TÜRK KÜLTÜRÜNDE, GRİFON FİGÜRÜNÜN HUN TÜRKLERİNDEKİ YAYGIN
KULLANIM ALANLARI İLE SELÇUKLU TÜRKLERİNDEKİ KULLANIM ALANLARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
Öğr. Gör. Zeynep Çiğdem ÇENGEL
Özet: Türk kültür araştırmalarında coğrafi değişimlerin ve dini inançların farklılık göstermesi kültür içinde
değer kazanan sembollerin anlamlarının, yaşanılan çağ içinde değerlendirilmesi ile anlaşılabilir olmuştur. Bu
çalışmada ele aldığım Hun Türkleri ile Selçuklu Türklerindeki sembollere yükledikleri anlam farkının,
yaşadıkları din etkisinde değişiklik gösterdiğini ve Hunların bozkır hayatı yaşarken yarı yerleşik toplumların
sanat algısını yansıttığını görmekteyiz. Selçukluların yerleşik hayatın ve mimari unsurların içinde grifon
figürüne yapıların koruyuculuğu görevini verdiğini ve bu yapıların bekçileri olduğunu eserlerden
anlamaktayız. Hun Türklerindeki sanatın işlevselleştirilerek, günlük kullanım eşyalarına yansımış olup,
günümüze gelen kalıntılarda küçük ve taşınabilir boyutlarda olduğunu görüyoruz. Hun toplumuna ait mimari
kalıntıları bilmediğimiz için yorumu bu hususi eşyalar üzerindeki figürlerden yapıyoruz. Bu eşyalar daha çok
mezarlara gömülen hususi eşyalardır, büyük boyutlu olanlarını bilmemekteyiz. Selçuklunun zamanımıza
yakın çağda varlık göstermesi eserlerine ulaşmamızı ve incelememizi mümkün kılmaktadır. Hala mimari
eserlerin pek çoğu ayakta olup, açık hava müzelerinde sergilenmekte şehirlerimizi süslemektedir. Eserleri
süsleyen halı, madeni objeler, çini süslemelerin bazıları yurtdışındaki müzelerde bulunsa da eserlerin motif,
figür ve kompozisyon incelemeleri yapılabilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kültür, coğrafya, din, sembol, eser.
The Comparison Between the Common Usage Areas of Gryphon Figure in Hun Turks and the Usage
Areas of It in Seljuk Turks within the Scope of Turkish Culture
Abstract: Turkish culture and religious beliefs of the geographical shift in research of the meanings of the
symbols in winning culture values differ, It has been understood by evaluating era we live in. I have dealt
with in this study, the Seljuk Turks, Huns of the difference that they upload to the symbols in Turkey, It has
shown that religious influence and change, Hunan of life while living in the steppes, we see that half of the
established society reflects the perception of art. Seljuks had given the task of guarding the structure griffin
figure in the life of residents and we understand the works and architectural elements are the guardians of
these structures. Hun arts in Turkey functionalized, It has been reflected in the articles of daily use, In extant,
and we see that in small portable size. Reviews of architectural remains of Hunan society we do not know we
do the figures on these particular items. This stuff is buried in the private goods more grave, We do not know
that are oversized. Us to achieve our presence felt in the works of our time of the Seljuk era and close
examination makes it possible. Most of the architectural works is still standing, exhibited in the open air
museum decorate our city. Carpets adorning the works, metal objects, some of the decorative tiles in
museums abroad works motifs , figures and composition analysis can be performed.
Keywords: Culture, geography, religion, symbol, work.
GRİFONUN İKONOGRAFİSİ VE SEMBOLİK ANLAMLARI
Grifon adı bir görüşe göre Ortaçağ Latin formlarının birinden, “grypho”, “gryphonem”den gelir ve
grasp yani “yakalamak” anlamında eski Hint-Avrupalılar’a kadar geri gittiği düşünülür. Ayrıca grifon,
gagası gibi “kıvrık” ya da “kancalı” anlamına gelen gryphos kelimesine bağlı olarak Yunan ismi “gryps”
(γρύψ) ile ilişkilendirilir (Leibowitch:1968, s.126-136). Grifon ismini mücadeleci karakterinden bazıları
olan “yırtmak”, “kırmak”, “yutmak” kelimeleri ile ortaya koyar; ona yakıştırılan ”hızlı olan” başlıca
niteliklerindendir (Goldman:1960, s.319-328).
Konuyla ilgili başka bir teori ise bir meleğe (Minns:1913, s113), adını veren Hayat Ağacını
koruyan kanatlı bir koruyucu olan ve grifona benzeyen Orta Doğu “kherub”dan gelen bir kelime
olduğudur (Armour:1995, s.74-80). Tarih boyunca grifonlar ayrıca Tesh-tesh, Monthou, Akhekh, Shedou,
Sefer, Srref, Saget, Shay gibi isimleri ile anılmışlardır (Leibowitch:1968, s.127). Grifonlar koruyucu
özelliklerinden dolayı “altın koruyucuları” olarak da isimlendirilirler (Tekçe:1993, s.113). Korku ve
dehşet, grifonu betimleyen diğer kelimelerdir.
M.Ö. IV. binyılda Mezopotamya’da kuş benzeri yaratıklar ikonografide ve kozmolojide yeni
semboller, yeni elemanlar olarak görülmeye başlar. Bu ikonografik elemanlar içinde özellikle iki ya da
Akdeniz Üniversitesi, cigdemcengel@akdeniz.edu.tr
406
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
birkaç hayvan bölümünden oluşan kanatlı figürler ön plandadır. Bu çerçeve içinde grifon tasvirleri dikkati
çekecek kadar çok sayıda yer almaktadır.
Fantastik hayvanların üsluplandırılmasına bakmak için yırtıcı hayvanların ve onların stilize edilmiş
örneklerinin gözden geçirilmesi gerekir (Gryaznov, s.198). Hayvanın ibiği, kulağı, boynuzu, bele kadar
inen yelesi, pençesi ve kanatları fantastik hayvanlar için önemli özellikler arasındadır
(Perevodçikova:1994, s.48). Bunlar birkaç yırtıcıda görülen özelliklerin ve buna bağlı güçlerin tek bir
hayvanda ya da merkezde toplanmasıdır. Örneğin yırtıcı kuşun kancalı sivri gagası ve keskin gözleri ile
aslanın başı, gövdesi ve kulakları bir hayvanda toplanabilir (Rostovtzeff:1922, s.194). İşte bu yüzden
fantastik hayvanlar üzerlerinde taşıdıkları arttırılmış güçleri ile belki de doğadaki hayvanlardan daha
değerli idiler. Çünkü fantastik hayvanlar gerçek hayatta olan hayvanların özelliklerine sahiptir ama aynı
zamanda insanların hayal gücünün ya da sahip olmak istedikleri gücün sanata yansıtılmasıdır. Başka bir
deyişle fantastik hayvanlar soyut ile somut arasındaki (Mülayim:1999, s.159) ince çizgide durmaktadır.
Tarih öncesi dönemdeki grifon betimleri farklılıklar gösteren iki üslupla; bozkır üslubu ve yerleşik
üslup ile karakterize edilebilir. Diğer bütün gerçeküstü hayvanlar gibi Yakın Doğu’da yoğun biçimde
varlık gösteren grifonların devamlılığını bir yandan bozkır topraklarında (Jettmar, s.35-134) Güney Rusya
ve Macaristan’da (Ligeti:1970, s.206) diğer yandan Anadolu topraklarında, Ege, Miken, Yunan, Bizans
sanatında vb. görebiliriz (Rostovtzeff:1922, s.193).
Türk Sanatında Grifon motifi de gerçeküstü hayvanlar dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Grifon, aslan benzeri bir yırtıcının gövdesine, kartal kanatlarına sahiptir; baş kısmında kıvrık gaga, göz ve
kulaklar bulunur. İki tip grifon daha vardır; kartal-grifon ve aslan-grifon. Kartal-grifonlar kartalın
gövdesine ve kanatlarına sahiptir, kıvrık gagalarının yanı sıra başlarında ibik, yele ve kulak
bulunmaktadır. Aslan cinsinden bir yırtıcının gövdesine sahip aslan-grifonlar da kanatlıdır, başlarının
üzerinde boynuz yer almaktadır. Sembolik anlamda inançların sonucu olarak ortaya çıkan grifon
koruyuculuk ve kötü ruhları kovan başlıca özelliği ile birlikte uğur getiren, baharın müjdecisi, şifa veren
ve uzun ömürle ilişkilendirilen fantastik bir hayvandır. Dünyevi ve siyasal gücü temsil eder.
Dik kulakları dikkati, açık kanatları çevikliliği, hızı, hakimiyet gücünü ve belki de bağımsızlığını,
aslan özellikleri de cesareti ve yine hızı betimler. Göğün hakimi, sonsuzluk sembolü kartal ve yerin kralı
aslan özelliklerini taşıyan grifon başka bir görüşe göre, kartal olarak imparatorun, aslan olarak halk
gücünün işaretidir. Bununla bağlantılı biçimde hanedanlık ongununda bir boyun önderi ya da hükümdarın
ruhunu simgeliyor olabilir.
Türk Sanatı zorlu coğrafi ve iklim koşulları içinde doğmuştur. Geniş bozkırlarda insanlar
kendilerini doğa şartlarına, düşmanlara ve varlığını hissettikleri görülmeyen bazı kötülüklere karşı
savunmak zorunda kalmışlardır. Duydukları korkudan kurtulmak için sığındıkları önemli güçlerden biri
hayal dünyalarında geliştirdikleri gerçeküstü hayvanlardır.
Asya’nın ilk bozkır imparatorluğunu kuran Hun Türkleri hakkında ilk yazılı kaynaklara Çin
yıllıklarında rastlanır. Çin kaynaklarında Hiung-Nu olarak bilinen Hunlar’dan ve onların Çinliler ile olan
ilişkilerinden bahsedilmektedir (Aslanapa:2002, s.42). Bu bilgiler sayesinde Hunlar’ın ataları ve diğer
Proto-Türk topluluklarının çok erken dönemlerden beri Türk sanat üsluplarını oluşturdukları ve
sanatlarında kendilerine has yorumlar yaptıkları anlışılmaktadır (Çoruhlu:1998, s.42).
Hunlar’ın sahip olduğu önemli eserlerin hemen hepsi Pazırık, Noin-Ula, Şibe, Katanda, Tüekta,
Başadar, Berel ve Ak-Alaha gibi kurganlarda yer almaktadır. Bunlar Moğolistan, güney Sibirya ve
Ordos’ta bulunmaktadır (Rudenko:1970, s.26). Hunlar bu dekoratif ve sembolik sanatı uygularken ahşap
oyma, aplike, dokuma gibi çok çeşitli teknikler kullanmışlardır. Hunlar’ın ahşap üretimde ne kadar
gelişmiş oldukları açıkca ortadadır. Hatta ahşap eserlerin bir kısmı heykel olarak düşünülebilir. Örneğin at
koşum takımlarında karşımıza çıkan grifonların bazılarının kafası monte edilmek üzere tasarlanmıştır ve
küçük heykelcikleri anımsatırlar. Ahşap eserlerin çoğu gümüş ya da altın yaldız kaplıdır ve alçak
kabartma olarak sedir ağacından oyulmuştur (Gryaznov, s.194-196). Ayrıca Ukok Platosu’nda ortaya
çıkarılan soylu bir kadın sayesinde erkeklerin yanısıra kadınlara da değer verildiğini belirtmemiz
mümkün olmaktadır (Çoruhlu:1998, s.45). Bu soylu kadın ve soylu erkeğin gövdelerinde yer alan
dövmelerde grifon görünümlü hayali varlıkların figür olarak yer alması bu varlıkların yaşarken ve
öldükten sonra bedenlerinin korunacağına inanmaları ile ilişkilidir. Hun Türklerinin bozkır hayatında ata
verdikleri değer de çok yüksektir atlarının grifondaki hız ve çeviklik özelliğini taşıması ve güçlü olması
için at koşum takımlarına ve eğer üzerindeki dokumalara çokça grifon tasviri işlemişlerdir. Bu eserler
bozkır hayatı içindeki şartlar gereği taşınabilir ölçülerde olup, öldükten sonra kişinin mezar odasına kendi