3 Y
AŞAYAN
S
OSYALİZM
Tüm Halkın Devleti ......................................................................................................... 49
“Tüm Halkın Devleti” Muazzam Demokratik Yapısı ..................................................... 53
IV. Parti – Sovyet toplumunun öncüsü .................................................................................... 59
1. Artık tüm halkın partisi olan Komünist Partisi’nin rolü giderek artıyor ......................... 59
2. Parti üyeliği ...................................................................................................................... 60
Partiden Atılanlar ve Monolitiklik ................................................................................... 60
3. Parti liderliği .................................................................................................................... 61
4. Parti yaşamının sorunları ................................................................................................. 62
5. İdeoloji ve siyasal eğitim alanlarında parti çalışması ...................................................... 63
6. Program değişikliği önerisi .............................................................................................. 65
Sonuç........................................................................................................................................ 67
ÖNSÖZ
Yürükoğlu yoldaşımızın bu kitabı, SBKP’nin 26. Kongre Raporu’ndan hareketle, yaşayan sos-
yalizmin çeşitli yönlerine ilişkin çok önemli gözlemler, değerlendirmeler ve çözümlemeler ge-
tirmektedir.
Yaşayan sosyalizme değinirken, onun yalnızca başarılı yönlerini sıralayıp, aksaklıkları
“resmi iyimserlikle” geçiştirmek ya da bunlara sırt çevirerek sorumluluktan sıyrılıvermek kuş-
kusuz bugün en kolay ve sonunda aynı amaca hizmet eden iki yoldur. Her ikisi de yaşayan sos-
yalizmi ve dünya komünist hareketini zayıflatır. Zor ama komünizm için gerekli olan, Mark-
sizm-Leninizm’in ışığında aksaklıklara, eksikliklere yönelmek, bunları açıkça belirlemek ve
çözüm yolları göstermektir. Kitap bu zor görevi başarıyla yerine getirmekte ve bu yönde birçok
önemli teorik açılım içermektedir.
Yürükoğlu yoldaşımız yaşayan sosyalizme değinirken, hem çağın geneli, hem günümüzün
özeli açısından, dünya ve Türkiye komünist hareketinin önünde duran birçok güncel siyasal
konuyu da işlemiş oluyor.
Bir kez, öyle bir çağda yaşıyoruz ki zaten genelinde siyaseti devlet sınırlarının dar çerçevesi
içinde ele alamayız. Geniş uluslararası çerçevede ise, yaşayan sosyalizm her zaman en önemli
siyasal odaklardan biridir. Onun gelişmesi, onun sorunları bu çağda siyasetin süreğen günde-
mindedir.
İkincisi, bugün bu özel olarak da önem taşımaktadır. Hep dünya devrimini vurguluyoruz.
Dünya devrimi, devrimci merkezin nitel ve nicel olarak güçleniş ve egemen oluş sürecidir. Ya-
şayan sosyalizmin güçlenişi ve devrimlerle beslenişi dünya devriminin birbirinden ayrılmaz iki
yönüdür. Bugün devrim gerekiyor. Buna karşılık, olan ve olabilecek devrimlerde (Afganistan,
İran, Türkiye) bile bir tıkanıklık beliriyorsa, bu yaşayan sosyalizmin bazı aksaklıklarıyla da
bağlıdır.
Yürükoğlu yoldaşımızın teorik açılım getirdiği önemli konulardan birine burada özel olarak
değinmek istiyoruz. Bu konu sosyalist demokrasidir.
Yoldaşımız, sosyalizmle demokrasinin kopmaz bağını, sosyalist demokrasinin neden onay
ya da rıza demokrasisi olmakla yetinemeyeceğini ve neden aktif yığın demokrasisi olması ge-
rektiğini çok güzel anlatmıştır. Tüm anlattıklarını şu fikre bağlamıştır: “Komünizmin ilk aşa-
masında demokrasinin tam anlamıyla giderek genişleyen biçimde uygulanması, toplumun bu
aşamadan ileriye, komünizmin üst aşamasına yürüyebilmesi için zorunlu bir koşuldur.”
Sosyalizmin temel ekonomik yasası halkın artan nesnel ve kültürel gereksinimlerinin karşı-
lanmasıdır. Sosyalist demokrasi, çoğunluğun bu gereksinimlerinin yansımasını sağlayacak,
böylece sosyalizmin işleyişini öznel yanlışlardan koruyacak zorunlu bir mekanizmadır. Devlet
ekonominin yoğunlaşmış biçimidir. Proletarya diktatörlüğü de kapitalizmden komünizme geçi-
şin ekonomik içeriğini biçiminde yansıtmak durumundadır. Öznel yanlışlar buna engel olursa,
yaşam Polonya’daki gibi tersinden yansıtmaya başlar.
Yürükoğlu yoldaşımız, gerek Polonya’ya, gerekse 26. Kongre’ye ilişkin olarak sosyalist
demokrasi konusunu açmaya başladıktan sonra, menşeviklerden oldukça ilginç bir eleştiri gel-
di. Bundan birkaç ay önce, Bizim Radyo (TKP’nin Sesi değil) şöyle dedi: “Yürükoğlu devrime
5 Y
AŞAYAN
S
OSYALİZM
kadar olan görüşlerinde sol sekter, devrim sonrası görüşlerinde yüro-komünisttir.” Bu eleştiri-
nin ilginçliği menşeviklerin yine kendi kafa yapılarını yansıtmasıdır.
Menşeviklerin demokrasi anlayışları sığ ve sağdır. Bu süzgeçle bizi devrime kadar sol sek-
ter(!), sosyalist demokrasiden söz edince ise yüro-komünist(!) bulurlar. Oysa İşçinin Sesi’nin
devrim öncesi ve sonrası için önerdikleri, tek ve aynı anlayışın parçasıdır. Bu kitabın gücü
menşeviklerin “sol sekter”(!) buldukları o ürkütücü devrimci anlayışın devrim sonrasına ilişkin
mantıksal sonuçlarını, hem de teorik açıklamalarıyla birlikte getirmesidir.
İşçi sınıfı çağımızda demokrasinin tek tutarlı ve ardıcıl savunucusudur. Devrimden önce yı-
ğınların siyasal yaşama en doğrudan ve aktif katılımını, yığın denetimini sağlayacak demokra-
tik işleyişleri savunur. Devrimin kendisi bu açıdan zaten en demokratik bir olgudur. Yığınların
otoritesi, eski devlet otoritesini yıkar geçer. Aynı anlayışın komünizme geçiş sürecine uygula-
nışı aktif yığın demokrasisidir. Bu demokrasinin olabildiğince gelişmesiyle komünizmin üst
aşamasına yaklaştıkça, devlet dolayısıyla demokrasi gereksizleşir, söner gider. Yürükoğlu yol-
daşımızın bu kitapta açıkladığı aktif yığın demokrasisi kavramı, menşeviklerin kâbusunu ko-
münizme dek uzatacaktır!
Menşevikler, İşçinin Sesi ve demokratiklik konusunda son bir nokta: Biz TKP’nin partide
demokratik merkeziyetçiliğin uygulanmayışına bayrak kaldırmış kesimiyiz. Biz her düzeyde,
yığın örgütü çalışmasında, parti çalışmasında... görüşleri çoğunluğun gönlünü ve kafasını kaza-
narak yaşama geçirmek yanlısıyız. Parti içi kavga açığa çıktıktan sonra gerçekleştirilen iki parti
konferansı, 1920’lerden sonra parti tarihinin gördüğü ilk il kongreleri bunun kanıtıdır.
Menşevikler Atılım’da, “moral üstünlüğü korumak öncelikle ideolojik sağlamlığa bağlıdır”
diyorlar. Aynı Atılım’da “...Semt Komitesi”, “Atılım’dan kadroya moral verici yayın yapmasını
bekliyoruz” diye istekte bulunuyor. Bu istek üzerine Atılım’ın moral verici yayını ise hepten
moralsizlik yayıyor. İdeolojik zayıflıkları yansıyor. Menşevizm, kişilerin zayıflığından değil,
ideolojik zayıflıktan faşist cunta karşısında moral bozukluğu içinde kıvranıyor.
İşçinin Sesi ise
partiden topluma, toplumda devrim öncesinden komünizme dek uzanan an-
layışını bu kitapla daha da geliştirip bütünleştiriyor.
Yaşasın komünizm!
Emine Engin