15
stratejik ortak olarak görmeye baĢlamıĢtır. SavaĢta
özellikle Sovyet
silahlarından ele geçirilen askeri bilgiler; ABD açısından çok önemli istihbari
bilgilerin elde edilmesini sağlamıĢtır. ABD, Arap Ülkeleri
-
Ġsrail ve SSCB
arasında süren Orta Doğu‟ya silah satıĢını sınırlandırmaya yönelik
görüĢmelerin bir sonuca varmayacağını görerek, Ġsrail‟e dönemin en geliĢmiĢ
hava silahları arasında olan F
-
4 Phantom Uçaklarının satıĢını
gerçekleĢtirmiĢtir. Bu durum, ABD‟yi Ġsrail‟in ana silah sağlayıcısı yapmıĢ ve
Orta Doğu‟da ABD etkisinin artmasını sağlamıĢtır (The David Project Ġnternet
Sitesi [web], 2010).
ABD ve Ġsrail arasındaki yakın temas, ABD BaĢkanı Richard Milhous
Nixon döneminde de devam etmiĢtir. Nixon, 1970‟de Suriye iĢgali ve
dolayısıyla SSCB‟nin Orta Doğu‟da etkisini artırmasını engellemek ve Kral
Hüseyin‟in rejimini garanti altına almak amacıyla Ġsrail‟den yardım istemiĢtir
(Çağlayan, 2010: 536). Bu olay, Ġsrail‟in bölgede ne derecede önemli bir
konuma geldiğinin ve bu durumun Ġsrail‟i, ABD ve batılı güçlerin Orta
Doğu‟daki çıkarlarının savunulmasında gü
venilebilecek
bir
konuma
getirdiğinin bir göstergesidir.
1973 Yom Kippur SavaĢı‟nda, baĢlangıçta Arap Ordularının üstünlük
sağlaması üzerine hareket geçen ABD, Ġsrail‟e önemli miktarda askeri
teçhizat göndererek, Ġsrail‟in toparlanmasına ve sonrasında savaĢı
kazanmasına katkı sağlamıĢtır. SavaĢın ardından da ABD DıĢiĢleri Bakanı
Henry Alfred Kissinger aracılığı ile Ġsrail ve Araplar arasında arabuluculuk
çabalarına giriĢilmiĢ ve sonuçta barıĢ sağlanmıĢtır. Mısır‟da Nasır‟ın yerine
göreve gelen Enver Sedat, daha önce izlenen SSCB‟ye yakın politikalardan
vazgeçmiĢ ve ABD‟ye yakın politika izlemeye karar vermiĢtir. Bu durum,
Ġsrail‟in Mısır‟la olan iĢbirliğinin de temellerini atmıĢ ve ABD‟yi Orta Doğu‟da
daha güçlü bir konuma getirmiĢtir (The David Project Ġn
ternet Sitesi [web],
2010).
16
Nixon baĢkanlığı döneminde ABD Orta Doğu politikasını; Mısır‟ı
kazanarak Arap-
Ġsrail sorununa çözüm getirmeye çalıĢmak üzerine
oluĢturmuĢtur. Bu dönemde ABD, bölgede bir nükleer savaĢ çıkma
olasılığından da endiĢe ediyor ve bunu önlemek için çaba sarf ediyordu.
Kissinger, Ġsrail‟in etrafındaki ülkelerin yoğun tehdidi altında olması ve var
olma mücadelesi vermesi dolayısıyla, resmi olarak ilan edilmese de bir
nükleer programının var olduğu ve Ġsrail‟in bölgede nükleer silah kulla
nmaya
en yakın ülke olduğu düĢüncesindeydi (Stout [web], 2007). Nitekim Sovyet
desteğini ardında hisseden Arap ülkelerinin, SSCB‟den nükleer teknoloji de
elde etmeleri muhtemeldi. Bu noktada nükleer tehdit atındaki bir ülke olan
Ġsrail‟in de nükleer faaliyetlere giriĢmiĢ olması, olası bir durumdu. ABD‟nin,
bütün Dünya için büyük bir tehdit olarak görülen nükleer bir savaĢtan, bölgeyi
ve bütün Dünyayı uzaklaĢtırmak için bu dönemki Orta Doğu politikasını;
bölgede kalıcı barıĢı sağlama üzerine oluĢturduğunu if
ade etmek
mümkündür.
Nixon, Ġsrail‟i ziyaret eden ilk ABD baĢkanı olarak tarihe geçmiĢtir.
Nixon, 16-
17 Haziran 1974 tarihlerinde Ġsrail‟e yaptığı ziyarette, ABD‟nin
Ġsrail‟i desteklemeye devam edeceğini; ayrıca Ġsrail‟le yürütülen iliĢkiler
neticesinde,
bu iĢbirliğinin nükleer faaliyetlerde de süreceğini; ABD‟nin bu
konuda da Ġsrail‟e yardım edeceğini ve nükleer yakıt sağlayacağını ifade
etmiĢtir (Jewish Virtual Library Ġnternet Sitesi [web], 2010c). Buna göre
ABD‟nin, Orta Doğu dengelerini de hesaba katarak hareket ettiği ve Ġsrail‟e
nükleer destek verilirken, bunun kontrolünün ABD‟nin elinde olmasını istediği
ifade edilebilecektir.
Nixon‟dan sonra göreve gelen Gerald R. Ford Döneminde de (1974
-
1977) ABD‟nin temel Ġsrail politikası, Filistin‟le barıĢın sağlanarak bölgede
istikrar oluĢturulması üzerine inĢa edilmiĢtir. Ford döneminde de DıĢiĢleri
Bakanlığı görevini yürüten Kissinger, bölgede aktif bir siyaset izlemiĢ ve
mekik diplomasisi uygulayarak Araplar ve Ġsrailliler arasında temas
17
sağlamıĢtır. Bölgede nükleer bir savaĢın önlenmesi; temel öncelikler
arasında yer almıĢtır. Bu noktada bölgede barıĢ oluĢturma konusunda BM
Güvenlik Konseyinin 242 ve 338 sayılı kararlarının referans alınması
savunulmuĢtur (Teksas Üniversitesi Resmi Ġnternet Sitesi [web], 2
010).
Ford ve Kissinger, görüĢmelerden sonuç alınamaması üzerine Ġsrail‟e
ciddi bir baskı uygulamıĢlar ve Ġsrail‟i barıĢ görüĢmelerini çözümsüzlüğe
doğru yöneltmekle suçlamıĢlardır. Bunun üzerine Ford, ABD
-
Ġsrail iliĢkilerinin
yeniden gözden geçirilmesi üzerine bir konuĢma yapacağını ilan etmiĢtir. Bu
durum, ABD kongresinde Ġsrail yanlısı 76 senatör tarafından Ford‟a hitaben
yazılan ve ABD‟nin Ġsrail ile iliĢkileri bozmamasını isteyen mektupla
engellenmek istemiĢtir. Nitekim Ford bu olay üzerine, konuĢmasını
yapmaktan vazgeçmiĢ ve gerginlik sona ermiĢtir (Blankfort [web], 2010). Bu
durum ilerde daha detaylı olarak anlatılacak Ġsrail Lobisinin ABD politikaları
üzerindeki etkisini göstermesi bakımından çok önemlidir.
ABD BaĢkanı Ford, bölge ülkelerinin liderleri ile görüĢerek sorunların
çözülmesi için çaba harcamıĢtır. Eylül 1975‟de Ġsrail ile Mısır arasında bir
geçici antlaĢma yapılmıĢtır. Bu anlaĢma, ateĢkesi güçlendirmiĢ; iki ülke
arasında oluĢturulan tampon bölgeyi geniĢletmiĢtir. Bu antlaĢma, Ġsrail ve
bir
Arap ülkesi arasında yapılan ilk antlaĢma olma özelliğini taĢımaktadır
(Teksas Üniversitesi Ġnternet Sitesi [web], 2010).
Mısır ve Ġsrail arasındaki bu antlaĢmada, Ġsrail tarafını ikna etmek
kolay olmamıĢtır. AnlaĢma bütünüyle ABD desteği ile imzalanmıĢtır. ABD bu
anlaĢma karĢılığında Ġsrail‟e ekonomi, güvenlik ve enerji alanlarında destek
vermeyi ve Ġsrail‟in güvenliğini sağlamayı taahhüt etmiĢtir. Bu hükümler, Ġsrail
ve Mısır antlaĢması dıĢında ABD ile Ġsrail arasında resmi olarak basılmayan
taahhütler biçiminde gerçekleĢmiĢ ancak daha sonra New York Times ve
Washington Post gazeteleri tarafından deĢifre edilmiĢtir (Jewish Virtual
Dostları ilə paylaş: |