GİRİŞ
YAŞAYAN SOSYALİZM
Lenin’in partisinin, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kongreleri dünya komünist hareketi
için her zaman birinci derecede önem taşır. 26. Kongre de öyle oldu.
TKP Leninci örgütünün “resmi iyimserliklerle” örülü bir yanaşıma olanağı yoktur. Türki-
ye’nin çok çetin bir döneminde, teorisini ve pratiğini geliştirme göreviyle karşı karşıyadır ve bu
görevi yerine getirmeye kararlıdır. 26. Kongre’ye de, en başta bu göreve yardımcı olması ama-
cıyla yanaşacağız.
Her kişi ya da örgüt, güneşin altındaki yerini asıl olarak öteki kişi ya da örgütlerle olan fark-
lılıkları aracılığıyla belirleyebilir. Dünya komünist hareketi özellikle son 15 yıl içinde çok deği-
şik renkler kazandı. Yüro-komünist partiler, Arnavutluk Emek Partisi, Çin Komünist Partisi,
Japonya Komünist Partisi, “bizim resmiler”... 26. Kongre’yi değerlendirme, TKP için
SBKP’nin başarılarını ve sorunlarını öğrenme kadar, kendi anlayışını geliştirme için de önem-
lidir. Bu nedenle, Brejniyef yoldaşın kongre raporunda söylediği, SBKP’nin yoldaşça eleştirile-
ri her zaman severek kabul ettiği görüşüne sığınarak, daha çok raporun katılmadığımız yönleri-
ne değineceğiz.
Raporda her görüşü ele almayacağız. Değinmediğimiz fikirler arasında da katıldığımız var,
katılmadığımız var. En önemlilerine değinmeye çalışacağız.
I. SBKP’NİN ULUSLARARASI SİYASETİ
Raporun birinci ana bölümü, “SBKP’nin Uluslararası Siyaseti”. Bunun da birinci alt bölümü,
“Dünya Sosyalist Sisteminin Gelişmesi ve Sosyalist Ülkeler Arasında İşbirliği” adını taşıyor.
1. DÜNYA SOSYALİST SİSTEMİNİN GELİŞMESİ VE
SOSYALİST ÜLKELER ARASINDA İŞBİRLİĞİ
Bu bölümde, SSCB, ADC, Bulgaristan, Macaristan, Vietnam, Küba, Laos, Moğolistan, Polon-
ya, Romanya, Çekoslovakya “sosyalist topluluk” olarak adlandırılıyor. Yugoslavya, Kore De-
mokratik Halk Cumhuriyeti, Çin ve Kamboçya ise sosyalist topluluk dışındaki sosyalist ülkeler
olarak ele alınıyor. Arnavutluk’un unutulması dışında, Çin’in sosyalist bir ülke olarak değer-
lendirilmesi olumlu bir tutumdur.
Yine bu bölümde ilginç bir fikir (menşeviklerin bizi çok suçlamaya kalkıştıkları, Sosyalizm
Üstün Gelecektir’de değindiğimiz), “tek dünya pazarı” fikri var. Açıkça söylenmiyor ama
yanaşımda ortaya çıkıyor:
“Gerçekte belirtmek gerekir ki, ülkelerimiz son zamanlarda kuruculuk görevle-
rini daha karmaşık koşullarda yürütmek durumundadırlar.
“Dünya ekonomisindeki kötüleşme ve yükselen fiyatlar etkilerini duyuruyor.”
Üçüncü olarak değinmek istediğim, Polonya değerlendirmesidir. Bu değerlendirme büyük
ölçüde Sosyalizm Üstün Gelecektir’de öne sürdüğümüz fikirlerle benzeşiyor:
“Emperyalistler ve suç ortakları sosyalist ülkelere karşı sistemli biçimde düş-
manca kampanyalar yürütmektedirler. Bu ülkelerde olup biten her şeyi kötülü-
yor ve çarpıtıyorlar. Onlar için en önemli şey, insanları sosyalizme karşı çevir-
mektir.
“Son zamanlardaki olayların defalarca gösterdiği gibi, sınıf karşıtlarımız yenil-
gilerinden ders çıkarıyorlar. Sosyalist ülkelere karşı eylemleri giderek inceliyor
ve hainleşiyor.
“Ve de nerede emperyalistlerin yıkıcı eylemleri iç siyasetteki yanlışlar ve yanlış
hesaplarla birleşiyorsa, orada sosyalizme düşman öğeleri harekete geçiren ko-
şullar doğuyor. Kardeş Polonya’da olan budur. Sosyalizme karşı olanlar, dış
güçlerin de desteğini alarak, anarşi yaratmaya, böylece olayları karşı-devrimci
bir kanala sürmeye çabalıyorlar. Polonya Birleşik İşçi Partisi Merkez Komite-
si’nin son Plenum’unda da belirtildiği gibi, Polonya’da sosyalist devletin temel-
leri tehlikededir. (...)
“Polonya’daki olaylar, yığınların sesine kulak vermenin, bürokratizmin ve
voluntarizmin her belirtisine karşı kararlı savaş vermenin, sosyalist demokrasiyi
aktif olarak geliştirmenin ve dış ekonomik ilişkilerde iyi düşünülmüş ve gerçekçi
SBKP’
NİN
U
LUSLARARASI
S
İYASETİ
8
bir siyaset izlemenin parti ve onun yönetici rolü açısından ne denli önemli oldu-
ğunu bir kez daha gösteriyor.” (abç)
Görüldüğü gibi rapor; emperyalist sabotaj iç siyasette hatalar ve yanlış hesaplarla birleşirse,
sosyalizme düşman unsurların bereketli biçimde gelişeceği, azacağı bir ortam doğar diyor. Po-
lonya’da, kardeş Polonya’da olan budur, ülke karşı-devrimci bir yola girmiştir diyor. Bu yo-
rumla önemli ölçüde anlaşıyoruz. İşlenen hataları belirlemede anlaşıyor muyuz bilemiyorum
ama suçluyu belirlemede anlaşıyoruz. Sorumluluk, suç partinindir. Sosyalizm düşmanları elle-
rindeki her silahla saldırıyor diyerek işin içinden sıyrılınamaz. Sosyalizm düşmanları öyle dav-
ranacak. Söylenecek söz yok. Kendimize bakmamız gerekir.
“Polonya olayları göstermiştir ki”! Demek ki, Polonya olayları parti tarafından bunların ya-
pılmadığını gösteriyor. Neler yapılmamış? Partinin yönetici rolü güçlendirilmemiş, bürokrasi
ortadan kaldırılmamış, volüntarizm ortadan kaldırılmamış (bu sözcüğe daha sonra döneceğiz,
volüntarizm sözcüğünün 26. Kongre raporunda anlamlı bir yeri vardır), sosyalist demokrasi
geliştirilmemiş ve gerçekçi bir dış siyaset izlenmemiş. Bunlar katıldığımız görüşlerdir.
Dördüncü nokta olarak Çin’le ilgili söylenenleri ele alacağız. Rapor, Çin Kültür Devri-
mi’nden söz ederken şöyle diyor:
“Bugünkü Çin yöneticilerinin kendileri ülkelerinde sözüm ona kültür devrimi
döneminde olanı, ‘en zalim bir feodal-faşist diktatörlük’ olarak niteliyorlar. Bi-
zim bu değerlendirmeye ekleyeceğimiz hiçbir şey yok.”
Bu kötü bir mantık oyunudur. Önemli olan Çin’deki kliklerin birbiri hakkında ne söylediği
değil, ne olduğudur. Birbirinin gırtlağına yapışmış, birbirini iskemleden atmaya çalışanlar her
şeyi söylüyorlar. Hele az gelişmiş ülkelerde neler söylüyorlar. Ama SBKP’nin yapması gereken
nedir? Kültür Devrimi en barbar, feodal-faşist diktatörlük müdür, rayından saptırılmış, küçük
burjuva devrimci bir girişim midir? Her şey olabilir, feodal-faşist diktatörlük olamaz. Haydi
oldu diyelim, o zaman Çin nasıl sosyalist ülke olacaktır?
Birinci bölümün dikkate değer dört noktası, bu değindiğimiz fikirlerdir. Gerisi bilinen genel
doğrulardır.
2. YENİ ÖZGÜR ÜLKELERLE İLİŞKİLERİN GELİŞTİRİLMESİ
İkinci alt bölüm, “Yeni Özgür Ülkelerle İlişkilerin Gelişmesi” (bu deyim de yeni çıktı!) adını
taşıyor. Raporun geneline egemen olan belirsiz, kesinlikten uzak dil burada iyice yoğunlaşıyor.
Dikkatli okunduğunda, “yeni özgür ülkeler” kavramının, “az gelişmiş ülkeler” yerine kullanıl-
dığı anlaşılıyor. Daha sonra gelen bir bölümün “kapitalist devletlerle ilişkiler” adını taşıması da
bunu kanıtlıyor.
“Yeni özgür ülkeler” kavramı, ekonomik-toplumsal-tarihsel gelişmeyi yansıtmayan, hatta
yanlış yansıtan, kullanılması doğru olmayan bir kavramdır.
Yeni özgür ülkeler, aynı belirsizlik içinde genel olarak “kapitalist yolu izleyenler” ve “sos-
yalist yönelimli ülkeler” diye ikiye ayrılıyor. Sosyalist yönelimli ülkeler (ki Angola, Etiyopya,
Mozambik, Yemen ve Suriye(!) adları sayılıyor), “sosyalist gelişme yolunu seçen ülkeler” ola-
rak tanımlanıyor. Bu kavram, daha önceleri kullanılan, “kapitalist olmayan gelişme yolu”nun
yerini tutuyor.