230
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
selamlamaya geldiler. Lakin meclis keyiften boĢalmıĢtı ve Selçuklu düzenli
olmayan bir güruh gibiydi. Tuğrul ile görüĢmek isteyenler çekinmeden gidip
onunla görüĢürdü. Tuğrul çardak önündeki sultan tahtına çıkmıĢtı. el-Kadı
Sâ„îd‟i elinden tutarak yastık konulmuĢ minderin üzerine oturttu.
Kadı Ģöyle dedi: “Allah mevlamızın ömrünü uzatsın. Üzerine oturduğun bu
taht sultan Mesud‟undur. Gaibte iĢler böyledir. Hiç kimse iĢlerin nereye gideceğini
bilemez. Buna göre dikkat et ve Allah‟tan kork insanlar arasında adil ol. Mazlumları ve
miskinleri dinle. Bu orduyu insanlara zulmetmesi için baĢıboĢ bırakma. Çünkü zulüm,
felakettir. Bu ziyaretle senin hakkını ödedim. Bundan sonra gelmeyeceğim. Çünkü ben
kıraatle meĢgulüm. Ġlimden daha doğru bir Ģey yoktur. Uzun müddet tefekkür edersen
sana verdiğim bu nasihatin yeterli olduğunu göreceksin”
Bunun üzerine Tuğrul Ģöyle dedi: “Bu seferden sonra gelmesi için kadıyı
zahmete sokmak istemem. Gerektiğinde bana mektup gönderebilirsin. Senin dediğin
Ģekilde davranmayı kabul ettim. Bizler yeni ve yabancı bir topluluğuz. Biz Arap Ģeriatını
kavramıĢ değiliz. Bu nedenle kadı bize nasihatlerinde cimri davranmasın.”
Bunun üzerine Kadı: “(Tamam) yapacağım” dedi. Sonra da
beraberindeki âyanla birlikte ayrıldı. Ertesi günü Tuğrul SalârBozkân‟ı atadı.
Ona hilat giydirdi. Hilat cübbe ve abadan oluĢmaktaydı. Her iki kıyafeti
kendisi bizzat hazırlamıĢtı. Ve bir de Türk altına eğer (verdi). Sonra
(SalârBozkân) evine dönüp vilayet iĢleriyle ilgilenmeye baĢladı. Ġnsanlar onu
siyah aba ile görünce çekinirlerdi. O Tuğrul‟un talimatlarına göre hareket
ederdi.
Sonra el-Cumahî mektubunda Ģöyle diyor:
“Ben Ģu anda alevi nakibi Zeyd‟in hizmetindeyim. O vefalı bir dost ve
ender bir kiĢidir. Sonra elçiler göndermeye devam edeceğim. Daha sonra bu
alevinin sayesinde bu konuda daha münasip olacağım.”
16
el-Beyhakî devamında Ģunları kaydeder;
Sultan, Ebu‟l-Muzaffer el-Cumahî‟nin bu mektubunu önemsedi.
Bundan dolayı büyük bir üzüntü duydu ve tek kelime konuĢmadı. Ertesi gün
üstadıma gizlice: “Türkmen iĢinin nereye varacağını düĢünüyorsun?” dedi. O
“Allah mevlâmızın ömrünü uzatsın. Bu, dünya halidir baki değildir. Daima
hak haktır, batıl batıldır. Ġsteklerin tamamen gerçekleĢmesi ve emeller yüce
yönlendiricinin hareketine göre akdedilmiĢtir. Bunun üzerine sultan: “el-
16
el-Beyhakî, Târîhu‟l-Beyhakî, s. 200-204.
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 231
Cumahî‟nin mektubuna övgü, güzellik ve teĢekkürle cevap vermek gerekir.
Muzaffer el-Cumahî‟nin durumuna itina göstermek için alevi nakibine
mektup yazmak gerekir. Ki böylece el-Muvaffak hariç, ona, Kadı Sa„îd‟e ve
diğer âyana düĢmanlardan kimsenin eli iliĢmesin. Onlara: “Bizler atlı ve
piyadeden oluĢan 50.000 mevcutlu ve 300 fil ile sefere çıkacağımızı ve Ģartlar
ne olursa olsun Horasan‟ı kurtarıncaya kadar Gazne‟ye dönmeyeceğimiz”
çağrısında bulunmak gerekir. Böylece bu çağrı ile sakinleĢsinler ve kalpleri
tamamıyla Selçuklulara meyletmesinler” dedi. Bunun üzerine üstadım:
“Yazacağım” dedi. Daha sonra gelip tek baĢına oturdu ve bu mektupları
yazdı. Ben de küçük mektupları yazdım. Sultan mektupları mühürleyip ona
büyük bir kıymet atfettikten sonra posta görevlisi alıp gitti.
Ben bu haberleri bu tafsilatta zikrediyorum. Çünkü ben bu günlerde
mutemed idim. Üstadım Ebu Nasr (Allah rahmet eylesin) dıĢındaki
kâtiplerden hiçbiri bu ahvale vakıf değildi. O müsveddesini hazırlar ben de
onu temize çekerdim. KomĢu krallar, (Abbasî) halife(si) (Allah onun ömrünü
uzatsın), Türkistan hanları ve divan iĢleri alanına giren tüm önemli Ģeyler,
Ebu Nasr‟ın hayatı boyunca bu yöntemle devam etti. Ben bu bilgileri
mübalağa ve abartılı olarak aktarıyor değilim. Ben sadece okuyucu, benim bu
bilgileri kendime göre anlattığımı tasavvur etmesin diye söylüyorum.
KuĢkusuz bunlar tarihin bana yükledikleridir. Dediklerimin adaletli Ģahidi ise
elimdeki takvimlerdir ki tümü bu haberleri dile getirmektedir. Dediklerimin
sıhhatine itimat etmeyen her kese, sözlerimin doğruluğuna adil Ģahit olsun
diye, adil bir hâkimin önünde, ona yıllıkları arzetmeye (hazırım) ve böylece
Ģüphe giderilmiĢ olur, vesselam
17
.
el-Beyhakî, kayıtlarına H. 430 yılı olaylarına geçmeden önce -daha
önce belirtildiği gibi- sultan Mesut‟un Mihrican bayramından sonra büyük bir
ordu ile sefere çıkmanın hazırlıkları ile ilgili malumatla devam etmektedir.
KAYNAKLAR
Ebu‟l-Fazl el-Beyhakî, Târîhu‟l-Beyhakî(Arp. Çev., Yahya el-HaĢĢâb, Sadık
NeĢ‟et), Beyrut, 1982.
Yazıcı, Tahsin, “Beyhakî”, DĠA, C. 6, s. 63-64.
Barthold, W., “Beyhakî”, ĠA, C. 2, s. 582-583.
Barthold, W., Ġslam Medeniyeti Tarihi, (haz, M. F. Köprülü), Ankara, 1940.
17
el-Beyhakî, Târîhu‟l-Beyhakî, s. 205-206.