Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə38/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   110

“Gölgesizler” Filmi ve Edebiyat Sinema İlişkisi Üzerine (76-84)
77
ki, en güçlü bağını resim, hatta tiyatroyla değil
romanla kurmuştur. Hem filmler hem de ro-
manlar çok ayrıntılı uzun öyküler anlatırlar...”
(Monaco 2000: 47).
Edebiyat, hayatın yer yer çelişir görünen ger-
çeklerini alıp, bir takım ayıklama ve seçmelerle
yazı ve konuşma dilinin imkânlarından yarar-
lanarak yeni bir bütünlüğe kavuşmuştur. Ede-
biyatın malzemesi olan yazı ve konuşma dille-
rinin gelişmesi, edebi eserlerin anlatım imkân-
larını zenginleştirmiş, seslendikleri toplum
birimleri duyuş, hayal ediş ve düşünüş bakı-
mından daha zengin bir içerik kazanmıştır.
Sinema doğal çevrenin sınırlıkları içindeki
görsel öğeleri kullanarak hayatın gerçeklerini
ele almaktadır. Sinema, edebiyatın yazı ve
konuşma dillerinin yanında görsel dili de mal-
zeme olarak kullanır. İnsanların eski dönemle-
rinden bu yana kullandığı görsel iletişim, tek-
niğin gelişmesiyle sinema gibi bir anlatım
aracına kavuşmuştur. Sinema kendine özgü bir
dil oluşturmuştur. Edebiyat sinemaya hem tema
ve konu, hem de hazırlanacak senaryoya temel
olacak metin bakımından malzemeler vermek-
tedir (Wellek 1983: 43).
Sinemaya edebiyat uyarlamaları yapan yönet-
menler arasında Orson Walles, Vittorio de
Sica, Alain Resnais, Stanley Kubrick, Jean
Renoir, Francois Truffaut, John Huston, Robert
Altman, Fred Zinneman gibi birçok ünlü yö-
netmen bulunmaktadır.
Bugün söz sanatlarının eskimeyen örneklerin-
den olup da film yapılmamış bir başeser bula-
bilmek neredeyse imkânsızdır. Homeros’un,
Sophocles’in, Shakspeare’in, Cervantes’in,
Balzac veya Sthendhal’ın Hemingway’in ya da
Steinbeck’in pek az eseri sinemaya uyarlanma-
sı imkânsız görülen yazarların eserleri bile
denenmiştir.
Türk sineması da ilk günlerinden başlayarak
dünya sinemasında olduğu gibi edebiyat alanı-
na eğilmiş, Türk edebiyatından önemli ölçüde
uyarlamalar yapılmıştır. İlk eserlerin hemen
hepsi de edebi eserlerden kaynaklanmıştır.
Pençe, Mürebbiye, Binnaz, Ateşten Gömlek,
Boğaziçi Esrarı gibi eserler hafızalardan silin-
memektedir (Özön 1964: 72).
Edebiyat sinema ilişkilerine yeni boyutlar ka-
zandıran başka bir olgu da televizyondur. Baş-
langıçtan beri televizyon yapımcıları edebiyat
eserlerine ilgi duymuşlar uyarlama dizi ve
filmler yapmışlardır. Özellikle sinemaya yakın-
lık duyan bazı yazarların kendi eserlerinin
senaryolarını yazmaları sinemanın edebiyata
olan ilgisini yoğunlaştırmaktadır.
Bu çalışmada birinci bölümde sinemanın özel-
likleri, ikinci bölümde sinema ve edebiyatın
ortak noktaları başlığı altında edebiyat ve si-
nemanın iletişim ağları, edebiyatın hazır mal-
zeme oluşturması, sinema endüstrisinin edebi-
yat imkânlarını değerlendirmesi ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde edebiyat ve sinema ilişkisi
Hasan Ali Toptaş’ın aynı isimli romandan
aktarılan ‘Gölgesizler’ filmi üzerinde incelen-
miştir.
1. SİNEMANIN ÖZELLİKLERİ
Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parça-
lara bölerek bunların resimlerini kaydetme,
sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir
yerde perde üzerine yansıtarak hareketi yeni-
den canlandırma işi sinemanın asıl tanımını
oluşturmaktadır (Özön 1972: 13).
Sinema iki boyutlu resim özelliklerini taşımak-
tadır. Bu nedenle görüntünün iki boyut içinde
aldığı  şekillerin algılanışı, sinemanın algılanı-
şında önemli bir sorundur. Ayrıca, bir film
durgun fotoğraftan farklıdır. Sinema yalnızca
hareketli resimdeki imgelerden oluşmamakta-
dır. Hareketli resim ilkelerine bağlı anlatım ve
kavramada sinemayı bu bakımdan inceleyen
Arnheim, Munsterberg, Bazin, Eisenstein gibi
yapımcı ve düşünürler, konuların algılanışında
iki boyutlu hareketli resmin ne gibi etkileri
olacağını ayrıntılı olarak ortaya koymuşlardır.
Sinemada hareketli imgeler aynı zamanda söz
ve müziklerle birleşir. Bu yüzden çok boyutlu
bir dünyadır. Metz’in (1974) dediği gibi ‘Si-
nema çok geniş bir konudur. Bu konuya deği-
şik yollardan girilebilir. Sinema öyle bir olgu-
dur ki estetiğe, toplumbilime, gösterge bilime
ilişkin sorunları içerir’ (Büker 1981: 4).
Sinema belirli bir kavramı en uygun biçimde
anlatan görüntülerin yer aldığı film parçaları-
dır. Sinema sanatçısı bu görüntüleri belli bir
düzenleme ile amacına ulaştırmaya çalışır. Bu
düzenlemede boş filmin özelliklerinden, optik
kurallarından, cisimlerin ve alıcıların hareketle-


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
78
rinden çekim çeşitlerinden, alıcı açılarından,
görüş noktalarından, oyundan ve film efektle-
rinden yararlanarak eserine en elverişli yapıyı
vermeye çalışır.
Sinemanın malzemesi doğal çevrenin sınırlılık-
ları içindeki görsel öğelerdir. Kracauer’e göre
(1976) bu öğelerin kullanımı, sinemaya fotoğ-
raftan miras kalmıştır. Ancak sinema
fotoğrafik, görsel malzemelere bazı eklentiler
getirmiştir. Sinema fiziksel gerçeği araştırıp
bularak bunu sinemanın tekniği ile şekillen-
dirmektedir. (Kracauer 1976:23).
Bu yüzden fotoğrafın, sinemanın hizmete sun-
duğu sonsuz, kendiliğinden ve rasgele oluşlar
sinemanın konusunu oluşturmaktadır. “Gerçek
malzemeler, fiziki oluşlar, gerçek, çekici ger-
çek, kısacası “hayat” sinemanın konusudur
(Özön 1972: 62).
Sinemanın dili evrensel olduğu için, kaynakla-
rında ulusal olduğu gibi, evrensel de olabil-
mektedir. Bu kaynaklar gerçek olaylar, hayal-
ler, ya da çeşitli fikir ve düşünceler olabilir.
Sinema, sinemanın önceden kullandığı kaynak-
lara da yönelebilmektedir. Bunlar daha önceki
yabancı ve yerli filmler olmaktadır.
Sinema bir görsel-işaretler dizgesidir. Bu işa-
retler sinemanın bir iletişim, haberleşme aracı
olmasını sağlamıştır. Film iletişim aracıdır. Bu
yönde sinema göstergebilimsel verilerle ele
alınmaktadır. Daha sonra yeni bir dil ortaya
çıkmıştır. Kuleşov, Pudovkin, Eisentien gibi
yönetmenler, çekimin sözcükle ayrımının tüm-
ceyle eşdeğer olduğunu, çekimleri montajla
birleştirmenin, bir tür söz dizim olduğunu vur-
gulamışlardır (Zıllıoğlu 1981: 4).
Sinema bir yandan görsel dili kullanırken, öbür
yandan yeri geldikçe yazı dilini ve sözsel dili
kullanmaktadır. İmkânları zengin bir iletişim
aracıdır sinema. Film diğer sanat eserlerinde
olduğu gibi bir mesajı ve içeriğe sahiptir. Bu
mesajı sinema tekniği ve sinema malzemesinin
konu ve senaryo haline getirilmesiyle izleyici-
ye ulaştırmaktadır. Sinemanın görüntülerle
aktardığı düşünce, görüş, bildiri filmin içeriğini
oluşturmaktadır. Bu içerik bir öz çevresinde
oluşturulan konu yoluyla işlenmektedir.
İçeriğin en kısa özeti tema, bu temanın filmde
işlerken aldığı biçim de konu olarak tanımlan-
maktadır. Film içinde konunun işlenmesi, ge-
liştirilmesiyle dramatik yapı oluşturmaktadır.
Sinemada özellikle öykülü filmlerde bir konu
aranmaktadır. Konu belli bir noktadan çıkıp,
geliştirilir ve bir sonuç noktasına ulaştırılır.
Konuya giriş, konunun açılması, yürüyüşü,
gelişmesi, kişilerin ve bu kişilerin içinde yer
aldıkları çevrenin tanıtılması, kişiler arasındaki,
kişiyle çevresi arasındaki ilişkiler, bu ilişkiyi
etkileyen olaylar sinemacının önceden tasarla-
dığı bir plana göre gerçekleşmektedir.
İnsanın çevresindeki her olaydan bir tema çıka-
rılabilir. Sinemacı gündelik tecrübelerinden
yola çıkarak bir tema bulabilir. Bunun gibi
okuduğu bir roman, bir hikâye, oyun ya da
şiirden bir tema çıkarabilmektedir. Tema, yerli
edebi eserlerden alınabildiği gibi yabancı edebi
eserlerden de alınabilir. Sinema yığınların
karşısına çıkan bir sanat olduğu için bu tema-
nın açık, yalın ve ilgi çekici olması gerekmek-
tedir. Bunun sağlanması için ele alınan malze-
mede titiz bir seçme yapılmakta ve temayı en
iyi yansıtacak olanlar alıkonulmaktadır. Tema
belirli bir konu içinde işlendiğinden, aynı tema
birbirinden farklı konular içinde işlenebilmek-
tedir. Aynı temadan değişik yönetmenler, hatta
aynı yönetmen konuları değişik başka filmler
yaratabilir. Sinemada belirli bir tema seçildik-
ten sonra bunu en iyi biçimde verebilmek için
bu temaya uygun kişiler, çevre ve bunlar ara-
sındaki ilişkiler ele alınmaktadır (Onaran 1986:
19).
Tema, kullanılması sırasında sinemanın özel-
liklerine uydurulmaktadır. Sinemada tema
görüntü olarak düşünülmekte ve tasarlanmak-
tadır. Filmin çevrilmesine esas olacak bir metin
hazırlanması, filmde yer alacak görüntülerin
sözcüklerle anlatılması gerekmektedir.  Bu da
sinemada senaryo ve senaryo yazarı sorununu
gündeme getirmektedir Sinemada belirli tema-
lar bir süre işlendikten sonra yerlerini yenileri-
ne bırakmaktadırlar. Zaman, zaman aynı tema
ve konulara yeniden dönülmektedir. Temanın
seçiminde ve işlenerek senaryo haline getiril-
mesinde sinemacının kendi eğilimleri ve istek-
leri yanında yapımevlerinin baskısı, toplumsal
ve ekonomik koşullar, seyircinin şartlanması ve
eğilimleri de rol oynamaktadır. Sinema bir
endüstriye dayanmaktadır. Bir filmin yapımı o


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə