2
bilig-10/Yaz’99
GİRİŞ
Dünyadaki insan topluluklarının
önemli bir
kısmının, tarihlerinin belli dönemlerinde boy
veya uruğlara bölünmüş bir şekilde yaşadıkları
bilinmektedir. Türk topluluklarından Tatar ve
Uygur gibi topluluklarda böylesi bir bölünüş,
çok eski dönemlerde görünmesine rağmen daha
sonraları bu gelenek
zamanla unutulmaya yüz
tutmuştur. Bunun yanında göçebe hayatı yaşayan
veya hayvancılıkla ziraati birlikte yürüten Kazak,
Karakalpak, Kırgız ve Türkmenlerde boylara-
uruğlara bölünme geleneği, günümüze kadar
devam etmiştir.
Türkmen boyları konusunda daha tafsilâtlı
bir şekilde bahsetmek gerekirse, şunları söyle-
mek mümkündür: XIII. asrın
ilk çeyreğinin
sonlarında bugünkü Türkmenistan coğrafyası
Cengiz Han’ın orduları tarafından istila
edilmişti. Marı (Merv), Ürgenç (Eski Ürgenç),
Lebap ve Ahal vilâyetlerindeki medeniyet
merkezleri yerle bir edilerek bu ülkenin bir
bölümünü
Buhara Emirliği, diğer bölümünü
Hive Hanlığı, Ahal ve batı taraflarını da İran
şahları ellerine geçirmişti. “Bölüştür-hüküm
sür” (Böl-yönet) şeklindeki koloniyâl hareketle
bu hanlıklar, Türkmen halkının küçük boylara-
uruğlara bölünmesine zemin hazırlamayı, hatta
bir Türkmen boyunu bir diğerine veya birkaçına
karşı kullanmayı devlet siyaseti haline getird-
iler. Bu durum, Türkmen boylarının mensup
oldukları boylara daha çok bağlanmalarına ve
bir tehlike esnasında
kendilerine hangi boyun
yardımcı olacağını daha yakından tanımalarına
sebep olmuştu. Neticede Türkmenler’in boy ve
uruğlara bölünme süreci uzunca bir zaman devam
etmiş ve sosyal gelenek bu asrın başlarında daha
da yaygınlaşmıştır
(Ataniyazov, 1994).
Türkçe konuşan toplulukların VII-VIII.
asırlarda boylara ve uruğlara bölündükleri bil-
inmektedir. Orhun Yenisey’de ele geçen en
eski Türkçe kitâbede “Az”, “Basmıl”, “Karlık”,
“Üç Karlık”, “Kırgız”, “Oğuz”, “Dokuz Oğuz”,
“Tabgaç”, “Tangut”, “Türkeş”, “Uygur”, “On
Uygur”, “Çik”(Çiğ) gibi Türk kavmine men-
sup isimlendirmeler ile karşılaşılması
bu tarihi
olguyu ortaya koymaktadır
(Malov, 1959).
Bunlardan “Az” (Asa,Yasa), “Karlık”,
“Oğuz”, “Çik” (Çiğ) gibi isimler, Türkmen boy
ve uruğlarının adı olarak da kullanılmışlardır.
Bu durum Türk topluluklarının ve bu çerçevede
Türkmenlerin en eski dönemlerde de boy ve
uruğlara bölünmüş olduklarına işaret etmektedir.
Bu makalede boy(tayfa), uruğ, tîre, gibi
etnografik terimlerin sıkça kullanılması sebebi-
yle bunların sosyal yapılanmadaki yerlerini ve
anlamlarını göstermek gerekiyor. Bilindiği üzere
boy ve uruğlar halinde yaşayan toplulukların
hepsinde
boylar uruğlara, uruğlar da tîrelere
bölünmekte; daha açık belirtmek gerekirse,
yukarıdan aşağıya doğru sıralanan çok halkalı
bir zincir meydana getirmektedirler (Türkmen
boylarının bazılarında bu zincirin halkaları 10’a
kadar uzayıp gitmektedir). Türk topluluklarının
hiçbirisinde bu halkaların her biri (mesela
1.halka, 2.halka, 5.halka) için başlı başına özel
bir terim kullanılmamıştır. Bunun için Türkmen
dilinde ve onun şîvelerinde karşılaşılan “halk”,
“il”, “tayfa”, “uruğ”, “kök”, “kovum”, “kabile”,
“aymak / oymak”, “oba”, “bölük”, “bölüm”,
“gandüşer”, “küde”, “depe”, “desse”, “lakam”,
“top”, “birata”, “topar”, “tîre” ve benzeri gibi
çok sayıdaki terimler, bu toplulukların
sadece
birisini değil, pek çoğunu da ifade etmek için
kullanılıyordu. Ancak ilmî çalışmalarda bu zin-
cirin bütün halkalarını olmasa da belirli temel
topluluklarını özel terimler ile ifade etmek gereki-
yor.
Bu yüzden biz, günümüzde bağımsız Türk
devletlerinin asıl halkını teşkil eden Türkmen,
Özbek, Kazak, Karakalpak gibi toplulukları
halk, bu halkların sayıca büyük nüfuzlu bölüm-
lerini (mesela Oğuzlar’ın / Türkmenler’in 24
boyunu) “boy / tayfa” terimi ile göstermeye
çalıştık. Türkmen boyları çoğunlukla 2-3,
bazen 4, hatta 5 büyük bölüme ayrılmışlardır.
Meselâ Tekeler “Utamış”-”Toğtamış (2 bölüm),
Yemreliler “Gumlu”-”Dağlı” (2 bölüm), Yo-
mutlar”Bayramşahlı”-”Atabay” “Cafarbay” (3
bölüm), Ersarılar “Uludepe”- “Güneş”- “Gara”-
“Bekevül” (4 bölüm), Çovdurlar “Garaçovdur”-
“Abdal”- “İğdir”- “Bozacı”- “Buruncık” (5
bölüm).
Ebulgazi devrinde Özbekler’de boydan
küçük, ancak uruğdan büyük olan bu topluluklar
“tüpe”
sözüyle ifade ediliyordu
(Mitt,I,1939).
Bu terim Ersarılar’ın “Ulu- tepe” bölümünün
adında muhafaza edilmiştir. Biz çalışmamızda
boyun bu