Zecharia Sitchin
"Bunu yalnızca Hanımefendi İştar yapabilir," dedi Kaba.
"Yüksek Rahip hafife alınmamalı, Kaba. Söylentiler yaya
bilir; tanrıçayı etkileyebilir ... "
"Gılgamış'ı tahttan indirmek, ancak oğlunu tahta geçirir.
Enkullab bunu neden yapsın?"
"Umungal yalnızca bir oğlan," diye yanıt verdi Niglugal.
"Olgunluk ve deneyime başvurmak gerekebilir ... "
Kaba, ayağa kalkh. "Kral daha yeni gitti."
"Yalnızca
önlemleri
düşünüyorum, Kaba. Diğerleri bir
hamle yaparsa hazır olmaya çalışıyorum yalnızca. Ayaklan
malara, tedirginliklere ya da karışıklıklara ihtiyacımız yok;
öyle değil mi?"
Kaba, başıyla onayladı.
"Başmabeyinci olarak kraliyet meselelerini yönetmenin be
nim görevim ve yetkim olduğunu anlıyorsun ... " Niglugal du
rakladı. "Ancak acil bir durum oluşursa niyetim, kendimi, seni
ve oğlanı bir vekalet konseyi olarak atamak. Anlaşhk nu?"
Kaba, rahatsızca kıpırdandı. "Anlaştık," diye yanıtladı so
nunda.
"İyi," dedi Niglugal. "Şimdi şehirdeki ve tapınaktaki ca
suslarının gözlerini ve kulaklarını dört açmalarını sağla ki, bir
sürprizle karşılaşmayalım ... Bu, Ninsun'un Diriltme Evi'ni de
kapsıyor."
"Oradaki gözetimi dün kaldırdık. Geminin Eridu'nun öte
sine geçtiği haberi ulaşhktan sonra tanrıça, Kutsal Bölge' deki
konutuna taşındı."
"Anlıyorum," dedi Niglugal. "Öyleyse adamlarının gözü
orada da onun üzerinde olsun."
***
Ertesi gün genç bir rahip, aceleyle Ninsun'un konutuna geldi;
Yüksek Rahip, onun çabucak gelip üst kademedeki bir rahibe
yardım etmesini istiyordu.
229
Ölmeyi Reddeden Kral
Bu, son derece alışılmadık bir istekti ve Ninsun, rahibin
Diriltme Evi'ne götürülmesini önerdi; onu orada, diğer has
taları iyileştirirken muayene edebilirdi. Ancak genç rahip,
üsteliyordu.
"Çok tuhaf bir hastalık tarafından ele geçirildi," dedi. "Çok
nadir bir veba ... Ona kimse dokunmayacak, yüce hanımefen
di; onun meskenine kimse girmeyecek. Veba yayılmadan, ça
buk gelin!"
Genç rahibin içtenlikli korkusu ve heyecanından etkilenen
Ninsun, üzerine bir şal aldı ve onu takip etti. Onların konu
tundan geçerken rahipler dizlerinin üzerine çöktüler ve başla
rını eğdiler. Yüksek Rahip, onunla küçük bir salonda buluştu;
gözlerinde kin yerine korku vardı. Yere eğildi ve Ninsun'un
kıyafetinin kenarını öptü.
"Bir veba çıkh; çok alışılmadık bir veba!" dedi, sesi titreye
rek. "Yüce tanrılar Anu ve Enlil'in gazabı, buranın üzerinde!
Kurtar bizi; hepimizi kurtar!"
"Hastalanan rahip nerede?" diye sertçe sordu, Enkullab'a
belirgin bir küçümsemeyle bakarak.
"O, Anubani; orada, kapıdan geçince ... "
Tek ışığın tavanın yanındaki bir duvarın tepesinde bulu
nan pencere kafesinden geldiği, yarı karanlık odaya girdi.
Anubani, ahşap bir yatakta sırtüstü, yarı çıplak yatıyordu.
Hareketsizdi fakat gözleriyle, onu muayene eden Ninsun'u
izliyordu. Tüm bedeninde iri, kırmızı noktalar vardı; elleri
şişmişti ve taze kan kadar kırmızıydı.
Kadın, alnına dokunduysa da şaşırhcı şekilde ateşi yoktu.
Tırnağıyla adamın eline dokunduğunda, el kasıldı. Avuçları
nı incelemek için ellerini çevirdi; yanmış gibi yara izi olmuş
lardı ve etlerinin derileri soyulmuştu. Anubani'nin gözlerinin
içine baktı; ama sadece aşırı korku gördü.
230
Zecharia Sitchin
"Anubani," dedi, "Beni duyabiliyor musun?" Adam, göz
lerini kırph.
"Sana ancak bana doğruyu söylersen yardım edebilirim ...
Ellerinle bir nesneyi taşıdıktan sonra mı ağır yaralandın?"
Gözlerini kırph.
"Kutsal bir nesne mi?"
Dudakları, sessiz bir çabayla büküldü. Sonra yeniden göz
kırph.
"Neydi o?"
Yanıt vermeden, hareketsiz yahyordu.
"Nerede o? Bana bunu söylemezsen öleceksin!" diye ba
ğırdı Ninsun.
Sessizce inledi. Gözlerini, odada bir sandığın durduğu kö
şeye doğru çevirdi.
Ninsun gidip onu açh. Ev eşyaları, kil tabletler ve giysilerle
doluydu. Sandığı ararken hepsini yere ath. Dibinde, eline sı
kıca sarılmış bir paket geldiğini hissetti. Onu çıkardı ve açh.
"Yüce Tanrılar!" diye haykırdı. Kader Tableti'ni tutuyor
du! Tableti, olanlara inanamayarak ellerinde çevirdi; dikkat
lice inceledi ve yüzeylerine dokundu. Hiç kuşku yoktu. Bu,
sunakta gizlenen Kader Tableti'ydi.
Anubani'ye döndü ve tableti gözlerinin önünde tuttu, an
cak adam, yanıt olarak gözlerini kapadı.
"Bana bak!" diye emretti. "Çaldığın, adi ellerinin dokun-
duğu tablet bu!"
Gözlerini açtıysa da kıpırdatmadı.
"Onu evimden çaldın; kutsal sunağın içinden!"
Gözleri daha geniş açılan adam, inledi.
"Seni, konuşmana yetecek kadar iyi edeceğim," dedi Nin
sun, tableti yeniden bezle sararken.
Diğer rahiplerin toplaştığı kapıya gitti. "Suya ihtiyacım
var," dedi. "Bana üç tane tamamen dolu maşrapa ve temiz
231
Ölmeyi Reddeden Kral
bez getirin ... Ve bu adamı Diriltme Evi'ne taşımak üzere bir
kaç askerin gelmesi için hemen saraya haber verin."
Maşrapalar ve bez getirildiğinde, yatağın her iki ya
nına birer maşrapa koydu ve Anubani'nin ellerini onla
rın içine soktu. Bezi, üçüncü maşrapanın içine daldırdı ve
Anubani'nin bedenini sildi. Tedavinin, rahibin üzerinde ra
hatlatıcı bir etkisi olmuşa benziyordu; gözlerini kapadı ve
uykuya daldı.
Ninsun bu süreyi, loş odayı incelemek için kullandı. Du
varları her tür dekordan yoksun, çıplaktı. Bir köşeye küçük
bir sunak konmuştu ve işte sandık, oradaydı. Ninsun, öfkeyle
yere savurduğu eşyaları toplamak için eğildi ve onları sandı
ğa geri koymaya başladı. Üzerinde yazılar bulunan bir tab
leti aldı ve mühür simgesinin tanıdık geldiğini fark etmeden
önce, neredeyse onu da sandığa atıyordu. Daha yakından
baktı. Oturan bir tanrıçanın huzurunda, bir sunak masasın
da duran bir rahibi resmediyordu. Yazıyı okudu, "Enkullab,
Yüksek Rahip, kutsal İştar'ın hizmetkarı."
Böyle bir tabletin bir rahipte ne işi olduğunu merak etti;
ama rahibin eşyalarını sandığa koymayı sürdürdü. Bir anda
pişmiş topraktan bir tablet aldı eline. Marduk'un ve Nabu'nun
imgelerini taşıyordu ve Ninsun, donakaldı!
Dehşet içinde Anubani'ye baktı. Gözleri hala kapalıydı.
Yazılı tableti telaş içinde aradı ve yeniden bulunca, ışığın
daha iyi olduğu tarafa götürdü. Yazılı metni okuduğunda,
elleri titremeye başlamıştı.
"Hanımefendi İştar'ı çağırın!" diye kapıda toplanmış ra
hiplere bağırdı. "Hemen gelsin buraya!"
Ninsun'un emrine hemen tepki verilmedi, ardından kar
gaşa ve fısıltı sesleri yükseldi. Yüksek Rahip, kapıda belirdi.
"Bu, oldukça sıra dışı," dedi. "Ve Yüce Şifacı; bize Anuba
ni yaşayacak
mı,
ölecek mi, söylemediniz."
232
Dostları ilə paylaş: |