Uluslararasi sempozyumu



Yüklə 26,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə174/307
tarix11.09.2018
ölçüsü26,8 Mb.
#67808
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   ...   307

485

                                                                                   Hüseyin AYDIN 

Hak’tan yana tavır koyarak istikametten ayrılmadan ilahî rızaya uygun bir 

basarı edilmesine bağlıdır.

11

Tasavvuf düşüncesinde insan, âlem-i sağir (küçük âlem); evren, âlem-i ke-



bir (büyük âlem)dir. İslâm âlimleri ve sûfîler, eşref-i mahlûkat olan insanın 

varlık anlayışındaki yeri üzerinde durmuşlardır. Mevlana bu konuya değinir-

ken dal ve meyve sembol grubunu kullanır. Meyve dalın ucunda, dal meyve-

nin içindedir. Her ne kadar meyve görünüşte ağaçtan doğmuşsa da gerçekte, 

ağaç meyvede vücut bulmuştur. İnsan evrende, evren insanın içindedir. Dalın 

varlık sebebi meyve vermesi (hakikati ortaya çıkarması), evrenin varlık sebe-

bi Allah’ın tüm özelliklerine kısmen sahip olan insanı barındırmasıdır (Mes-

nevi  IV/521-525).  “Meyve  elde  etmeye  bir  meyli,  meyve  elde  etmeye  bir 

ümidi olmasaydı hiç bahçıvan ağaç diker miydi?” (Mesnevi IV/523) sorusu 

dal-meyve sembolünün işlevini kavramaya yetmektedir.

12

“İki alem vardır” :



İlki varlık alemi, ikincisi mana alemi...

Varlık âlemi gündüz gibidir,

Olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir... 

Mana âlemi ise gece gibidir,

Onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir...

Keser  gibi  olma;  hep  bana,  hep  bana...  Rende  gibi  olma;hep  sana,hep 

sana...Testere gibi ol;hem sana,hem bana...

Dünya gözü ile bakan, yüzü; gönül gözü ile bakan, özü görür.

Sevdiklerinize “gül” verin; gül yoksa “gülüverin”. 

Sembol kullanımında sûfî geleneklerini izleyen Mevlana evrende bulunan 

canlı cansız pek çok varlığı nitelikleri bakımından sembol ve sembol grupları 

hâlinde didaktik amaçla kullanmıştır. Semboller arasında ceviz, nar, elma, in-

cir, hurma, kavun, karpuz, üzüm, badem, fıstık gibi türleriyle örneklendirilen 

veya herhangi bir bitkinin ürünü anlamında kullanılan meyvenin ayrıcalıklı 

bir yeri olduğu görülmektedir. Meyve, bolluk, bereket, verimlilik, Allah ta-

rafından kalbe verilen ilim irfan karşılığında feyz; yiyecek, içecek, Allah’ın 

herkese verdiği nimet karşılığında rızk anlamlarını karşılamakta; irade-i küll 

11 Yetik, Erhan, “Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin Hayata Bakısı”, Tasavvuf Dergisi, sayı: 14, 

Ankara,2005, 61.

12 Akarpınar, R. Bahar, “Mevlana’da Üzüm”, Turkish Studies International Periodical For 

the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 3/5 Fall 2008, 145.



486 Bir İslam Mütefekkiri Olarak Mevlana’nın Çevreye Bakışı

(Allah’ın sınırsız gücü) ve hikmete (ancak Allah’ın bileceği sırlar) işaret et-

mektedir. Bu bağlamda “rahmet meyvesi” (Mesnevi III/3635) Allah’ın akıl sır 

erdirilemeyen sonsuz bağışlayıcılığı; “yokluk meyvesi” (Mesnevi III/4759) 

madde ve gayb âlemleri arasında şaşkına dönen aşığın vecd hâlinde Allah 

katında ulaştığı sırlar ve sonsuz saadettir.

13

Kışın zulmü, baharın lûtfu, güzün hüznü, tarlalar, tohum, değirmen, top-



rak, dere, şehir, köy, pazar, sonra dağ, tepe, ova, her türden hayvanlar: Arslan, 

timsah, köpek, kedi, karınca, arı, sinek; yağmurla hayat bulan çayır, çimen; 

kasırga, kum, bozkır, çöl v.s. yaratılış esrarı dile geliyor.

Mevlânâ şiirlerinde, yeryüzünün, güneş, ay ve yıldızların, genellikle kâi-

natın ayniyeti tespit etmiştir. Tabiat tasvirlerinde: Gül bahçeleri, açan çiçek, 

düşen yaprak, harman yeri, kuru toprak, çiçekle dolu ova; parlaklık, karan-

lık, gece ayın bakışı, tan yerinin ağarması, gece gökyüzü; havadaki zerreler, 

dağdan esen yel, deniz dalgaları, tabiat olaylarının çeşitliliği ve yine bunların 

hâlden hâle girerek değişkenliği, adeta insan ömründeki değişiklikler gibi an-

latıyor. Bunlar, insanın iç dünyasının, duygularının, bulundukları hâllere göre 

sembollerle tasviridir.

Kışın ağaçların gözlerden sakladığı zenginlik, bahar geldiğinde harcanır. 

Aşığın kış mevsiminde “hakkıyla sabretmesi” (Yûsuf, 12/18) gerekir. Böyle 

yapması ona, Yakûb gibi sabırla bekleyen ağaçlar tarafından öğretilir. Tıpkı 

ilk  ılık  güneş  ışığı  ve  meltemin  onlara  taze  ve  umut  dolu  yeşil  tomurcuk-

ların (Yusuf”un gömleğinin kokusuna benzeyen) güzel kokusunu getireceği 

gibi, insan kalbi de bir gün ruhun baharını ve cennetini ebedî baharını tecrübe 

eder.


14

“İnsan, hayvan, nebat, cemad her şey, birbirine âşıktır.” (Mesnevi III/4444),  

çünkü; her nesne, her tecelli ortak bir öz taşımaktadır. Tasavvufta esas olan bu 

bağı (ortak kaynağı) hissedebilmektir. Varlığın sırrını keşfetmek için manen 

olgunlaşmak gerekir. İnsanın olgunlaşması da meyveninki gibi sabır ve sebat-

la olur. Mevlana’ya göre yaratıcı, meyveyi ve insanı bir anda olgunlaştırmaya 

elbette muktedirdir ancak; her ikisi de ağır ağır olgunlaşırken tat, lezzet, rayi-

ha kazanır (Mesnevi III/3501-3514). Her insanın ve her meyvenin tadı başka 

başkadır, ama hepsinin aslı Allah’tadır (Mesnevi III/3515).

Mevlânâ’ya göre mutlak güzellik Allah’a aittir ve yaratıklarda müşahede 

edilen tüm güzellikler onun yansımasıdır. Âşık bir sûfi her an sevdiğini anar, 

13  Akarpınar, a.g.e. 144.

14  Kayaoğlu,  İsmet,  “Mevlana’da  Tabiat  Sevgisi”,  (VIII.  Millî  Mevlâna  Kongresi  Kitabı 

içinde), Tebliğler, S. Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi Yay. Konya, 1996, s. 115-123




487

                                                                                   Hüseyin AYDIN 

her tarafta ondan bir iz arar. Gördüğü her şey onu hatırlatır, dahası çevresin-

deki her şeyi, onun tezahür ettiği varlıklar olarak görür. Aşığa göre, bütün 

kâinat ezelî ve ebedî sevgilinin tecellî aynasıdır. Her yerde onun cemâl ve 

kemâl sıfatlarının tezahürü vardır. Zira vücûd-ı mutlak, aynı zamanda kemâl-i 

mutlak ve cemâl-i mutlaktır.

15

 Mevlânâ bunu şöyle ifade eder: 



“Tanrı da gözü aydınlar için altı tarafı da delillerine mahzar etti.

Her hayvan, her bitki, nereye baksa; nereye varsa

Tanrı güzelliğini görsün; ondan gıdalansın dedi.

Onun için o oraya “Nereye dönerseniz Tanrı yüzü var” buyurdu.

Susar da bir bardaktan su bile içerseniz suyun içinde Tanrıya bakmaktası-

nız.


Fakat âşık olmayan suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür ey 

gözü açık er!

Ama aşkın sureti, Tanrı’da fâni olursa söyle bakalım, suda kimin suretini 

görür?


Güneşte Tanrı güzelliğini görür âşıklar. Gayret sahibi Tanrının sanatıyla 

nasıl ay, suya vurur da suda görünürse güneşte de hak görünür.”

16

“Güzeller, onun güzelliğinin aynası. Onlardaki aşk, onun istenmesinin ak-



si.”

17

Mevlânâ yeşilin insana zevk vermesinin onun hayatına olumlu yansıya-



cağı kanaatindedir. Ona göre tabiatın estetiği insanda iç güzelliğe yol açar, 

gönlünü aydınlatır. 

“İnsan, yeşilliğe baktı mı, gönlü hoşlaşır, gamsız bir hale gelir, sevinir ne-

şelenir.


Canımızla neşe kavuştu mu, bizden iyilikler bağışlar doğar.

Seyir-seyran ettik, ağzımız tatlandı mı, bedenimize can gelir, iştahımız ar-

tar.”

18

Mevlânâ  Celâleddin-i  Rumî  (1207-1273)  insana  sorumluluğunu 



Kur’an’dan ilham alarak söyle anlatmaktadır: 

15 Safak, Yakup, “Tasavvufî Şiirde Mecazî Anlatım”, VII. (Mevlana Sempozyumu Bildiriler 

Kitabı içinde), Konya, 1995, 87.

16 Mevlânâ Celâleddin, Mesnevî, çev. İzbudak, İstanbul, 1990, VI / 288, b. 3640–3645.

17 Mevlânâ, Mesnevî, (İzbudak), VI / 251, b. 3181.

18 Mevlânâ, Mesnevî, (Gölpınarlı), II/172–173, b.1097–1099




Yüklə 26,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   ...   307




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə