PARANORMAL FENOMEN
etmiş olsaydın bu kaza olm azdı!' diye bağırıyordu.
Rüyamın fam burasında kan ter içinde gözlerim i
açmıştım. Ertesi gün her zamanki g ib i işimin başına
giderek çalışmaya başlamıştım. Rüya çoktan üzerimdeki
etkisini kaybetmişti. Am a ilk seferimde o tehlikeli
kavşağa vardığım zaman, gece rüyada neler gördüysem
hemen tümüyle yüzleştim.
Kamyon rüyada gördüğüm kadar büyük değildi. Daha
doğrusu kavşakta parlak kırmızı boyalı b ir mal teslim
kamyonetiyle karşılaşmıştım. A ram ızda b ir çarpışına
olm adı. Kamyonet neredeyse tramvayı sıyırarak önümüz
den geçip durdu. Ben de frene bastım. Şoför yerinin
içinde üç kişi oturuyordu. Bunlardan kadın olanı iri mavi
gözlerini açmış şaşkın halde bana bakıyordu!
Rüyada gördüğüm kaza olmamıştı, ama onun dışında
her şey rüyada gördüğüm gibi geçmişti. O la y bu duru
muyla bile midemi altüst etmişti. Görevi orada bıraktım
ve kendimi toparlamak için birkaç gün izin aldım ..."
Bilinç ve bilinçaltının ortak dilinin imgelem (vizyon)
olduğunu söylemiştik. Rüyalarımız da bizimle bu dilde
konuşacaktır. Bundan dolayıdır ki sembolik görüntü dili ile
bilincimize ulaşan mesajları çözmeyi öğrenmemiz gereklidir.
Azarov'a göre rüya dilini yönlendirmemiz ve öğrenmemiz
için beynimizin bizimle "konuştuğu" dili anlaşılır şekle
getirmeyi kendi kendimize telkin etmeliyiz. Örnek verecek
olursak, kendi zihnimizden mesajlarını duvar yazısı şekline
bürümesini sağlayabiliriz. Sonra da tüm diğer düşünceleri
kendimizden uzaklaştırırız, istediğimiz ödevi açıkça formüle
ederiz ve rüyada uyumayan bilincimize görev olarak yükleriz.
Rüyalarımızda, zaman kavramını yitiririz, zamansızlık
yaşarız. Gördüğümüz herhangi bir rüyanın gerçek dünyada
gerçekleşmesi birkaç saati alır. Rüya alemi, sınırsız bir deney
242
PARANORMAL FENOMENLER
im mekanıdır, öyle ki uyku esnasında hem geçmişe hem gele
ceğe erişmemize izin veren zamansızlık ve mekânsızlığı
deneyimleyebiliriz. Uykuda, zaman ve uzay kavramlarının bir
hükmü yoktur, onların smırlayıcılığı olmadan özgürce rüya
alemine gireriz. Hem zamanı hem de uzayı tam olarak beyni
mizin dışında bırakırız. Uyandığımızda ise günlük zaman
akışı içine gireriz ve rüyamızı bu zaman akışı içinde bir nok
taya yerleştiririz. Ama gördüğümüz rüya, günlük zaman akışı
içinde bir bölgede sıkıştırılmış bir rüyadır. Çünkü içeriğini,
normal günlük yaşamda deneyimlemek saatler ya da günler
alabilir. Uyku ve rüyaların zaman/mekandan bağımsız olma
özelliği, onları kontrol altına alıp alamayacağımız sorusunu da
beraberinde getirdi. Bu bağlamda, bilincin otokontrolünü kay
betmediği ve rüyalarda aktif olarak yönlendirici olduğu bir
rüya çeşidinden bahsedilir oldu.
1960'ların başında parapsikologlar lusid rüya deyimini
kullanıma soktular. Lusid rüya tanımını ilk olarak yapan
Oxford Psikofizik Enstitüsünden Amerikalı psikolog Celia
Green, bu rüyanın tam bilinçli olduğunu ve insanın normal
rüyalardaki pasif durumuna karşın, lusid rüyalarda aktif
olarak olay ve süreçlerin kontrolünü sağlayabileceğini açık
lamıştı. İnsan, lusid rüya durumunda rüya akışını istediği şek
ilde yönlendirebiliyordu. Lusid rüyaların ayırt edici özelliği,
gören kişinin, rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkın
da olmasıdır. Kişinin rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu
tür rüyalara lusid dreams adı verildi. Eskiden beri doğu mist
ik öğretilerinde, rüyaların kontrol edilmesi öğretiliyordu.
Üstatlar, korkutucu rüyalarda, örneğin bir vahşi hayvan
tarafından kovalanıldığmda pasif durumdan bilinçli duruma
geçmeyi öğretiyordu. Bu teknikleri öğrenen öğrenciler,
rüyalardaki imajinasyonları denetlemeyi ve yönlendirmeyi
başarıyordu. Çoğunluğumuz tekniğini bilmese dahi, defalarca
bu türden rüyaları tecrübe etmişizdir. Çok sıradışı, saçma bir
rüyanın tam ortasında iken kendi kendimize bunun sadece bir
PARANORMAL FENOMEN
rüya olduğunu söylediğimiz zamanlar olmuştur. Ara sıra
herkesin yaşayabildiği bu uyku halinde rüyalar gerçeklikten
çok farklı olmalarına karşın, gerçekmiş gibi renkli ve canlıdır.
Uyandıktan sonra uzun bir süre hatırda kalırlar, üzerimizde
oluşturdukları histen kurtulmak zaman alır.
Parapsikoloji açısında lusid rüyalar astral seyahate bir
hazırlık aşaması teşkil ettiklerinden, son derece değerlidir. Bu
rüya çeşidinde bedenimiz uyuduğu halde, bilincimiz açıktır.
Bunda hiçbir gariplik, tezat yoktur, çünkü uyanıklık = bilinç
anlamına gelmez, örnek verecek olursak, uyanık olduğumuz
halde tamamen dalgın ve reel dünyadan kopuk olduğumuz
halleri düşünelim. Bu durumlarda uyanık olduğumuz halde,
bilincimizin tamamen açık olduğunu söyleyemeyiz, tersine
bilinçsiz bir durumdayızdır. Gündüz rüya (düş) gördüğümüz
zaman da tam olarak bilinçli olduğumuz söylenemez. Veya bir
uyurgezerin bedeninin hareket etmesinden yola çıkarak, bil
inçli olduğunu düşünemeyiz. Uzun yol şoförleri, bitkin ve
yorgun olduklarında, bir yandan vasıta kullanmaya devam
ederken, diğer taraftan uyuklayabilir, dalabilir, bazen bilinç
leri tamamen kapalı olarak dakikalarca sürmeye devam ede
bilirler.
DanimarkalI psikolog Dr. Frederick van Eden, rüyayı
astral seyahat için sıçrama tahtası olarak düşünen ilk kişiydi.
1896 yılında astral seyahat alıştırma ve çalışmalarına başladı,
bir yıl sonra bilinçli rüya ile amacına ulaştığını öne sürdü. Dr.
Eden'in deneyimlerini 1913 yılında yayınlayarak parapsikolo
ji çevrelerine duyurdu.
Parapsikolojinin önemli isimlerinden Aaron Kumar,
uykunun beden dışı deneyimle örtüştüğünü düşünmektedir.
Uyku ve rüya sırasında bilincin daha farklı seviyede olması ve
uyanıklık durumunda deneyimlerin unutulması, %100 net bir
beden dışı deneyimin gerçekleşmesinin önünde engel teşkil
etmektedir.
244
Dostları ilə paylaş: |