Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. (Bakara Suresi, 256)



Yüklə 2,34 Mb.
səhifə21/34
tarix08.09.2018
ölçüsü2,34 Mb.
#67646
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   34

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. (Bakara Suresi, 256)

Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin." (Kehf Suresi, 29)

Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin. (Gaşiye Suresi, 21-22)

Burada Ed Husain'in inancını yitirdiğine ilişkin itiraflarını ifşa ederken amacımız başkadır. Bu sözlerin sahibi olan kişi, kendisini Müslüman olarak tanıtmakta, Müslümanları kurtarmak adına ortaya çıktığını iddia etmekte; fakat aynı zamanda yoğun şekilde dinsizlik propagandası yapmaktadır. Bu propaganda dahilinde Allah'ı, Kuran'ı ve İslam'ı suçlamakta (Yüce Rabbimizi, Kutsal Kitabımız Kuran'ı ve İslam'ı tenzih ederiz), tüm Müslümanları potansiyel terörist olarak görmekte ve göstermekte ve hatta İngiliz Hükümeti'ne Müslümanların fişlenmesi gerektiğini salık verip onların takip edilmeleri gerektiğine inanmaktadır.

"Müslümanım" diyerek ortaya çıkan, fakat Müslümanlara yönelik bu tip faaliyetler yürüten bir kişinin, İslam ve Allah inancı konusundaki gerçek fikirleri önemlidir ve bilinmelidir. Bu bilindiğinde insanların değerlendirmeleri de buna göre olacaktır. Özellikle Müslümanlar, kendilerini aldatma hatasına düşmeyeceklerdir. Dolayısıyla, buradaki eleştiri konumuz inançsızlık veya inançsız insanlar değil; Müslüman görünümü altında Müslümanlığa aykırı düşünen ve bu düşüncesini yaygınlaştırmaya çalışanlardır.

Kitabında, lisedeyken Cemaat-i İslami faaliyetlerine destek verdiğini anlatan Ed Husain, kendi anlatımıyla bir süre sonra Hizb ut-Tahrir'e girmiş ve grubun düzenli toplantılarına katılmıştır. Anlatımlarına göre Husain'in Hizb ut-Tahrir'deki faaliyetleri İngiliz derin devleti tarafından desteklenmiş ve bu grup üyelerinin verdiği demeçler gazetelerde, televizyonlarda yer almıştır. Ed Husain kitabında bunu açıkça belirtmektedir:



İngiltere, Hizb'e fikirlerini ifade etme ve çekinmeden üye edinme özgürlüğü verdi. Hizb, İngiltere'de yasal ancak Arap dünyasında illegal bir yapılanmaydı. İngiliz Devleti ortadan kaybolmasını istemediği takdirde yok olmazdı.391

Söz konusu itiraf, radikal bilinen çeşitli örgütlerin doğrudan İngiliz derin devletinin denetiminde olduğunun da bir itirafı niteliğindedir.

Ed Husain, "MI5, ne yaptığımızı, neyi savunduğumuzu kesinlikle çok iyi biliyor fakat yine de bize İngiltere'de faaliyet yapmamız için yeşil ışık yakıyorlar"392 derken kendilerine verilen bu destekten bahsetmektedir. Bu örgütlenme içinde Ed Husain, ilginç bir şekilde kendince diğer Müslümanlardan üstün olduğuna inanmıştır:

Şimdi sadece tanıdığım bildiğim diğer tüm Müslümanlar gibi değildim; daha iyi ve daha üstündüm.393

Bu açıklamaların sonrasında Ed Husain, ilginç bir itiraf yapar:



Bu tür aldatmacalar sadece İngiltere'deki küfür yöneticilere yönelik değildi. Müslümanlar arasında bile ikiyüzlü kurnaz profesyonellerdik.

Bu sözler, İngiliz derin devletinin oluşturmayı arzuladığı Müslüman portresini hatırlatmaktadır. İngiliz derin devleti, genellikle kendi safına çekmek için, "kibirli ve gururlu yapıya sahip, kurnazlığı sayesinde iki taraflı davrandığını itiraf edebilen, imanı zayıflamış Müslüman karakterini" ön plana çıkarmaktadır. Buradaki tarif de, imanı ve kişiliği zayıf bazı Müslümanlar için model olarak sunulmaktadır. Keza, İngiliz derin devletinin yaklaştığı kişilerin ve grupların ortak özelliği, samimi Müslümanları kendilerince akılsız olarak değerlendirmeleridir. Ancak bu kişiler, kendilerinin ulaşılamaz dâhiler olduklarına inanırlar. (Tüm samimi Müslümanları tenzih ederiz)

Ed Husain, kitabında, İngiltere medyasının kendilerine o dönemde nasıl destek verdiğini şöyle anlatmaktadır:

İngiliz medyası bize daha fazlasını sağladı: Arap diktatörler, kırk yıl önce yasakladıkları bir grubun profilini yükseltmek için çok endişelilerdi. İngiltere ise ... Hizb'e yeni bir soluk vermişti. Medyanın ilgisinden dolayı üzerimizde bir neşe vardı; ve şimdi ülkenin dört yanındaki İngiliz üniversitelerinde boy gösteriyorduk. Artık tek bir kolejdeki İslami Toplumun başkanı olmaktan çıkmış ve İngiltere'nin en önde gelen eğitim kurumlarındaki hırslı öğrenciler ağının bir parçası haline gelmiştim...394

Her şeyden önce, İngiliz istihbaratının ve medyasının kendine tehlike olarak gördüğü bir örgütlenmeye izin vermeyeceği açıktır. Derin devletin hizmetinde olması dışında, dışarıdan bakıldığında radikal ya da aşırılıkçı gibi görünen bir Müslüman örgütün İngiltere sınırları içinde faaliyetlerine devam etmesi mümkün olamaz. İngiliz derin devleti söz konusu yapılanmaya destek vermiştir, çünkü böyle bir örgütlenme derin devletin İngiltere'de bulunan Müslümanların içine ajan yerleştirebileceği, onların şahıslarını, ailelerini ve yakın çevrelerini tanıyabileceği, haklarında her türlü gizli bilgiye ulaşabileceği çok uygun bir yapılanmadır.

Gerçekte işin aslı çok daha büyüktür. Bu tip radikal örgütler, doğrudan İngiliz derin devletinin üretimidir. Bu konuya kitabın 3. cildinde geniş yer verilecektir.

Quilliam Vakfı İdeolojileri

İngiliz derin devletinin adeta resmi ideolojileri haline gelen homoseksüellik, Darwinizm ve Rumilik, daha önce de belirttiğimiz gibi özellikle İslam Dünyası'na yönelik bir yozlaştırma ve manen zayıflatma politikası dahilinde sistemli şekilde telkin edilmektedir. Bu politikanın hayata geçmesi için de, çeşitli düşünce kuruluşları devrededir.

Quilliam Vakfı, özellikle kurucularının homoseksüelliğe, Darwinizm'e ve Rumiliğe verdiği yoğun destek ve bu yönde gerçekleştirdikleri vakıf faaliyetleri ile gündeme gelmektedir. Özellikle Vakfın sosyal medyayı kullanarak yaptığı propagandalar hedeflenen kişilere ulaşmakta ve söz konusu düşünce kuruluşlarının gözdesi olmak isteyen bir kısım yancılar da bu görüşlerin hazır destekçileri olmaktadırlar.

Vakfın, bu propaganda dahilinde yaptığı faaliyetler şöyle özetlenebilir:



Quilliam Vakfı'nın Homoseksüellik Propagandası

Kuran'da homoseksüellik açıkça haram kılınmış ve Araf Suresi'nde "hayasızlık" (80. ve 81. ayetler) olarak tarif edilmiştir. Adı geçen vakfın, Allah'ın belirttiği bu açık hükme rağmen homoseksüelliği savunmasının ve bu yönde propaganda yapmasının arkasında ne olduğunun dikkatle incelenmesi gerektiği açıktır.

Quilliam Vakfı'nın 27 Nisan 2016 tarihinde düzenlediği "Unbreakable Rope" (Kopmaz Halat) başlıklı panelde homoseksüellik, Kuran'a ve İslam'a aykırı bir eylem olmasına rağmen açıkça desteklenmiş ve sözde meşru gibi lanse edilmeye çalışılmıştır. Panele, İngiltere'nin, kendini Müslüman olarak tanıtmaya çalışan homoseksüelleri konuşmacı olarak katılmıştır. Buradaki amaç, söz konusu homoseksüelleri ön plana çıkararak, İslam'ın güya homoseksüellik gibi bir haram ile bağdaştığı algısı oluşturmaktır. Bu telkin ile Müslümanların yozlaşması ve manevi güçlerinin kırılması hedeflenmektedir.

Bu algı operasyonu, panelde seçilen konuşmacılar ve sık sık İslam kelimesinin homoseksüellikle yan yana zikredilmesiyle yürütülmüştür. İngiliz derin devletinin zihin yönlendirme oyunlarının genellikle böyle yöntemlerle gerçekleştiği unutulmamalıdır.

Quilliam Vakfı ayrıca, "İslam'da cinselliğin araştırılması" adı altında bir de sergi düzenlemiştir. 10 Mart ve 8 Haziran 2016 tarihleri arasında açık kalan sergide Müslüman kadınları kendilerince aşağılamaya ve onlarla alay etmeye çalışan çeşitli tablolara yer verilmiştir.

Sergiyi, Quilliam Vakfı ile birlikte düzenleyen Free Word Centre adlı kuruluşun sayfasında, söz konusu panelin, İngiliz derin devletinin İslam ülkeleri üzerindeki planlarıyla örtüşen tanıtımı şu şekildedir: "İngiltere'de LGBT Müslümanlara uygulanan damgalamayı ve özgür ifadeye konulan kısıtlamaları protesto etmek isteyenler bu etkinliğe katılacak. İngiliz Müslümanların homoseksüelliğe %0 tolerans göstermesi nedeniyle panelde azınlık içindeki azınlık sesler yükselecek. İngiltere'de eşcinsel evliliğe eşit hakların tanınmasını onaylayan yasanın ışığı altında, LGBT Müslüman kimliği araştırılacak ve tartışmalar desteklenecek."395

Dünya'da Müslümanların her gün katliamlarla, işkencelerle, tecavüzlerle, görülmemiş vahşetlerle karşılaştığı bir dönemde, Quilliam Vakfı'nın bunların hiçbiriyle ilgilenmeyip ısrarla ve inatla homoseksüellik konusuna odaklanması çok dikkat çekicidir. Bu durum, vakfın gündemini ve amacını kimlerin belirlediğini gözler önüne sermektedir.

Quilliam Vakfı, İslam adına faaliyet yaptığı izlenimi oluşturmak için düzenlediği toplantıların tanıtımına ya da duyurularına çoğu zaman dini içerikli kelimeler dahil eder. Bu şekilde dinin lehine bir çalışma yaptığı görüntüsüne bürünürken, aslında Kuran'ın hükümlerine açıkça aykırı olan görüşlerle ortaya çıkmaktadır.

Örneğin 15 Mart 2016 tarihinde Quilliam Vakfı, bir başka vakıf ile birlikte "Dinler Arası İşbirliği" adı altında yine homoseksüellik propagandası yapan bir konferans düzenlemiştir. Quilliam Vakfı'ndan Haydar Zaki bu toplantıyı sayfasında duyururken, "Biz değerlerimiz için dimdik ayakta durduk, onlardan hiç taviz vermedik, en marjinal olanları destekliyoruz. LGBT ve hakları." sözleriyle gerçek amacın İslam değerlerinden ziyade LGBT savunuculuğu olduğunu açıkça ifade etmiştir.396

Quilliam Vakfı'nın kurucularından Maajid Nawaz, 2014 yılında BBC'de katıldığı bir programda yoğun olarak homoseksüellik propagandası yapmıştır. "Hem Müslüman Hem Homoseksüel Olunur mu?" başlıklı programda Nawaz, "Evlilik öncesi sekse ve homoseksüel evliliğe karşı çıkmak bağnaz fikirlerdir" iddiasını öne sürmüş ve her türlü homoseksüel ilişkinin ve homoseksüel evliliğin Müslümanlar tarafından kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.397

Maajid Nawaz'ın 13 Nisan 2016 tarihli yazısının başlığı ise, "Modern Müslümanlar neden homoseksüel cinsellikten korkuyorlar? Müslümanların Altın Çağında böyle değildi" şeklindedir.398 Peygamberimiz (sav) dönemine atıfta bulunan ve açıkça Peygamberimiz (sav)'e iftira tarzındaki ifadeler içeren bu yazıda iki erkeğin dudak dudağa resmi kullanılmıştır. Nawaz, yazısında güya pek çok sözde İslam aliminin homoseksüelliği normal gördüğünü iddia ederken, bu konuya örnek olarak da Rumi'yi vermektedir. Mevlana Celaleddin Rumi olduğu iddia edilen kişinin, Şems Tebrizi'ye olan aşkını eserlerinde ifade etmesini kendince homoseksüelliği savunmak için delil olarak kullanmıştır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Mevlana'ya ait olduğu iddia edilen eserlerin sonradan değiştirilmiş veya bu ifadelerin sonradan söz konusu eserlere eklenmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca Nawaz'ın bu yazısında bahsini ettiği "homoseksüelliği öven İslam alimleri" gerçekte yine İngiliz derin devletinin projesi olarak ön plana çıkarılan sözde alimlerdir. Bu kişilerin görüşlerinin hiçbir Kurani dayanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Kuran veya İslam adıyla ortaya çıkarak homoseksüelliği İslam dini ile bağdaştırma çabalarının hiçbir geçerliliği yoktur.

Görülebildiği gibi İngiliz derin devletinin iki ideolojisi, birbirini tamamlamak üzerine kullanılmaktadır: Homoseksüellik gibi Kuran'da haram kılınmış bir eylem, İslam ile bağdaştırılmaya çalışılmış, bunun için de Rumilik referans olarak gösterilmiştir. Bu oyuna dikkat edilmelidir!



Bir Zihin Kontrolü Paneli: Unbreakable Rope

İslam'ı, haram bir fiil olan homoseksüellikle bağdaştırma amacıyla yapılan algı operasyonu örneklerinden biri "Unbreakable Rope" (Kopmaz Halat) adı altında gerçekleştirilen paneldir. Panelin konuşmacıları ise şu özelliklere sahip kişilerdir:

Asifa Lahore; İngiltere'nin en önde gelen transseksüellerinden biri olarak biliniyor. Homoseksüelliğiyle ve homoseksüelliği konu alan tiyatro oyunlarıyla tanınıyor.

Aria Alagha; Londra'da yaşayan homoseksüel bir sosyal medya uzmanı. Ailesi İran'lı. Müslüman dünyası içinde homoseksüellerin sözde meşru görülmesi için çalışmalar yapıyor.

Khakan Qureshi; 22 yaşından bu yana homoseksüel hayat yaşadığını söylüyor. Yazılarıyla, katıldığı programlarla, anlatımlarıyla, Müslümanlar arasında homoseksüelliği gündemde tutan kişilerden biri.

Peter Tatchell; İngiltere'nin en bilinen homoseksüellerinden biri. Bir çok ülkede homoseksüel evliliklerin yasallaştırılması için örgütlü çalışmalar yapıyor.

Matt Ogston; homoseksüel ilişki yaşadığı kişi intihar edince onun adına kurduğu vakıf üzerinden homoseksüelliğin sözde meşrulaştırılması için faaliyet yapıyor.

Quilliam Vakfı'nın Darwinizm ve Rumilik Propagandası

Quilliam Vakfı, bilim dışı hurafe ve aldatmacalarla yaşatılmaya çalışılan evrim sahtekarlığını yaymak amacıyla birçok faaliyet düzenlemektedir. Bu amaçla, dünyanın farklı ülkelerinden evrimci bilim adamlarını bir araya getirmekte ve konferanslar yoluyla kitlelere Darwinist propaganda yapmaktadır. Fakat bu konudaki asıl faaliyeti, İslam dini ile evrim teorisini kendince bağdaştırmaya çalışmaktır. Bunun için yine Müslümanların içinden hedeflerine uygun çeşitli kişiler seçilmekte ve bu kişiler sözde Müslüman kimlikleriyle ortaya çıkıp evrimi savunmakta, daha da ileri giderek Kuran'da evrimin olduğu aldatmacasını Müslümanlara empoze etmeye çalışmaktadırlar.

Vakıf ayrıca, kendi bünyesinde görevlendirdiği temsilcilerini, evrim aldatmacasını anlatmaları için İslam ülkelerine göndermektedir. Müslüman kimliği altındaki kişiler, özellikle İslami kelimeler kullanarak, her şeyin sözde tesadüfler sonucu meydana geldiği yalanını üniversitelerde, eğitim kurumlarında seminer ve paneller yoluyla yaymaya çalışmaktadırlar.

2008 yılından beri Quilliam Vakfı'nda kurucu danışman sıfatıyla bulunan Usama Hasan, İslam'da evrim olduğu iddiasını ön plana çıkarmakla görevlendirilmiş kişilerdendir. 5 Ocak 2013'te "Müslümanlar Evrimi Yanlış mı Anladı?" adlı bir panel gerçekleştiren Hasan, 29 Ocak 2013 tarihinde de, University of the Third Age'de (U3A) "İslam ve Evrim Teorisi" konulu bir konferans vermiştir. Hasan, evrim teorisine karşı çıkanları bilimden habersiz olmakla itham etmiştir. Dünyanın en büyük bilim safsatası olan evrimi, "bilim" kılıfı altında sunarak; evrime inanmayanları ise "evrim karşıtı" olarak empoze ederek kendince propaganda yapmaya çalışmıştır.

Quilliam Vakfı öncülüğünde yürütülen bu İslam'a aykırı algı operasyonu, İngiltere'nin önde gelen yayın organları tarafından desteklenmektedir. Örneğin, Usama Hasan'ın evrim aldatmacasını anlattığı makalesi, İngiltere merkezli The Guardian gazetesinde yayınlanmıştır.

Evrim sahtekarlığını, İslam alemine yayma projesi için görevlendirilen Usama Hasan, Mayıs 2014'te Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde gerçekleştirilen uluslararası bir konferansa da katılmıştır. 500 öğrencinin katıldığı konferansta "Islam and the Theory/Fact of Evolution" (İslam ve Evrim Teorisi/Gerçeği) başlıklı bir sunum yapmıştır. İslam ülkeleriyle yaptığı toplantılarda, şahsıyla ilgili verdiği bilgilerde kendisini "şeyh" olarak tanıtan Usama Hasan, hem Yaratılışı hem de bilimi inkar eden anlatımlarıyla açıkça İslam'a ve bilime karşı çıkan bir çalışma içindedir.

Usama Hasan, Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki konuşmasında Peygamberimiz (sav)'in ismini kullanarak "insanların aşağı hayat formlarından evrimleştiği ile ilgili Muhammedi teori" ifadelerini kullanmıştır. [Peygamberimiz (sav)'i tenzih ederiz] Oysa Peygamberimiz (sav), Kuran'daki ayetler ile Allah'ın varlığının ve Yaratılışın delillerini ortaya koymuş, Allah'ın gökleri ve yeri bir anda yarattığını tüm insanlığa tebliğ etmiştir.

Quilliam Vakfı, bu faaliyetlerin yanı sıra, İslam ülkelerinde birçok resmi ya da özel kurum ile bağlantıya geçerek İslam'ın özüne aykırı olan Darwinist ideolojiyi konferanslar ve toplantılar yoluyla var gücüyle savunmaktadır.

Quilliam Vakfı, İslam ve bilim alanında sözde çalışmalar yapıyor izlenimini güçlendirmek için, özellikle İslami kesimleri etkileyecek farklı organizasyonlarla da bağlantılı görünmeye gayret etmektedir. Bu amaçla, "Muslim Science" isimli kuruluş ile ortaklaşa bir faaliyet içindedir. Vakfın böylece, bilimsel ve dini konularda Müslümanlar arasında otorite gibi görülmesi amacıyla İngiliz derin devletinin desteğini aldığı görülmektedir. Düzenlenen İslam ve bilim konulu konferanslar ise genelde üniversitelerde gerçekleşmekte ve evrim ile İslam dinini bağdaştırma amacını taşımaktadır. İngiliz derin devletinin para, şöhret, makam, itibar gibi dünya menfaatleriyle kendisine bağladığı çeşitli Müslüman görünümlü vakıflar, kuruluşlar ya da akademisyenler bu toplantılarda İslam dinine muhalif konuları çeşitli sunumlarla aktarmaktadırlar.

18-20 Ocak 2013 tarihlerinde Paris Üniversitesi'nde, ayrıca Muslim-Science kuruluşu ile birlikte Londra Üniversitesi'nde "İslam ve Bilim" adı altında düzenlenen konferanslar bu çabalara örnektir. Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan, Mısır, Fransa, İngiltere ve ABD'den katılan konuşmacıların gündeme getirdiği konular, inkarcı ve anarşist felsefenin zeminini oluşturan evrim teorisidir.

Söz konusu konferans dizisinde Usama Hasan, evrim düşüncesinin tarihiyle ilgili bir sunum yapmış ve bu iddiaların Müslüman medeniyetlerde güya yüzyıllardır var olduğunu, hatta Rumi ve İbn Haldun gibi düşünürlerin evrim teorisini desteklediklerini anlatmıştır.

Oysaki İbn-i Haldun'un İslami bir kimliğinin olmadığı, materyalist bir sosyolog olduğu, hiçbir görüşünün Kuran'la ve İslam'la bağdaşmadığı herkesin malumudur. Dolayısıyla, İbn-i Haldun'un evrimle ilgili düşüncelerinin İslam düşüncesi açısından hiçbir değeri yoktur. İbn-i Haldun'un isminin Arapça olmasından yararlanarak onu İslam düşünürü gibi tanıtmak ve buradan evrim teorisine kapı açmaya çalışmak, bir algı operasyonundan başka bir şey değildir.

Usama Hasan evrim sahtekarlığına kendince destekçi bulmak için Rumi'den örnek verirken aslında İngiliz derin devletinin felsefi planını da ortaya koymaktadır. İngiliz derin devletinin desteklediği ve örgütlediği grupların ve kişilerin Rumi felsefesini benimsemelerinin asıl nedeni toplumları gerçek İslam'dan uzaklaştırmak, İslam dünyası içinde homoseksüellik ve Darwinist felsefeyi yaygınlaştırabilmektir.

Usama Hasan, 30 Kasım 2013'te Quilliam Vakfı'nı temsilen katıldığı bir başka toplantıda, yine Müslüman yaratılışçıların bilimi reddettikleri iftirasında bulunmuştur. Hasan'ın bu iddiasının tam aksine, günümüzde Müslümanlar, ilmi gerçekler ışığında yaratılışın delillerine ulaşmaktadırlar. Evreni yoktan var eden Allah, bu Yaratılışın bilimsel dayanaklarını da birlikte yaratmıştır. Bu deliller, baktığımız her yerde gözler önündedir. Bugün bilimin her dalı, "yoktan yaratılışı" ispat etmiştir. Paleontologlarca bulunan 700 milyondan fazla fosil, canlıların bir anda var olduklarını ve hiçbir değişim geçirmediklerini ispatlamaktadır. Genetik bilimi ve moleküler biyoloji ise tek bir proteinin bile tesadüfen oluşamayacağını, bir proteinin oluşabilmesi için 60'dan fazla proteinin aynı anda ve aynı yerde var olması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu bilimsel gerçek, Kuran ile uyum içindedir. Dolayısıyla Hasan'ın demagojisi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Müslüman yaratılışçılar, Kuran'da gördüklerini, bilimsel delillerde de görmektedirler. Evrim teorisi tümüyle bilim karşıtlığıyken, Yaratılış tam anlamıyla bilimselliktir.

Bilim tüm branşlarıyla evrenin işleyişinde, canlıların vücutlarında ve yaşayışlarında, atomun yapısında, hücrenin içinde ve gözümüzü çevirdiğimiz her yerde müthiş bir ölçü, düzen ve akıl olduğunu ortaya koyar. Aklıyla ve vicdanıyla bakabilen herkes için bu yüksek aklın sahibinin Allah olduğu çok açıktır ve Allah, sonsuz sanatını matematik bir mükemmellik içinde evrende tecelli ettirmiştir. Yüce Allah bu gerçeği pek çok ayetinde bildirmiştir. O ayetlerden bazıları şu şekildedir:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen olur. (Bakara Suresi, 117)

Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 99)

Quilliam Vakfı'nın bir başka toplantısı ise yine Usama Hasan öncülüğünde 12-13 Şubat 2015 tarihinde İstanbul'da organize edilmiştir. John Templeton Vakfı ve Türk Bilim Tarihi Kurumu'nun desteklediği toplantıya Ekmeleddin İhsanoğlu başkanlık yapmıştır. İslam ve bilim konusunda sorulan sorulara cevap verme iddiasıyla oluşturulan çalışma grubuna İran, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Katar, Türkiye, Ürdün, ABD, Pakistan gibi ülkelerin çeşitli üniversitelerinden akademisyenler dahil edilmiştir. Toplantı sonucunda yayınlanan ve Usama Hasan'ın bizzat editörlüğünü yaptığı 230 sayfalık rapora göre toplantının amacı yine "İslam" başlığı altında Darwinizm'e destektir.

Raporda, Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı'da evrim düşüncesinin gelişimini anlatırken Türk aydınlara biyolojik evrimin tanıtıldığını, evrim teorisi hakkında yapılan çalışmaları, sosyal Darwinist düşüncenin ve evrim tartışmalarının nasıl başlatıldığını ve sözde evrim delillerinin ve doğal seleksiyonun nasıl ders kitaplarına girdiğini açıklamıştır. Fakat, Darwinist propaganda niteliği taşıyan söz konusu raporda evrim sahtekarlığının sanki bir modern düşünce şekliymiş gibi kabul gördüğü savunulmuş ve Allah'ın Yaratmasının delillerinden hiç söz edilmemiştir. Hiçbir paragrafta veya sayfada, evrim teorisinin gerçekte bilimsel hiçbir delil ile desteklenmediği, 700 milyondan fazla fosilin tamamının yüz milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişime uğramamış fosillerden oluştuğu ve tek bir proteinin dahi kendi kendine oluşamayacağı belirtilmemiştir.

Toplantı sonrasında yayınlanan ve Ekmeleddin İhsanoğlu ve Usama Hasan'ın imzalarını taşıyan "İstanbul Deklarasyonu" adlı açıklama bu organizasyonun amacının evrim teorisine destek vermek olduğunu doğrulamıştır. Açıklama şöyledir:

(Kuran'a uygun olmayan ifadelerden Allah'ı ve İslam'ı tenzih ederiz.)

Kuran, bir bilim Kitabı (veya bilimsel gerçeklerin Kitabı) olarak okunmamalıdır.

Kuran'da bilimsel mucizeler (veya deliller) bulma uygulaması zarar vericidir; aynı zamanda bilim ve dine her ikisine zararlı bile olabilir.

Biyolojik evrimin bilimsel gerçekleri ve buna bilimsel olarak reddedilemez insanın evrimi de dahil olmak üzere tüm iddialar cevaplanarak İslam teolojisiyle ve geleneğiyle uzlaşabilir.

Bilim, Allah'ın varlığını ispatlayamaz veya tersini ispat edemez.

Oysa Kuran, bilimsel birçok gerçeğin, hatta günümüzde henüz gerçekleşen kimi bilimsel keşiflerin 1400 yıl öncesinden haber verildiği olağanüstü İlahi bir kitaptır. Bilimsel tüm deliller, Kuran'daki gerçeklerle bağdaşmaktadır. İşte bu nedenledir ki, Kuran'ın pek çok ayeti çok büyük mucizelerle doludur.

Anlaşılan o ki, bu deklarasyonun imzacıları için sorun, onların "kendi teorileri"nin Kuran'a uymamasıdır. Kendi sahte teorilerini Kuran'da bulamadıkları için Kuran'ı reddetme yoluna gitmiş, kendi sahte teorilerini, "İslam teolojisi" adı altında kurguladıkları yeni bir din ile bağdaştırmaya çalışmışlardır. (İslam dinini tenzih ederiz)

Söz konusu imzacılar çok yanılmaktadırlar: Kuran, bilimin delillerini göstermekte, bilim de Allah'ın varlığını açıkça, milyonlarca delille ispat etmektedir.

Tesadüfi süreçleri ve evrimi adeta gerçekmiş gibi zannedenlere Allah'ın hitabı şu şekildedir:

Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisi'nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 40)

O'na icabet olunduktan sonra, Allah hakkında (sözde) 'deliller öne sürüp tartışanların' delilleri, Rableri Katında geçersizdir... (Şura Suresi, 16)

Quilliam Vakfı'nın söz konusu çalışmalarına bakıldığında, genel olarak vakıf bünyesindeki tüm faaliyetlerin sözde "Müslümanları reform etme" çabası gibi lanse edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Vakıf, resmi duyurularında güya "yeni bir yorumla insan hakları ve demokratik kültürü yaymak için çalıştıklarını" öne sürmektedir. Oysaki onların "reform", "yeni yorum" gibi pırıltılı kavramlarla Müslümanlara pazarlamaya çalıştıkları şeyler, "Darwinizm, Rumilik ve homoseksüellik gibi Kuran'a en zıt davranışlar ve felsefelerdir.

Eğer burada kast edilen reform, dinin özüne dönmek, İslam'ın gerçek değerlerini savunmak ve anlatmak olsaydı, Quilliam Vakfı bünyesindeki tüm faaliyetlerde Allah'a imanın güçlendirildiği, Kuran'ın mucizelerinin anlatıldığı, iman delillerinin tanıtıldığı ve Kuran ayetlerinin yer aldığı görülürdü. Fakat Quilliam üyelerinin yazılarında, vakıf faaliyetlerinde ve sosyal medya hesaplarında Allah'ın ayetlerine genellikle yer verilmemektedir.

Vakfın kurucusu Maajid Nawaz kitabında, "Ben ideal olarak tüm Müslümanların ya reform yanlısı Müslümanlar ya da sadece kimliği Müslüman olan vatandaşlar olmalarını isterdim" derken samimi olarak imanı yaşayan bir dindarlığı tavsiye etmemektedir. "Reform yanlısı Müslüman" ifadesi, Nawaz için homoseksüellik gibi haram fiilleri savunan, Darwinizm ve Rumilik gibi İslam karşıtı felsefeleri benimseyen etkisiz, pasif, bir anlamda dine muhalif kitlelerdir. Ed Husain, bu hedefini şu sözlerle ifade etmiştir:



Müslümanların politikaya bakışına reform getirmemiz ve Sufi [Rumi] çizgisi paralelinde geleneksel içtihat bilgimizi yenilememiz gerekiyor.399

Bu çabaların samimiyetsiz olduğunun delili Kuran'da oldukça açıktır: Kuran'da evrim yoktur. Bir proteinin dahi tesadüfen oluşması mümkün değildir. 700 milyonun üzerinde fosil hiçbir değişiklik göstermeden günümüze kadar kalmıştır ve tüm canlıların yaratıldığını ilan etmektedir. 700 milyon fosil içinde evrimin gerçekleştiğini ispat eden tek bir tane dahi fosil bulunmamaktadır. Cinlerin, meleklerin, Hz. Musa (as)'ın yılana dönüşen asasının hiçbir evrim geçirmeden bir anda yaratılması gibi, insan da, tüm diğer canlılar da bir anda yaratılmıştır. Bilimin her kolu bu gerçeği yüksek sesle ilan etmektedir. Kuran'ın ve bilimin gösterdiği açık gerçeklere rağmen İslam ile Darwinizm'i bağdaştırmaya çalışmak, sonuçsuz bir çabadır.

Maajid Nawaz, tanınmış ateist ve İslam karşıtı Ayaan Hirsi Ali ile katıldığı bir programda, "Hz. Muhammed'in yaptığı her şeyi desteklemiyorum" demiş ve tıpkı Darwinistler gibi Allah'ın her şeyi "Ol" emriyle yarattığı gerçeğini inkar ederek, insanların bir tür hayvan olduğunu iddia etmiştir. Söz konusu programda şu sözleri sarf etmiştir: "… İki aşırı uç arasında bir denge kurmaya çalıştım. Ama insanlar kompleks hayvanlar."400

Adı geçen bu kişilerin en büyük destekçilerinin de İslam karşıtı ateist Darwinistler olması dikkat çekicidir. Maajid Nawaz, İslam karşıtı ateist Sam Harris'in ardından en büyük desteği bir başka İslam karşıtı ateist ve Darwinist Richard Dawkins'ten almıştır. Yaptığı açıklamalarda, "İnsanların dinlerine saldırmalı. Bence dine her fırsatta saldırarak konuşmak gerekir" diyen, "ülkeye alınacak Suriyeli ve Iraklı mültecileri seçerken İslam'a olan inançlarını yitirmiş olanlara öncelik tanınması gerektiğini" iddia eden Dawkins, sitesinde Maajid Nawaz'ı övgülerle tanıtmış ve sosyal medya hesabında İngiltere'deki seçimlerde Nawaz'a oy vermeleri için takipçilerine tavsiyede bulunmuştur. Dawkins'in tweeti şöyledir:



Partiye değil de kişiye oy verme imkanım olsaydı, Hampstead ve Kilburn'den Maajid Nawaz'a oy verirdim.

Richard Dawkins'in ateist Ayaan Hirsi Ali ve Maajid Nawaz ile ilgili bir başka tweeti ise şu şekildedir:



İki muhteşem insan, iki gerçek kahraman: Maajid Nawaz ve Ayaan Hirsi Ali.

Maajid Nawaz, Dawkins ile görüşmesi sonrasında Allah ve İslam hakkındaki düşüncelerini ise şöyle ifade etmektedir: "Şimdi senden ayrılırken saçlarım beyaz, kafam karışık, sorularım ve kuşkularım var, ruhum Allah'la savaş halinde..." (Allah'ı ve İslam'ı tenzih ederiz)

Maajid Nawaz'ın bir başka tweeti de şu şekildedir:

Richard Dawkins ve Sam Harris. Sam ile yaptığım konuşmadan inanılmaz derecede gurur duyuyorum. Bana daha iyi bir gelecek için umut veriyor.

Nawaz'ın Rumiliği öven sözleri ise şöyledir:



Rumi, Üstad, Afganistan'da doğan Pers kökenli bir kişi ve Türkiye'de öldü. Onun kitaplarını okumaktan hiç sıkılmıyorum.

Rumi'nin yolundan yürümeye can atıyorum.

Rumi'yi seviyorum. Bunu anılarımda yazdım, eğer benimle ilgili herhangi bir şey bilseydin, bunu da bilirdin.

Yüklə 2,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə