Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə55/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   243

109

Daguerre, Diorama’da renkli ışıklar ve renkleri koca-

man tuvalde birleştirerek büyüleyici sahneler oluş-

turmuş, Diorama’daki izleyiciler bu resimler ile uzak 

yerlere ve tarihi olaylara yolculuk yapabilmişlerdir. 

Bu gibi etkileyici görünümler Daguerre, ışık ve resim 

konusundaki yeteneğini açığa çıkaran Diorama’daki 

bu resimlerinde seyircilerini adeta başka bir dünyaya 

taşımayı başarmıştır. Bu yeteneği onun illüzyon ustası, 

ışığın sihirbazı olarak tanımlanmasına sebep olmuştur. 

( Lowry, 2000: 8)

Diorama’da 14 metre yüksekliğinde 21 metre geniş-

liğinde resimler sergilenmiştir. Seyirciler resme 13 

metre uzaklıkta karartılmış bir ortamda oturmuştur. 

Yarı saydam bir yüzey üzerine resmedilen resimler, 

farklı ışık etkileri ile aydınlatılmış ve kızaklar yardımı 

ile bir resimden diğerine geçilmiştir. (Pinson, 2008: 

364) Böylece farklı zaman, ışık ve hareket algıları 

yaratılmıştır. Resmin izleyici üzerindeki etkileyiciliğini 

arttırmak için ek figür ve objeler de kullanıldığı olmuş-

tur. Resmin üzerine uygulanan ışıkların yoğunluğu ve 

renkleri değişkendir, böylece tuvalin farklı yerlerinde 

günışığı, alacakaranlık ve ay ışığı gibi farklı illüzyonlar 

yaratılmıştır. (Adeline, 1891: 126) Daguerre, Diorama’da 

zaman içinde teknik olarak yenilikler gerçekleştirmiştir. 

1834 yılında öğrencisi Sebron ile birlikte Diorama’da çift 

etkili uygulama adını verdiği bir yenilikte, tuvalin ön ve 

arkasını kullanmıştır. Işık tuvalin ön yüzüne veya arka 

yüzüne yansıtıldığında tuvalin her iki yüzüne de resme-

dilen resimlerden biri izleyici karşısında belirmiş, iki 

resim arasındaki geçişler de farklı renklerdeki ışıklar 

yardımı ile yapılmış böylece illüzyon etkisi arttırılmıştır. 

Örneğin geceden gündüze geçiş daha etkileyici şekilde 

yansıtılmıştır. Çift etkili uygulama ile sergilendiği bilinen 

ve günümüze yağlıboya resim ve ahşap baskısı kalan 

Holyrood Şapeli Kalıntıları’nda bu günışığı ve ayışığı 

efektleri görülmektedir.(Oetterman, 1997:79-80 ) (Resim 

4-5)


   

Resim (sol) 4: Daguerre, Holyrood Şapeli Kalıntıları, Günışığı efekti, 

Yağlıboya resim, 1823. 

Resim (sağ) 5: Daguerre Holyrood Şapeli Kalıntıları, Ayışığı Efekti, 

Ahşap baskı, 1823.

Diorama’da sergilenen eserlerden bir tanesi Mass at 

Midnight, St. Etienne Du Mont’dur. Burada seyirci öncelikle 

günışığı ile aydınlatılmış olan kilise nefi ile karşılaşır. 

Kilisede görülen yalnızca iki figür vardır. Kilise yavaş 

yavaş kararır ve altarda mumlar yanmaya başlar. Nef, bu 

mumların ışığı ile parıldamaya başlar ve kilisede boş olan 

sandalyeler yavaş yavaş dua edenler ile dolmaya başlar. 

Bu, ışığın manipüle edilmesi ile oluşur. Kilise müziği de 

Diorama’yı doldurunca illüzyon tamamlanır. Bu aşamadan 

sonra, müzik azalmaya başlar, müzik azaldıkça, yanan 

mumlar da sönmeye başlar. Şafak vaktinin ışığı kiliseye 

dolar ve kilisedeki sandalyeler boşalmaya başlar. Böylece 

Daguerre tarafından oluşturulan bu mistik büyü sona erer. 

Bu eser 1834-1837 yılları arasında Diorama’da sergilen-

miştir.


 

(Batchen, 1999:139-143) Günümüze ulaşan görseller 

ise 1850 tarihinde polyroma panoptique’de gösterilmek 

üzere hazırlanmış resimlerin litograf baskısıdır.(Mayer 

1985: 18-19)  (Resim 6-7)

   


Resim 6-7:  Mass at Midnight, St. Etienne Du Mont, 1850.

Joseph Nicéphore Niépce (1765-1833)’in Diorama ile 

ilgili olan görüşleri de günümüze ulan bilgiler arasın-

dadır.  Niepce, Daguerre’i Eylül 1827’de ziyaret etmiştir 

ve Diorama’yı görme fırsatı olmuştur. 2 ve 3 Eylül’de 

ise oğlu Isidore’ye yazdığı bir mektupta bu izlenimlerini 

aktarmıştır. Niepce, Diorama’da Roma’daki St. Peters’in 

iç görünümünü gördüğünü belirtmiş, bu illüzyondan çok 

etkilendiğini vurgulamıştır. Daguerre tarafından resme-

dilen iki resimden etkilenmiştir. Bunlardan birincisi bir 

yangın sırasında ay ışığındaki Edinburhg, bir diğeri ise 

aşağıda anlatılan bir İsviçre köyünü gösteren resimdir. 

Bu iki resmin de en küçük ayrıntısına kadar gerçekçi 

şekilde resmedildiğini, bir kişinin kendisini adeta o vahşi 

İsviçre doğası içinde hissettiğini vurgulamış, çok güçlü 

bir illüzyon olduğunu vurgulamıştır. (Newhall, 2009: 17) 

Niepce’in de bahsettiği  The Conflagration in the Valley 

of Goldau adını taşıyan resim, yıkıcı (katastrofik) bir doğa 

olayını anlatmaktadır. 1806’da İsviçre’de gerçekleşen çığ 

felaketine ait olan bu resim farklı renkteki ışıklar ile mani-

püle edilir. Resim, parlak bir günışığı ile aydınlanan bir vadi 

resmi ile başlar. Resmin arka planında zirvesi karla kaplı 

dağları göstererek ve karararak devam eder. Bu kararma 

adeta bir felaketin habercisi gibidir. Bu dağların eteklerin-

de İsviçre’nin dağ evleri bulunma, İneklerin çan sesleri de 

resmin gerçekçi niteliğine katkıda bulunmaktadır. Bir fırtı-

na çıkar ve kararmış olan vadide aniden yağmur başlar. Ve 

sadece flaşlarla aydınlatılan bir ortam oluşur. Bu da gök 

gürültüsüdür. Köyde yaşayanlar evlerinden çıkar ve olaya 

bakarlar. Ancak daha sonra büyük bir çığ kopar, insanların 

üzerine düşer ve orada insan izi kalmaz. Bulutlar azalırken 

ay ışığı gökyüzünde yükselir. (Lowry, 2000: 5-8) (Resim 

8-9) “



110

   


Resim 8-9 : The Conflagration in the Valley of Goldau 

Daguerre’in Dioraması’nda sergilenen eserlerinden bir 

diğeri, The Effect of Fog and Snow Seen through a Rui-

ned Gothic Colonnade (1826)’dır. Paris Dioraması’nda 24 

Eylül 1824’ten 14 Ağustos 1825 tarihine kadar sergilen-

miştir. Resimde hayali bir Romanesk yapı görülmekte-

dir. Resimde iki figür yer alır ve İskoç eteği giymişlerdir. 

Resim romantik bir üslupta resmedilmiştir. Caspar 

David Friedrich ve Karl Friedrich Schinkel’in resimle-

rinin etkileri görülür. Karanlık, ıssız resimde izleyici 

bu ruh haline girer, yapının sütunları arasındaki sis 

dalgası izleyiciyi de kaplar. Ancak daha sonra sis dağılır 

ve vadideki ağaçlar ortaya çıkar. Resimdeki bu hüzünlü 

hava yerini güneşli sımsıcak bir ana bırakır.(Hyde, 1988: 

119)  (Resim 10) 

  

Resim 10 : Louis Jacques Mandé Daguerre 



 

The Effect of Fog and Snow Seen through a Ruined Gothic Colonnade 

1826

Daguerre, Diorama’da sergilediği bu eserlerin resim-



lerini yaparken ve camera obscura ile sergilemelerini 

yaparken optik konusunda yaptığı çalışmaları hızlan-

dırmış, aynı şekilde ışık konusundaki uzmanlığını da 

geliştirmiştir. Camera Obscura kullanmak onun rutin 

işlerinden bir tanesi olmuştur. (Berger, 2000:20-21) 

1

1  


Silver Canvas, s. 5-8.

6. Daguerre ve Dagerotip 

Daguerre’in günümüzde tanınmasını sağlayan, onu 

yüzyılın en önemli sanatçı ve bilim adamlarından birisi 

haline getiren icadı kendi adını verdiği Dagerotip’tir. 

Onu, fotoğrafın babası, fotoğrafın mucidi olarak adlan-

dırılmasına sebep olan bu buluşudur. O; ilk dagerotipini 

1837 yılında çekse de araştırmaları 1820li yıllara in-

mektedir.  Görüntüyü sekiz saatlik pozlama ile sabitle-

yerek dünyadaki ilk fotoğrafı çeken ve bu buluşuna hel-

yograf adını veren Nicephore Niepce’in onun bu buluşu 

yapmasında etkisi büyüktür. Çünkü Daguerre ve Niepce 

4 Aralık 1829 tarihinde on yıllık bir anlaşma imzalamış 

ve Niepce çalışmalarını Daguerre ile paylaşmıştır. Kısa 

süre sonra ölen Niepce’in ardından Daguerre görüntü-

yü sabitleyebilmek için yoğun bir çalışma içine girmiş 

ve bunu başarmıştır. (Newhall, 2009: 18) Dagerotip 

icadından sonra tüm dünyada büyük ilgiyle karşılanmış, 

‘daguerreotypomanie’ adı verilen bir çılgınlık başlamış-

tır. Dagertipin ilk uygulama alanı, pozlama süresinin 

uzunluğu nedeniyle mimari olmuştur. 1840-1844 yılları 

arasında 114 seyahat görünümünün içinde yer aldığı, 

Susan Sontag tarafından ilk foto safari olarak adlandırı-

lan Excursion Daguerriennes için fotoğrafçılar dünyanın 

en güzel görünümlerini çekmek için dünyanın dört bir 

yanına dağılmışlardır.(Sontag, 2008: 103)  Avrupa, Orta 

Doğu ve Amerika’da çekilen bu dagerotipler akutint 

baskı yöntemi ile çoğaltılmış ve satışa sunulmuştur. 

(Newhall, 2009: 27)  Dagerotipin bir diğer uygulama 

alanı ise portredir. Dünyanın dört bir yanında portre 

stüdyoları açılmış ve portre alanında da çok yoğun bir 

görüntü üretimi olmuştur. (Frizot, 1998: 41-46)

Daguerre, hükümet tarafından tanınmadan ve finansal 

destek sağlanmadan önce bu çalışmalarını bir sır gibi 

saklamıştır. Dagerotipin kamuoyuna duyurulması ise 

ancak hükümet tarafından kabul edilip istenilen finansal 

destek sağlandıktan sonra açıklanmıştır. İcada oy 

verecek olan hükümet temsilcilerine dagerotip örnek-

leri gösterilmiş ancak bu dagerotiplerin oluşturulma 

yöntemi ile ilgili bir açıklama yapılmamıştır. Daguerre’in 

buluşu 2 ve ya 3 Ağustos’ta onaylanmıştır. Bunda dö-

nemin en önemli kişilerinden birisi olan Paris Bilimler 

Akademisi başkanı François Jean Arago’nun (1786-1853) 

bunda etkisi büyüktür. O, 1838 sonunda örnek dagero-

tipleri görmüş ve bunun Fransa hükümetine geçmesi 

için çalışma başlatmıştır. Ocak 1839’da akademiye 

rapor olarak sunmuştur. 7 Ağustos’ta Dagerotip buluşu 

kral tarafından Daguerre ve Nepce’e hayat boyu maaş 

bağlanarak onaylanmıştır. Buna göre Daguerre yılda 

6.000 frank, Niepce ise 4.000 franklık maaşı elde et-

miştir. 19 Ağustos’ta ise Dagerotip, yani fotoğraf Arago 

tarafından tüm dünyaya açıklanmıştır.

2 

 Bu icat hakkın-

19 Ağustos sabahı Paris Bilimler Akademisi çok hareketli 



saatler geçirmiştir:  “Saat on birde bile büyük bir kalabalık 

vardı. Üçte enstitünün kapılarında neredeyse bir isyan ya-

şanıyordu. Tüm Paris, halka ayrılmış sıralara akın ediyordu. 

Yabancı bilim adamlarının da hazır bulunmaları, buluşun 




Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə