Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə62/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   243

122

 

Resim 2.  Manuel Ocampo, “Libidinal Ekonomide Telafi Edici Motif” 



Çini tutkalı ile renkli Litografi, 50x76 cm, 2001

Postmodern eğitmenin içinde barındırdığı karakter 

özellikleri onun akademik eğitim anlayışını da şekil-

lendirmektedir. Otorite konumunda olan usta öğretici 

figürü, güncel sanat eğitiminde sorumluluğu tek başına 

ve tek bir açıdan yüklenmekten kurtulmuştur. Hocanın 

her şeyi bilen pozisyonu, öğrencilere rehberlik etmeye, 

beraber birlikte oluşturmaya, eleştirel düşünmeye, 

ilişkisel düşünmeye ve akıl yürütmeyle kazandırıla-

cak becerilerin paylaşılmasına dönüşmüştür. İçinde 

bulunulan bu rol, rehber öğreticinin esnekliği, donanımı 

ve deneyimiyle doğrudan bağlantılı olması açısından 

bir takım endişeleri de doğurmaktadır. Geleneksel 

eğitimin inceliklerini bilen ve içselleştiren öğretmen bu 

yöntemde nasıl bir sanat pedagojisi hedeflediği ile ilgili 

çelişkiler yaşamaktan veya kendi merkezinde sahip 

olduğu bilgi alanından uzaklaşmaktan çekinir.  Öğrenci-

lerin potansiyellerini geliştirmeyi sağlayan sistem kendi 

potansiyelini fark etmesine ve   öğreticinin kaosa sürük-

lenmesine neden olabilir. Bunun nedeninin kurumsal 

sanat eğitimi stratejilerinin tek tip bakış açısı kazandır-

ması olarak izah etmek mümkündür.  

Güncel resim pratikleri, sanatı yüksek kültürün teke-

linden alarak yerelleştirmeye çalışır. Böylelikle sanatın 

kitleselleşeceğini, kitleselleşirken gündelik yaşam 

içi tüketimine olanak tanınması sağlanır.  Sanattan 

beklenen bu dönüşüm geniş kitleleri etkileyen rek-

lamcılıkla iç içe geçmesine, sanatın kişisel benliklerin 

tanıtımını, reklamını ve hatta sanatın haber/havadis 

değeri taşıyan eğlence üretimine evirilmesine ön ayak 

olur. Batı kaynaklı, küresel bütün eğlence biçimleri eş 

zamanlı olarak dünyanın her yerinde yerel kültürlere 

ve dillere uygun bir dönüşüme uğratılarak kullanıma 

sokulmaktadır. Postmodern kültür dünyanın her yerinde 

aynı araçları (İroni, oyun, pastiş ve parodi) kullanarak 

kitleleri şekillendirmektedir. Üretimin yersizleşmesi 

ve anonimleşmesi herkesin her şeyi kendi malı gibi 

görmesi serbest piyasanın kişiler üzerindeki etkisinden 

beslenmektedir. Bu yüzden postmodern düzenekte de 

bir avangarttan söz etmek mümkün değildir. Bugün 

de şu ya da bu sanatçı, yüksek modernliğin Sturm und 

Drang10  dönemlerini hatırlatan bir tutum takınabilir; 

fakat mevcut koşullar altında bu, bir tavırdan çok bir poz 

olacaktır. Bu, geçmişe ait anlamlardan sıyrılmış, hiçbir 

kehanette bulunmayan ve hiçbir yükümlülük taşımayan 

bir poz; ayaklanmadan ve hele hele ruhsal direnişten 

ziyade bir gösteriş işaretidir. Gelenekçiler aklı ön planda 

tutmalarına karşın aklın yönlendirmesinden çok duygu-

nun gücüne güveniyorlardı, bir başka deyişle sezgiyle 

keşfetmek istiyorlardı. Güncel üretimde ise bu ancak bir 

jest olabilecek düzeydedir. Her ne kadar güncel eğilime 

yakın olanlar Kartezyen11 düşünüşe karşı çıksalar 

da- modern anlayış bilginin hiyerarşik tarifler içinde 

algılandığı mimari bir terminoloji kullanır, (temel birim-

ler, temel yapı gibi) doğrusal bina inşa etme fikri vardır. 

Postmodern anlayış doğrusal olmayan her şeyi içine 

alacak bir ağın olması gerektiği ve bu ağın her şeyin 

iç içe geçtiği bir ilişkiler yumağı olarak kullanılmasını 

önerir. (Güngörmez, 2006, s. 56).  Postmodern durum 

aklın egemen olduğu dilin ve bağlamın kontrol altında 

tutulduğu bir çizgide ilerlemektedir. 

 2002 de Turner Modern Sanat ödülü alan Keith Tyson’ın 

akıl ve akılcılığın sanatla ilişkisi hakkındaki görüşleri, 

postmodern eğitmen, ressam ve sanatçı bakışına ışık 

tutacak niteliktedir. Tyson şöyle demektedir:

Ben bir bilim aşığıyım. Bilim benim için bir iletişim aracı; 

başka bir deyişle sıklıkla kullandığım bir dil. Bilim, mate-

matiksel sistemlere dayalı yapıtlarımda bana esin kaynağı 

oluşturuyor.  Sanatın metodolojisi çelişkili ve tutarsızdır. 

Oysa katı matematiksel dil, varsayımlar, çıkarımlar, kuram-

lar üzerine inşa edilir ve tutarlı olmak zorundadır. Fakat 

sanat ile inanç kaynaklı yapıtlar üretip, açıklamasını daha 

sonraya erteleyebilirsiniz. Eğer aklı tek başına kullanıyor-

sanız, fenomene ve paradigmanıza bakıyorsunuz demektir. 

Nihai olarak, meydana gelen paradokslardan anlam çıkart-

mak için paradigmanızı değiştirebilirsiniz. Dolayısıyla akıl 

çok yavaş bir süreç olarak kalır. Daha sezgisel bir yaklaşımı 

benimsemek bu süreci hızlandırır, ancak sonucu akıl yolu 

ile ispat etmek veya yalanlamak çok uzun bir süreçtir ve bir 

sanatçı olarak o kadar sabırlı olmayabilirisiniz. İnsanlar bir 

şey dediği zaman, akılcı olmayan sonuçlar çıkartabilirisiniz, 

fakat o insanlar duygusal veya sezgisel olabilirler; bunlar 

çoğunlukla da yaratıcılık açısından başarılı da olabilirler.

10 


1770-1790 arasında Alman edebiyatını önemli ölçüde 

etkileyen  akla karşı duygunun, yerleşmiş beğeniye karşı 

özgünlüğün savunuculuğunu yapan edebiyat akımına verilen 

ad.  


11 

Kartezyen: Her şeyin matematiksel kesinlikte olması gerek-

tiğine inanılan Dekartyan görüş. 



123

Sicim kuramı gibi aklın yan ürünlerine bir göz attığımız 

zaman, aklın orijinal olarak çok zarif fikirlerle oraya çıktığı 

ancak bu fikirlerin zamanla sapkınlaştığı düşünülür. Çözüm 

için sorunu yaratan düşünceyi kullanırsanız çok karmaşık 

ve tuhaf fikirlerle karşılaşırsınız. Eğer gerçeğin büyük ve 

birleştirilmiş fikrine sahip olmak isterseniz, bunu adım 

adım, aşamalı biçimde yapmak zordur, çünkü her şeyi silip 

süpüren bir yargıya varamazsınız: Sanatsal olarak sürece 

takılıp kalırsınız (Tyson, 2008, s. 14). 

Tyson matematiksel sistemlere dayalı yapıtlarında bili-

min ona esin kaynağı olduğunu söylemektedir. Tyson’ın 

doğa resimlerine bakıldığı zaman karşımıza bilimsel 

deneylerin (Kimyasal reaksiyonların görünümleri, yük-

sek sıcaklıkta maddelerin form ve renk değişiklikleri, 

gibi) mikro ve makro düzeyde görselleştirmelerinin ya-

pıldığı izlenimi oluşur. Tyson’ın kimyasal reaksiyonlarla 

oluşturduğu doğa resimlerinin tam olarak neyi ispat 

etmek istediği net değildir. Kendisinin bu doğa resimle-

rinde üstüne basarak vurgulamak istediği bunların doğa 

resimleri olmadığı doğanın yaptığı resimler olduğudur. 

(Resim 3)

Resim 3.  Keith Tyson, “Doğa Resmi”, Aliminyum Üzerine  

Karışık Teknik, 61X61 Cm,  2008.



Sonuç

Sanatlar daima kendi yaratıcı geleneklerini izler. Gele-

nekler çok defa eski biçimsel olguların tekrarı sanıldığı 

için, yenilenen biçimlerde yaşayıp giden gerçek yaratış 

hatıralarıdır. Gelenek eski biçimlerin tutucu bir şekilde 

sürdürülmesi değil, bir ruh ve duyarlık sorunudur. 

İnsanlar geleneğin kutsallığı düşüncesinden kendile-

rini kurtardıkları ölçüde, ellerindeki bütün malzemeyi 

gelecekleri için kullanabileceklerdir. Eski biçimlerin 

tekrarı, geleneği yaşatmayacak, aksine geleceğin yara-

tıcı mekanizmasını kavramayı önleyecektir.  Kalıplaşmış 

metodlar ve öğretiler ile kendini ve dünyayı yorumla-

yacak yeni yollar bulunması bir hayalden öte değildir. 

Kendini inşa etme süreci olarak tanımlayabileceğimiz 

sanat eğitimini sadece biçimsel yöntemlerle oluşturma-

mız bu dönemde mümkün görünmemektedir.

Biçimsel alıntılmanın gelenekçi sanatta kullanımının 

sanat eğitiminde belli bir pedagojiye hizmet etmesi an-

layışı sanat eğitimi külliyatındaki alışkanlıkların kaynağı 

olabilir. Düşünce merkezli, bilginin yapısal malzemeye 

dönüştüğü işlerde bile görsel alıntılama kendini hisset-

tirmektedir. Espirinin, tekniğin, malzemenin ve hatta 

kurgunun tıpkısının kullanıldığı sığ içerikli öğrenci ça-

lışmaları her eğitmenin aşina olduğu bir durumdur. Bu 

olgu ile yüzleşmek çoğu zaman eğitim ve öğretimin bir 

parçası, olmazsa olmazıdır. (Ustaların bir resmini kopya 

etmemiş resim bölümü mezunu bir öğrenci bulmak 

oldukça güçtür.) Asıl soru eğitimcinin teknik becerinin 

geliştirilmesine yönelik bu didaktik tavrı öğrencinin 

dünyasında neye işaret etmektedir? Bienaller, trianeller, 

mezuniyet sergileri ve öğrenci sergileri bilginin, dene-

yimin ve örnek modellerin taklit edilmesi kişiyi belli bir 

tarzın ürünüyle özdeşleştiğinin zannedilmesine neden 

olmaktadır. Kurumsal bu ve benzeri alışkanlıklar kişinin 

kendisini değer üreten özgür  bir varlık olarak görme-

ye başlamasının önünde bir engeldir.  Kendi zihniyle 

düşünemeyen, angaje duyguların, moda jestlerine bel 

bağlayan, uyanık, kolaycı, kuramsal altyapıdan yoksun, 

dünyayı analiz edemeyen kendisine yabancılaşmış, 

teknoloji bağımlısı, kaygısız özneleri derin uykusundan 

uyandıracak sistematik yolların keşfedilmesi ve özen-

dirilmesi sanat eğitiminin öncelikli hedefleri arasında 

olmalıdır. Öğrencilerden çok azı görsel sanatlar eğitimi 

derslerine, sanatı neden yaptıklarına ilişkin değer 

yargılarına sahiptirler. Bunun nedeni sanat ve estetik 

hakkında alan bilgisine sahip olmayışlarıdır. Öğrencile-

re yardım edebilecek şey “sanat kuramları” dır. Böylece 

sanat eserlerini hangi değerlere göre yargılayabile-cek-

lerini öğrenebilirler(Rosalinda, 1995). 

Türk sanat eğitiminde kendi öz değerlerimizin ve 

evrensel değerlerin ekolojik, sosyo- politik, feminist, 

felsefi ve  pekçok sosyo-kültürel konunun çağdaş sanat 

kapsamında incelenmesi, görsel- kültür ve görsel ile-

tişimin  araştırılması, irdelenmesi ve aktarılması, hem 

sanat eğitimi açısından hem de insani gelişim açısından 

zaruridir.  




Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə