Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə45/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   135

Fakat ölümlüler doğduğunu sanıyorlar Tanrıların ve kendileri gibi 
giyimleri sesleri ve şekilleri olduğunu.
Elleri olsaydı öküzlerin, atların ve arslanlarm Yahut resim ve iş 
yapabilselerdi elle insanlar gibi Atlar atlara, öküzler öküzlere benzer 
Tanrı tasvirleri çizerler ve vücutlar yaparlardı Her biri kendinin şekli 
nasıl ise ona göre.
Habeşler kendi Tanrılarının basık burunlu ve kara,
Trakyahlar da gök gözlü ve kızıl saçlı olduklarını sanmakta (fragman
tam değil)
[Frg. B14,15,16] (Walter Kranz, 
Antik Felsefe,
 çev. Suad R. Baydur, Sosyal Y. 1984)
Buyrun   bir   de   bazı   modem   yazarların   bu   satırlar   hakkında   neler
dediklerine   bakalım.  Guthrie   (A  
History   of   Greek   Philosophy,
  Cilt   1,
Cambridge 1962, s.370), “yıkıcı bir eleştirimden bahseder. Aslında çok zeki
bir   beyefendi   olan   Mircae   Eliade   “Ksenofanes’in   keskin   eleştirisi”ne
övgüler dizer 
(Geschichte der Religiösen Ideen,
 Cilt 2, Herder 1979, s.407).
Ve Ksenofanes’i en önemli öncellerimden biri diye kapı kapı dolaştırdıktan
sonra bu fragmanı şöyle okur Karl Popper: “tanrılar hakkındaki Yunan ef-
sanelerinin,   onları   insan   şeklinde   tasvir   ettiklerinden   dolayı,   ciddiye
alınamayacağının keşfi”  
(Auf  der   Suche   nach einer   besseren  Welt,
  Münih
1984, s.218). Ve o da “eleştiri”den dem vurur.
Ksenofanes’in tanrı hakkındaki görüşleri ya da onun “te- oloji”si şu 
satırlarda ortaya konur:
Tek bir Tanrı, tanrılar ve insanlar arasında en ulu,
Ne kılıkça insanlara benzeyen ne düşünmece,
Hep göz, hep düşünme, hep kulaktır o.
Hep aynı yerde kalır hiç kımıldanmadan,
Yakışmaz ona bir oraya bir buraya gitmek.
Yorulmadan sarsar ruhun düşünüşüyle bütün dünyayı.
[Frg. B 23, 24,25, 26; 
a.g.e.\
Bu öğretinin antik çağdaki etkilerini izlemek ilginç olabilir.
Bu konuda elimizde Aiskhylos’un aktardığı önemli cümleler (krş.
Guido Calogero, 
Studien über den Eleatismus,
 Darmstadt 1970,


Eki) ile şüpheci Pyrrho’nun öğrencisi Phleioslu Timon’un bir yorumu
bulunuyor  (Diogenes  Laertius’da   ve   küçük   bir   farkla  Sextus
Empiricus’da zikredilir, 
Hypot.
 224 -Diels/Kranz’da A35 numarasıyla).
Timon şöyle yazar:
Şu, yarısı gösteriş Ksenofanes
Harmanlayıp Homeros’un yanılgılarını birbirine,
bir tanrı çıkardı ortaya
İnsandan uzak, her şeye eşit mesafede
Ağrı sızı duymaz, hareket etmez ve bizlerden daha iyi düşünür.
Timon,   Ksenofanes’in   tanrısını   “insandan   uzak”   diye   niteler;
gerçekte gayri-insanidir; bu Tanrıda insanbiçimciliğin ötesine geçilmiş
olması   anlamında   değil,   bambaşka   bir   anlamda:   Düşünce,   Görme
Kudreti,   İşitme,   Tasarlama   gibi   insani   özellikler   korkunç   derecede
arttırılmış, diğer hoşgörü, şefkat ya da acı gibi dengeleyici özellikler ise
tümüyle kaldırılmıştır. “Hep aynı yerde kalır hiç kımıldanmadan” -“bir
oraya   bir   buraya   koşturması   yakışık   almayan”   bir   kral   ya   da   yüksek
mevki sahibi bir adam gibi. Burada gördüğümüz, beşeriliğe aşkın (ve bu
yüzden hayran olunması gereken?) bir varlık değil, bir parça ölümsüz
Homeros’un   tanrılarının   kırk   yıl   düşünse   ancak   talip   olabileceğinden
daha  korkunç  
doğaüstü   bir   ucubedir.
  Homeros’un   tanrılarını   her  şeye
rağmen   anlayabilirsiniz;   onlarla   konuşabilirsiniz,   etkilemeye   çalışır,
hattâ   zaman   zaman   kandırırsınız;   araya   rahipler,   adaklar,   argümanlar
sokarak adlarına yakışmayan eylemlerden alıkoyabilirsiniz. Homeros’un
tanrılarıyla rehberlik (ve sık sık da rahatsız) ettikleri dünyalar arasında
kişisel ilişkiler vardır. Acayip bir şekilde abartılmış olsa da 
hâlâ insani
özellikler   taşıyan
  Ksenofanes’in   Tanrısı   böyle   ilişkilere   izin   vermez.
Birçok   entelektüelin   bu   doğaüstü   ucubeyi   “daha   ulvi”   bir   tanrı
yorumunun   ilk   adımı   olarak   coşkuyla   alkışladığını   görmek   garip   ve
doğrusu biraz da korkutucu. Öte yandan gayet anlaşılır bir tutum gibi de
gelmiyor   değil,   çünkü   bahsi   geçen   insani   özellikler   bugün   birçok
entelektüelin   sahip   olmakla   mutluluk   duyacağı   özelliklerdir:   her   şeyi
uzaktan   çekip   çevirme   gücüyle   donatılmış   saf   düşünce,   üstün   görme
kudreti,   üstün   işitme   kudreti   (entelektüel   dedikoduları   kaçırmamak
için?) -ve duygunun d’si bile yok.


Özetlersek:   Ksenofanes   geleneksel   tanrılarla   insanbiçimli   özel-
liklere sahip olduklarından dolayı eğlenir. Onların yerine önerdiği
hâlâ insanbiçimli fakat gayri insani bir yaratıktır. Laf arasında (frg.
34) bir de, neden bahsettiği üzerine hiçbir fikri olmadığını ifade eder
(“benim tanrılar hakkında söylediklerimi ne anlamış ne de anlayacak
bir   kimse   vardır”).   Ve  Popper  
bunu
  “tanrılar   hakkmdaki   Yunan
efsanelerinin, onları insan şeklinde tasvir ettiklerinden dolayı, ciddiye
alınamayacağının 
ke§fî”,
 diye niteliyor.
Şimdi eleştirel fragmanlara dönüyorum ve sorum şu: bunlarda bir
eleştiri
  ile   mi   karşı   karşıyayız,   yoksa   basitçe,   hüküm   sürdükleri
bölgelerle ortak özellikleri olan yerel tanrılar düşüncesinin  
reddi
  ile
mi? Cevap İkincisidir. Bu  red  ancak şunları varsayarsak bir eleştiri
haline gelir:
(A) kültürden  kültüre  değişen  tann  kavramı  (ya da   daha  genel
konuşursak,   Doğruluk   veya   Varlık   kavramı)   hiçbir   yerde   geçerli
değildir ya da tersinden, uygun bir ilahi varlık kavramı (ya da uygun
bir hakikat veya varlık kavramı) her yerde geçerli olmak zorundadır,
ve
(B) eleştirinin muhatapları (A)’yı kabul ediyor, en azından örtük
olarak. Ancak bundan sonra alay amacına ulaşır. Aksi halde öteki
taraftan biri her an şöyle diyebilir: “siz bizim tanrılarımızdan söz
etmiyorsunuz,   bizimkiler   insan   üstü   güçlere   sahiptir   ama   bizi
gözeten, bize benzeyen, âdet ve geleneklerimize göre yaşayan kabile
tanrılarıdır.   Sizin   bahsettiğiniz   tann   kendi   icadınız   ve   tüm   diğer
tanrılar için ölçü yaptığınız yüksek zekâ, doğaüstü bir ucube. Ama
bunun   bizimle   hiçbir   ilişkisi   yok.”   Hattâ   alay,   Timon’un
nitelemesinin gösterdiği gibi tersine çevrilebilir: “Sen Ksenofanes”,
diyecektir   alaya   alayla   cevap   veren,   “Ho-   meroş’un   ününü
kıskanıyorsun, o yüzden onu geçmek ve tüm tanrılardan daha büyük,
daha katı, sana ait ve senden bile daha zeki olan bir tann icat etmek
istiyorsun.”
Modem   yazarların   birçoğu   Ksenofanes’i   (A)   varsayımında   bu-
lunduğu   için   över.   Bu   övgüde   hepsinin   samimi   olduğundan   söz
edemeyiz,   çünkü   hepsi   de   dünyanın   ilahi   güçler   tarafından   dü-
zenlendiğine inanmaz. Bu yazarların aklındaki bir üst-insan değil,
doğa yasası, evrensel hakikat ya da tektip madde gibi daha soyut bir
şeydir. Neyse, Ksenofanes’in popülerliğinin bu boyutunu


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə