T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   82

—Büyük mevkilerdekileri taklit etmeye çalışan, aşağı tabakadakiler terbiye edilmelidir. 
—Askerin, özellikle de topçu ve denizcilerin iyi talim yapmış olarak yaz-kış harbe hazır 
olarak bulunmaları sağlanmalıdır (Özkul, 2005:207-208). 
 
3.5.3. III. Selim’e Osmanlı Devlet Adamlarının Sunduğu Layihalar: 
Padişah III. Selim, Ebubekir Ratib Efendinin Avusturya elçiliği görevini tamamlayarak 
dönüşünden kısa bir süre sonra, dönemin sadrazamı Koca Yusuf Paşa başta olmak üzere 
devletin ileri gelenlerinden iki yüze yakın kişinin yapılması gereken reformlar 
hakkındaki fikirlerini sormuş ve bunlardan ötürü kimsenin cezalandırılmayacağını 
bildirmiştir. Yusuf Akçura, devlet adamlarından istenen bu layihaların, Fransız 
İhtilalinin “Chahier”lerinden örnek alınarak istenildiğini ileri sürerken, diğer bir 
kaynakta padişahın hazırladığı yenilik programının devletin tümüne mal edilmesini 
sağlamak amacıyla layihaların istenildiğini bildirmektedir (Çataltepe, 1989:63; Yücel ve 
Sevim, 1995:161; Berkes,2004:92). 
Elimizdeki bilgilere göre layiha sunması istenilen devlet adamı ve ulemaların 
çoğunluğu bu isteği yerine getirmemiştir. Bir kısmının sunduğu projelerinde padişahı 
güldürecek kadar saçma olduğu görülmektedir. Cevdet Paşa, bunların bir kısmının 
gülünç olduğunu bildirmekle beraber, bu durumun alay konusu edilerek, özellikle 
padişahın yakını birkaç cahil kişi tarafından “herkesin istidad derecesi layihasından 
malum ve kişinin idrak mertebesi zade-i tab’ından meczum olurmuş...” söylentisinin 
yayılarak, Nizam-ı Cedit aleyhinde bir havanın yaratıldığını anlatmaktadır. Ancak 
padişaha sunulan 2’si Osmanlı hizmetindeki Avrupalı, 20’si Türk uyruklu devlet 
adamlarının olmak üzere toplam 22 adet layiha, Padişah III. Selim’in yapmayı 
düşündüğü yenilikler konusunda, devlet adamlarının ve ulemanın fikirlerini alarak bir 
hareket tarzı belirlemesine yardımcı olmuştur (Çataltepe, 1989:61-62;Özkul, 2005:209). 
Padişah III. Selim’e layiha sunan devlet adamlarının başında, Sadrazam Koca Yusuf 
Paşa, Veli Efendizade Emin Efendi, Defterdar Şerif Efendi, Tatarcık Abdullah Efendi 
ve Çavuşbaşı Efendi gelmektedir. Padişaha Layiha sunan Avrupalılar ise Osmanlı 
ordusunda çalışan Fransız kökenli Brentano ve İsveç elçiliğinde görev yapan D’ohsoon 
idiler. Padişaha arz edilen projelerde ortak bir görüş birliği mevcut değildi, fakat bütün 
 
98


projelerin tek ortak noktası askerlik alanında yenilik yapılması gerektiğiydi. Projelerden 
önemli olanların çoğunun ordu mensuplarından değil, sivil üyelerden gelmiş olması 
oldukça önemlidir. Bunların 13 tanesi bürokrasiden, 5 tanesi ulemadan gelmiştir. Bu 
projelerden en dikkat çekici olanı yine ulemadan Tatarcık Abdullah Molla tarafından 
sunulmuş olanıdır. Tatarcık Abdullah Molla tarafından yazılan layihanın ayrıntılarına 
geçmeden önce genel olarak 22 layihadaki fikirlerin özetinin verilmesi oldukça yararlı 
olacaktır (Yücel ve Sevim, 1995:161; Berkes,2004:92-96). 
Padişah III. Selim’e sunulan Layihalar ikisi tam metin, diğerleri özetlenmiş olarak 
Enver Ziya Karal tarafından yayımlanmıştır. Bütün layihalar incelendiğinde görüşlerin 
başlıca üç eğilim çerçevesinde toplandığı görülmektedir. 
Birinci grupta bulunanlara Muhafazakârlar ya da Gelenekçiler adı verilmektedir. Onlara 
göre Osmanlı Ordusunun düzeltilebilmesi için Timarlı Örgütü ve Kapıkulu Ocaklarının 
Kanuni Sultan Süleyman’ın kanunnamelerine göre düzenlenmesi gerekmektedir. 
İkinci grupta bulunanlara ise Uzlaştırmacılar adı verilmektedir. Bu görüşü paylaşanlara 
göre Yeniçeriler ve diğer ocaklı askerlere Avrupa eğitim yöntemi ve silahları kabul 
ettirilmelidir. Yeniçerilere “Sultan Süleyman Kanunudur....”  diyerek Avrupa 
askerlerinin talimlerini ve silahlarının aynısını yapıp, kabul ettirdikten sonra, onların 
harp bilimine ait kitaplarını da Türkçeye çevirmek gerekir. Yine onların görüşüne göre 
“Ocaklı” adı altında yeni yöntemlere göre eğitilmiş askerler yetiştirildikten sonra 
İstanbul’a getirilebilir. Bu gruptakiler, görüldüğü gibi ne tam anlamıyla yeniliği 
savunuyor ne de birinci grup gibi yenilik olarak eskiye dönüşü görüyordu. Değişimi, 
planlı bir şekilde zamana yayarak kabul ettirmenin genel fikirleri olduğu söylenebilir. 
Üçüncü grup olarak görülenlere ise Devrimciler adı verilmiştir. Bu grupta toplanan 
devlet adamları, Yeniçeri Ocağını kaldırmayı ve ıslah etmeyi mümkün görmüyorlardı. 
Bu nedenle Yeniçeri Ocağının dışında, Avrupa teknik ve yöntemlerine göre yeni bir 
askeri birlik kurmayı öneriyorlardı. Onlara göre eğer Avrupa usulüne göre yetiştirilen 
askerler Yeniçerilere katılacak olursa, onlara uyabilir ve akıbetleri sürat topçularınınki 
gibi olabilir, bu nedenle Yeniçerileri kuşkulandırmadan dikkatli bir şekilde hareket 
edilmelidir (Karal, 1946; Çataltepe, 1989:64-65; Yücel ve Sevim, 1995:162).  
 
 
99


Aslında bizim, Enver Ziya Karal, Y.Yücel-A.Sevim ve S.Çataltepe kaynaklarına 
dayanarak üç eğilim olarak sınıflandırdığımız layihaları, Mithat Sertoğlu Mufassal 
Osmanlı Tarihi adlı eserinde iki grupta incelemektedir. Ona göre, birinci grupta 
Kapıkulu Ocaklarının, önce Kanuni devrindeki kanunların tatbikiyle ıslahı sağlandıktan 
sonra Avrupa usulü ile yetiştirilmesi ve yeni silahlarla donatılması görüşünü savunanlar; 
ikinci grupta ise bu ocaklardan hayır kalmadığını,  ıslah edilemeyecekleri ve zamanın 
ihtiyaçlarına cevap veremeyeceklerini belirterek en doğru hareketin, bu ocakları 
kapatarak Avrupa usulünde yeni bir askeri teşkilat kurulması gerektiğini düşünenler 
bulunmaktadır (Sertoğlu,1958). 
Padişah III. Selim’e sunulan proje tekliflerindeki ortak nokta, ordunun ıslah edilmesinin 
gerekli olduğudur, ancak hemen hemen bütün projeler bunun için farklı yöntemler 
önermektedir. Mesala, Çavuşbaşı Mehmet Raşit’e göre Anadolu’dan Müslüman ve 
Hristiyanlardan isteyenler devşirilerek padişaha sadık yeni bir kapıkulu ocağı 
kurulmalıydı. Bunlara yeni silahlar verilecek, yedirilip giydirilecek, sadakatleri ve 
sürekli askerlikleri sağlanacaktı. Bu askerlere iki kat maaş verilip, yaşlananlara 
emeklilik hakkı tanınacaktı. Bu yeni ordu 20–30 bin kişiye ulaşınca da yeniçeri ocağı 
kaldırılacaktı (Berkes, 2004:93). 
Yeni bir asker kıtası oluşturulmasını savunan Abdullah Berri Efendi’ye göre ise 
İstanbul’dan uzak bir yerde, yetim ve yoksul çocukların devşirilmesiyle yılda 3–4 bin 
asker yetiştirilebilirdi. Prusya’dan yüz kadar uzman getirtilerek, bunların eğitimi için 
görevlendirilebilirdi. Yine aynı şekilde Mabeyinci Mustafa Efendi de Avrupa usulünde 
en az yüzbin talimli asker oluşturulmasını teklif etmiştir. Bu askerlere Hristiyan 
askerlerinin kullandığı harp aletlerinin kullanımı  öğretilmeli ve bütün ihtiyaçları 
devletçe karşılanmalıdır. Ayrıca, Anadolu ve Rumeli’deki her bir vali, bölgesinde gücü 
nisbetinde, asker yetiştirip daha sonra da İstanbul’a göndermelidir (Özkul, 2005:211-
212). 
Defterdar Şerif Efendi ise, Kapıkulu ocaklarını disiplin etmenin mümkünü yoksa başka 
bir sınıf asker oluşturulması gerektiğini söylemiştir. Ona göre, sadrazam ve diğer 
idareciler sık sık değiştirilmemelidir; eğer çok önemli bir suç işlerse hemen cezası 
verilip, ailesine ve çevresine dokunulmamalıdır. Böylece onun yerine getirilen kişi 
kurulu bir düzen bulacağından işlere kaldığı yerden devam edecektir. Şerif Efendi bu 
 
100


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə