517
İbrahim ERDAL
Göçmenlerin Türkiye’ye gelmeye başlamasıyla mesken ihtiyacı ortaya
çıkmış, gerekli hazırlıklar tamamlanamadığı için göçmenlerin yerlilerin ya-
nında kalması Kitlesel göçün ilk dönemlerinde başta mesken olmak üzere
gerekli iskân hazırlıkları tam olarak yapılamadığı için, göçmenler evleri inşa
edilene kadar yerli halkın yanına geçici olarak yerleştirilmiştir. Konut soru-
nunun kalıcı olarak çözümü için göçmen evlerinin yapısını ve kullanılacak
malzemenin özelliklerinin belirlendiği bir dizi çalışma yapılmıştır. Yapılarda
kullanılacak olan tuğla, kiremit ve kereste gibi ana malzemenin temin yerleri
ve vasıtaları belirlenmiştir.
29
. Ancak gerek binaları inşa edecek olan kalifiye
iş gücünün bulunmaması, gerekse binaların yapımında gerekli olan ana mal-
zemenin eksikliği ile müteahhitlerin ekonomik yetersizlikleri dolayısıyla bina
inşaat işi uzun süre ertelenmiş 1937 yılına gelinceye kadar ancak 18 bin civa-
rında binanın inşa edilebildiği görülmüştür.
30
Duman’a göre yapılan binaların
planları yeni bir şehir planına göre uygulanmış, batıdaki evler tek katlı ve
çatılı, doğudaki evler ise iki katlı ve yanında ahır ve samanlık bulunacak şe-
kilde planlanmıştır. Ayrıca bu göçmenlere bu süre içinde belirlenen ölçülerde
yemek ve yakacak yardımı yapılmış, Kızılay aracılığıyla hastaneler kurularak
sağlık ihtiyaçları giderilmiş, salgın hastalıklarla mücadele edilmiştir. Resmi
kurumları yanında halktan da yardım kampanyaları vasıtasıyla göçmenler
için yardım toplanmıştır.
31
Kalıcı iskân sorunun yanında göçmenlerin hemen iskân edildikleri toprak-
larda üretici konuma getirilmeleri de önemli bir sorun olmuştur. Bu amaçla
gerekli yasal düzenlemeler yapılarak uzun vadeli borçlanmalarla bedeli 1937
yılı itibariyle 3.750.000 liraya varan tohumluk buğdaydan çift hayvanına ta-
rım alet ve edevatlarından arı kovanlarına
32
kadar büyük bir destek düzen-
lemeleri yapılmış hatta borçluların içinde ödeyemeyecek durumda olanlara
borçları silinerek destek verilmiştir.
33
Sonuç
İmparatorluk bakiyesi topraklarda yaşayan milletlerin içerisinde ulu8s-
laşma akımına en son dahil olan imparatorluğun da kurucu asli unsuru olan
Ek Tablo 2.
29 BCA: 030.10/72.475.2.; BCA: 030.10/81.531.5.
30 Duman, (1923-1938), a.g.m., s. 486-487.
31 BCA: 030.10/72.475.2; BCA: 030.10/116.810.7; Duman, (1923-1938), a.g.m., s.482.
32 BCA: 30.18.1.2/63.27.9; BCA: 030.10/116.810.14; BCA: 490.01/1466.9.2; Duman,
(1923-1938), a.g.m., s.484-485.
33 Düstur, Üçüncü Tertip, C: 16, Ankara 1935, s. 467; Düstur, Üçüncü Tertip, C: 17,
Ankara 1936, s. 90.; Düstur, Üçüncü Tertip, C: 18, Ankara 1956, s. 479-480.
518 Atatürk Dönemi İskân Politikaları ve Göçmenlerin İskânı Uygulamaları (1920-1938)
Türkler olmuştur. 1908 meşrutiyetinin getirdiği ortamın devletin bütünlüğünü
koruyamayacağının farkında olan aydınlar 1911 yılında milli sanayinin gere-
ği için yasal düzenlemeler yapmaya, 1911 Türk Ocaklarını kurarak siyaseten
ve fikren bir Türkçülük hareketi zeminini kurmaya ve bu yolla edebiyatta,
maarifte ve toplumun her safhasında bir ulus kimliği yaratmayı düşünmüşler-
se de girilen büyük dünya savaşı süreci bu faaliyetlerin ertelenmesine sebep
olmuştur.
Ulus devlet sürecine Balkan devletlerinin kopuş sendromuyla dâhil olan
ve bu süreç sonucunda Türkiye Cumhuriyetini kuran aydın, elit sınıf veya
komutanların yeni devletin kimliği konusundaki en önemli hedefleri homojen
toplum olmuştur. Ulus devletin en önemli argümanı olan bu uygulamanın
işlerliğe konabilmesi amacıyla Osmanlı Devletinin son dönemlerinde uy-
gulamaya başladığı konar göçerlerin yerleşik düzene geçirilmesi yaklaşımı
gündeme gelmiştir. Bu amaçla özellikle konar göçerler Türk nüfusun yoğun
olduğu yerlerden ziyade sınır bölgelerine veya Trakya gibi başka bir devle-
tin tarihi planları içerisinde olan bölgelere iskân edilmiştir. Bu sayede ulus
devletin sınırları içerisindeki nüfusun baskın Türk kültürü ve yapısı içerisine
uyum sağlayabileceği hesaplanmıştır. Yine bu amaçla özellikle sınır bölgele-
rinde kaçakçılık veya eşkıyalık sebebiyle bölgede huzursuzluk kaynağı olan
özellikle Kürt aşiretlerinin de, iskân oldukları yerlerde nüfusları %20’yi geç-
memesi şartıyla, iskân edilmiş oldukları görülmüştür.
Konar göçer aşiretlerin yerleşik hayata geçirilmesinin siyasi yönden bir
diğer amacı Türkiye Cumhuriyetinin hukuk yapısının ve kimliğinin ve kaza-
nımlarının bu aşiretler arasında yeterince yerleşmemiş olmasıdır. Bu durum
Atatürk döneminde göçmenlerin iskânı sürecinde en önemli endişelerden ve
iskân planlarının amaçlarından birisi olmuştur. Bu sebeple aşiretlerin bulun-
dukları uzak bölgelerden ziyade şehir merkezlerine yakın bölgelerde hatta
şehirlerin kenar mahallelerine iskânları “dağınık ve ufak köyleri birleştirmek,
köylüyü faizcilerin elinden kurtararak, şehir iktisadiyatında otomatik hareket
eder bir duruma sokmak, hükümetle köylü arasındaki bütün münasebetleri
vasıtasız yaptırmak”
34
gerekçesiyle planlanmıştır. Memlekette bir milyondan
fazla göçer olduğunu 14 Haziran 1934 tarihli meclis konuşmasında belirten
dönemin İç İşleri Bakanı olan Şükrü Kaya, göçer aşiretlerin insanî, ahlâkî,
millî ve siyasî terbiyeden mahrum kaldıklarını ve cumhuriyetin nimetlerinin
onlara hâlâ ulaştırılamadığını, bu sebeple aralarında bir hâkim, hekim veya
bir muallim olmadığını vurgulamıştır.
34 Sarı, a.g.m., s.89.