Thank you for your contribution



Yüklə 10,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə87/243
tarix16.08.2018
ölçüsü10,37 Mb.
#63316
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   ...   243

175


176


177

YAKIN TARİHİN YÜCE OLMAYAN HAFIZASI 

BAĞLAMINDA ANITLARIN ANLAMI

THE MEANING OF MONUMENTS IN THE CON-

TEXT OF THE TROUBLED MEMORY OF RECENT 

HISTORY


Dünyanın çeşitli ülkelerinde, yakın tarihte yüzleşmesi 

zor olan bazı karanlık süreçler, söz konusu süreçlerin 

ve kaybedilenlerin hatırlanması, unutulmaması niyeti 

ile anıtlaştırılmıştır. Toplumsal acının, kentsel alan-

lardaki temsil problemi, sanat tarihsel süreçte anıt-

ların ve heykelin algısında değişimlere yol açmıştır. 

Sıfatı yüce olmayan durumların hatırlanması, “anıt” 

anlayışını “yüceltme” refleksinden, “anıtsal” olanı 

“yüce” olandan ayırt etmeyi gerektirir. Bu bildiri, yüz-

leşmesi zor olan tarihsel süreçlerin izini, çağdaş sanat 

tarihinde anıt fikrini sorunsallaştıran belli başlı yapıt-

lar üzerinden sürer. Söz konusu yapıtların içerdikleri 

“karşı” (savaş karşıtı, ırkçılık karşıtı, adaletsizlik 

karşıtı) söylemi ve eleştiriyi, çağdaş sanatın tartıştığı 

mekana özgülük ve ilişkisellik bağlamında ele alır. 

Anıtların halkı bir araya getirme gücü, günümüzde, 

anıtın fiziksel mevcudiyetinden öte, işaret ettiği hafıza 

ve yarattığı tartışma alanı ile ilgilidir.

The dark and troubled character of the memory of 

recent history has caused a gradual shift in the percep-

tion of public monuments. The practice of monument 

making “to celebrate our glorious past” no longer 

corresponds to our need in finding ways to confront the 

troubled memory of certain events in history. Troubled 

sections of history require other ways of being repre-

sented and interpreted in public space. The problem of 

the public representation of violence, injustice, disas-

ters, murders or any other “un-monumental” sections 

of history have caused a transformation in the idea 

Anahtar Sözcükler:  Hafıza, Anma Alanı, Anıt, Karşı-Anıt, 

Hafızalaştırma // Keywords: Memory, Memorial, Monument, Count-

er-Monument, Memorialization 

Mardin Artuklu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Heykel Bölümü //

 

Mardin Artuklu University, Faculty of Fine Arts, Department of Sculpture 



evrimokavcar@gmail.com

ÖZET ABSTRACT

Yrd.Doç. Evrim KAVCAR



08-11 Nisan April 2015


178

of the monument and of memorialization. Any critical 

view that positions the monument as an anti-amnesic 

component of collective memory requires the idea of 

the “monument” to be freed from the urge to “glorify”. 

This article aims to trace the transformation of the 

difficult periods in history though specific works of art 

that problematize the concept of the monument. Such 

works of art follow a discourse of “counter” or “against” 

(against war, against discrimination, against fascism, 

against injustice). Any monument or example of public 

art is as powerful as the memory it opens up into ques-

tion. It is as effective as the public debate it initiates and 

sustains.



Giriş

Günümüzde, isimleri içinde “anıt” kelimesi geçen, top-

lumsal hafızayı harekete geçirmeyi hedefleyen ve ken-

dini en geniş anlamıyla kamusal alanda konumlandıran 

sanatsal çalışmalar, anıtın alışıldık ve kısıtlı ifadelerini 

ve günümüzdeki anlamını sorgular niteliktedir. Aynı 

meydanı, parkları ya da sokakları paylaştığımız anıtların 

nasıl bir hafızayı muhafaza ettiği sorusu, beraberinde 

bu anıtların biçimsel ve düşünsel düzeyde, toplumsal 

hafızayla ilişkileri bağlamında eleştirilmelerine yol 

açar. Bu eleştiriler ise, anıt pratiğini, toplumsal hafıza 

kaybının karşısında bir pratik olarak yeniden tanımla-

mayı gerektirmiştir. Bu yazının inceleyeceği örnekler, 

tarihin şanlı oluşuna dair ezberi yücelten bir anlayış 

yerine, yakın tarihin yüce olmayan hafızası ile eleştirel 

bir şekilde hesaplaşmayı seçer. Bu yüzleşmeyle anıtlar, 

geçmişin yeniden anlamlandırılacağı alanlar olarak 

önem kazanırlar. 



“Anıt”ın “Yüce”Den Ayrılması

Rosalind Krauss, 1979 yılında “October” dergisinde 

yayınlanan, “Mekana Yayılan Heykel” isimli makalesin-

de,  “heykel” olarak tanımlanan alanın nasıl genişledi-

ğine, genişletildiğine odaklanır. Öncelikle, heykelin ve 

anıtın tarihsel sınırları olduğunu, tanımlı kategorilere 

işaret ettiğini ve  heykel mantığının, anıt mantığından 

ayrı olmadığını hatırlatır. Heykelin tanım olarak nasıl 

bulanıklaştığını ve anıt mantığının nasıl “zayıfladığını”, 

anıtlardaki anlatımın öznelleşmesi, simgesel dilinden 

sıyrılması, kaideyi terk etmesi, göçebeleşmesi, ne 

manzara, ne de mimari olanın alanına, yani heykelin 

alışıldık alanının ötesine geçmesi üzerinden anlatır. 

Resim olmayan, tiyatro olmayan, kısıtlı tanımlarıyla 

heykel de olmayan çalışmaların, malzemeye dair kalı-

cılık ve temsilin ötesinde bir yaşam edindiğini vurgular. 

Heykel ve anıt,  kültürel terimlerle bağlantılı olarak her 

türlü mecrayı ve ortamı kullanan bir dile dönüşmüştür. 

(Krauss, 1979, s. 30-44) İfade dilini tamamen özgürleş-

tiren anıt pratiklerini incelemeden önce, bu dönüşümün 

basamaklarına göz atmak faydalı olacaktır.  

Günümüzde anıtın alışıldık anlamıyla kalıcılığını, yük-

sekliğini, yüceliğini, eziciliğini, içerdiği erkek egemen 

zihniyeti sorgulamak, aynı zamanda sanatın tanımla-

rının geçirdiği değişimin de hafızasına sahip çıkmak 

demektir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın 

Yahudi Soykırımı’nın hafızası ile yüzleşme süreci, anıt 

dilinde köklü bir değişikliğe yol açmıştır.  Soykırım 

anıtları, bakışları yukarıdan aşağıya çevirmiş, anıtı bir 

boşluk olarak ele almıştır. Soykırım anıtları üzerine 

uzmanlaşmış olan araştırmacı  James E. Young (1992), 

1990’ların başlarında, klasik anıt anlayışını eleştiren 

anıtlar  için, ‘karşı-anıt’ terimini kullanmıştır (s. 267). 

Karşı-anıt, genellikle soyut bir ifadeye sahiptir. Anı-

tın neyi temsil ettiğini ve temsilin kendisini sorgular. 

Young’ın bu bağlamda işaret ettiği ilk çalışma, heykelt-

raş Sol Lewitt’in Münster Sarayı’nın önüne yerleştir-

diği ve Münster’de kaybedilen Yahudilere adadığı, küp 

şeklinde siyah taşlardan oluşan kendisi de küp formun-

da bir kütledir; minimalist bir heykeldir. Young’a göre 

bu “siyah form”, siyah bir tabutu andırır. (Young, 1992, 

s. 267-296) Karşı-anıtlar ve minimalizmin biçim dili  

arasındaki “ (...) aynılık algısı, zaman ya da mekandaki 

yabancı her şeyi, zaten bildiğimiz ve olduğumuz şeye 

indirgemeye yönelik bu strateji, bizi rahatlatır.” (Krauss, 

2002, s. 103) Minimalizmin fabrika üretimi pürüzsüz 

yüzeyleri ve küpleri, yankısını sadece Almanya Soykırım 

Anıtları değil,  Maya Lin’in (gazileri kahramanlaştırma-

dığı, savaşı yer yüzeyinde derin kara bir kesik olarak 

cisimleştirdiği için) tartışma yaratan “Vietnam Gazileri 

Anıtı” ve çok daha yakın zamanlı New York’ta 11 Eylül 

Anıtı’nda da bulmuştur. 

Karşı-anıtlar söz konusu olduğunda sıkça referans 

verilen minimalizm, 1960’larda heykelin temsil dilini 

sorgulayarak sanatta bir kırılma noktası oluşturmuştur. 

İzleyici ile aynı zemini paylaşan yapıt, kendi dışında bir 

şeyi temsil etmeye çalışmaz. Referansı kendinedir. Sa-

natçının fabrikaya malzeme ve boyut bildirerek siparişi 

üzerine üretilmiştir. Ölçek, ne bir anıt kadar büyük, ne 

de bir nesne kadar küçüktür. (Kaye, 2000, s. 26) Yapıtın 

algısı, galeri mekanında nerede durduğu ve izleyicinin 

mekana ve yapıta göre nasıl konumlandığı ile değiş-

mekte, dolayısıyla da minimalizm, mekana-özgülüğün 

(site-specificity) heykel üzerinden sorgulanmaya baş-

ladığı bir alan olmaktadır. (Kaye, 2000, s. 3) 1960’larda 

minimalizm üzerinden gündeme gelen mekana-özgülük, 

1989’da heykeltraş Richard Serra’nın “Tilted Arc” isimli 

New York Federal Plaza için özel olarak tasarladığı 

kamusal heykelinin mahkeme kararıyla kaldırılmasına 

varan tartışmaların da konusu olur. Heykeltraş, meyda-

nın, içinde ve çevresindeki yapılar ve insanlarla ilişkisini 

incelemiştir. Plazanın yarısını kaplayan çalışmayan 

bir fıskiyeyi ve insanların yürüyüş patikalarını dikkate 

almış, mekana özgü bir iş üretmiştir. Bu nedenle, hey-

kelin yerini değiştirmek, onu yok etmektir. (“The Trial 

of Tilted Arc”, 1986) Özellikle belli bir yere özgü üretilen 

yapıt, yeri değiştiğinde anlamını kaybeder. Soykırım 

Anıtları da çoğunlukla bulundukları mekanın özellikleri 




Yüklə 10,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   83   84   85   86   87   88   89   90   ...   243




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə