Selçuk iletiŞİM


SİNEMADA ULUSAL KİMLİĞİN PEKİŞTİRİCİSİ OLARAK KADINLAR



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   110

SİNEMADA ULUSAL KİMLİĞİN PEKİŞTİRİCİSİ OLARAK KADINLAR
Sabah Derya Yüksel
*
ÖZET
Ulusal kimliğin kuruluşunda kadına yüklenen merkezi rol ve bunun, sinemada kadın temsillerine
olan etkisi üzerine düşünüldüğünde, birbiriyle bağlantılı birçok konunun beraber tartışılmaya
başlandığı görülmektedir. İlk olarak,  etnosantrizm, ırkçılık ve milliyetçilik gibi birbirleriyle para-
lel kavramlara değinilmiştir. Bununla beraber ulusun biyolojik üreticileri ve ulusal, kültürel de-
ğerlerin taşıyıcısı konumundaki kadın ile ulus kavramı arasındaki ilişkiye odaklanmak gerekli
görülmüştür. Sonrasında ise, sinemada kadının sorunlu temsili ile kadın karakter aracılığıyla
aktarılan “biz/öteki” zıtlığının düzenlenişine bakılacaktır. Çalışmada, Bir Millet Uyanıyor (Eğil-
mez, 1966)  ve Bir Türk’e Gönül Verdim (Refiğ, 1969) adlı filmler, yukarıdaki konu başlıkları
altında yer verilen açıklamalar ışığında, sinemadaki cinsiyetçi ve etnosantrik klişeleri örneklemek
amacıyla incelenmiştir. Filmler; işlenen değerler, tekrarlanan klişeler, kişilerin betimleyici özel-
likleri, kadın karakterlerin toplumsal rolleri, yaşadıkları mekanlar ve karakterler arasındaki ilişki
türleri gibi başlıklar altında incelenmiştir. Bu incelemelerde; inanış, yargı ve değerleri, ayrıca
anlatının ideolojik arka planını ortaya koyabilmek amacıyla söylem analizinden yararlanılmıştır.
Anahtar sözcükler: Etnosantrizm, ırkçılık, milliyetçilik, ulus, ulusal kimlik, toplumsal cinsiyet.
WOMEN AT CINEMA AS STRENGTHENER THE NATIONAL IDENTITY
ABSTRACT
The women are thought to have a central role in the construction of national identity and when we
thought of its effects on cinema's representation of women, it can be seen that a good amount of
interrelated issues begin to be discussed. In this spirit, the paper initially focuses on the interre-
lated concepts such as ethnocentricism, racism and nationalism along with the mandatory rela-
tionship between woman -as the reproductor of the nation as well as the conveyer of cultural val-
ues- and nation. Then the problematic representation of woman in cinema and the organization of
the "we/other" dichotomy transferred through the woman character have been analysed. Aiming to
exemplify the sexist and ethnocentric cliches in the cinema, the films named Bir Millet Uyanıyor
(Eğilmez, 1966) and Bir Türk’e Gönül Verdim (Refiğ, 1969) have been analysed in the light of the
above-mentioned titles and their explanations. The films; the values touched upon, repeated
cliches, the descriptive features of the characters, the social roles of women characters, the places
they live and the relationships among the characters are investigated in this study. Through this
investigation, the discourse analysis method is used to be able to put forward the beliefs, judge-
ments, values and the ideologic backgrounds of the narratives.
Keywords: Ethnocentricism, racism, nationalism, nation, national identity, gender.
*
 Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi.
GİRİŞ
Sinema ve edebiyat gibi alanlar ötekileştirme-
nin rahatlıkla gözlemlenebileceği yerlerdir. Bu
alanlarda yinelenen klişeler ile toplumsal plan-
da var olan ayrımcılık, her defasında yeniden
üretilir ve biraz daha fazla pekiştirilir. Özellikle
sinemanın popülerliğini sağlamak ve bunu
devam ettirmek için sarıldığı klişeler, hem
cinsiyetçi hem de etnosantriktir. Kadınların ve
farklı etnik gruplardan, diğer uluslardan insan-
ların temsilleri büyük çoğunlukla alışılageldik
önyargılardan sıyrılmış değildir. Sinema bu
anlamda bir yandan önyargıları beslerken,
diğer yandan da önyargılardan beslenmektedir.
1. ETNOSANTRİZM VE BİZ-ÖTEKİ
KARŞITLIĞI
Etnik merkezcilik ya da etnik benmerkezcilik
olarak açıklanabilecek etnosantrizm terimi, ilk
olarak bölgecilik, kültürel dar görüşlülük an-
lamlarında kullanılmıştır. Daha sonra


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
86
etnosantrizmin psikolojik boyutuyla ilgili araş-
tırma yapan Adorno ve arkadaşları, bu terimi
ırkçılığı, milliyetçiliği, dilsel, dini, kültürel tüm
ayrımcılıkları içeren bir şekilde kullanmışlardır
(Şenel 1993: 48). Etnosantrizm, dış gruplara
karşı olumsuz, kendi grubuna karşı olumlu
önyargıları anlatan bir kavramdır. “Öteki”ne
yani dış gruba atfedilen karakteristik özellikle-
rin zıddı iç grubu yansıtmaktadır (Miles 2000:
21). Irkçılık, kültürel dışlama, etnosantrizm,
antisemitizm, göçmen karşıtlığı ve yabancı
düşmanlığı gibi olgular, birbirlerinin türevi
durumunda olduklarından, ayrılmaları mümkün
değildir. Yılmaz’ın da belirttiği gibi, temelini
sömürgecilikten alan, “yabancı” ya da “öte-
ki”ne duyulan güvensizliği barındıran ve etnik
gruplar arasında hiyerarşiye inandığı gibi, bu
inancı da sömürüyü meşrulaştırmak için kulla-
nan bu yaklaşımların yan yana düşünülmeleri
zorunludur (2008: 14-16).
Frankfurt Okulu üyelerinin, Nazi Almanyasını
terk ederek ABD’ye yerleştiklerinde, buradaki
başka bilim insanlarıyla beraber “Önyargı
Üstüne Çalışmalar” başlığıyla beş cilt olarak
yayınladıkları araştırma, etnosantrik kişilik
üzerine yapılan en kapsamlı araştırmadır. Bu
araştırmaya göre, önyargının etnosantrik kişiler
üzerinde bazı işlevsel özelliklere sahip olması
kişinin bu önyargılarının, rasyonel ve haklı
gerekçelere dayandığı düşüncesini yaratmakta-
dır. Adorno’ya göre, önyargılı bireylerin tepki-
lerinin hangi gruba yöneleceği rastlantısal olsa
da etnosantrik birey, duyduğu tepkinin nedeni-
ni önyargının nesnesi durumunda olan gruba
bağlama eğilimindedir. Önyargılar, önyargı
nesnesinden bağımsız olarak gelişmekte ve
olgulardan uzak, imgesel karakter taşımaktadır.
Etnosantrik kişiler, kendi düşüncelerini rasyo-
nel kılmalarının bir aracı olan klişelere sığın-
makta ve azınlık grubu üyeleriyle klişedekin-
den ne kadar farklı koşullarda karşılaşırlarsa
karşılaşsınlar, onları yine de klişelere bağlı
olarak değerlendirme eğilimindedirler (2003:
119-121). Klişeler ve kişiselleştirme,
etnosantrik kişiyi çelişkilerden sıyırdığından
onlar için işlevsel araçlardır. Önyargılı öznele-
rin başvurduğu başlıca klişe, dış grup üyeleri
arasında bazı ayrımların yapılmasıdır. Bu ay-
rım önyargılı bireyin kişisel ilişkisinin olduğu
kimseleri “iyi” dış grup üyesi olarak adlandı-
rırken, kişisel ilişkilerin dışında olanları ise
“kötü” olarak tanımlaması  şeklinde ortaya
çıkmaktadır (Adorno 2003: 129).
Frankfurt Okulu’nun kitle kültürü eleştirisi
ışığında, etnosantrik bireylerin genel kültür
ortamının bir ürünü olduğunu ifade eden
Adorno, kültür ortamının standartlığı sonucun-
da bireylerin düşünce dünyasının da standart-
laştığını belirtmektedir (2003: 114). Bu yakla-
şıma benzer biçimde medyadaki ırkçılığı araştı-
ran Van Dijk de, günümüzde söylemsel düzey-
de varolan, metinler ve konuşma vasıtasıyla
öğrenilen ırkçı yaklaşımların, kitlelerin en
temel bilgi edinme kaynağı olan medya tara-
fından yaygınlaştırıldığını belirmektedir. Med-
ya içeriklerinin organize edilişi, kullanılan
benzetmeler ve metaforlar ile farklılıkları öteki-
leştiren, dışlayan bir zemin kurulur ve kimlik-
lerin zıt kutuplara yerleştirilmesiyle “biz”in ve
“öteki”nin sınırları çizilir (2000: 34-37).
2. ULUS-KADIN İLİŞKİSİ, KLİŞELER VE
SİNEMAYA ETKİLERİ
2.1.  Ulus ve Kadın
İkinci Dünya Savaşı ve neden olduğu yıkıcı
sonuçlar, kitlelerin hangi psikolojik dinamik-
lerle faşist ideolojinin etkisi altına girebildiğiy-
le ilgili acil bir takım cevapların aranması ihti-
yacını doğurmuştur. Etnosantrizm üzerine
geniş kapsamlı araştırmaların doğmasını hazır-
layan bu ortamda, psikanalitik çalışmalarıyla
ön plana çıkan Wilhelm Reich, başta “Faşizmin
Kitle Ruhu” olmak üzere çalışmalarında
etnosantrik bakışı masaya yatırmıştır. Reich,
etnosantrizmi, bastırılmış cinselliğin bir ürünü
olarak ele alır ve faşist ideolojinin, yaşamın
devingenliğine müdahale etmek için geliştiğin-
den, insanın kişilik yapısında yer ederek yapı-
sal olarak cinselliğe karşı tavır alma üstüne
kurulu olduğunu ifade eder.  Faşist düşünce
yapısının temelinde yatan “saf ırk” teması ile
anlatılmak istenen, ırkın kanının başka kanlarla
karışmamasıdır. Bunun için de tek yol cinselli-
ğin sınırlandırılmasıdır. Cinsellik ancak kültü-
rel ve ulusal değerlere katkı sunduğu takdirde
onaylanabilir bir şeydir. Dolayısıyla etnosan-
trizm ile ataerkillik arasındaki sıkı ilişkinin
gözlerden kaçması olanaksızdır (Reich’tan
aktaran Dadoun 1979: 297).


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə