Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə45/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   110

Sinemada Ulusal Kimliğin Pekiştiricisi Olarak Kadınlar (85-99)
91
insanlardır. Erkeğin asıl korkusu, Azize’nin
varlığında buluşan, hem kendine tabi gördüğü
kadını, hem de “aziz vatan”ı kaybetmektir
(2008: 282).
3. FİLM İNCELEMELERİ
Bu bölüme kadar işlenen etnosantrizm ve biz-
öteki karşıtlığı, ulus ve kadın arasındaki ilişki,
sinemadaki cinsiyetçi klişeler ile sinemada ulus
kimliğinin kadın üzerinden aktarılışı başlıkları-
nın ardından Bir Millet Uyanıyor (Eğilmez
1966) ve Bir Türk’e Gönül Verdim (Refiğ
1969) adlı filmlerde kadınlardan ve kadın kim-
liğinden ulusal değerlerin aktarımında nasıl
yararlanıldığına bakılacaktır.
Sinemasal anlatıyı bir metin olarak okuyabil-
mekteyiz. Bu anlatıda yer edinen klişelerin
ortaya çıkarılması ayrıca bu klişeleri şekillendi-
ren ırkçı ve cinsiyetçi önyargıların belirlene-
bilmesi için bu metinlerin ikinci bir okumaya
tabi tutulması gerekmektedir. Bu okuma ile,
mevcut önyargılardan sıyrılmak, popüler anla-
tıda toplumsal çelişkileri doğallaştırmayı amaç-
layan yaklaşımın ötesine geçilmesi hedeflen-
mektedir. Film incelemelerinde bu hedeflere
uygunluğu nedeniyle yöntem olarak söylem
analizinden yararlanılacaktır. Foucoult’ya göre
söylem, tüm dünyayı ve insanları şekillendiren
ancak sınırları belirlenebilecek ve sarsılabile-
cek olan düşünceler, inanışlar, yargılar, değer-
ler, semboller, kelimeler, harfler, kurumlar,
normlar, gelenekler ve dilden oluşan, içerisinde
bir çok hiyerarşik yapıyı, güç ilişkisini bulun-
duran dev bir organizmadır (aktaran Baş ve
Akturan 2008: 25). Söylem analizi ise, insanın
veya toplumun söylemlerinin ve eylemlerinin
incelenebileceği bir analiz yöntemi olarak
tanımlanmaktadır. Bu analiz yöntemi aracılı-
ğıyla söylemin, güç, iktidar, bilgi, inanç ve
ideoloji tarafından nasıl şekillendirildiği ortaya
koyulmaya çalışılır (Demir 2008: 5-6). Nitel
araştırma yöntemleri içinde yer alan ve genel
olarak, iletişim, ekonomi, mimari, dil bilim,
siyaset bilimi, sosyoloji, psikoloji alanlarında
faydalanılan söylem analizi ile ideolojik, poli-
tik, ekonomik özellikler üzerinde analiz yapılır.
Bu yol ile söylem içindeki güç ilişkileri,  çeliş-
kiler, sömürü, ayrımcılık ve söylemi oluşturan
güdüler, toplumsal bağlam içinde ortaya ko-
yulmaya çalışılır (Demir 2008: 33).
Söylem analizinin uygulanabilirliği açısından
sinema dilinin nasıl ele alındığı önemli bir
noktadır. Literatürdeki mevcut çalışmalara
bakıldığında da sinema ile dil arasında kurulan
paralellik göze çarpmaktadır. Bir filmi izleyen
izleyicinin filmi okuması gerekir. Bu yol aracı-
lığıyla filmin yaratıcısı ve izleyici arasında
denge kurulur, izleyici görüntünün temelan-
lamsal ve yananlamsal niteliğinin yani yaratı-
cının kendine özgü anlatım biçiminin ve aynı
zamanda ideolojik arka planın ayırtına varır
(Monaco 2001: 158). Sinemada ulusal kimliğin
üretiminde kadın temsillerine odaklanılan bu
çalışma açısından söylem analizine başvurul-
masının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu
nedenle belirlenen her iki film için hakim algı-
layışın sinemada kullanılan dil aracılığıyla
nasıl tekrar üretildiği üzerinde durulacaktır.
Söylem analizinde dilsel ifadelerin yanında
davranışlarla da ilgilenildiğinden,  bahsi geçen
çalışmada karakterlerin davranışları da incele-
meye tabi tutularak klişeleşmiş davranış kalıp-
larının ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır.
Filmler incelenirken, değinilecek noktalar ve
dikkat çekilecek hususlar şu şekilde sıralanabi-
lir:
- İşlenen değerler, amaçlar ve arzular,
- Tekrarlanan klişeler ve sloganvari söylemler,
- Kişilerin betimleyici özellikleri,
- Filmlerdeki kadın karakterlerin toplumsal
rolleri ve onlara yüklenen anlamlar,
- Kadınların yaşadıkları mekanlar, giyimleri,
aksesuarları,
- Karakterler arasındaki ilişki türleri.
3.1. Bir Millet Uyanıyor
Filmin Özeti:
Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yılı olan 1919’da
geçen filmde, Yunan ordularının işgaline karşı
savaşan bir grubun hikayesi anlatılmaktadır.
Çanakkale’de beraber savaşan 96. Topçu Alayı
üyelerinden sağ kalanlar; Yüzbaşı Davut (Kar-
tal Tibet), Bigalı (Hayati Hamzaoğlu), Kara
Bilal (Danyal Topatan), Koca Ahmet (Erol
Taş), Mülazım Faruk (Tugay Toksöz), Tilki
Çavuş (Münir Özkul) ve Borazan Rıza (İhsan
Yüce) Çanakkale’den sonra farklı yerlere da-


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
92
ğılmıştır. Ancak işgale karşı koymak için tekrar
bir araya gelirler. Her biri Çanakkale’de geçen
günleri tekrar yaşamak istemektedir. Araların-
da tam bir erkek dostluğunun söz konusu oldu-
ğu bu gruba katılan yeni üyeler de olur. Onlar
da bu grup ruhuna dahil olurlar. Grubun hemen
hemen tüm üyeleri savaşta bedel ödemiş, ya-
kınlarını kaybetmiş ya da bir daha hayata tutu-
namamış olduklarından intikam almak istemek-
tedirler. İşgale karşı savaşmak için Yunan
ordusunun gireceği bir köyün halkını direnişe
ikna eden 96. Alay, köylülerle birlikte savaşa
hazırlanır.  Köyde  96.  Alay  ile  birlikte  savaşa
katılan yalnızca iki kadın vardır. Biri köylüleri
96. Alay ile beraber savaşmaya ikna eden yaşlı
kadın, diğeri de eski gazi Yahya Kaptan’ın
(Atıf Kaptan) torunu Zeynep’tir (Sevda Nur).
96. Alay ve köylüler Yunan ordusunun öncü
güçleriyle savaşır ancak köylü kadın ve çocuk-
ların esir alınması nedeniyle teslim olur, yargı-
lanır ve idam edilirler. Ancak onların idamı
köylüleri galeyana getirir. Film, köylülerin
Yunan askerlerinin üzerine yürümesi ile son
bulur.
İşlenen değerler, amaçlar ve arzular:
Filmin başlangıcında olayların geçtiği zamanı
betimlemek için dış sesten faydalanılmıştır.
Burada yapılan çeşitli tanımlamalar, filmde
işlenen değerleri göstermesi açısından önemli-
dir. Üzerinde sıkça durulan bir olgu olan
“Türklük” olgusu çeşitli biçimlerde nitelen-
mektedir. Türk ulusundan bahsedilirken “Tari-
hi şan ve şeref dolu bir millet” tanımlaması
kullanılırken, savaşılan ülkeler için ise “Türkün
dünkü uşakları” denilerek farklı uluslar arasın-
da asimetrik bir ilişki kurulmaktadır.
İşgal ordularının savaş sırasındaki eylemlerine
de anlatımda yer verilmekte, kadınlara yönelik
saldırılar anlatımda geniş yer tutmaktadır. Bu
noktada Türk kadını idealleştirilmekte, ona
yapılan saldırı ise kadının ait olduğu etnik
kimlik dolayısıyla kınanmaktadır. “Mübarek
Türk anasının iffetine, el değmemiş Türk kızla-
rının ırzına göz diktiler” cümlesinden de anlaşı-
lacağı gibi saflık ve temizlikle özdeşleştirilen
annelik ve bekaret, Türk kadının başlıca özelli-
ği olarak çizilmektedir. Ulusun biyolojik ve
kültürel üreticileri olarak görülen kadınlara
yönelik cinsel şiddet, birebir kadın cinselliğine
yönelik bir saldırı olarak ele alınmadan, ırkın
saflığı gibi ulusal değerlere yönelik bir saldırı
olarak değerlendirilmektedir.
Tekrarlanan klişeler ve sloganvari söylemler:
Dış sesin anlatımında hakim olan etnosantrik-
cinsiyetçi söylemlere film kişilerinin arasındaki
diyaloglarda da sıklıkla rastlanmaktadır. 96.
Alay’ın sağ kalan üyelerini toplamak için yola
çıkan Mülazım Faruk, Kara Bilal’in köyüne
gider. Köy Yunan askerlerinin saldırısına uğ-
ramıştır. Faruk köye girdiğinde karşılaştığı ilk
görüntü, bir direğe bağlanarak öldürülmüş, üstü
başı yırtık bir kadındır. Kadının giysilerinin
göğüslerini açık bırakacak biçimde yırtılması,
tecavüze uğradığını izleyiciye anlatmaktadır.
Kara Bilal’in evindeki durum da bundan farklı
değildir. Bilal’in kızı Ayşe yerde çıplak şekilde
yatmakta, direğe bağlanan Bilal de kızına ağla-
yarak bakmaktadır. Bilal’in Faruk’a söylediği
ilk söz, “Kara Bilal öldü. Onu bağlayıp gözü-
nün önünde kızını kirlettiler, hiçbir şey yapa-
madı” olur. Tecavüzün “kirlenme” olarak algı-
lanması ataerkil kültürde sıklıkla başvurulan
bir klişe olarak bu filmde de tekrarlamaktadır.
Kızının tecavüze uğraması ve kendisinin hiçbir
şey yapamamış olmasından kaynaklanan öfke
ve üzüntü, kızının öldürülmüş olmasından
duyduğu acıya baskın gelmekte ve diyaloglara
da bu şekilde yansımaktadır.  Bilal kızının
mezarının başında da “Gözümün önünde kızı-
mı kirlettiler, kıpırdayamadım. Gözlerini oya-
madım” der. Tecavüzden “kirlenme” olarak
sıklıkla bahsetmesine karşılık, yalnızca bir kere
tecavüzden bahsetmek yerine kızının erken
yaşta ölmüş olmasından duyduğu üzüntüyü dile
getirir.
Kızının başına gelenler nedeniyle büyük bir
üzüntü yaşayan Bilal’e Yüzbaşı Davut’un söy-
ledikleri de dikkat çekicidir. “Düşün ki senin
kızın gibi binlerce Türk kızını aynı tehlike
bekliyor. Kızlarımızın, kadınlarımızın namusu
kadar vatanımızın da iffeti tehlikede” diyen
Davut, bu sözleriyle Bilal’i işgalcilere karşı
harekete geçirmeyi amaçlamaktadır. Yine ulu-
sun üyeleri olan erkekleri savaşmaya iten temel
dürtünün, “namusu koruma” dürtüsü olduğuna
dair atıfta bulunulmakta, buna ek olarak da
kadın bedeni ile vatan birbirine bağlanmakta-
dır.
Bilal’in kızının intikamını alış biçimi de üzeri-
ne düşünülmesi gereken bir noktadır. Cephane
almak için bir eve baskın düzenleyen 96. Alay
üyeleri ile Yunan askerleri arasında çatışma
çıkar.  Bu  baskından  önce  Yunan  bir  subay


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə