396
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
arasına gelen Çinli seyyah Wang - Yen- te çok değerli bilgileri vermiştir. Ona göre, Tanrı Dağları
silsilesinin Turfan’ın kuzeyinden geçen kesminde, Boğda zirvesi eteklerinde altın başta olmak üzere
değerli maden ocakları vardı. Elbette Uygurlar, kendi ülkesinin kuzey sınırlarını teşkil eden Altay
dağlarının altın madenlerini de işleyerek çeşitli süs eşyaları ve diğer aletleri yapıyorlardı. Bu dönemde
Uygurlar çoğullukla demir, nışadır, boraks madenlerini kazmakla uğraşıyorlardı (任一飞, 1997: 23).
Uygur çağına ait Bezeklik’teki freskilerde çalışmakta olan bir demirci ve altında da ‘‘bu demirci’’ yazısı
görülmüş (Берништам, 1952: 100-102). İyi çelik cevherleri, Asya kıtasının en önemli nışadır madenleri,
en iyi cins biroks oksit Uygur ülkesinde bulunurdu, bu madenler ve onlardan yapılmış aletler Çin’e ihraç
edilirdi (Ögel, 1971: 130-132). Diğer bir çok sahalarda olduğu gibi, madencilik, bilhassa demircilik
sahasında da Uygurlar Kitanlara ve Moğollara öncü olmuştur. Bu konu üzerine Uygur ve Kitan ilişkilerini
en iyi araştıran bilginlerden biri olan B. Ögel şöyle yazıyor: ‘‘Öyle anlaşılıyor ki, doğu Moğollarındaki
asıl gelişme, Uygur devletinin 840’da yıkılması ve Uygurların da güneye inmesi ile başlamıştı.
Uygurların yakın ve dost vassalleri olan Hei-ch’e-tzu(Kara Arabalılar) adlı Proto-Moğol kavmi, Uygur
kültürünün doğuda yayılmasında önemli bir rol oynamıştı. Wittfogel’in da haklı olarak dediği gibi, Hitay
devletini Kuran Kitanlar, keçe çadırlı arabalar ile demirciliği, Uygurların bu eski kölelerinden
öğrenmişlerdi. Başlangıçta Moğollarda, köklü bir maden ve demir kültürü yok idi. Bu tekniği Moğollar,
ya Uygurlardan veyahut da uzun zaman Uygurların tesirinden kalmış, Hei-ch’e-tzu gibi, Proto-Moğol
kabilelerinden almışlardı.’’ (Ögel, 2000: 401,422). Cengiz Han çağında Moğollara seyahat eden Çinli
elçiler, Moğolların çelik işlemesini bilmediklerini yazarlar. Moğol generalleri ve orduları kendi kılıçlarını
Uygurlara ısmarlarlardı. Çin’in batısındaki demir madenlerini de Uygurlarla Türk Tatarlar işletirlerdi
(Ögel, 1971: 130).
Bunun dışında, Uygurların maden kömürü kullandığı bilinmektedir. Aslında, Türkler milattan çok
önceleri kömürden geniş ölçüde faydalanmışlar, Nursay’da bulunan bakır ocaklarındakı kalıntılardan aynı
çağların madenciliğinde ağaç kömürünün yakıt olarak kullanıldığı anlaşılmakla birlikte Çin kaynakları
Türklerin milattan önceleri demir eritirken maden kömüründen faydalandığını yazmaktadırlar. Altay
Dağları’nda, Berel Nehri’nin döküldüğü yerin yakınlarında bulunan Hunlara ait bir mezarda insan
kemikleri yanında kül ve kömür kalıntılarına da rastlanmıştır (Ögel, 2003: 72). Uygur Kağanı Bayan
Çur’un bitiğinde Kömür Dağı’ndan bahsedilerek ‘‘Kögürde Kömür tagta Yar ögüzde’’(Kögür’de, Kömür
Dağı’nda , Yar İrmağı’nda) şeklinde bir ifade geçiyor (Ercilasun, 2007: 216). Hüseyin Namık Orkun,
bunu Uygur devleti başkentinin kurulduğu Karakurum ötesindeki bir dağ olarak tanıtıyor (Orkun, 1994:
910). Uygur ülkesine gelen Çin elçisi Wang-Yen-te şöyle diyordu: “Ağzında alev ve dumanlar çıkan
dağın eteklerinde siyah taşlar ve kumlar bulunurdu. Uygurlar bu sıyah taşları alarak ocaklarında
yakarlardı.” (Ögel, 1971: 132). Madencilik sahasında kazandığı gelişmeleri göz önüne alan İbrahim
Kafesoğlu da Uygurları, mahir maden(altın,bakır, maden komürü) işçileri olarak tavsif ediyor (Kafesoğlu,
2004: 316). Anlaşılıyor ki, milattan önceki çağlardan itibaren Türkler, kömür madenlerini elde ederek,
gündelik yaşamında ve maden dökümcülük sahasında geniş mıkyasta kullanmakla sanat ve endüstrinin
başlıca bir vasıtası durumuna getirmişlerdi. Anıl Çeçen de Uygurların madencilik tarihi ve demirciliğin
Uygurların iktisadî, sosyal ve kültürel bakımından kalkınmasına gösterdiği etkileri şöyle özetliyor :
‘‘Milattan sonra birinci yüzyıldan sonra da Uygurlar bakır, demir, kömür, gümüş ve altın eriterek
işlemişlerdi. Taklamakan Çölü araştırmalarında demir tavlamak için yapılan maden ocakları bulunmuştur.
Kuçar’da ise bakır ve gümüş dökmek için yapılmış olan kazanlar ele geçirilmiştir. Kuçar kenti
yakınlarında Uygurların işlettiği bir de kömür madeni bulunmuştur. Kömür işletmesini bilen Uygurlar
bunun ateşi ile diğer madenleri eriterek silah, kazma, kürek, balta, çapa gibi malzemeler de yapıyorlardıç
demircilik ve bakırcılığın yanısıra kuyumculukta da ileriydiler. demircilik işlerinin gelişmesiyle Uygur
Türklerinde tarım ve sulama teknikleri de gelişmiştir. Doğu Türkistan’da önemli sayıda sulama kanalları
yapıldı.’’(Çeçen, 2007: 170-171)
Kısacası, bütün bu bilgilerden şu sonucu çıkarabiliriz ki, dünya madencilik tarihinde demir
madenlerini bulmak ve işlemek ilk olarak Türklerin zihniyeti ile Orta Asya’da ortaya çıkmıştır. Tarihi
milattan önceki 2. bin yılların başlarına kadar giden bu sanayı, aynı dönemden itibaren Orta Asya’dan
dünyanın dört etrafına yayılmaya başlamıştı. Sonraları Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar döneminde bu
sanayı daha gelişme gösterip, Türkleri komşularının karşısında büyük ve güçlü bir millet olma şansına
kavuşturmuştu.
KAYNAKÇA
BAYTUR, Enver (1991), Şincang’diki Milletlerning Tarihi, Milletler Neşriyati, Beijing.
Ban-Gu(1994), Henname, Şin-cang Helk Neşriyati, Ürümçi.