390
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Kars Müzesinde Bulunan Büyük Selçuklu Dönemine Ait Çini Levhanın İkonografik
Çözümlemesi
Araştırmamızın konusunu Kars Müzesi’nde bulunan XII-XIII. yüzyıllara tarihlendirilen Büyük
Selçuklu dönemine ait figür bezemeli lüster bir çini levhanın ikonografik çözümlemesi oluşturmaktadır.
Keşan menşeli bu çini levha sekiz kollu yıldız formunda bir duvar çinisidir (Foto. 1). Prof. Dr. Beyhan
Karamağaralı tarafından 2001 Ani kazılarında (Karamağaralı, 2002, c. 233-242) bulunmuş olan çini
levha, 11.09.2001 tarihinde Kars Müzesi’ne getirilerek 02.101967/530 envanter numarası ile kaydı
yapılmıştır. Uzunluğu 20 cm., kalınlığı 1.5 cm. olan ve beyaza yakın krem rengi kilden yapılan figür
bezemeli çini levhada lüster tekniği kullanılmış olup fırınlamadan önce, sır içine uygulanan ve yer yer
deseni tamamlayan koyu mavi renkli sır da uygulanmıştır. Dünya sanat literatüründe “Keşan lüsterleri”
adıyla anılan bir gruba ait olan bu çini levhanın benzerlerine dünyanın çeşitli müze ve koleksiyonlarında
rastlamak mümkündür (Foto. 2). XII. yüzyıl sonu XIII. yüzyıl başlarına mal edilen ve aynı döneme ait el
yazmalardaki minyatür konularına benzer konular işlendiği için “Minyatür üslubu” olarak adlandırılan
Keşan lüsterlerinde kompozisyonlar sıkışık, karmaşık ve zengin figürlüdür (Ettinghausen-Guest, 1961, c.
25-64). Bu merkezde üretilen ve yaygın olarak lüster tekniğinin kullanıldığı tabakları, sürahileri, duvar
çinilerini çevreleyen neshi yazı bordürleri çoğunlukla Farsça aşk metinlerini kapsar. Sarayla ilgili taht, av,
eğlence, polo oyunu, savaş, astrolojik konular, İran edebiyatından kahramanlar Keşan lüster
seramiklerinde çeşitli kompozisyonlarla bol bol üretilmiştir. Saraylar, köşkler ve sivil yapılar için
kullanılan çinilerde de seramiklere benzer figürlü konular işlenmiştir. Figürlü desenli bu yıldız şeklindeki
çiniler, bitkisel desenli haç biçimli çinilerle bağlanarak büyük panolar oluşturmuştur (Öney, 2004, c. 63).
Yıldız-haç olarak adlandırılan bu kompozisyon Selçuklu sanatının en önemli kompozisyonlarından birisi
olup kaynağı Sasani dönemine kadar uzanmaktadır. VIII-IX. yüzyıllardan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar
İslam coğrafyasında hemen hemen her malzeme ve teknikte örneklerini gördüğümüz bu kompozisyon
Hristiyan Batı’ya da geçerek evrensel bir karakter kazanmıştır (Arık, 2012, c. 71-84). İncelememize konu
olan çini levhanın kompozisyon özelliklerini taşa işlenmiş olarak Ani Selçuklu Sarayı (XII. yüzyıl) taç
kapı bezmesinde (Foto. 3) ve Anadolu Selçuklu dönemine ait Kubad Abad Sarayı (1236) duvar
çinilerinde de görmek mümkündür (Foto. 4).
Tek parça halindeki örneğimizi oluşturan sekiz kollu yıldızı dışta ince mavi iki kontur ile
sınırlandırılan sekiz kollu yıldız formuna göre düzenlenmiş nesih bir yazı kuşağı çevrelemektedir.
Kompozisyonun ana temasını oluşturan “saraylı aşıklar” XII-XIII. yüzyıl Keşan çini ve seramiklerinin en
çok işlenen konusudur. Zaman zaman saray bahçesinde birbirlerine şiir okuyan veya birbirlerine içki
sunarak, çeşitli müzik aletleri çalarak eğlendiren, gösterişli giysiler içinde sevgililer canlandırılırmıştır.
Levhanın dışında beyaz zemin üzerine kahverengi harflerle yazılan bu Farsça yazı da bir aşk şiirine ait
mısralar olup âşıkların birbirlerine sundukları aşk dolu sözcüklerden oluşmaktadır. Minyatür üslubuna
göre işlenen kompozisyon sıkışık, karmaşık ve zengin olarak işlenmiş olup karşılıklı bağdaş kurmuş iki
figür ve ortalarında bir servi ağacından meydana gelmektedir. Beyaz zemin üzerine kahverengi
konturlarla belirlenen figürlerin kaftanlarında, hayvanların gövdelerinde yer alan benekler, çintemaniler
step ve Uzak Doğu kültürünün uzantılarıdır. Bağdaş kurarak oturuş, börk tarzı başlıklar, Moğol tipi,
şişman yanaklı ve çekik gözlü yüzler, kaftan, kollarda tiraz bantları, Orta Asya etkilerinin belirgin
özellikleridir. Figürlerin başını kuşatan hâle motifi, Hıristiyan azizlerinden esinlenilen ilginç sentezi
yansıtır. Detaylı süsleme ve kıvrık hatlarla doldurulan figürler, ince ince işlenip ağ gibi örülen zeminle
kaynaşmış gibidir (Öney, 2004, c. 63). Her iki figürün arkasında servi ağacıyla birlikte doğayı
betimlemek için sol tarafta tek goncalı, sağ tarafta iki goncalı gül motifleri yerleştirilmiştir.
Sol tarafta yer alan bağdaş kurmuş erkek olduğu anlaşılan figürün üzerindeki kaftan altıgenlerin
eksene göre bir kaydırılması ile oluşturulan geometrik bir desene sahiptir. Mavi konturlarla belirlenen
altıgenlerin içleri kıvrık hatlarla doldurularak zengin bir görünüm sergilenmiştir. Erkek figürünün göğüs
hizasında gösterilen tek eli sevgiliye yönelik olup hitap eder pozisyonda betimlenmiştir. Şişman
yanakları, çekik gözleri ve küçük ağzı ile Orta Asya İnsan tipi özellikleri yansıtan figürün uzun saç örüğü
arkaya doğru sarkmıştır. Türklerde uzun saç erkeklerde yiğitlik sembolüdür. Başındaki börkü XII-XIII.
yüzyıl Selçuklu erkek figür betimlemelerinde karşımıza çıkan daha yayvan taçlı bir börk şeklindedir.
Başının arkasında yer alan hale ise yerli Hristiyan sanatının etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.
Erkek figürünün karşısında yer alan kadın figürü erkek figürüne büyük ölçüde benzemekle birlikte
küçük detaylarda ayrılmaktadır. Selçuklu dönemi sanat eserleri incelendiğinde kadının birey değerinin
korunduğu, kadın ve erkeğin tıpkı kaynaklarda anlatıldığı gibi birbirine destek olan, bir cinsiyetin tek
yönlü hâkimiyetinin olmadığı tasvirlerle karşılaşılmaktadır. Kadın ve erkek karşılıklı olarak yüzleri