33
Saldırılara hedef olan Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon; ABD ile
bütünleĢmiĢ, kapitalizmin, küreselleĢme ve ABD‟nin tek süper güç olarak tüm
Dünya‟da yürüttüğü askeri operasyonların sembolik merkezleri idi. Bu
sembolik hedeflere gerçekleĢtirilen saldırılar, adeta bir meydan okumaydı ve
Küresel Terörizm olarak ifade edilen yeni model
terörizmin de adeta ilanıydı.
Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda, var olan herhangi iki
devlet arasında bir savaĢ ilanı olmaksızın, askeri silah ya da araçlar
kullanılmadan, daha da vahimi sivillere yönelik büyük Ģiddet eylemleri
gerçekleĢtirilebileceğini ve artık Dünyada hiçbir yerin, terör tehlikesine uzak
olmadığının ilanı gerçekleĢmiĢti.
Sonuçta bilinen tarihin en büyük terör saldırısı ile karĢı karĢıya kalan
ABD, 11 Eylül sonrasında güvenlik algısında önemli değiĢimler gerçekleĢtirdi
.
Bu değiĢimlerin uluslararası anlamda önemli yansımaları oldu ve pek çok
devlette benzeri geliĢmeler yaĢanmaya baĢladı.
11 Eylül 2001‟deki saldırıların ardından 26 Eylül‟de Kongre‟deki
mesajında Bush, “Ya bizimlesiniz ya da bizim karĢımızda teröristlerle”
derken, Soğuk SavaĢ sonrasında Dünyayı tekrar ikili bir ayrıma tabi tutuyor
ve kendi gibi düĢünmeyen ve yapılanlara destek vermeyen ülkeleri
teröristlerle iĢbirliği içinde gösteriyordu. Bu kapsamda, ABD tarafından Ģer
ekseni olarak nitelenen ve teröre destek verdiği belirtilen ülkeler listesinde,
Afganistan, Ġran, Irak, Suriye ve Kuzey Kore bulunmaktaydı (Arı, 2004: 495).
Bush yönetimi, dıĢ politikasını belirgin Ģekilde tek taraflı ve militarist bir
söylem üzerine kurdu. Bu politikada, ABD askeri gücü, ABD çıkarlarını
korumak ve jeopolitik hegemonyasını sürdürmek için birincil önemde
kullanılıyordu (Kellner [web], 1).
Bush, BaĢkanlık döneminin baĢlangıcından itibaren, ABD‟nin çıkarları
gereği Dünya hegemonyasını sürdürmesi gerektiğini vurguladı. Bush‟a göre
34
ABD, evrensel değerleri sembolize ediyor ve “özgürlük” kelimesi ile bütün bu
değerleri özetliyordu. ABD, özgürlüğe karĢı bütün tehditleri ortadan
kaldırmalıydı (Ryn, 2007: 63). Nitekim 11 Eylül saldırıları, ABD‟de ve bütün
Dünyada, ABD‟ye ve onun temsil ettiği özgürlüğe karĢı bir hareket olarak
lanse edildi. ABD bundan sonraki süreçte ilan ettiği “Teröre KarĢı SavaĢ”
söylemini de özgürlük temeline oturttu. ABD, özgürlüklerin savunucusu
söylemiyle, terörle savaĢın liderliğini üstlendi.
11 Eylül Saldırıları sonrasında 17 Eylül 2002 tarihinde BaĢkan Bush,
ABD‟nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisini açıkladı. Buna göre, yeni güvenlik
stratejisi Ģu düĢüncelerle oluĢturulmuĢtu (Eslen [web], 2002):
ABD‟nin sahip olduğu gücün eĢi benzeri yoktur ve ekonomik ve po
litik
nüfuza sahiptir. Küresel güç dengelerini sağlamak da bu gücün
sorumluluğundadır.
Küresel terörle kitle imha silahlarının yayılması, ABD‟nin müttefiklerinin
ve dostlarının güvenliğini tehdit etmektedir.
ABD‟nin yeni güvenlik stratejisi, insan haysiyetinin gereği olan emelleri
savunmayı, küresel terörle mücadeleyi, bölgesel çatıĢmaları
yatıĢtırmayı, kitle imha silahlarına karĢı güvenliğin sağlanmasını,
küresel ekonomide yeni bir büyüme baĢlatılmasını, kalkınma
sahasının geniĢletilmesini, küresel gücün diğer ana merkezleri ile
iĢbirliğinin geliĢtirilmesini ve güvenlik kurumlarının yeniden
yapılandırılmasını amaçlamaktadır.
ABD terörle savaĢta, uluslararası desteği sağlamak için mücadele
edecektir. Ancak gerektiğinde tek baĢına hareket etmek için tereddü
t
etmeyecektir.
Serseri devletlerin (rogue states) ve teröristlerin kitle imha silahlarıyla
potansiyel saldırılarına karĢı, proaktif yayılmayı önleme ve teröristlerin,
serseri devletlerin lojistik imkânlarından ve teknolojilerinden
35
faydalanmaları önlenmeye çalıĢılacaktır. Kitle imha silahlarını
kullanmaları durumunda ise, özel tedbirler yönetimi uygulanacaktır.
MeĢru müdafaanın gereği olarak, “önleyici vuruĢ” (preemptive strike)
ile potansiyel tehditler yok edilerek ülkenin ve ABD vatandaĢlarının
zarar görmesi önlenecektir. Yine kitle imha silahlarıyla mücadelede de
potansiyel tehditlerin önlenmesinde aynı yöntem kullanılacaktır.
NATO, yeni koĢullara uygun olarak geniĢletilecek, yeniden
yapılandırılacak ve yeni yeteneklerle donatılacaktır. Ayrıca potansiy
el
büyük güçler olarak kabul edilen Rusya, Hindistan ve Çin‟le iliĢkiler
geliĢtirilecektir.
Davet olmasa dahi, bölgesel krizlere karĢı kararlı mücadele edilecektir.
Enerji güvenliğini sağlamak için, Batı Yarımkürede, Afrika‟da, Orta
Asya ve Hazar Bölgesinde enerji kaynaklarının ve çeĢitlerinin
artırılması planlanmaktadır.
Buna göre ABD‟nin yeni güvenlik stratejisi incelendiğinde her Ģeyden
önce, ABD yönetiminin en iyi rejim olduğuna vurgu yapıldığı, ABD‟nin sahip
olduğu güç sebebiyle Dünya hegemonyası söyleminin devam ettirildiği ortaya
çıkmaktadır. Buna göre bu görüĢler, ilerde detaylı olarak incelenecek olan
yeni muhafazakâr ve evangelist görüĢlerle paralellik arz etmektedir. Mevcut
güvenlik yapılanmasının yeterli olmadığına dair tespiti ile bir yeniden
yapılanmayı amaçladığı görülmektedir.
Ġkinci olarak, ABD‟nin gücünün eriĢilemez ve rekabet edilemez olduğu
vurgulanmıĢ bu noktada ABD karĢıtlarına bir nevi gözdağı verilmek
istenmiĢtir.
Üçüncü olarak, kendi güvenliği ve çıkarları söz konusu olduğunda
A
BD‟nin tek baĢına hareket etmekten çekinmeyeceği açıklanmıĢtır. Buna
göre, ABD tek süper güç olarak Dünya üzerinde, kendi çıkarları
doğrultusunda istediği gibi hareket edebileceğini ilan etmektedir. Nitekim 11
Dostları ilə paylaş: |