Türk Neonatoloji Derneği yenġDOĞanda sivi ve elektrolġt dengesġ rehberġ – 2016



Yüklə 0,51 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/19
tarix27.03.2018
ölçüsü0,51 Mb.
#35092
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

50 

 

görülmüştür.  Renal  yetmezliği  veya  hipoparatiroidizmi  olan  bebeklerin  inek  sütü  ile 



beslenmesi  (67-81  mg/dL  P  içerir)  hiperfosfatemiye  neden  olabilir.  Normal  term  bebeklerde 

bile anne sütü ile beslenenlerle kıyaslandığında inek sütü ile beslenenlerde iCa düşer, serum P 

düzeyi artar. 

Klinik Bulgular 

Akut hiperfosfatemi genellikle hipokalsemi yoksa asemptomatiktir. Yüksek doz P 

oral  ya da rektal alan hastalarda, semptomatik akut P intoksikasyonu gelişir. Hiperfosfatemi 

ve  hipokalsemi  olur;  karpopedal  spazm,  kusma,  apne,  siyanoz,  hipoaktivite,  ciddi 

dehidratasyon  ve  şok  gelişebilir.  Bilinç  ve  solunum  bozulur  ve  jeneralize  konvülziyon 

gözlenir, ancak iv.kalsiyum verilirse düzelir. Kronik hiperfosfateminin klinik bulguları ise kas 

ve subkütan dokudaki ektopik mineralizasyondur. 

Tedavi 

İdrar  P  atılımını  arttırmak  için  hidrasyon  yapılmalı  (20  mL/kg  izotonik  SF)  ve 

diüretik verilmelidir. Semptomatik hastalıklarda kalsiyum i.v. verilmelidir. Enteral verilen Ca, 

bağırsakta P bağlar. Beslenme düşük fosforlu diyet olmalı, oral verilen P azaltılmalıdır. Eğer 

lavmana  ikincil  ise  emilimi  azaltmak  için  lavaj  yapılabilir.  Diyaliz  veya  hemofiltrasyon  da 

oligürik  böbrek  yetmezliği  olan  hastalarda  uygulanabilir.  Kronik  böbrek  yetmezliği  olan 

çocuklarda görülen sekonder hiperparatiroidi diyetteki fosforun azaltılması ve P bağlayıcılar 

ve  D  vitamini  desteği  ile  azaltılmaya  çalışılır.  CaCO

3

,  iyi  bir  P  bağlayıcıdır,  majör  bir  yan 



etkisi  yoktur,  hiperpotasemi  ve  hiperparatiroidiyi  düzeltir  ancak  yenidoğanda  kullanımı 

hakkında bilgi yetersizdir. 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


51 

 

ÖZEL DURUMLARDA SIVI-ELEKTROLĠT DENGESĠNĠN YÖNETĠMĠ 



 

Sıvı-elektrolit dengesinin temel ilkelerine ve hastalığın özelliğine göre her bebeğin 

gereksinimlerine uygun olarak tedavinin bireyselleĢtirilmesi gerekir. 

 

RESPĠRATUVAR DĠSTRES SENDROMU 

Respiratuvar  distres  sendromunda  (RDS)  sürfaktan  eksikliği,  akciğerlerde  atelektazi, 

pulmoner vasküler dirençte artış,  akciğer kompliyansında ve lenfatik drenajda azalmaya  yol 

açar.  Ayrıca  bu  bebeklerde  plazma  onkotik  basıncı  düşüktür  ve  pulmoner  kapiller  endotel 

hasarı  sık  görülür.  Tüm  bu  olaylar  akciğerlerdeki  mikro  dolaşımda  Starling  kuvvetlerinin 

dengesini  bozarak  interstisiyel  ödeme  neden  olur  ve  akciğer  işlevleri  daha  fazla  bozulur. 

Alveoler epitelde sodyum transport mekanizmalarının immatüritesi de fetal akciğer sıvısının 

emiliminde gecikmeye  yol  açarak hem  RDS  hem de  yenidoğanın  geçici taşipnesinin (TTN) 

gelişiminde  rol  oynamaktadır.  Bunlara  ek  olarak  RDS  olan  bebeklerde  böbrek  fonksiyonları 

sıklıkla bozuktur, idrar akım hızı oligürik böbrek yetersizliği sınırındadır (1-1.5 mL/kg/st) ve 

antidiüretik hormon düzeyleri de yüksektir. 

Günümüzde sürfaktan ve antenatal steroid kullanımı RDS seyrinde önemli iyileşmeler 

sağlasa da, akciğer fonksiyonlarındaki asıl iyileşme postnatal diürez/natriürezin başladığı ve 

serbest suyun atılımıyla tartı kaybının gözlendiği dönemde olmaktadır. Bu nedenle RDS olan 

bebeklerde  sıvı-elektrolit  tedavisinin  temeli  postnatal  ilk  günlerde  negatif  su  ve  sodyum 

dengesinin  sağlanmasına  yönelik  ve  insensibl  sıvı  kaybı  için  tahmin  edilen  miktar  kadar 

olmalıdır.  RDS  tedavisinde  Avrupa  Uzlaşı  Rehberindeki  sıvı-elektrolit  dengesi  ile  ilgili 

öneriler de bu temel bilgilere dayanmaktadır; RDS’de diüretik kullanımını destekleyen kanıt 

ise yoktur: 

1.Kuvöz içi nem oranı yüksek olmalıdır (%60-80) 

2.Verilecek sıvı miktarı, postnatal diürez/natriürez başlayana kadar “kısıtlı” olmalıdır. 

Başlangıç  için  70-80  mL/kg/gün  uygun  olabilir;  bazı  kaynaklarda  bu  miktar  40-60 

mL/kg/gün olarak önerilmektedir. Ancak bazı çok immatür bebeklere daha fazla sıvı 

verilmesi  de  gerekebilir.  Daha  sonra  verilecek  sıvı  miktarı,  bebeğin  tartı  kaybı  ve 

serum sodyum düzeylerine göre bireyselleştirilmelidir.  

3.İlk 36-48 saat sıvılara sodyum ve potasyum eklenmez, ancak kalsiyum eklenmelidir . 

Sodyum, diürez başladıktan sonra ve sıvı-elektrolit dengesi yakından izlenerek eklenir.  

 



52 

 

YENĠDOĞANIN GEÇĠCĠ TAġĠPNESĠ 

 

Yenidoğanın  geçici taşipnesi  (Transient  Tachypnea of  the Newborn, TTN)  genellikle 



term ve geç preterm bebeklerde görülen, doğum sonrası fetal akciğer sıvısı rezorbsiyonundaki 

gecikme  ile  ilişkili  bir  solunum  sıkıntısı  sendromudur.  Akciğer  epitelinin,  klor  salgılayan 

membran  özelliğinden  sodyumu  abzorbe  eden  membran  özelliğine  geçişinde  rol  alan  iyon 

kanallarının dönüşümünde gecikme sonucu geliştiği düşünülmektedir.  

TTN olan bebeklerde sıvı tedavisine ait kesin öneriler yoktur. Bu konuda yapılmış ilk 

randomize  kontrollü  çalışmanın  sonuçları  yakın  zamanda  yayınlanmıştır.  Çalışmanın 

kısıtlılıklarına  karşın  sonuçları,  term  ve  preterm  bebeklerde  komplike  olmamış  TTN 

vakalarında  hafif  sıvı  kısıtlamasının  güvenli  olduğunu  ve  solunum  desteği  süresini  anlamlı 

olarak  kısalttığını  göstermiştir.  Bu  çalışmada  uygulanan  “kısıtlı  sıvı”  politikası  postnatal 

1.gün  term  bebeklere  40  mL/kg/gün,  preterm  bebeklere  60  mL/kg/gün  miktarında  sıvı 

verilmesidir.  Akciğerlerin  postnatal  adaptasyon  süreci,  TTN  fizyopatolojisi  ve  postnatal  sıvı 

dengesindeki değişiklikler düşünüldüğünde önerilen bu sıvı politikası benimsenebilir: 

1.Verilecek total sıvı miktarı ilk gün için term bebeklerde 40 mL/kg/gün, geç preterm 

bebeklerde  60  mL/kg/gün  olmalıdır  (bebek  enteral  beslenebiliyorsa  sıvı  hesabı  içine 

enteral miktar da katılmalıdır) 

2.Daha sonra verilecek sıvı miktarı, bebeğin tartı kaybı ve serum sodyum düzeylerine 

göre bireyselleştirilmelidir.  

3.Diürez ve tartı kaybı başlayana kadar sıvılara sodyum eklenmemelidir 



BRONKOPULMONER DĠSPLAZĠ 

Bronkopulmoner displazi (BPD) gelişiminde düşük gestasyon haftası ve doğum tartısı, 

inflamasyon,  oksijen  toksisitesi,  volutravma,  ciddi  RDS,  hava  kaçakları,  PDA,  yetersiz 

beslenme  gibi  nedenlerin  dışında,  doğum  sonrası  ilk  haftalarda  yüksek  sıvı  ve  sodyum 

alımının  hastalığın  sıklığı  ve  ağırlığını  artırdığı  da  gösterilmiştir.  Özellikle  postnatal  ilk  10 

gün içinde uygun tartı kaybına izin vermeyen yüksek sıvı uygulaması, diğer risk faktörlerine 

göre kontrol edildiğinde dahi BPD riskini artırmaktadır. Ancak bu gerekçeyle çok uzun süre 

kısıtlı  sıvı  verilmesi  bebeğin  besin  gereksinimlerini  karşılamada  yetersizliğe  neden  olarak 

prognozu  daha  da  kötüleştirebilir.  Ayrıca  sıklıkla  kullanılan  diüretiklerin  sodyum  kaybına 

neden olarak büyümeyi olumsuz etkileyebileceği akılda tutulmalıdır. Tüm bu etkileşimler göz 

önüne  alınarak  BPD  önlenmesi  için  ve  tedavisi  sırasında  sıvı-elektrolit  dengesinin 

yönetimindeki  temel  ilke  postnatal  ilk  günlerde  olması  gereken  tartı  kaybına  izin  vermek,  

sonrasında ise büyüme üzerine odaklanarak hacim yüklenmesine neden optimum beslenmeyi 

sağlamaktır. 




Yüklə 0,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə