36
Eylül öncesinde, özellikle seçim propagandalarında milliyetçi söylemleri
kullanan Bush, 11 Eylül saldırıları gerçekleĢtikten sonra, yalnızca ABD için
değil tüm Dünyaya yönelik söylemler geliĢtirmiĢtir. Buna göre, ABD‟yi bir
Dünya imparatorluğu gibi görenler, Bush‟un stratejisi ve terörle savaĢ
söylemi için “Ġmparatorluk Ġdeolojisi” deyimini kullanmaya baĢlamıĢtır (Ryn,
2007: 64). Ġmparatorluk ideolojisi ile kast edilen, Bush‟un, ABD‟yi bütün
Dünya üzerinde hegemonyasını sürdürmeyi hedeflediği, bunu da askeri güç
temeli üzerine inĢa ettiği politikalarıdır. Buna göre 11 Eylül Saldırıları, Bush‟a
ABD çıkarları doğrultusunda tüm Dünya üzerinde askeri güç kullanma ve
bunu bir anlamda meĢru kılma imkânı tanımıĢtır.
Ryn, Bush dönemi ABD politikalarını destekleyen seçkinlerin
düĢüncelerini, 1789 Fransız Ġhtilali dönemindeki seçkinlerin düĢüncelerine
benzetmekte, her iki grubun da, evrensel “özgürlük” söylemi içinde
buluĢtuklarını belirtmektedir. Ġki grup da kendisini “erdemli” görmekte, ġeytani
ve kötü olan tarafın karĢısında savaĢan iyi taraf olarak nitelendi
rmektedir.
Bush‟un destekçisi olan seçkinler, ABD‟nin sahip olduğu askeri gücün,
“tarihte özgürlük için kurulmuĢ en büyük güç” olduğu inancıyla hareket
etmekte, bu noktada Rousseau‟nun “siyasal doğrunun tarafında olmayanların
özgür olmaları için zorlanabilecekleri” söylemiyle kesiĢmektedir. “Yeni
Seçkinler” olarak da nitelendirilen bu kesim, bir Ģemsiye terim olarak
kullandıkları “demokrasiyi”, bütün Dünyada uygulanan tek
siyasal rejim olarak
görmek istemeleri ve henüz demokrasi ile yönetilmeyen rejimlere d
e,
demokrasi getirmenin ABD dıĢ politikasının ana hedefi olması gerektiğini
düĢünmektedir. Bu söylem “demokratizm” olarak da ifade edilmektedir (Ryn,
2007: 65).
Wilson‟a göre (2006: 10);
“Teröre karĢı savaĢ devam etmektedir. Bu savaĢ bir hayat boyu devam
edecektir. ABD terörist saldırılara gelecekte de maruz kalacaktır. ABD‟nin
38
Belirtilen düzenlemeler sayesinde ABD‟de kurumlar arası bilgi
paylaĢımında önemli geliĢmeler meydana gelmiĢtir. Bu doğrultuda, bilgi
paylaĢımını kolaylaĢtıran PATRIOT Kanununa istinaden suçla mücadele
eden birimler (FBI
vb.) ile istihbarat birimleri arasındaki bilgi paylaĢımı
serbest hale gelmiĢtir. 11 Eylülden bu yana 20 bin istihbarat raporu, kurumlar
arasında paylaĢılmıĢtır (Mueller, 2006: 434).
11 Eylül Komisyonunun tavsiyeleri doğrultusunda ABD‟de, 15
istihbarat örgütünün Ulusal Ġstihbarat Direktörlüğü adı altında toplanmalarını
sağlayacak detayları aĢağıda belirtilen yeni bir kanun çıkarılmıĢtır (Bal, 2006:
188):
Ulusal Ġstihbarat Direktörlüğü, ülkede faaliyet gösteren tüm istihbarat
kuruluĢlarının bütçesini yönetmekle görevli olacak,
Ulusal Terörle Mücadele Merkezi kurulmasının yanında, Gizlilik ve Sivil
Özgürlükler Takip Örgütü ismiyle kurulacak, baĢka bir kurum vasıtasıyla
da devlet kuruluĢlarının insan haklarına saygılı bir çerçevede hareket
edip etmedikleri kontrol
edilecek,
Ġç Güvenlik TeĢkilatına verilen yetkiyle, sınır güvenliğinden sorumlu
personelin sayısı arttırılarak ülkeye illegal giriĢler engellenecek,
Son olarak bu kanunla tüm istihbari bilgiler bir yerde toplanacak ve
değerlendirilecek; böylece 11 Eylül saldırısı öncesinde yaĢanan iletiĢim
eksikliğinden kaynaklanan istihbarat zafiyeti giderilecektir.
11 Eylülden önce, hiçbir Amerikan kurumunun, ABD‟yi içerden gelecek
saldırıları önlemeye yönelik olarak öncelikli görevi bulunmamaktaydı. Bu
durum 2002
yılında Ġç Güvenlik TeĢkilatının (
Department of Homeland
Security
) kurulmasıyla değiĢmiĢtir. Bu kurum, 11 Eylül saldırıları ile gündeme
gelen problemlerin (sınır güvenliği, ulaĢımın güvenli hale getirilmesi, acil
müdahalenin düzenlenmesi, özel sektörle birlikte çalıĢarak zafiyetlerin tespiti,