Türk dünyasi iŞletme fakültesi uluslararasi iLİŞKİler böLÜMÜ YÜksek lisans biTİrme tezi


Azerbaycan’ın Bağımsızlık Kazanması



Yüklə 0,74 Mb.
səhifə3/9
tarix15.03.2018
ölçüsü0,74 Mb.
#32070
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Azerbaycan’ın Bağımsızlık Kazanması

Ermenilerin eylemlerinin sonucunda doğal olarak Azerbaycan’da milliyetçi akımın faaliyeti artdı ve 1988’in yazında Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) kuruldu. Bundan sonra, AHC etrafında toplanan Azerbaycanlı aydınların yön vermesile mevcut duruma karşı itiraz olarak yapılan ayaklanmalar Sovyet yönetimini rahatsız etti ve korkuya saldı.

Aslında ise, Azerbaycan’da o dönemde ortaya çıkmış bu durum, bağımsızlık yolundaki değerli bir dönüm noktası niteliğindeydi. AHC tesis edildikten hemen sonra Azerbycan’da doğrudan onun yönetiminde yapılan eylemler, Sovyetler Birliği’nin bir tek Azerbaycan’da değil, bütün Güney Kafkasya’daki ekonomik ve siyasi yönetiminde olumsuz yönde etki yapmaya başladı.57 Bundan rahatsız olan Moskova yönetimi, Dağlık Karabağ olaylarını protesto etmek için Bakü’deki gösteri yürüşlerini behane ederek, 19 Ocak 1990 tarihi itibariyle Bakü ve bazı bölgelerde ölağanüstü hal ilan etmişti. 20 Ocak gecesi ise Kızıl Ordu birlikleri Azerbaycan’a çıkarma yaptı. Azerbaycan’da öncesinde sadece Dağlık Karabağ konusu ile sınırlı kalan muhalefet ve toplumsal tepki, bu tarihten itibaren aynı zamanda Moskova yönetimine karşı ve tam bağımsızlıktan yana bir eyleme de dönüşmüştür.58

Ayrıca, 19 Ağustos 1991 tarihinde Moskova’da Gorbaçov yönetimine karşı başarısız hükümet darbesinin gerçekleştirilmesi sadece Gorbaçov ve Kömünist Partisini yıkmakla kalmamış, aynı zamanda Komünist zulmü altında kalan halkların özgürlüğe kovuşmalarına da yol açmıştır.59 Nitekim, Darbe girişiminin başarısızlığından sonra artık SSCB’nin dağılacağı anlaşılınca60 30 Ağustos 1991’de “Bağımsızlık Bildirisi”ni, ardından 18 Ekim 1991’de, “Azerbaycan’ın Bağımsızlığına İlişkin Anayasal Akt”ı kabul eden Azerbaycan Milli Meclisi, 26 Kasım 1991’de de Dağlık Karabağ’ın özerk statüsünü kaldırdığını duyurmuştur.61


    1. Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

Azerbaycan bağımsızlık kazandıktan sonraki dönemde yeni kurulmuş devlet olarak bir çok sorunlarla karşılaşmış, fakat bütün bunlara rağmen hem toprak bütünlüğünün sağlanması hem de etnik temizlik politikasının kurbanlarının vatanlarına dönmesinin temin edilmesi adına faaliyetlerde bulunmuştur.

Bağımsızlık sonrası Azerbaycan dış politikasını 3 döneme ayırmak mümkündür: Müttelibov, Elçibey ve Aliyevler dönemi. Bu üç dönemin kendine has özellikleri ve gelişmeleri mevcuttur. Her dönemde Azerbaycan dış politikasının yönü ve ilgi alanı da farklılaşmıştır. Buna rağmen, Dağlık Karabağ sorununun çözüme kavuşturulması her zaman dış politikada öncelikli amaç olmuştur. 62


1.3.1. Ayaz Mütellibov Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

1990 19 Mayıs tarihinde Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti’nin oturumunda alınmış karar üzerine Azerbaycan’da cumhurbaşkanlığı görevi tesis edilmiştir.63 Ayaz Mütellibov Azerbaycan’ın ilk cumhurbaşkanı olmuştur.

Bağımsız Azerbaycan’ın ilk devlet başkanı olan Ayaz Mütellibov, Ocak 1990’da Bakü’deki Sovyet ordusunun gerçekleştirdiği katliamdan sonra Azerbaycan Komünist Partisi Genel Sekreterliği vazifesine getirilmişti. A. Mütellibov Sovyet rejiminin uyguladığı politikaların ve SSCB’deki mevcut durumun destekçisiydi. Fakat, Komünist Partisi’nin itibarını kaybetmesi üzerine ilk önce Sovyet ordusunun ülkeden çekilmesini ve sıkıyönetimin kaldırılmasını talep etmek zorunda kaldı. SSCB yapısında köklü değişimin öncüsü Mikail Gorbaçov’a yapılan darbe girişimi de Mütellibov tarafından desteklendi. Darbe girişiminin başarısızlığından sonra ise artık SSCB’nin dağılacağı anlaşılınca, yukarıda da belirtildiği üzere, Azerbaycan 1991 18 Ekimde bağımsızlığını ilan etti ve ilk cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov bu görevini artık bağımsız bir devlette sürdürmeye başladı.64

Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecine paralel olarak Ermenistan da 1991 yılının 21 Eylül tarihinde bağımsızlığını kazanmıştır.65 Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlık kazanmasıyla Dağlık Karabağ’la ilgili münakaşa büyümüştür. Çünki, Dağlık Karabağ Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalmıştır.66Bu dönemde, yani 1991 yılının sonlarında Ermenistan parlamentosu, eski DKÖB’ni Azerbaycan’ın bir parçası olarak gösteren herhangi bir uluslararası anlaşmanı tanımayacağını açıklamıştır. Bu ise Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün ve aynı zamanda uluslararası hukukun önemli ilkelerinden biri olan devletlerin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ilkesinin açıkca bozulması demekti.

Fakat, bu devletlerin uluslararası örgütlere üyelik süreci başladıktan sonra Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı işgalci siyasetinde taktiki değişiklikler farkedilmiştir. Yeni stratejiye göre, öncelikli olarak eski DKÖB’nin Azerbaycan’dan tamamen ve uluslararası birlik tarafından kabul edilecek şekilde ayrılması sağlanacak, daha sonra “artık Azerbaycan’a bağlı olmayan bölgenin” Ermenistan’a birleştirilmesi tam olarak gerçekleştirilecekti. Bu yanaşmaya uygun şekilde, Ermenistan artık eski DKÖB’nin Ermenistan’a birleşmesini değil, “bağımsız bir cumhuriyet olması” tezini savunmaya başlamıştır. Bu nedenle, 10 Aralık 1991 tarihinde, artık özerkliği olmayan bölgede, yani eski DKÖB’de geçirilen sözde referandum sonucunda 6 Ocak 1992 tarihinde “Artsak Ermeni Cumhuriyeti” ilan edilmiştir.67

Böylelikle, Sovyet yönetiminin sonlarına doğru Birliğe üye iki devlet arasındaki bir iç sorun olarak ortaya çıkan Dağlık Karabağ problemi, devletlerin bağımsızlık kazanmasıyla tüm bölgeyi yakından ilgilendiren bölgesel bir sorun niteliği taşımaya başlamıştır.68

Mütellibov’un büyük ümitlerle yanaştığı Rusya ikili davranarak, Ermenilere destek vermiş ve hatta Ermeni işgallerine Rus birliklerinin doğrudan katılması sorunun daha da büyümesine neden olmuştur. Rusya’dan gereken ve beklenen yardımı alamayan Mütellibov yönetimi İran’dan destek istemiştir. Fakat İran, zaman zaman Ermenileri desteklemesi ve kararsız tutumu nedeniyle Ermenileri durdurmakta aciz kalmış ve aracılıktan çekilmiştir. Bu gelişmeler üzerine, Mütellibov hükümeti ister istemez Batılı kurumlara müracaat etmek zorunda kalmıştır.69

Bölge ile yakından ilgilenen Batılı kurumlar bu talebi değerlendirmiş ve BM ve AGİK nezdinde bir takım zincirleme çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikle, BM’in eski ABD Dışişleri Bakanı Cyrup Vanee’n başkanlığında bir inceleme heyeti oluşturularak Karabağ’a gönderilmiş ve bölgede araştırmalar gerçkekleştirilmiş ve o zamana kadar dünya birliyi tarafindan рек bilinmeyen Karabağ problemi bir anda BM’lerin, dolayısıyıla tüm dunyanın gündemine oturmuştur.

Bu gelişmeler, Müttelibov’un dış politikada yeni bir zaferi gibi gözükse de Ermeni işgallerinin durmaması, Şuşa ve Laçın’ın işgali karşısında ülke içi kamuoyunun baskısı sonucu görüşmelerden çekilmek zorunda bırakmıştır.70 26 Şubat 1992’de Hocalı bölgesinin Ermeni kuvvetleri tarafından ele geçirilmesi ve Azerbaycan Türklerinin katledildiği haberi Bakü’de Ayaz Mütellibov’un istifasının istendiği büyük çaplı gösterilere neden oldu.71



        1. Hocalı Soykırımı

Ermenistan münakaşanı askeri yolla hall etmeye kendini hazırlamış ve faaliyete geçmek için zaman kaybetmiyordu. 1992 yılının Şubat ayının başlarından Azerbaycan köyleri Malıbeyli, Karadağlı ve Ağdaban işgal edilmiş ve ahalisi zorla boşaltılmıştı. Bu zaman en az 99 sivil öldürülmüş ve 140’ı yaralanmıştı. Sıradaki hedef küçük, fakat stratejik açıdan önemli şehir olan Hocalı’nın işgaliydi. Hocalı, Ağdam-Stepanakert yolunun üzerinde bulunuyordu. Hocalı’nın işgali Ermenistan’ın türlü vahşiliklerle Karabağ ve onun etraf arazilerini işgal etmesindeki ilk aşamaydı.72

Nitekim, Hocalı Stepanakertin 5 mil kuzeydoğusunda bulunuyordu ve bölgenin esas havaalanı buradaydı. 1991’de Hocalı'nın nüfusu yaklaşık 7.000 civarındaydı.

1991 Ekim’de Ermeniler Hocalı ve Ağdam’ı birleştiren yolu bağlamışlardı ve dolayısıyla şehre gitmek için tek yol helikopterdi. Henüz Ocak ayında, Amerikalı mühabir Thomas Goltz bölgeyi ziyaretinden sonra yazılarında belirtmiştir ki, “Hocalı’da çalışan hiçbir şey yoktur, ne telefon, elektrik, ne de su. Hocalı’nın dış dünyayla tek bağlantısı yalnız helikopterledir.” 73

Ermeniler tarafından Hocalı’nın ele geçirilmesi Askeran ile Hankendi arasındaki yolun açılarak, Şuşa dışındaki bütün Dağlık Karabağ’ın Ermeni kontrolü altına geçmesi demek idi. Bu kadar stratejik öneme sahip olmasına ve Hocalı yöneticilerinin işgal tehlikesinin yüksek olduğu yolundaki uyarılara rağmen, Mütellibov yönetimi Hocalı’nın savunulması yönünde gerekli çabayı göstermedi. Ayrıca, Azerbaycan Milli Güvenlik Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nın verdiği 14 ve 16 Şubat tarihli bilgi notlarında ilçenin durumunun gerçekten zor olduğu; muhtemel bir saldırı sırasında Hankendi’nde konuşlandırılmış Sovyet IV. Ordusu, 366. Alayına ait askeri teçhizatın da bu saldırıda kullanılabileceği belirtilmişti. Hocalı’da kentin savunulması için ayrılmış yetersiz askeri güç, 80 kişilik yerel tabur ve hava alanının savunulması için ayrılmış 60 yerel polis ile 250 otomatik silah, bir adet askeri zırhlı araç, bir adet 102 kalibreli top, biri AGS ve dördü PD-25 tipli toplam beş makineli silahla sınırlıydı.74



Ermenistanın saldırısı 25’inden 26 Şubat’a geçen gece başladı. Bu tarih, büyük olasılıkla 4 yıl önceki sözde Sumgayıt olaylarının yıldönümü ile ilgili olarak seçilmişti. Sovyet 366’cı alayı bu saldırıda kendi askeri birlikleri ile birlikte Ermenilere destek olmuştur. Ermeni askerleri Hocalı’ya dahil olmadan önce şehir 3 taraftan ablukaya alınmıştır.75

Saldırı sonucunda Ermeniler Hocalı’da sivil, kadın, çocuk, yaşlı demeden 613 kişiyi vahşicesine soykırıma maruz koydu. Öldürülenler içerisinde 63 çocuk, 106 kadın ve 70 yaşlı insan bulunuyordu.   Soykırım  zamanı 8 aile kökten mahvedildi.



Bu korkunc olaydan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu. 1275 kişi esir alındı, 150 kişi ise kayboldu. 26 çocuk tamamen, 130 çocuk ise kısmen öksüz kaldı. Kuşatma altındaki insanların çoğu acımasız yollarla öldürüldü, uluslararası birlikler ve dünya medyası olayı insanlık dramı olarak nitelendirdi.76

Mütellibov, her ne kadar Rusya ağırlıklı dış politikaya öncelik vermiş ve Azerbaycan’ın BDT üyeliğine sıcak bakmışsada, Rusya Ordusu 366. alayının 26 Şubat 1992’de Hocalı soykırımında bulunması nedeniyle onun yürütdüyü bu politikadan dönülmüştür. Hocalı soykırımının ardından, Mütellibov muhalefet tarafından 6 Mart 1992’de istifaya zorlanmış ve 8 Mart’ta istifa etmiştir. Anayasaya göre, devlet başkanlığı görevini üç aylığına, yani yapılacak seçimlere kadar vekaleten yürütmüş Meclis Başkanı Yakup Memmedov, Rusya ile ilişkilerde ihtiyatlı davranmış, BDT çerçevesinde ilişkileri geliştirmek konusuna mesafeli yaklaşmıştır. Mütellibov’un 21 Aralık 1991’de imzaladığı BDT’ye katılım sözleşmesi, parlamento tarafından onaylanmamış; Yakup Memmedov, 21 Mart 1992’de Kiev’de yapılan BDT toplantısına katılmamış; Azerbaycan temsilcileri BDT ile ilgili hiçbir sözleşmeni imzalamamışlardır.77

Bu dönemde Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgalleri devam etmekteydi. 1992 yılının 8 Mayıs tarihinde Şuşa Ermeniler tarafından işgal edildi. Şuşanın işgaliyle bütün Yukarı Karabağ Ermenilerin kontrolune geçmiş oldu. Şehrin geostrateji önemi dikkate alınırsa, bu olay Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunu başladıktan bu yana Azerbaycan’ın en büyük mağlubiyyetiydi. Şuşa bulunduğu yerden dolayı savunulması mümkündü. Fakat, Azerbaycan’daki iktidar savaşı, askeri birliklerin bir merkezden kontrol edilmemesi gibi nedenlerden dolayı bu savunma yapılamamıştır.

Ermeni işgalcilerinin askeri operasyonları Şuşa’nın işgalinden sonra daha da büyüdü ve Azerbaycan’daki istikrarsızlıktan faydalanılarak 17-18’de Mayıs’ta Ermenistan ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi arasında bulunan Laçın işgal edildi.78 Böylelikle, “kendi kaderini belirlemek” ilkesi ile yola çıkarak Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini Rusya askeri birleşmelerinin yardımı ile işgal eden Ermenilerin saldırgan politikası daha da genişlendi.

Laçın’ın işgali savaşın artık Dağlık Karabağ’ın sınırlarından kenara çıkdığını ve Ermenistan’ın işgalcilik hedeflerinin daha büyük olduğunu gösterdi.79

7 Haziran 1992’de seçime gitmek üzere Azerbaycan Parlamentosu feshedilerek yerine elli üyeli Milli Meclis oluşturuldu. 7 Haziran’da gerçekleştirilen başkanlık seçimi Halk Cephesi’nin lideri Ebülfez Elçibey’in, oyların % 64’ünü alarak kazanmasıyla sonuçlandı.80




      1. Ebülfez Elçibey Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

Azerbaycan’da bağımsızlık sonrası ilk demokratik seçimleri kazanarak iktidara gelen Ebülfez Elçibey’in, dış politikadaki en önemli hedeflerinden biri Dağlık Karabağ sorununun Azerbaycan toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesi olmuştur. Nitekim, Azerbaycan’ın bir devlet olarak çektiği sıkıntıların başında Karabağ’da yaşanan savaş durumu geliyordu ve bu durum çözüme kavuşturulmadan iç politikada huzurun, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması oldukca zordu. Bu nedenle Elçibey’in seçim programında Karabağ sorununun çözülmesi temel hedef olarak belirlenmiştir.81 Azerbaycan Halk Cephesi’nden olan Elçibey’in cumhurbaşkanlığına kadar olan dönemde Azerbaycan Rusya’ya ekonomik, güvenlik ve daha birçok açıdan destek çıkacak ölke olarak bakıyordu. Bu ise hem ortak tarihi geçmiş hem de Mütellibov’un kişisel siyasi stratejisiyle ilgiliydi.82 Elçibey iktidara geldikten sonra Azerbaycan’ın BDT üyeliğinden vazgeçti ve Rusya Federasyonu’na karşı Türkiye başta olmak üzere Batılı devletlerle sıkı işbirliğine dayalı bir politika izledi. Azerbaycan’ın doğal kaynaklarının işletilmesi ve uluslararası pazarlara taşınmasında da Rusya Federasyonu’na karşı Türkiye başta olmak üzere Batılı devletlere83, özellikle de İngiltere’ye öncelik tanıdı.84

Elçibey’in dış politikada Batı ağırlıklı bir politika yürütmesi, Karabağ sorununun çözümünde Batı kurumlarına çağrı yapması açısından önemli olmuştur. Nitekim, Elçibey iktidara gelir gelmez Karabağ sorununu tekrar AGİK’in gündemine taşımıştır. 1992 yılı Haziran ayında yapılan Roma toplantısında Karabağ sorununun çözümüne yönelik iki temel görüş bildirilmiştir. Bunlardan birincisi, Azerbaycan’ın toprak bütünlügünün tartışılmazlığı, ikincisi, Azerbaycan’ın diğer etnik gruplara olduğu gibi Ermenilere de kültürel haklar tanıdığı ve ayrımcılık yapmadığı ile ilgili olmuştur.

Her iki görüş uluslararası alanda kabul edilen temel ilkelere uygun olduğundan AGİK üyesi ülkeler arasında olumlu karşılanmıştır. Nitekim, Azerbaycan’a karşı oluşan ılımlı yaklaşım kendisini Helsinki toplantısında göstermiş ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ilişkin karar önerisi Ermenistan’ın karşı çıkmasına rağmen üye ülkelerce kabul edilmiştir.85

Elçibey iktidarının gerçekleştirdiği askeri operasyonlar bazı başarılarla sonuçlanmış olsa da, daha sonra durum yine zorlaştı. 1993 yılının 2 Nisan tarihinde Kelbecer işgal edildi.86

Elçibey iktidarının yoğun çabalarına rağmen Karabağ’daki çatışmalar Azerbaycan açısından hiç de iyiye doğru gitmemiştir. Nitekim, Ermeniler sağlanan ateşkesleri ihlal ederek her geçen gün Azerbaycan topraklarını işgal etmekteydiler. Uluslararası kamuoyu karşısında yalnız kalmasına rağmen Ermeniler Karabağ ve etrafındaki bölgelerdeki toprakları işgal ede bilmeleri için yeni stratejiler geliştirmekteydi. Karabağ’daki ayrılıkçı Ermeniler yeni bir devlet kurdukları iddiasıyla AGİK toplantılarına bu statüyle katılmak istediklerini bildirmiş, bir bakıma Azerbaycan’ın istediği gibi seyreden AGİK toplantılarının geleceğini ipotek altına almaya çalışmıştırlar. 87

Kelbecer’in işgali konusunda uluslararası kamuoyunda başlatılan yoğun çalışmalar sonucunda başta ABD olmak üzere birçok Batılı devletler çeşitli seviyede Ermeni işgalini kınayan açıklamalarda bulunmuştur. ABD ve İngiltere Ermeniler üzerinde baskı kurmaya çalışsa da bunda başarılı olamamış, Ermeniler geri adım atmamıştır. Bu başarısız sonucun sebepleri olarak Elçibey hükümetinin milliyetçi politikaları sonucunda iç politikada meydana gelen gerginlik ve ülkenin bölünmenin eşiğine gelmesi, daha önce devlet yönetimi deneyimi olmayan kadroların iktidara getirilmesi, makam ve mali kazanımlar için verilen iktidar kavgası gösterilmiştir.88




      1. Haydar Aliyev Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

Haydar Aliyev, 1988 yılına kadar Moskova’da SSCB Başbakan Birinci Yardımcılığı ve Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro üyeliğine kadar yükselmiştir. 1993 yılında ise Azerbaycan’da istikrarsızlık mevcut idi. Dağlık Karabağ’da devam eden savaş, ülkenin günden güne kötüleşen ekonomik durumu ve aynı zamanda bunlara ek olarak89 Cephe Hükümeti’nin izlediği siyasetden hoşlanmayan Rusya’nın yardımı ve desteyile Suret Hüseynov’un devlete karşı darbe girişiminde bulunması ülkeyi çıkılmaz bir noktaya getirmişti. Ebülfez Elçibey istifa ederek devlet başkanlığı görevini bıraktıktan sonra Haydar Aliyev Bakü’ye davet edildi. Cebhe hükümeti yöneticilerinden farklı olarak Aliyev hem siyaseti, hem de devlet idareçiliğini iyi bilen ve deneyimli bir insandı.90

3 Ekim 1993 tarihinde yapılan seçimler sonucunda oyların % 99’unu alarak Haydar Aliyev 1. dönem cumhurbaşkanlığı görevine seçilmiştir.91

İktidara gelen Haydar Aliyev önceki cumhurbaşkanlarından farklı olarak dış politikada denge siyasetini seçmiştir. Bunun nedeni yeni bağımsızlık kazanmış bir devlet için kesin olarak Batı veya Rusya yönümlü siyaset uygulamanın yanlış seçim olacağını devlet yönetimindeki deneyiminden dolayı Haydar Aliyev’in iyi bilmesi idi.92

Bu politikanın uygulanmasındaki esas amaç Azerbaycan’da ve bölgede barış ve huzuru sağlayacak ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi olmuştur. Nitekim, Haydar Aliyev Azerbaycan’ın dış politikasını dört önemli temel üzerinde oluşturmuştur:



  1. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması;

  2. Ekonomik, siyasi egemenliğin sağlanması ve korunması;

  3. Milli menfaatlerin belirlenmesi ve korunması;

  4. Vatandaşların hakk ve özgürlüklerinin güvence altına alınması;

  5. Azerbaycan menfaatlerinin korunması için gerekli ülkelerin

belirlenmesi ve yakın ilişki kurulması;

  1. Diger ülkelerle de dengeli ve karşılıklı bir dış politika yürütülmesi olarak belirlemiştir.93

Bu dönemde Azerbaycan’ın dış politikasında odaklanması gereken hüsus Karabağ’da devam eden savaş ve alınan yenilgiler idi. 1980’li yılların sonlarından bu yana devam eden Dağlık Karabağ meselesi, çözüme kavuşturulmadan A. Mütellibov’dan E. Elçibey’e, E. Elçibey’den H. Aliyev dönemine kadar devam etmiştir.94

Azerbaycan dış politikasının temelini Karabağ ve etraf arazilerde Ermeni isgalinin durdurulması oluşturmaktaydı. Daha önce de belirtildiği üzere, ülke dahilinde istikrarın sağlanması ve toprak bütünlüğünün mühafaza edilmesi bu problemin çözülmesine endekslenmiştir. Bundan dolayı, Haydar Aliyev iktidarının da temel amacı Dağlık Karabağ meselesinin hall edilmesi olmuştur. Bu amaca hizmet edilmesi için de dış politika unsurları faydalı bir biçimde kullanılmıştır.95

Bunun için, öncelikle bölgede önemli nüfuza sahip Rusya ile ikitaraflı ilişkiler iyileştirilmeye başlandı. İki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmek için bütün yollar araştırıldı, her iki tarafın çıkarlarına uygun ekonomik, siyasi ilişkilerin gelişimi için önemli adımlar atıldı. 1993 6 Eylül’de Haydar Aliyev Moskova’da Rusya cumhurbaşkanı Boris Yeltsin’le görüşerek ilişkilerin iyileştirilmesi konusunu tartıştı ve Eylül 24’de Azerbaycan BDT’ye dahil oldu. 96

Ayrıca, bağımsızlık mücadelesi döneminde Rusya yanlısı politika uygulamakla A. Mütellibov, Rusya karşıtı politiklar izlemekle ise Elçibey yönetimi ağır bedeller ödemişler, nitekim uygulanan dengesiz politikalar sonucunda Azerbaycan’ın arazileri Ermenistan tarafından işgal edilmiş ve ülke etnik nedenlerden dolayı bölünme tehlikesi ile yüzleşmiştir. Bu yüzden Haydar Aliyev hem Rusya, İran’la , hemde Batı devletleri ile uyumlu ilişkiler yürütmeye çalışmıştır.97

Bu dönemde Ermenistan Azerbaycan’a karşı savaş politikasını sürdürerek 1993 23 Temmuz’da Ağdam’ı, 23 Ağustos’ta Cebrayıl ve Füzuli’ni, 31 Ağustos’ta Gubadlı’nı ve 29 Ekim’de Zengilan’ı işgal etmiştir. BM Güvenlik Konseyi, Dağlık Karabağ konusunda 4 karar (822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları) kabul etmiştir. Bu kararlarda Ermeni silahlı birliklerinden işgal edilen Azerbaycan topraklarını terk etmeleri talep edilmiş olmasına rağmen bu talepler hiç bir zaman yerine getirilmemiştir.98

Haydar Aliyev, dış politikadakı esas sorun olarak nitelendirdiği Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycanın haklı mücadelesini uluslararası örgütlere üye olarak bu tribünlerden dünya birliğine anlatma yolunda büyük adımlar atmıştır. Haydar Aliyev’in iktidara geldigi dönem, ülkede iç kargaşa devam etmekte ve ülke bölünme tehlikesi yaşamaktaydı. Bundan dolayı, Haydar Aliyev öncelikle iç istikrarın sağlanmasına yönelmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için cephede ateşkes sağlanmalıydı. 12 Mayıs 1994’te ateşkese varılmasına nail olan Aliyev, ardından iç siyasette de istikrarı saglamış ve Karabağ probleminin çözümüne yönelmiştir. Bu noktada AGİT ve diger uluslararası güçlerle işbirliğine gitmiş ve AGİT aracılığıyla problemin çözümüne ilişkin yeni bir plan hazırlanmıştır. Sorunun çatışma niteliğinde baslangıcının 1988 olduğu düşünüldüğünde, 1996 yılındaki bu planın hazırlanmasında Aliyev’in istikrarlı iç ve dış politikasının etkisi büyük önem arz ediyor. Burada: “Azerbaycan ve Ermenistan anlaşmazlığının çözülmesi, Karabağ’a en yüksek özerkliyin sunulması, Karabağlı Ermeni ve Azerbaycanlıların hayat güvenliğinin sağlanması” gibi önemli faktörler bulunuyordu. Aliyev yönetiminin yürüttüğü başarılı lobi faaliyetleriyle elli üç devlet tarafından bu plan kabul edilmiş olsa da, Ermenistan, yayılmacı politikasına uygun olmadığından bu planı kabul etmekten kaçınmıştır.99




      1. İlham Aliyev Döneminde Dağlık Karabağ Sorunu

15 Ekim 2003 seçimlerinin ardından İlham Aliyev Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı olmuş ve böylelikle Azerbaycan’da Haydar Aliyev’den sonra ikinci Aliyev dönemi başlamıştır.100 Haydar Aliyev’in politikasını devam etdiren İlham Aliyev döneminde de Azerbaycan'ın dış politikasının öncelikli uygulaması denge siyaseti olmuştur. Denge politikası Azerbaycan'ın bulunduğu jeopolitik ortam ve uluslararası alandaki yeri açısından küçük ülke olmasından dolayı devam ettirilmiştir. Nitekim, küresel ve bölgesel aktörlerin güç balansına odaklanan denge politikası, genelde Azerbaycan'ın ve özel olarak da İlham Aliyev iktidarının manevra imkanlarını genişletmiş ve bağımsız dış politika izlemesini temin etmiştir.

İlham Aliyev iktidarının dış politikadaki esas hedefi Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklarının geri alınması meselesi olmuştur.101

Bunun için, İlham Aliyev ilk olarak askıya alınmış Dağlık Karabağ görüşmelerini yeniden başlatmıştır. Aliyev, Karabağ probleminin uzamasını, çözümsüzlügün çözüm gibi anlaşılmaya başlanmasını ve bu durumun Azerbaycanın dahili siyasetine olumsuz yansımasını belirterek, meselenin barışçıl yollarla hall edilememesi halinde savaşın kaçınılmazlığını ileri sürmeye başlamıştır. Bu politika sadece söylem olarak kalmamış, ülke çapında seferberlik ilan edilmiş, askerliye dair mevzuatda degişikliklere yer verilerek, askerlikten muafiyet şartları zorlaştırılmış, böylelikle olağanüstü hal uygulamasına geçilmiştir. Aynı şekilde, askeri bütçenin genel bütçedeki payı arttırılarak neredeyse Ermenistan bütçesine yakın bir orana çıkartılmıştır. Bu gelişmeler, Azerbaycan’ın Karabag problemini çözme konusunda barışçıl yollardan ümidini kesmeye ve savaş ile çözüme yönelmeye başladığının bir göstergesidir.102

İ. Aliyev döneminde dış politikada Dağlık Karabağ’a dair başarı sayılabilecek ilerlemeler yaşanmıştır. İlk olarak, bundan öncesine nazaran Azerbaycan’ı savunan, Bakü’nün tezlerini kabul eden ülkelerin sayısı çoğalmıştır. İkincisi, uluslararası kurumlar tarafından Azerbaycan lehine kabul edilen kararlar Bakü’nün elini güçlendirmiştir. Üçüncüsü, Mart 2008’de BM tarafından kabul edilen Dağlık Karabağ ile alakalı karar uluslararası alandaki gelişmeni açık olarak göstermektedir.

Bununla birlikte, Karabağ probleminin çözümüyle görevlendirilen AGİT Minsk Grubunun Eşbaşkanlarının -ABD, Fransa ve Rusya- problemin çözümünde yavaş hareket etmesi, özellikle Azerbaycan tezlerini istenilen düzeyde dikkate almaması ve uluslararası kamuoyunda destek vermemesi, İ. Aliyev yönetimini dış politikada yeni arayışlara itmiştir. Bu dönemde Azerbaycan’ın Rusya, İran ve uzak doğu üçlüsü Çin, Japonya ve Güney Kore ile yakın işbirliğine girmeye çalıştığı gözlemlenmiştir. Devletin ekonomik gelişimi bu üç ülke ile yapılan anlaşmalarla Uzak Doğu modeline teslim edilmiştir. Aynı zamanda bu ülkelerin uluslararası etkisinden yararlanılarak Dağlık Karabağ sorunu çözülmeye çalışılmıştır. Azerbaycan mümkün olduğu ölçüde Dağlık Karabağ sorununu barışçıl yolla hall etmek istemektedir. Fakat, diğer halde savaş olanağını da gündemde tutmaktadır. Minsk Grubu çerçevesinde görüşmelere devam eden Azerbaycan ulusal çıkarlarına uymayan unsurları etkisizleştirmeye çalışmaktadır.103


Yüklə 0,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə