyle 
yönetebilmekte  ve  dolayısıyla  dörtnala  giderken  öne  arkaya  sağa  ve  sola 
istediği  gibi  ok  atabilmekteydi.  Bu  keyfiyet,  onları  savaşta  karşılarına 
çıkabilecek  yeni  bir  duruma  derhal  uyum  göstermelerini  sağlar  ve 
düşmanlarını beklenmedik emrivakiler karşısında bırakırdı.
416
  
At  ve  okun  üstün  bir  tarzda  kullanılmasına  dayanan  bu  savaş tarzı, o 
zamanki teknik imkanlara göre “uzak mesafe savaşı”nın gerçekleştirilmesidir. 
Savaşa büyük bir atılım yapan atlı saldırısı ile başlanırdı bu sayede düşman 
saflarında  çok  telef  verdirilir  ve  panik  yaratılırdı.  Bu  taktikte  ordunun  kuvveti 
                                         
415
 Mauricios, Strategikon, XI 
416
 Baştav, Eski Türklerde Harp Taktiği, s. 40 
 


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə