Zecharia Sitchin
"Bu kötülüğü kim yapmış olabilir?" diye düşündü Gıl
gamış.
"Nehirden yukarıya doğru yol aldığımızda bizi izlemiş
olan biri," dedi Enkidu. "Erek' ten her ayrıldığında, her Ölüm
süzlük arayışına gittiğinde, gemin saldırıya uğruyor! Geri
dön, Gılgamış; her insanın kaderinde olanı kabul et!"
"Yenilgiyi kabullenmeyeceğim," dedi Gılgamış. "Roket
Gemileri Bölgesi'ne yolculuk etmeliyim; oraya yürümem ge
rekse bile! Ve sen, Enkidu; oraya benimle birlikte yürümeli
sin!"
Enkidu, kolunu halsizce kaldırdı. "Geri dön," dedi, geldik
leri yönü işaret ederek. "Bana gelince; kaslarım eriyor; iç or
ganlarım yanıp kül oluyor; halsizlik, uzuvlarıma saldırıyor ...
Bu, benim sonum, Gılgamış."
Enkidu konuşurken başını sallıyordu. Bedeni kontrolsüz
ce titremeye başladı. Gılgamış, onu kucakladı. Enkidu'nun
gözlerinde korku vardı.
"Korkma, Enkidu!" dedi Gılgamış, "çünkü Efendi Utu
'nun yardımını çağıracağım!" fısıldayan taşı çıkarmak için
elini boynuna götürdü; ancak ipten sarkan hiçbir şey yoktu.
Gılgamış, giysilerinin içini çıldırmış gibi araştırdı; ardından
daha iyi bir arama için onları çıkarıp attı. Bir iç cebe güzelce
sokulmuş olan Kader Tableti, oradaydı; ama fısıldayan taş,
yoktu.
"Hortum sırasında kopmuş olmalı," dedi Gılgamış.
Enkidu'nun gözleri, çılgın arayışı takip etti. "Efendin
Utu'ya dua edeyim," dedi, "taşla ya da taşsız." Yüzünü göğe
çevirdi. "Ey yüce efendi, aydınlık Şamaş, yolculuk edenlerin
koruyucusu. Beni doğuran bir annem olmadı; bana sebep
olan bir babam da. Efendi Enki tarafından sanatkar gibi, bir
odanın içinde yaratıldım ... Kaderim beni yiyip bitirmeye gel
diyse, sonumla huzur içinde yüzleşeceğim. Ancak yoldaşım
245
Ölmeyi Reddeden Kral
Gılgamış' a gelince; onu hanımefendi Ninsun doğurdu; sen de
atasıydın! Ona, hakkı olan Ölümsüzlüğü ver!"
Gılgamış, kalbinin sıkışhğını hissetti.
"Ah,
dostum," dedi.
"Benim gerçek ve sadık yoldaşım!"
Fakat Enkidu arhk onu duymuyordu; komaya girmişti.
Titremesi kesildiğinde kıpırdamadan, kaskatı yattı. Gözleri
kocaman açılmışh; şişkin ve hareketsizdi. Ölüm, onu içeriden
yiyip bitiriyordu.
"Enkidu!" diye haykırdı Gılgamış. "En dehşet verici yara
tıkları benimle birlikte yendin; dağlara tırmandın! Seni yiyen
iblise teslim olma! Savaş; savaş onunla!"
Ama Enkidu kıpırdamadan yatmayı sürdürdü. Gılgamış,
yoldaşının başını kaldırdı; gevşekçe geriye düştü. Kalbine do
kundu; nabız yoktu. Enkidu ölmüştü.
Gılgamış, kaderini kabullenmek istemeden yedi gün ve
yedi gece boyunca Enkidu için yas tuttu. Ancak yoldaşının
burun deliğinden bir solucan düştüğünü gördüğünde, ölüm
getiricisi Namtar'ın iradesine boyun eğdi. Taşlar, çakıllar top
layıp, onlarla Enkidu'nun cansız bedenini örttü.
"Bu, senin mezarın olsun; savaşta ölmüş bir kahraman için
bir anıt," dedi. Sonra oturdu ve acı acı ağladı.
"Öldüğümde burun deliklerimde Enkidu'nunki gibi solu
can mı olacak?" diye bağırdı; onu yanıtlayacak kimse yoktu.
***
Gılgamış, o gün kıyının uzağında gezindi. Geceleyin yıldız
larla dolu gökyüzünü seyrederek, uyumadan yattı. Rahiplik
konusunda eğitim almadığından, Göklerin usulleriyle ilgili
bilgisi azdı. Hangisi Anu'nun yıldızıydı; ya hangisi İştar'ın?
Bilmiyordu. Utu'nun babası Sin için Göklerde duran Ay, tanı
dığı tek göksel tanrısıydı gecenin. Bir süre sonra, bunun bile
bir anlamı olduğunu fark etti Gılgamış: İştar ve onun gece
yıldızı ile, Utu ve onun güne hükmeden güneşi, Sin' in çocuk-
246
Zecharia Sitchin
!arıydı ve Sin'in Evi, dualarını kabul edip ona koruma bahşe
decekti.
Onlar için kısa bir dua söyledi. "Göklerin ve Yeryüzü'nün
yüce efendileri; çorak topraklarda yok olup gitmeme izin ver
meyin. Yolculuğumu sürdürmem için bana güç verin ve atam
Ziusudra'yla buluşabilmem için, Roket Gemileri Bölgesi'nin
yolunu gösterin bana!"
Bu duayı ettikten sonra üzerine huzurlu bir yorgunluk
çöktü ve gece boyunca uyudu. Uyandığında güneşin yüksel
diğini ve doğunun yerini gösterdiğini gördü. Gılgamış, du
alarının yanıt bulduğunu biliyordu. Göklerde bahya doğru
yolculuk eden Utu, az önce ona Tilmun' a giden yolu göster
mişti.
Bulabildiği en büyük çalıyı kökünden söküp, kendine sa
pından bir yürüyüş değneği yaptı. Daha kısa bir dalı kullana
rak, üzümü andıran meyvenin taşıyabileceği en fazla sayıda
salkımını ashğı ve omzunda dengelediği başka bir değnek
yaph. Enkidu'yla yabanda çıkhğı bir önceki yolculuktan edin
diği deneyim, onun için hayati bir destekti artık. Kuru yatak
larının altında yeraltı suyu bulabileceğini bildiğinden, dar
ve derin dereleri takip etti. Her tür meyveden yedi. Özellikle
geceleri yaşamla dolup taşan yaban, bir darbeyle öldürdüğü
ve çiğ etini yediği kemirgenler sunuyordu ona. Gündüzleri
iri kaya parçalarının gölgesinde dinleniyor; geceleriyse ona
annesinin gösterdiği ve Tilmun' a giden karayolu haritasını
sürekli zihninde canlandırarak, hedefine doğru ilerliyordu.
Arazide ilerledikçe deniz kenarındaki dalgalı kum tepe
ciklerinin biçim ve renkleri, yerlerini kırmızımsı kayalara bı
rakıyordu. Gri ve siyah oluşumlu dağlara erişip tırmandı ve
aralarında, midesi dolana kadar suyunu içtiği, şiş ayaklarını
ve kuruyan tenini rahatlatarak içinde yıkandığı tatlı su kay
nakları buldu.
247
Dostları ilə paylaş: |