510 Atatürk Dönemi İskân Politikaları ve Göçmenlerin İskânı Uygulamaları (1920-1938)
bir savaş döneminden geçmiş olan Anadolu köyleri hem tarım arazilerinin
boş kalması hem de tarım yapacak insan kaynağından yoksun kalmasından
dolayı aşiretlerin iskânı konusuna azami gayret gösterilmiştir.
1926 yılı iskân muhtırasına ek olarak 1933 yılında yapılan düzenlemey-
le de nüfus oranı yoğun olan bölgelerden gönüllülük öncelikli olmak üzere
nüfus oranı az bölgelere de iskân faaliyeti yürütülmüştür. Türk kültürünün
yaygınlaşması, toprakların üretime geçirilmesi gibi toplumsal hayatın her ala-
nında faaliyet göstermeye başlayan halkevleri de bu konuda hazırladıkları
raporlarla nüfus politikası hakkında önerilerde bulunmuştur. Ülkü Mecmuası-
nın 1934 yılı 20. sayısında iç göçlerin uygulanmasında yeni köylerin kurula-
rak atıl bölgelerin ve toprakların işlenebileceği bölgelerin şenlendirilebilece-
ği belirtilmiştir.
7
Belirtilen bu husus 1926 yılında hazırlanan iskân kanununun
3. maddesi gereğince uygulanmıştır.
1930’lu Yıllarda İç İskân
1933 yılından sonra hazırlanan 885 ve 2510 sayılı kanunlarla uygulanan
iç iskânlarda hükümetler göçebe yasam tarzına son vermeyi amaçlamıştır.
Dönemin İç İşleri Bakanı olan Şükrü Kaya, Anadolu’da bir milyondan faz-
la göçerin bulunduğunu ve bunları yerleşik hayata geçirip onlara, cumhuri-
yetin nimetlerini götürmeyi önemli gördüğünü belirtmiştir. İskân amacıyla
düzenlenen 2510 sayılı kanunun 9. maddesi, hükümete Türkiye tabiiyetinde
bulunan ve Türk kültürüne bağlı olmayan göçebeleri, toplu olmamak üzere
kasabalara dağıtmak suretiyle, Türk kültürünün baskın olduğu köylere yer-
leştirme yetkisi vermiştir. Ayrıca hükümet, yine bu nüfusu yurtdışına çıkarma
hakkına da bu madde gereğince sahip olmuştur.
8
Şükrü Kaya, 14 Haziran
1934 tarihli Meclis konuşmasında iç iskân meselesinde; “…
Memleketimizde
bir milyondan fazla göçer vardır. …. Bunlar insanî, ahlâkî, millî ve siyasî
terbiyeden mahrum kalıyorlar. Kendilerine cumhuriyetin nimetleri hâlâ yetiş-
tirilememiş
tir. Aralarında ne bir hâkim, ne bir hekim, ne bir muallim vardır.
Bunların böyle rüzgâra kapılmış
yapraklar gibi kopup oradan oraya sürük-
lendiğ
ini görmek, çok acıdır.”
9
ifadesiyle 2510 sayılı kanunun gerekliliğine
vurgu yapmıştır.
İç iskân uygulamasını zorunlu kılan bir diğer husus güvenlik gerekçesidir.
Bu amaçla stratejik bölgelerdeki nüfus sınır güvenliği veya asayiş gerekçesiy-
le başka bölgelere iskân edilmiştir. 1924 yılında İmar ve İskân Vekâletiyle ya-
7 Şevket Aziz, “Türk Topraklarının Adamı”, Ülkü Mecmuası, C.4, S.20, Eylül 1934, s.81.
8 SARI, a.g.m., s.94
9
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:IV, İçtima:III, C:XXIII, s.141
511
İbrahim ERDAL
pılan yazışmalarda, Türkiye sınırlarında komünist propaganda faaliyetlerinin
etkisiyle Vilayet-ı Selâse bölgesindeki Kafkas mültecileri arasında komünist
faaliyetlere katılımın olabileceği bu sebeple sınır bölgesinde siyasî karışık-
lıkların olmasının muhtemel olduğu ifade edilmiştir. Bu gerekçeyle Kafkas
mültecilerinin geldikleri yerlerden uzak bir mıntıkaya nakil ve iskânlarının
hem hudut güvenliği, hem de asayişin kolaylığı açısından gerekli olduğu bil-
dirilmiş, mültecilerin memleketin iç kısımlarına gönderilmeleri istenmiştir.
10
İskân kanunun ilgili maddeleri gerekçesiyle hükümetler eşkıyalık ve kaçakçı-
lık yaptıkları gerekçesiyle Iğdır’da yaşayan Celali aşiretini sınırdan uzak bir
bölgeye iskâna tabi tuttuğu gibi İçel vilayetinde de kereste kaçakçılığı yaptığı
tespit edilen tahtacı aşireti de Gülnar kazasına iskân ettirilmiştir.
11
Güvenlik gerekçesiyle yapılan iç iskânın bir diğer uygulaması da isyan
veya ayaklanma sonucunda yapılan göçler ve iskândır. Şeyh Sait İsyanından
sonra hazırlanan 1097 sayılı yasa ile isyana karıştığı tespit edilen kişilerin
ve mensup oldukları aşiretlerin başka bir bölgeye iskânları düzenlenmiştir. 6
Aralık 1927 tarihli 1097 sayılı, “Şarktan Garba Nakledilecek Kişiler Hakkın-
daki Kanun”
12
un yapılış amacı, cumhuriyet kanunlarını hakkıyla uygulama
ve Doğu illerinde köklü bir ıslahat yapabilmektir. Bu yüzden, zararlı bir unsur
teşkil eden reislerin ve kendilerine ruhanî bir mevki vererek halkı kandıran
ve hükümete engel çıkarmaya çalışan, Şeyh ile bunların daimî kışkırtmalarına
kapılarak doğuda yapılacak ıslahata muhalefet ve engel teşkil edecek kabili-
yetteki zararlı kişiler, bu kanun gereğince bölgelerden uzaklaştırılmıştır. Yine
yasa gereği, batıya zorunlu iskâna tabi tutulacak kişilerden yardıma muhtaç
olanların nakli ve iaşe masraflarının hükümet tarafından verilmesi, bunların
iskân ve borçlanma kanunlarına uygun olarak, âdîyen iskân işlemine tâbi tu-
tulmaları ve doğuda terk ettikleri emlâk ve araziye karşılık, batıda mal ve
arazi verilmesi suretiyle refahlarının sağlanması planlanmıştır.
13
1934 iskân kanunu ile Dahiliye Vekaletine; toprağı dar veya bataklık, or-
manlık, dağlık ve taşlık olan, geçim vasıtalarından mahrum bulunan köyler-
deki halkı, yerleşmiş veya göçebe bulunan köylerin halkını, evleri dağınık
köylerdeki halkı yaşam şartları elverişli yerlere iskan etmek ve göçebe hayata
son vermek yetkisi verilmiştir. İç iskân politikasından bir diğeri de tarıma
veya hayvancılığa elverişli olmayan bölgelerden diğer bölgelere yapılan is-
kânlardır. Bu anlamda genellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinden
10 BCA: 272.12/41.49.4,
11 BCA: 030.18.1/2.6.46.3; BCA: 030.18.1/2.76.57.6
12 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: IV, Cilt XXXIII, Ankara, (t.y), s. 153.
13 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: IV, Cilt XXXIII, Ankara, (t.y), s. 84.