KOZMİK VARLIK OLARAK İNSAN
temlerinin bir bölümümü oluşturan ve cinselliğin gelişi
mini yöneten Timüs salgı bezi, Kalp çakrası da denilen
bu merkeze bağlıdır. Ruh'un yeri olan ve koşulsuz,
sınırsız sevginin aktığı yer olarak gösterilen Anahata
merkezi yoluyla, bugün pek az insan fonksiyon görmek
tedir.
5. Visuddha, omurga üzerinde boğaz bölgesinde
bulunan beşinci çakradır. Bu merkez, belki de hepsinin
içinde en duyarlı olanıdır. Boğaz merkezi veya Tiroit
çakrası olarak da bilinir. Bağlı olduğu salgı bezi, metab
olizmayı yöneten ana bezlerden biridir. Bu çakranın
uyumu ve faaliyet düzeni, korku, öfke, endişe gibi
negatif düşünce ve hislerle kolayca bozulabilir. Sezgi,
önsezi, duruişiti veya altına his olarak bildiğimiz para-
psikolojik hassasiyetlerin yeridir. Bu merkezi faaliyete
geçirenler, telepatik yeteneklerini kuvvetlendirirler.
Visuddha bu özelliği sebebiyle parapsikoloji açısından
çok önemli bir çakradır. Birçok kişi farkında olmadan,
bilgisizce bu çakranın yönlendirmesi ile hareket eder.
6
. Ajna, altına çakradır ve başın içerisinde bulunan
pineal salgı bezi bölgesinde yer alır. Pineal salgı bezinin
"üçüncü göz" olarak adlandırılması ve çeşitli meditasy-
on tekniklerinde önemli işleve sahip olmasından dolayı
parapsikoloji açısından önem teşkil eden bir çakradır.
Hipofiz bezi ile de ilgili olan Alın çakrası da denilen bu
çakranın aktivizasyonu, bilinç düzeylerinde önemli
değişimlere neden olur ki, bu sayede serbest kozmik
enerjiye ulaşım yolu açılır, paranormal fenomenlerin
oluşması mümkün hale gelir.
7. Sahastrara, diğer ismi ile "Bin Taç Yapraklı Lotus
Çiçeği", başın en tepesinde bulunan yedinci ve en yük
sek çakradır ve aurik bir biçimde dışarıya uzanır. Taç
çakra olarak da bilinen sahastrara, aşkın düzeylerle
bağlantılıdır. Bu çakranın işlevinin geliştirilmesi
33
PARANORMAL FENOMEN
suretiyle kozmik bilinç ile direkt temasın önü açılmış
olur. Aşkın yüksek zihinsel katlardan ilham alma nok
tası olan sahastraranm faaliyete geçirilmesi, sürekli
değişen renk ve sembollerin sel gibi akışı ile sonuçlanır.
Fakat belirtmek gerekir ki, birçok kişide bu merkez
neredeyse kesintisiz bir uyku durumundadır. Beden ile
olan ilişkisine gelince, bu merkez, tüm iç salgı bezleri
sisteminin faaliyet düzeyini yöneten ve ana bezlerden
biri olan epifize bağlıdır. Bu çakra merkezinde oluşturu
lan uyum tüm iç salgı bezlerine yansıyarak, bedensel
sağlık üzerinde etkili olmaktadır.
Bazı görüşlere göre modem bilimin yeni keşifleri, yeni
buluş ve metotları, insanlığın binlerce yıldan beri bildiği
gerçeklerin bilimsel olarak formülize edilerek modernleştir
ilmiş ve yeniden keşfedilmiş halidir. Gerçekten de eski kültür
lere baktığımız zaman, örneğin Hint kültürünün binlerce yıllık
köklü geleneği yogada bunun birçok örneğine rastlarız. Bilim
adamları, nadileri çağdaş anatomi bilimiyle açıklamaya
çalıştılarsa da, başarılı olamadılar. Bununla birlikte nadi ve
çakraların anatomideki sinirler ve ağlarla bağlantılı olduğu
düşünülmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda, Stanford Üniversitesi'nde ünlü bir
fizikçi olan William Tiller, insan bedeninin çevreden aldığı
enerji ve verilere göre nasıl geliştiğine dair bilimsel modelinde
çakralara da yer vermiştir. Dr.Tiller, enerjetik bedeni "negatif
uzay-zaman koordinat bedeni" olarak tanımlamaktadır.
Sahaja Yoganın kurucusu, tıp ve felsefe doktoru Shri
Mataji Nirmala Devi, yoga şemasındaki enerjik sistemin
vücuttaki merkezi sinir sistemine karşılık geldiğini açıklamak
tadır. Şemada göze çarpan üç ana enerji kanalı mevcuttur. Sol,
sağ ve orta enerji kanalları ve de yedi adet çakra denilen ener
ji merkezleri vardır. Sol ve sağ enerji kanalları bedendeki sol
ve sağ sempatik sistemine karşılık olarak gelmektedir. Orta
34
KOZMİK VARLIK OLARAK İNSAN
kanal ise parasempatik sinir sistemi olarak belirir. Shri Mataji
Nirmala Devi'ye göre yedi çakra, yedi sinir ağının karşılığıdır.
Himalaya Enstitü Başkanı Svvami Rama, sinir ağı ile nadi-
Irri şöyle karşılaştırmıştır:
"Bazı bilimciler, her iki sistem arasında bağlantı kur
m aya çalışm ıştır. Ancak bu girişim in temelindeki
varsayım, sinir ve ağların fiziksel bedene, nadi ve
çakraların ise yoga biliminde ince beden olarak bilinen
bedene ait olduğudur. Diğer b ir deyişle, nadi ve
çakralar, sinir ve ağların daha ince düzeylerdeki
karşılığıdır. N adiier boyunca akan prana akımları sinir
dürtülerinin süptil (ince düzeyli) karşılıklarıdır. Yogiler
nadi ve çakraları incelemek için fiziksel bedeni kesip
biçmediler. Nadi-çakra ağını prananın bu ağ boyunca
akışının haritasını çıkararak keşfettiler. Harita çıkarma
yeteneğini ise içsel deneyimle geliştirdiler."
Eski Hint öğretilerine göre, fiziksel beden, nadilerin süptil
•ıftı çerçevesinde oluşmuştur. Nadi ve çakralar, benedin inşası
ı«, iıı bir tür iskelet vazifesi görmektedir. Bedene yaşam gücünü
veren de nadi ağından akan prana (kozmik yaşam) enerjisidir.
Günümüzden 5 bin yıl evvel, tıp biliminden binlerce sene
önce, Hintli Yoga ustalarının bu bilgilere sahip olması gerçek
len çok şaşırtıcı ve düşündürücüdür. İlk anatomik bilgi
lerinden bu kadar süre önce örneğin beynin sağ ve sol lobun
işlevleri ile ilgili bilgilere nasıl vâkıf hale gelmişlerdi?
I liııdistan'ın felsefi yazıtlarının temeli Vedalarda bu tür bilgi
lerin izine rastlanmaktadır. Eski çağlarda bu bilgiler kutsal
ol.ırak kabul edilerek sadece sınırlı sayıda hayatlarını bu uğur-
< la adamış yoga ustalarına verilmişti. Hintli yogiler meditasy-
on sırasında bedenlerinde oluşan enerjik akımları, enerjik
merkez ve kanallarını hissederek enerjik bedenin nasıl
ılıştığına dair fikir sahibi olmuşlardı.
35
,
Dostları ilə paylaş: |