Turkish Studies
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 12/23
nesli (Tapscott, 1999; Oblinger ve Oblinger, 2005), N nesli (N generation), siber çocuklar (cyber
kids) gibi tanımlamalarda bulunulmuştur.
OECD tarafından gerçekleştirilen eğitim amaçlı bir projede alanyazında söz edilen tüm bu
kavramları birleştirmek için yeni binyılın öğrencileri kavramı kullanılmıştır. Yeni binyılın
öğrencileri 1982 sonrasında doğmuş, çevresini saran dijital teknolojilerle büyüyen dolayısıyla bu
dijital teknolojileri hayatının ayrılmaz bir parçası olarak kabul eden nesildir. Bu bağlamda yeni
binyılın öğrencileri “dijital araçların dilini keşfederek, yaparak, yaşayarak öğrenen, aynı anda çoklu
işlemler yapabilen, dikkat süreleri kısa, zihni sürekli konudan konuya atlayan, iletişimde ve
ilişkilerde sabırsız, anında geri bildirim isteyen, oyun merkezli yaşayan ve oyun merkezli öğrenen,
hayal dünyası gelişmiş, fiziksel olarak çoğunlukla yalnız ancak dijital olarak sosyal çevresi olan,
grafik öğelerini metin öğelerine tercih eden, kağıda basılı araçlar yerine dijital araçları tercih eden,
eğitimden beklentileri yüksek,” bireylerdir (Prensky, 2001; Cameron, 2005; Pedro, 2006). Bu
öğrenme özelliklere sahip öğrencilerin doğal yaşamlarının gerektirdiği koşullar onların öğrenme
tercihlerinde de değişikliklere yol açmaktadır. Eğitim sistemlerinin ihtiyaç duyulan değişikliği
sağlayamaması birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Nitekim bu tür öğrencilerin bilişsel
özelliklerinin farklılaşması söz konusudur; örneğin basılı olmayan dijital kaynakları tercih etmeleri,
düzyazıdan daha çok görsellere, animasyonlara, sese önem vermeleri, aynı anda eş zamanlı işlemleri
rahatça yapabilmeleri ve doğrusal olmayan verilerden bilgi edinmeleri bu süreçte yaşanan sorunların
bir kısmını oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra öğretme-öğrenme süreçlerinde kullanılan mobil
cihazların türleri, kullanım sıklıkları, bu araçların çoklu ortam ve etkileşimlilik açısından sağladıkları
önemli birer faktör olmaktadır. Sağlanan etkinlik çeşitliliği ile işbirliği içinde birlikte çalışma ve
sosyal ağ oluşturma fırsatları bu öğrencilerin öğretme-öğrenme süreci üzerine beklentilerinin
değişmesine yol açmıştır. Tüm bunlar alanyazında yeni binyılın öğrencilerinin bilişsel özellikleri,
kültürel ve sosyal değerleri ve öğretme-öğrenme süreci üzerine beklentileri olmak üzere üç temel
sorun başlığı altında toplanmaktadır (OECD, 2008).
Yeni binyılın öğrencilerinin taşıdığı özellikler eğitim sistemlerinde de gerekli değişikliklerin
yapılması yolunda dolaylı bir etki oluşturmuştur (Şahin, 2009). Bu baskıya Milli Eğitim Bakanlığı
da kayıtsız kalmayıp; teknoloji destekli eğitimin öneminin artmasının sonucu olarak teknolojik
projeler uygulamıştır. Teknoloji destekli projeler kapsamında öğretmenler; bilgisayar, projeksiyon
cihazı, özel kalem ve tahta olarak kullanılacak platform ve yazılımdan oluşan akıllı tahtada harita,
grafik ve video gösterimleri yapabilecek diğer bir ifade ile doğrudan bilgisayara bağlı tahtalarla ders
işleyecek öğrenciler ise işlenen konuları tahtadan kendi bilgisayarlarına aktarabileceklerdir. Bu
nedenle eğitim fakültesi öğrencilerinin içerik ve pedagoji bilgisinin yanı sıra teknoloji bilgisiyle
bütünleştirilmiş olarak yetişmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda bu süreçte yeni binyıl öğrenci
özellikleri de dikkate alınarak öğrencilerin salt bilgiyle donatılmaları yerine onların bu süreci bizzat
yaparak yaşayarak öğrenmelerinin sağlanması için fırsatlar da yaratılmalıdır.
Öğretim ortamlarına teknolojilerin dahil edilmesi eğilimini henüz bu kadar yaygın olmadan
ve deneysel anlamda kullanımının talimatlar ve yardım amaçlı olarak gerçekleşen bilgisayar
kullanımına Stanford üniversitesi ve IBM tarafından gerçekleştirildiğini 1950-1960’larda
görebiliyoruz. O dönemlerde bu şekildeki bilgisayar kullanımına CAI “Computer Aided Instruction”
(Bilgisayar Destekli Eğitim) denilmişti. Günümüze kadar bu harf kombinasyonları gelişen
paradigmalar, teknolojiler, destek sistemleri ve standartlara bağlı olarak çoğalmaya devam etmiştir.
Örneğin İşbirlikçi Desteklenen Öğrenme (CSCL), Web Tabanlı Öğrenme (WBL), Karma Öğrenim,
Oyun Temelli Öğrenme (Edutainment Eğitim Eğlence), Öğrenme Yönetim Sistemi (LMS),
Paylaşılabilir İçerik Nesne Referans Modeli (SCORM) ve Öğrenme Meta Nesnesi (IEEE LOM) gibi
model ve yaklaşımlar akademik ve sanayi kuruluşlarında geliştirilmiş ve uygulanmıştır (Jin, 2011).
24
Bora BAŞARAN
Dostları ilə paylaş: |