482 Türkmen ŞairDevletmammet Azadî’nin Şiirlerinde Dini Temalar
“Taňrynyň hoşnulygydyr bäş namaz
Hem melekler dostlugydyr bäş namaz.
Bu namazdyr enbiŷalaryň ŷoly,
Magrypet bossanynda açan güli.
Bu namaz bilgil heman asly-iman,
Kim okysa köňlünde galmaz güman”
24
.
............
“Ŷakdy dinin kim namaz terk eyledi,
Ŷa dilinde lafzy-küfri söŷledi”
25
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Azadi’nin yaşadığı bölge, şii kül-
tür coğrafyasına çok yakın olmasına rağmen, onun şiirlerinde şii unsurlara
rastlanılmaz. Ki bu durum, diğer Türkmen şairler ve mütefekkirler için de
geçerlidir. Azadi’nin hayat felsefesini, dünya görüşünü onun en büyük eseri
olan oğlu Mahtumkulu Firaki’nin babasını anlattığı “Atamın” adlı şu şiirde
buluruz:
“Agyr döwletlere köňül goŷmadı,
Bu jahanyň eşretini söŷmedi,
Eski şaldan artyk puseş geŷmedi,
Ahret öŷi boldy kasdy atamyň.
Diŷrdi:’Dünŷa durmaz, ömre baky ŷok,
Gündiz roza, gije bolsa uky ŷok,
Müňker bilmez, muhlyslaryň şeki ŷok’,
Pygamber destidir desti atamyň.
Älem içre adam galmaz, at gezer,
Bu syrlardan jahan halky ŷat gezer,
Jaŷy cennet içre, gökde şat gezer,
Ŷerde hoşwakt ŷatar posty atamyň”
26
24 Azady, age, s. 249
25 Azady, age, s. 251
26 Magtymguly, s. 41-42
Bir İslam Mütefekkiri Olarak Mevlana’nın Çevreye Bakışı
Hüseyin AYDIN
1
İnsan-çevre ilişkilerini Tanrı-doğa-insan ilişkileri çerçevesinde bütüncül
bir yaklaşımla ele almak gerekliyken, yaşananlar insanın dünyasının bu çer-
çeveden kopmuş, bölünmüş bir yapı üzerinde yükseldiğini gösterir. Tabiat-
la uyumlu olacak yerde, durmadan onunla çatışan modern insan ile tabiat
arasında, topyekûn bir dengesizlik mevcuttur. Bu dengesizliğin sebebi insan
ile Allah arasındaki armoninin bozulmasıdır. Tabiatla barışık olmak manevi
alanda barışık olmaya bağlıdır. Nitekim burada ortaya çıkan kaosun tabiatla
da barışık olmamaya yol açacağını Hz Peygamber söyle dillendiriyor: “Fâcir
bir kul öldüğü zaman kullar, ülkeler, ağaçlar, hayvanlar ondan rahat ederler.”
2
Kirlenme önce insanın iç dünyasında başlar sonra dışarıya sirayet eder.
Maddî kirliliğin köklerini manevi alanda bulmak mümkün. Günahlar ma-
nevi kirlilik olmakla beraber maddi kirlenmenin de sebebi sayılabilir. Manevi
pislik, maddi kirlilikten daha tiksindiricidir.
3
Fahreddin er-Razî (v.606/1210)
pis ve temizi ikiye ayırmaktadır. l- Maddi 2- Manevi olan. Manevi pisliklerin
en çirkini cahillik ve günah; manevi temizliklerin en temizi de Allah’ı tanı-
mak ve O’na itaattir.
4
Kur’ân’da Cenab-ı Hakk günahların kir olduğunu şöyle
ifade buyuruyor: “ Hayır hayır, öğle değil, aksine onların kazandığı günahlar
kalplerinin üzerinde pas tutmuştur.”
5
Hz. Peygamber (a.s)’de günahların kal-
bi karartan kirler olduğunu şöyle anlatır: “Kul bir günah işlediği vakit kalbin-
de siyah bir nokta, bir leke yapar, eğer tövbe edip vazgeçer, mağfiret dilerse
kalbi yine temizlenir. Döner tekrar yaparsa o leke artar, nihayet kalbini ele
geçirir.”
6
İşte Kur’ân’da Allah’ın zikrettiği “rân” budur.
7
Günah üzerine gü-
nah işleyen kulun kalbi kararır, zira günahlar kalbini ihata eder.
8
Mevlânâ kötü ahlâklı kimselerin davranışlarının tabiata doğrudan zarar
verdiğini şöyle dile getirir:
1 Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
2 Müslim, Cenâiz, 61.
3 Carrel, Hayat Hakkında Düsünceler, çev. Cahit Begenç, İstanbul, 1988, 133.
4 Râzi, Fahreddin, Tefsiru’l-Kebir, Tahran, t.y. XII/103.
5 Mutaffifin, 83/ 14.
6 el- Münzirî, Abdülazim b. Abdilkavî, et-Tergîb ve’t- Terhîb, Beyrut, 1968, III/ 311.
7 İbn Hibbân, Muhammed b. Hibbân, Sahîh, Beyrut, 1993, VII / 27.
8 Kurtubî, Ebû Abdillah, el-Cami‘, Beyrut, 1996, XIX/170
484 Bir İslam Mütefekkiri Olarak Mevlana’nın Çevreye Bakışı
“Şuayb gibi biri nerde ki dua etsin de dağ gibi kayayı, ekin ekmek için
toprak haline getirsin?
Yahut nerde Mukavkıs ki, Peygamberden dilesin de taslık, düzgün, verimli
bir tarla olsun?
Şu kötü kişiyse çarpma mıhladızı olmuş; verimli toprağı bile taştopaç ke-
ser.”
9
Tasavvufun ağır ve karmaşık pek çok konusunu hikâyeler, temsiller ve tes-
pihlerle kolaylıkla anlatan ve bu konuların herkes tarafından anlaşılması hu-
susunda erişilmez bir başarıya sahip olan Mevlânâ, dünya-insan, gönül-günah
ilişkisi konusunda da belirtilen özelliğinin en güzel örneklerinden birini daha
bizlere sunar. Söyle ki, O’na göre dünya-insan ilişkisi, gemi ile su arasındaki
iliksi misalidir. Bunlardan biri yoksa beklenilen faydayı sağlamak açısından
diğeri de bir anlam ifade etmez. İste bu manada geminin fonksiyonunu icra
etmesi, yol alması, menziline ulaşması, nasıl üzerinde bulunduğu suya bağ-
lıysa ve nasıl onsuz olmuyorsa, insan için de dünya ve dünya hayatı; böyle
bir hayatî öneme ve fonksiyona sahiptir. Bir zorunluluk olarak geminin yolu
deryadan, insanın yolu da dünyadan geçer. İste bu zorunluluk ve bağımlılık,
arzulanan hedefe güvenli bir biçimde ulaşabilmek açısından beraberinde bir-
takım önlemlerin alınması mecburiyetini getirmiştir. Bunlar, suyun geminin
altında olması, hiçbir şekilde onun içine sızmaması gibi değişmez şartlardır.
10
Aksi halde gemiyi yüzdüren ve onu menziline ulaştıran su; bir yolunu bu-
lur da içeri sızar ve geminin içine girerse bu sefer onu batırır ve onun helakine
neden olur. İste bunun gibi dünya da insan için böyledir. Bu sebeple insan da
gönül teknesine dünya deryasından onu helake sürükleyecek bir sızıntı sok-
mamalı, dünyevi olan her şeyi, meşruiyet ilkesini zedelemeden araç olarak
kullanmalı, hiçbir zaman amaç haline getirmemelidir. Bu koşulla kâinattaki
tüm nimetlerin onun emrine ve hizmetine sunulduğunu bilmelidir.
Bu itibarla, kalbe sokmamak, onların esiri olmamak koşuluyla her ne tür-
den olursa olsun, geminin altındaki su misali eğer bu nesneler insan için bir
fayda sağlıyorsa, sahip olunan şeylerin çokluğu hiç de önemli değildir. Yeter
ki sahip olunan her şey, anlamlı bir hayatın yaşanmasına katkı sağlamış ol-
sun. Hiç kuskusuz böyle bir kazanım sağlıklı olarak dengelerin kurulmasına,
sorumluluk bilinciyle hareket edip her durumda doğru tercihler yapılmasına,
9 Mevlânâ, Mesnevî (Gölpınarlı), II/242, b. 1647–1649.
10 Mevlânâ, Mesnevî, (Gölpınarlı), I/242, b. 990.
Dostları ilə paylaş: |