Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə88/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   243

179

incelenerek tasarlanmıştır. Buradaki anlamıyla “mekan 

kavramı, sadece bir yapıtın teşhirindeki biçimsel ya da 

estetik bağlamı içermez; mekanın hem politik, toplum-

sal ve sembolik anlamlarını, hem de sanat yapıtı, seyirci 

ve birlikte bulundukları yerin tarihsel bağlamını içerir.” 

(Deutsche, 1996, s. 162)  Karşı-anıtlar tarihsel bağlamı 

irdeledikçe, karşı-hafıza ve karşıt-kamusallıkları açığa 

çıkarır. Egemen bir tarih söylemi karşısında,  buna 

uymayan tanıklıkların anlatısı, anıtı kamusal alanın 

anlamını sorgulayan bir araç olarak, belli bir biçimsel 

bir dile bağlı kalmaksızın  yeniden tanımlamaya yönelir. 

Vurgu, nesne üretiminden eyleme kayar. Bu, bize 1960’lı 

yıllarda Joseph Beuys’un sanatın klasik kurallarını 

yıkan “toplumsal plastik” kavramını hatırlatır. Top-

lumsal bilinç, heykeli eylem üzerinden kendini yeniden 

tanımlamaya davet eder. “1970’lerin sonunda ‘her insan 

bir sanatçıdır’ sözüyle Beuys, yaşam, sanat, politika ve 

toplum arasında bir birlik oluşturmuştur.” (Erkayhan, 

2011, s. 104) Dada’nın sanata karşı çıkan tavrı ve Situas-

yonist’lerin gündelik yaşam pratiğine dair alışkanlıkları 

bozmaya yönelik eylemleri  benzer bir bakışı besler. 

Anıt, karşı-anıt derken 1990’lar ve 2000’lerde, kamusal 

alanda (public sphere) konumlanan çalışmalar etkinlik 

kazanır. Bakışlarındaki çeşitlilik, tanımlara da farklılık 

getirir.  İlişkisel sanat, diyalogsal ya da diyalojik sanat, 

sanatsal müdahaleler, katılımcı sanat, kitle iletişim 

araçlarını iktidarı eleştirmek üzere kullanan taktiksel 

medya, bu çeşitliliğin ifadeleridir. Anıt pratiğini irdele-

yen sanatçılar, kısıtlı tanımların aşılmış olduğu bir sanat 

tarihinin bilincinde olmalıdır. Bu bilinç, biçimsel dili 

düşünsel olan ile zorlamanın imkanlarını da hatırlatır.

Gurur değil utanç içeren bir hafızanın kentsel alanda 

nasıl bir yer edineceği, nasıl muhafaza edileceği ya da 

tartışmaya açılacağı, anıt fikrinin değişimi ve kamusal 

sanatın gelişiminde tetikleyici bir soru olmuştur. Bu 

doğrultudaki çalışmaların bir bölümü, taktik olarak 

yüce, kutsal yada güçlü ve egemen temsillerini türlü 

şekillerde baş aşağı etme yöntemini kullanır. Baş aşağı 

etmek, al aşağı etmek, aşağı bakmak, derinlere inmek, 

tabana yayılmak suretiyle, son derece fiziksel bir düzey-

de dikey ve hiyerarşik olarak ezici olanı daha da tepeye 

çıkarmaya yarayan ifadeleri bozar. Bunların arasında 

ilgimizi çeken, ezici bir anıtsallık, ya da zaman içinde 

mimari yarışmalar anlamında  hafıza anıtı inşa pratiği 

için yeni bir norm haline gelmiş “Vietnam Gazileri Anıtı” 

ya da 11 Eylül hafıza anıtının görkemli biçimsel dilinden 

ziyade, sıradan insanların müştereklerini önemseyen 

çalışmalardır. Yücenin, gökdelenlerle yükselen mimari 

bir anıtsallıktan sıyrılışı,  Michel de Certeau’nun “Şehir-

de Yürümek” isimli makalesinde gayet şiirsel bir dille 

ifade edilir. İlerlemek istediğimiz zemin, bu metinde 

şehirde yürüyenlerin her gün adımlarıyla yeni bir kent 

planını ördükleri şehirdir. New York’ta İkiz Kule’lerin 

halen ayakta olduğu bir zamanda kaleme alınmış olan 

yazı, New York’u “anıtsallık özelliğini fazlasıyla taşı-

yan abartılı ve devasa yerlerin kenti” olarak tanımlar 

(Certeau, 2008, s. 185). Kelimenin bu kullanımında “Anıt 

aslen baskıcıdır. Kurumun (kilise, devlet, üniversite) 

makamıdır. Anıt etrafında örgütlenmiş bir mekân sö-

mürgeleştirilmiş ve ezilmiştir. Büyük anıtlar fatihleri ve 

muktedirleri yüceltmek için yapılmışlardır” (Lefebvre, 

2003: 21). Anıtı baskıcılığından sıyırmak, “anıt” anla-

yışını “yüceltme” refleksinden, “anıtsal” olanı “yüce” 

olandan ayırt etmeyi gerektirir. Dünya tarihinin en ka-

ranlık dönemlerine sahne olan çeşitli ülkelerde, gerek 

karşı-anıt olarak tanımlanan belirli açık alan heykelleri, 

gerekse seçtikleri meydanların belleği ile hesaplaşan 

sanatsal müdahaleler, bu tarz bir ayrışmanın temsilidir. 

Bu metinde birçok kez ismi geçen karşı-anıt pratiğini, 

Jochen Gerz ve Esther Shalev-Gerz’in iki farklı çalışma-

sı üzerinden açıklamak, bahsettiğimiz ayrışmayı fiziksel 

olarak da görünür kılacaktır: 

Bakışın Yönünü Değiştiren Anıtlar

Jochen Gerz ve Esther Shalev-Gerz’in, “Faşizm Karşıtı 

Anıt”ı, 1986’da ilk “dikildiği” hali ile on iki metre yüksek-

liğinde, üzeri kurşun bir yüzeyle kaplı, içi boş bir diki-

litaştır.  Yükseklikle eş tutulan yüceliği, faşist zihniyeti 

temsil eder. Sanatçılar, bölgede yaşayan toplulukları, 

bu toplulukların ana dillerinde yazılmış metinlerle 

(Almanca, Arapça, Türkçe, İbranice, Fransızca, İngilizce) 

anıtın üzerine isimlerini yazmaya davet eder.  İsimler 

kazındıkça, anıt aşınacak, alçalacak, en sonunda geriye 

boşluk kalacaktır. Vurgulanan, ırkçılığı dünya üzerinden 

silebilecek olanın sadece kendimiz olduğudur. Halk, 

anıtın üzerine yazı yaza yaza, 7 senede aşındırır; eritir. 

(Young, 1993, s. 30 ) “İşin tamamlanması, izleyicinin 

eylemini gerektirir.” (Thompson, 2012, s.21) Bununla 

birlikte, anıtı daha canlı kılan taraf, uyandırdığı öfke ol-

muştur. Anıt, saldırılara uğramış, üzerine gamalı haçlar 

kazınmıştır. Ne olduğunu hatırlamanın Nazi’lerin kendi 

imzalarından daha iyi bir yolu var mıdır?” (Young, 1993, 

s. 35) Faşizm yanlısı yeni kuşak naziler, anıta kazıdıkları 

imzaları ve tavırlarıyla, ırkçılığın geçmişe değil bugüne 

de dair olduğunu hatırlatmıştır. Onların imzaları da, 

faşizm karşıtı imzalar gibi, anıtı alçaltmaya yaramıştır. 

Geriye kalan boşluk ve anıtın yavaş yavaş alçalışının 

belgesi olan fotoğraflar ve çok dilli metinlerdir. Jochen 

Gerz ve Esther Shalev-Gerz, “Faşizm Karşıtı Anıt” ile 

yer seviyesine indirdikleri anıtı, 1993’te “Irkçılık Karşıtı 

Anıt” ile görünmezleştirirler.

Kentlerde “ne kadar görünür olur ise o kadar iyi” zihni-

yeti ile yerleştirilen her unsur gibi, anıtlar da geleneksel 

ve maskülen örnekleriyle, dev işaretleyicilerdir. Bu 

zihniyeti alaşağı etmiş bir tavır, Jochen Gerz ve Esther 

Shalev-Gerz’in “2146 Taş -Irkçılık Karşıtı Anıt” isimli gö-

rünmez anıtıdır. Bu anıt için, 61 farklı Yahudi topluluğu-

nun yardımıyla,  İkinci Dünya Savaşı öncesi 2146 Yahudi 

mezarlığının listesi çıkartılmıştır. Sanatçı ve öğrencileri, 

üç sene boyunca gizlice Saarbrücken Eyalet Parlamen-

tosu önündeki meydandan, arnavut kaldırımı şeklindeki 

zeminden fırsat buldukça birer taş çıkarıp atölyeye 



Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə