Zecharia Sitchin
"Bizi yeniden denizin ortasına götür," dedi aniden, o ana
değin az konuşan Enkidu.
"Neredeyse sahilin yanındayız; demir atalım ve karanın gü
venliğine yakın olalım," dedi Lugulbal, eliyle işaret ederek. Ve
gerçekten de düz kıyının yakınındaydılar.
"Bir adam görüyorum!" diye bağırdı, direğe hrmanmış
olan gözcü.
Onun gösterdiği yöne baktılar. Karşılarında, sol tarafta,
kıyının düzlüğünden dağlık bir burun yükseliyordu ve onun
üzerinde bir adamın siluetini seçebiliyorlardı. Uzun boylu ve
enliydi; kocaman bedeni, siyah bir örtüyle sarılmışh. Adam,
yaklaşhkça daha da iri görünüyordu. Daha önce hiçbirinin
bir benzerini görmediği, garip biçimli bir miğfer giymişti; yü
zünün büyük bölümünü örtüyordu.
"Bu, bir dev!" diye bağırdı, kahramanlardan biri.
"Bu, bir iblis!" diye haykırdı bir gemici.
"Bu, bir tanrı; insan değil," dedi Enkidu.
"Kürekleri durdurun! Kıyıya daha fazla yanaşmayın!"
diye emir verdi Lugulbal.
Kürekleri bırakan herkes, tuhaf görüntüyü yakalamak
için uğraşarak güverteyi doldurdu. Her taraf durgundu
hala; deniz sakindi; yelkenler, onları dolduracak bir esinti
den bile yoksun, gevşekçe sallanıyorlardı. Adam ya da her
kimse, tepenin üzerinde bir heykel gibi, hareketsiz duru
yordu.
Gemicilerin bazıları, içlerindeki tanrı korkusuyla dizleri
nin üstüne çöktüler ve yaşamları için dua etmeye koyuldular.
"Lanetlendik! Lanetlendik!" diye, haykırmayı kesmeleri için
kaptanın verdiği emirleri duymazdan gelerek bağrışmaya
başladılar. Kaygıyla dolu kahramanlar Gılgamış'a bakıyor ve
onun kendilerine güven vermesini, liderlik etmesini bekliyor
lardı.
241
Ölmeyi Reddeden Kral
"Beni doğuran annem Ninsun'un hayah adına!" dedi Gıl
gamış yüksek sesle, herkesin duyacağı biçimde. "Annesinin
dizinde, şaşkına dönmüş halde oturan bir çocuk mu oldum
ben? Atam Lugalbanda'nın, kahramanlar kahramanının ha
yah adına! Bana silahımı verin ve bu adamla dövüşeyim, eğer
insansa; ya da bu tanrıyla, şayet tanrıysa!"
Fakat Gılgamış'ın zırhı ve silahları daha getirilemeden,
gözcü yeniden haykırdı: "Bakın! Bakın! O ... Adam ... " Sözcük
bulamıyordu; ama bağırhsı onları, gözlerini tepeye çevirme
leri için uyardı. Oradaki varlık, bir çift kanadını meydana çı
kararak örtüsünü ath. Her iki elinde kulplarından, yuvarlak
birer nesneyi, tutuyordu. Üst bedeni çıplakh; alt kısmıysa dar
kesimli bir giysiyle örtülüydü. -
Hepsi şaşakalmış halde güvertede dururken, Kanatlı
Varlık sağ elindeki nesneyi çevirdi. Ondan hızla yayılan bir
aydınlık gördüler ve bir an içinde gemi, güneş gibi bir parıl
tıyla yıkandı. Sonra aydınlık hafifledi ve Kanatlı Varlık, sol
elindeki nesneyi çevirdi. İlkine benzer bir aydınlık, gemiyi
yuttu. Sonra hafiflediğinde ilk ışık bir kez daha parladı. İki
aydınlık defalarca birbirlerinin yerini doldururken gemi,
önce yavaş yavaş, sonra baş döndürücü bir hızla dönmeye
başladı.
Halatlar, tertibat, çuvallar ve çömlekler saçılmaya başla
dığında gemideki herkes, savrulmamak için bir yere tutun
mak zorunda kaldı. Gemiciler ve kahramanlar düşüp canları
acıdıkça, korku ve çaresizlik haykırışları duyuluyordu. Gemi
hızla ve daha çok hızla dönerken ve döndükçe kıyıya daha da
yaklaşırken bile, birbirlerine ve geminin direklerine tutunan
Gılgamış ile Enkidu sabit durmak için çabalıyorlardı.
"Bir hortum bu!" diye Enkidu'ya seslendi Gılgamış.
"Bir kum hortumu değil; su hortumu!" diye geri seslendi
Enkidu. "Sular yükseliyor!"
242
Zecharia Sitchin
Bir eliyle direği bıraktı ve denizi işaret etti. Gılgamış şaş
kınlıkla baktı. Su, dönen geminin tüm çevresinde yükseli
yordu!
"Gemi batıyor!" diye bağırdı Enkidu. "Atla! Gemiden
atla!"
Gılgamış onu anlayabilsin diye Enkidu, ona elleriyle işa
ret gönderdi. Ancak tutunmayı bırakan Enkidu, artık uzağa
fırlamış ve anında nesnelerle insanlar yığınının oluşturduğu
girdaba kapılmıştı. Gılgamış da yoldaşını yakalamaya çalı
şıp tutunmayı bıraktığı anda hortum tarafından ele geçirildi.
Enkidu'nun onu kolundan yakalayan güçlü elini hissedene
değin, ellerini amaçsızca sağa sola savurdu. Geminin kena
rından birkaç adım ötedeydiler ki Enkidu, Gılgamış'ı da yanı
na çekerek güçlü bir itmeyle karmakarışık insan, nesne ve en
kaz kütlesini yolundan uzaklaştırdı. Enkidu, Gılgamış'ı sıkıca
tutmayı sürdürerek aşağıya atladığında su, güverte düzeyine
gelmişti bile.
"Yüzerek uzaklaş!" diye bağırdı Enkidu, boştaki eliyle
suyu döverek.
"Yapamıyorum!" diye geri bağırdı Gılgamış. "Su beni aşa
ğıya çekiyor!"
Bir an için her ikisi de yüzeyin altındaydılar; ancak En
kidu'nun güçlü vuruşları, onları zar zor soluk alabilecekleri
kadar yukarıya çekti. Enkidu tarafından yukarıya çekilerek
defalarca battılar. Ardından suyun çekimi aniden durdu ve
su, durgunlaştı.
Çevrelerine baktılar. Gemi görünürde yoktu. Daldılar
ve onun dibe battığını gördüler. Berrak suda gemicilerini
ve kahramanlarını, halatlara ve enkazına dolanmış halde,
hala hayattaymış gibi kocaman açılmış gözlerle, suda aca
yip duruşlarda süzülürken seçebiliyorlardı. Ancak hepsi
ölmüştü.
243
Ölmeyi Reddeden Kral
Denizin yüzeyine çıkan Enkidu, Gılgamış' a asıldı ve kıyı
ya doğru yüzmeye koyuldular. Geminin güvertesinden gö
ründüğü kadar yakın değildi, ama sonunda oraya ulaşhlar.
Bitkin ve sessiz halde, san kumun üzerinde bir süre uzan
dılar. Sonra kendini daha güçlü hisseden Gılgamış, yeri ince
lemek için ayağa kalkh. Sahil, her iki yönde gözün seçebilece
ği kadar, sonsuz biçimde uzanıyordu. Deniz sakindi; bulutlar
gitmişti ve tatlı bir esinti vardı. Kara tarafını incelemek için
döndü. Kıyıdan biraz ötede kum tepecikleri yükseliyordu ve
iblisin durduğu tepeyi sol tarafta seçebiliyordu.
"Kanatlı Varlık, iblis, gitmiş," dedi Enkidu'ya.
Enkidu yanıt vermedi. Gılgamış, onun yanına gitti. Gıl
gamış' tan farklı olarak, hala bitkin halde yalıyordu. Dudak
ları kıpırdıyordu; ancak konuşmak yerine, sürekli tükürüyor
du.
"Seni rahatsız eden ne?" diye sordu Gılgamış.
"Enkidu defalarca tükürdü. "Suda tuz vardı," diye ho
murdandı.
"Tuzlu ve acı; bizim ülkemizin suları gibi değil," dedi Gıl
gamış.
"Benim felaketim, Gılgamış!" diye inledi Enkidu. "Yara
hcım Efendi Enki, beni uyardı. 'Tuza dudaklarınla dokunma;
senin felaketin olur!' dedi!"
"Dudaklarını yıkaman için biraz tatlı su bulmaya çalışaca
ğım," dedi Gılgamış, dostuna.
Sahile döndü; ancak batan gemiden kıyıya hiçbir şey vur
mamışh. Kum tepeciklerine tırmandığında gördüğü tek şey,
yabandı. Tepeciklerin üzerinde yetişen, üzüme benzer mey
veler veren çalılar vardı ve tadına bakınca Gılgamış, onları
yenebilir ve sulu buldu. Biraz yiyip birazını da Enkidu'ya
götürdü; meyvenin suyunu yoldaşının ağzının içine sıkmak
için. Suyu yutmak, Enkidu'yu bir şekilde daha iyi hissettirdi.
244
Dostları ilə paylaş: |