Rus Öyküleri



Yüklə 291,56 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/7
tarix04.08.2018
ölçüsü291,56 Kb.
#60765
1   2   3   4   5   6   7

13

NİKOLAY KARAMZİN

Liza çiçekleri verdi, beş kapiğini aldı, selam verip gitmek istedi 

ama yabancı adam elinden turup durdurdu. “Nereye gidiyor-

sun?” “Eve.” “Evin nerede?” Liza nerede oturduğunu söyledi 

ve yürüdü. Belki de yoldan geçenler durup onlara bakmaya 

ve hain hain gülümsemeye başladıklarından genç adam onu 

tutmak istemedi.

Liza eve dönünce başına gelenleri annesine anlattı. “Parayı 

almamakla doğrusunu yapmışsın. Belki de kaçığın biriydi...” 

“Yo, hayır anneciğim! Sanmıyorum. Öyle iyi bir yüzü vardı ki, 

hem o sesi...” “Yine de Liza, en iyisi emeğinle yaşamaktır, beda-

va bir şey almamaktır. Hem kötü insanların zavallı bir kızı nasıl 

incitebileceklerini daha bilmiyorsun! Sen şehre her gittiğinde 

yüreğim ağzıma geliyor. İkonanın önüne hep mum yakıyor ve 

seni her türlü kötülükten ve saldırıdan koruması için Tanrı’ya 

yalvarıyorum.” Liza’nın gözlerinden yaşlar yuvarlandı, annesi-

ne sarılıp öptü onu.

Liza ertesi gün en güzel inciçiçeklerini topladı ve yeniden 

şehre gitti. Gözleri bir şeyler arar gibiydi.

Birçok müşteri çiçekleri almak istedi ama satılık olmadığını 

söyledi. Hep bir o yana, bir bu yana bakıp duruyordu. Akşam 

olmak üzereydi, eve dönmesi gerekiyordu. Çiçekleri Moskova 

nehrine fırlatıp attı. “Hiç kimseye yâr olmayın!” dedi Liza yü-

reğinde bir hüzün hissederek.

Ertesi gün akşamüzeri pencerenin önüne oturmuş bir 

yandan ip eğiriyor bir yandan da acıklı bir şarkı söylüyordu. 

Birden yerinden fırladı ve bağırdı: “Aaaa!” Yabancı genç adam 

pencerenin altında duruyordu.

Yanında oturan annesi endişelenerek, “Ne oldu?” diye sor-

du. “Bir şey yok anneciğim,” dedi Liza çekingen bir sesle. “Onu 

gördüm.” “Kimi?” “Benden çiçek alan adamı.” Yaşlı kadın pen-

cereye baktı.



14

RUS ÖYKÜLERI

Genç adam kadına, hoş bir edayla ve öyle bir saygıyla selam 

verdi ki yaşlı kadının onun hakkında kötü bir şey düşünme-

si mümkün değildi. “Merhaba iyi yürekli ihtiyar!” dedi. “Çok 

yoruldum, bir bardak taze sütünüz yok mudur?” Bunu duyan 

Liza, annesinin cevabını beklemeden –belki de vereceği cevabı 

önceden bildiğinden– bodruma koştu, dışı tertemiz tahta kaplı 

temiz bir küp getirdi, bir bardak aldı, yıkadı, temiz havluyla 

kuruladı, bardağı doldurup pencereye uzattı ve gözlerini yere 

indirdi. Yabancı içti, Tanrıça Hebe’nin elinden içilen nektar 

bile bu kadar lezzetli olamazdı. Daha sonra Liza’ya teşekkür 

ettiğini, hatta yalnızca sözlerle değil bakışlarla da teşekkür et-

tiğini herkes anlamıştır.

Bu arada saf yürekli yaşlı kadın kendi acısını ve nasıl teselli 

bulacağını, yani kocasının ölümünü ve kızının iyi özellikleri-

ni, nasıl çalışkan ve saygılı olduğunu ve buna benzer şeyleri 

bir çırpıda anlatıvermişti. Genç adam onu dikkatle dinliyordu. 

Bu arada gözlerinin nerede olduğunu söylemeye gerek var mı? 

Liza da, çekingen Liza da ara sıra genç adama, şimşeğin çakıp 

bulutlarda kayboluşu gibi bakıyordu, adamın bakışlarıyla kar-

şılaştığında gözleri hemen yere iniyordu. “Ben,” dedi annesine, 

“kızının yaptığı hiçbir şeyi benden başkasına satmasını iste-

miyorum. Böylece şehre sık sık gitmesine gerek olmaz ve sen 

de ondan ayrılmak durumunda kalmazsın. Ben kendim zaman 

zaman size uğrarım.” O anda Liza’nın gözleri mutluluk içinde 

parıldadı, kız bunu saklamak istedi, yanakları akşam güneşi 

gibi al al oldu. Kız sol koluna bakıyor, sağ eliyle de sol kolunu 

çimdikliyordu. Yaşlı kadın, içinde kötü bir niyet olduğundan 

hiç kuşkulanmadan bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Bir 

yandan da Liza’nın dokuduğu ketenin, Liza’nın ördüğü ço-

rapların ne kadar iyi olduğunu ve diğerlerinin yaptıklarından 

daha uzun ömürlü olduğunu anlatıyordu.



15

NİKOLAY KARAMZİN

Hava kararmıştı, genç adam da gitmek istediğinde, “İyi 

ve nazik bey, size nasıl hitap edelim?” diye sordu yaşlı kadın. 

“Adım Erast,” dedi genç adam. Liza sessizce, “Erast... Erast!” 

diye yineledi. Sanki ezberlemek istercesine en az beş kez tek-

rarlayıp durdu. Erast hoşça kalın deyip gitti. Liza gözleriyle 

uğurladı. Yaşlı kadın düşünceli düşünceli oturuyordu, kızının 

elini avucuna alıp, “Ah, Liza! Ne kadar da hoş ve iyi! Keşke 

böyle bir isteyenin olsa!” dedi. Liza’nın yüreği küt küt atmaya 

başladı. “Anneciğim, anneciğim! Böyle bir şey mümkün mü? O 

soylu biri, bir köylüyle...” Liza sözünü tamamlayamadı.

Artık okur, o genç adamın, yani Erast’ın oldukça zengin bir 

soylu olduğunu, oldukça akıllı ve iyi kalpli ama aynı zamanda 

zayıf ve havai biri olduğunu bilmek zorunda. Dağınık bir hayat 

yaşıyor, yalnızca kendi mutluluğunu düşünüyordu. Mutluluğu 

sosyete eğlencelerinde arıyor ama çoğu zaman bulamıyordu. 

Canı sıkılıyor ve kaderine lanetler yağdırıyordu.

Liza’nın güzelliği daha ilk karşılaşmada yüreğinden vur-

muştu onu. Şiirler ve romanlar okumuştu, yeterince hayal gü-

cüne sahip biriydi, düşüncesinde sık sık o zamanlara (geçmiş 

ve geçmemiş), şairlere inanılacak olunursa bütün insanların 

çayırlarda dertsiz, gailesiz gezdikleri, tertemiz kaynaklarda 

yüzdükleri, kumrular gibi seviştikleri, güllerin ve mersinlerin 

altında dinlendikleri ve bütün günlerini bayramsı bir mutluluk 

içinde geçirdikleri o zamanlara giderdi. 

Kalbinin çoktandır aradığı şeyi Liza’da bulduğunu sanı-

yordu. “Doğa beni kucağına, tertemiz mutluluklara çağırıyor,” 

diye düşünüyordu. Sonunda, en azından bir süreliğine, sosye-

teden uzaklaşmaya karar verdi. 

Biz Liza’ya dönelim. Gece oldu, annesi kızını kutsadı, iyi 

uykular diledi ama bu kez dileği kabul olmadı. Liza çok kötü 

uyudu. Yüreğinin yeni konuğu, Erast rüyasında o kadar canlı 



Yüklə 291,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə