Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   91

sahil köyünü (kayalık sahiline rağmen hoş bir yer) hatırlatan

"Welness"i (zindelik) attılar.

Bildiğimiz, eski "mutluluk" utanç verici olma konumunda ve

sözcüğü kullanmanın eziyeti bir yana, tanımlamak da mümkün

değil.  Oxford  sözlüğü  şaşırtıcı  bir  tavırla,  Sokrates'in  iki  bin

yıl önce düzelttiği yanlış anlamayı sunuyor: "Talih veya şans;

başarı;  refah."  Kavramı  tanımlamaya  yönelik  daha  titiz

girişimlerse  bitmek  tükenmek  bilmez  alt  bölümlenmeler

arasında  yitip  gitmiş.  Himalayalar'daki  Budist  Butan  Krallığı

bir  Toplam  Ulusal  Mutluluk  Komisyonu  kurdu  ve

komisyonun ilk görevlerinden biri neyi teşvik için kurulduğunu

tanımlamaktı.  Bugüne  dek  mutluluğun  dört  ana  payandası,

dokuz  alanı  ve  yetmiş  iki  göstergesini  saptadılar. Ama  ülke

acıklı  eğilimlere  direnme  konusunda  hâlâ  diğer  ülkelerden

daha iyi durumda değil. Bir sözcünün kasvetle belirttiği üzere:

"Geçen  yüzyılda  bir  gence  kahramanı  sorulduğunda  yanıtı

mutlaka  kral  olurdu.  Bugünse  rap  sanatçısı  50  Cent

gösteriliyor."

[2]

Uygulamada  mutluluğun  tarifini  bulmak  da  ikna  edici  bir



teoriye  ulaşmak  kadar  zor.  Zıddı  depresyonun  aksine,

mutluluk kendini tanımlamaya pek gönüllü değil. Sefalet yüklü

anıların  aktarımı  epey  yerleşik  bir  türdür  ama  bu  konuda

mutluluğun muadili yoktur (hatta mutlu bir çocukluk, bir yazar




için  ciddi  bir  engeldir).  Görünüşe  göre,  sadece  ıstıraplı

deneyimler esin kaynağı sunabilmektedir.

Belki  mutluluğun  şartlarından  biri  durum  analizi  yapmak

istememektir.  Çünkü  her  türlü  tanımlama  girişimi  mutluluğu

öldürecektir. 

Belki bilerek  mutlu  olmak  mümkün  bile

değildir.  Belki  mutluluk  geriye  dönük  olarak,  sadece

yitirdikten  sonra  anlaşılabiliyordur.  Bu  görüşü  ilk  Jean-

Jacques Rousseau işlemişti: "Altın çağ mutluluğu, ya insanlar

keyfini  sürecekken  fark  edilmeden  geçip  gittiğinden  ya  da

insanlar  fark  edebilecek  durumdayken  çoktan  bitmiş

olduğundan, insan ırkına hep yabancı kalmıştır."

[3]

 Bir başka



deyişle mutluysan fark edemezsin ve fark ediyorsan mutluluğa

sahip değilsin demektir.

Mutluluk  sadece  arada  sırada  erişilebilir  olduğunda  kalıcı

bir  durum  olarak  görülme  eğilimindedir.  Filozof  Hannah

Arendt  insan  yaşamının  bir  tükeniş  ve  yenilenme  döngüsü

olduğunu,  bir  inilip  bir  çıkıldığını  ve  hep  yukarıda  kalma

çabalarının  başarısızlığa  uğrayacağını  öne  sürmüştü:  "Istıraplı

tükenişle  haz  verici  yenilenme  arasındaki  belirli  döngünün

dışında  kalıcı  mutluluk  yoktur  ve  bu  döngüyü  her  ne

(tükenişin  ardından  yenilenme  yerine,  perişanlık  getiren

sefalet ve fakirlik ya da tükenişin yerini can sıkıntısının aldığı

büyük  zenginlik  ve  tümüyle  çabadan  yoksun  yaşam  vb.)




bozarsa, yaşamaktan gelen temel mutluluğu mahveder."

[4]


Yakından incelendiğinde mutluluk halinin bir hedef noktası

değil,  bir  ucunda  memnuniyetin,  diğer  ucundaysa  vecdin

[*1]

bulunduğu bir yelpaze olduğu ortaya çıkmaktadır.



Buna  bir  diğer  seçenekse  mutluluğun  bir  durum  değil,  bir

süreç, devam eden bir uğraş olduğudur. Aristoteles mutluluğu

bir  faaliyet  olarak  tanımlamıştı.  Pek  dünyevi  bir  Romalı,

Marcus  Aurelius,  mutluluğu  güreşmeye  benzetmişti.  Ya  da

belki  mutluluk  hem  bir  durum  hem  bir  süreçtir.  Eski Yunan

terimi eudaimonia  her  iki  yorumu  da  içerir  ve  kabaca

ongunluk  veya  bayındırlık,  güzelleşme  ve  gelişme  diye

çevrilebilir.  Çekici  bir  fikir  bu:  Mutlu  olmak,  gelişmektir,

güzelleşmektir.  (Evdemonik  de  Mutluluk  Araştırmaları  için

hoş bir başlık; entelektüel ağırlık için Yunanca gibisi yoktur.)

Bir  de  mutluluğun  sadece  talihli  azınlığın  eriştiği  tek  bir

türünün bulunduğu varsayımı var. Ama tuhaf eşsizliğimiz göz

önüne alındığında iki mutlu kişinin dahi tamamen aynı olguyu

tattığını  söylemek  mümkün  değildir.  Mutluluğun  muhtemelen

depresyonunki kadar çeşidi vardır.

Bu  tanımlanamaz  şeye  erişmeye  gelince...  Amerikan

Bağımsızlık  Bildirgesi'nde  meşhur,  "mutluluk  arayışı"  hakkı



yazılıdır. Ama çoğu kimse mutluluğun peşinde koşulacak bir

şey  değil,  başka  olayların  tesadüfi  sonucu  olduğu

kanısındadır.  Bu  görüşü  muhtemelen  ilk  olarak  19.  yüzyılda

John  Stuart  Mill  ortaya  atmıştır:  "Sadece  kafalarını

mutluluklarından başka bir şeye takanlar mutludur (...) Başka

şeyi hedeflerler ve mutluluğu bu hedefe giderken bulurlar (...)

Tek şans, mutluluğu değil, mutluluğa dışsal bir amacı yaşam

amacı edinmektir..."

[5]

Haliyle başka sorular doğuyor: Bu "başka şey", "harici bir



amaç" ne demek? İyi yaşamak mı? Erdem mi? Bilgelik mi?

Bunları  tanımlamak  mutluluğu  tanımlamak  kadar  zor.

Mutluluk  üstüne  düşünmenin  sorunlarından  biri,  her  türlü

düşünce  zincirinin,  ardında  yüzyıllar  dolusu  çelişkili  yazın

birikmiş  uçsuz  bucaksız  bir  düşünce  alanına  açılmasıdır.

Arendt, erdemli eylemlerin doğaları icabı görünmez kalmaları

gerektiğini  söylemişti.  Yani  çifte  darbe  geliyor:  İyilik

görünmezdir ve mutluluk dilsizdir.

İyilik de aynı erişim sorununa sahip. İyi olmaya çalışarak iyi

olmak mümkün değil. Diğer pek çok arzulanan vasıf, mesela

özgünlük için de aynı durum geçerli. Özgün olmaya çalışarak

özgün  olmak  mümkün  değildir;  sanat  alanında  buna

kalkışanlar  ancak  avangard  olacaklardır.  Özgünlük,

gelenekleri yıkıp yepyeni bir şey üretecek denli güçlü ve ezici




Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə