45 Y
AŞAYAN
S
OSYALİZM
memiş bir aşama yaşadı. Biz buna ülkenin bütünü açısından “biçimsel sosyalizm aşaması”
20
diyebiliriz. Bu aşama, sosyalizmin koşulu olan üretim güçlerini yaratma kavgasıyla geçti. Şim-
di, Sovyetler Birliği yavaş yavaş istenen üretim güçleri düzeyine çıkıyor, çadırın içi kalabalık-
laşıyor, buna da “gelişmiş sosyalizm aşaması” dediler. Sosyalizmin ta kendisi olmaya başla-
yan
21
bu aşamaya, SBKP tarihinde sık görülen bir keyfilikle gelişmiş sosyalizm denmesini doğ-
ru bulmuyoruz.
SOSYALİZMDEN KOMÜNİZME GEÇİŞ
Marks ve Engels, toplumsal üretimin gelişmesi temelinde ulaşılacak komünizmin üst aşamasını
bir genel özgürlük ortamı olarak tanımladılar. Bu geçiş asıl olarak emek üretkenliğini artıracak
teknolojik gelişmeye bağlanıyordu. “Bolluk” ancak böyle bir gelişmenin sonunda gelecek ve
ürünü artık herkese çalışması karşılığında üleştirme zorunluluğu ortadan kalkacaktı.
“Bolluk” kavramının yalnızca üretimin niceliksel artışı olarak anlaşılmaması gerekir. Bilim-
sel-teknolojik gelişmenin sonucu ortaya çıkacak bu bolluk “en az enerji harcanarak”, en insana
lâyık koşullarda sağlanacaktır. Bolluğa işgününün kısalmasının eşlik etmesi komünizmin temel
ön koşuludur.
Sosyalizmden komünizme geçiş, örneğin feodalizmden kapitalizme geçiş gibi bir ekonomik-
toplumsal yapıdan daha yüksek bir başka yapıya geçiş değildir. Tersine, sosyalizmin ekonomik
temelleri kuruldu mu sorun bu yapı içinde kapitalist kalıntıları giderek terk edecek bir ekono-
mik gelişmeyi sağlayabilmektir. Bu “geçiş”, insanların gerçekten insanca koşullarda gerçek bir
özgürlük içinde yaşamayı henüz tadamadıkları bir ortamdan böyle bir ortama geçiştir. Sosya-
lizm de, komünizm de aynı üretim biçimidir, komünist üretim biçimidir.
Bugün Sovyetler Birliği’nde işçilerin çoğunluğu, mühendislerden ve memurlardan daha dü-
şük kültürel ve teknik düzeydedirler. Bir yandan da ekonominin genel ilerleyişi, makineleşme
ve otomasyon düzeyinin yükselmesi, hem işçilerin, hem mühendis ve memurların eğitim-bilgi-
kültür düzeylerinde yükselmeyi zorlamaktadır. Komünizme geçiş için gerekli olan emek üret-
kenliğinde ortaya çıkacak olağanüstü artış bu zorlamayla sağlanacaktır. Kafa ve kol emeği ara-
sındaki farkların yok olmasının nesnel zorunluluğu da bu zorlamada yatmaktadır.
Kafa ve kol emeği arasındaki ayrım azaldıkça emek üretkenliği artacak, emek üretkenliği
arttıkça kafa ve kol emeği arasındaki ayrım azalacaktır. Toplumsal emeğin üretkenliğinin art-
ması, iş gününün giderek kısalmasının ekonomik koşullarını yaratacaktır. Sovyetler Birliği’nde
20
Bizim “biçimsel sosyalizm aşaması” dediğimizle, Sovyetlerin “sosyalizme geçiş aşaması” dedikleri aşamalar
aynı şey değildir. İkisi de aynı anda, proleter devrimiyle birlikte başlamakta ama
biri ötekinden çok sonra bit-
mektedir. “Sosyalizme geçiş aşaması” denen aşama, devrimden tüm toplum çapında üretim araçlarının özel
mülkiyetinin kaldırılmasına, dolayısıyla kapitalist sınıfın ortadan kaldırılmasına dek süren, buna belirli bir en-
düstrileşmenin eşlik ettiği aşamadır. Dolayısıyla “sosyalizme geçiş aşamasının” gözettiği temel ölçüt, legal mül-
kiyet ilişkilerindeki değişmedir.
“Biçimsel sosyalizm aşaması” ise, yine devrimle başlıyor ve bugünlere, hatta yarınlara uzanıyor. Bu aşamanın
gözettiği temel ölçüt üretim güçlerinin sosyalizme uygun gelişme düzeyidir.
21
Bugün “biçimsel sosyalizm aşaması” yerini büyük ölçüde “gerçek sosyalizm” olmaya bırakmaktadır. Ancak
bu sürecin sonu yine de tam gelmemiştir. Önceki bölümlerden küçük bir hatırlatma yapalım. Sovyetler Birliği
henüz emek üretkenliğinde emperyalist ülkelerin bugünkü (yarınki de değil) düzeyinden geridedir. Tarımsal
üretimin önemli miktarı yan özel topraklarda üretilmektedir. Ve de en çarpıcısı, daha “1970’lerin ikinci yarısın-
da endüstri işçilerinin yüzde 40’ı, tarım ve inşaat sektörlerinde çalışanların ise çok daha büyük bir yüzdesi hâlâ
kol emeği ile çalışmaktadır”.
S
OVYET
T
OPLUMUNUN
T
OPLUMSAL
-S
İYASAL
G
ELİŞİMİ
46
devrimden bu yana endüstrideki ortalama çalışma haftası 58,5 saatten 40,7 saate inmiş, yani
yaklaşık 18 saat azaltılmıştır. Böylece dünya standartlarına ulaşılmıştır. Komünizme geçebil-
mek ise temelden farklı oranlar gerektirir.
İşgününün kısalması, bireylerin tüm yeteneklerini çok yönlü geliştirebilmelerinin ortamını
hazırlayacaktır. İşçilerin yaşam boyu bir mesleğe esir olmalarını getiren eski işbölümü yok ola-
caktır. Böylece komünizmin üst aşamasına geçilecektir.
Komünizmin bu üst aşamasında meta üretiminin kalkmasıyla birlikte, değerin çeşitli biçim-
leri ile değer yasası da kalkacaktır. Bir ürünün yapılması için harcanan emeğin miktarı, meta
üretiminde olduğu gibi, değer aracılığıyla dolaylı yoldan değil, dolaysız ve doğrudan üretimde
harcanan emek zamanının miktarına göre ölçülecektir.
“Değişim değeri kalktığı zaman bile, emek zamanı her zaman zenginliğin yara-
tıcı özü ve onu üretmenin masrafının ölçütü olacaktır.”
22
Bu aşamada emek kavramı da temelden değişecektir:
“Daha dar ve kesin anlamıyla komünist emek, toplum yararına harcanmış beda-
va emektir. Belirli bir görev olarak değil, belli ürünlere hak kazanmak amacıyla
değil, önceden ve yasalarla saptanmış oranlara göre değil, ödül beklentisi olma-
dan, ödül koşulu olmadan harcanan emek, ortak yarar için çalışma alışkanlığı
olarak ve ortak yarar için çalışmanın zorunluluğunun alışkanlık haline gelmiş
bilinçli anlayışından çıkarak harcanmış emektir. Sağlıklı bir organizmanın ge-
rekliliği olarak emektir.”
23
Komünizmin içinde kapitalist toplumdan kalıntılar taşıyan geçiş döneminin nasıl adım adım
komünizmin üst aşamasına ilerleyeceğini (ya da ilerlemeyeceğini)
anlamak bizi Marks ve
Engels’in şu çok önemli fikrine getirir:
“Bizim için komünizm yerleştirilecek bir düzen, gerçeğin kendisini uyarlaması
gereken bir ideal değildir. Biz komünizm diye bugünkü durumu kaldırıp atan
gerçek harekete diyoruz. Bu hareketin koşulları, bugün var olan temelden çı-
kar.”
24
Buraya dek sosyalizmi, sınıfsız toplum-komünizmi ve komünizmin bu iki aşaması arasında-
ki geçişin özelliklerini gördük. Bunların ışığında, “gelişmiş” ya da az gelişmiş, “olgun” ya da
toy sosyalizmde sınıfsız toplumun olamayacağı ortaya çıkmaktadır. Bu, sorunun teorik yönü-
dür.
Sorunun pratik yönüne gelince, bunun için, sınıfsız toplumun ayırt edici özellikleriyle 26.
Kongre hakkında buraya dek tüm yazdıklarımızı birlikte düşünmek, Sovyetler Birliği’nin sınıf-
sız topluma olan uzaklığını anlatmaya yeter. Bir de 13 Ekim 1981 tarihli Financial Times gaze-
tesinde yayınlanan David Satter’in Moskova’dan gönderdiği, “İnsanın en iyi yoldaşına vergi
tehdidi” adlı yazıyı okuyalım:
“Sovyet hükümeti, azalmakta olan et stoklarını korumak, ekmek, gazdan ve
banyo suyundan tasarruf etmek, devlet gelirlerini arttırmak amacıyla, köpeklere
vergi koymayı tasarlıyor.
22
K. Marks, Artık Değer Teorileri, İngilizce basım, 1971, c.3, s.257.
23
Lenin, “Eski Toplumsal Sistemin Yıkılmasından Yenisinin Kurulmasına Doğru”, Seçme Yapıtlar, 1950, İngi-
lizce basım, c.2, s.339.
24
Alman İdeolojisi