Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt



Yüklə 2,34 Mb.
səhifə22/34
tarix08.09.2018
ölçüsü2,34 Mb.
#67646
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   34

Gatestone Enstitüsü

Gatestone Enstitüsü, kendi internet sayfasında Ekim 2008'den itibaren makaleler yayınlamaktadır. Vakıf, Haziran 2010'dan beri çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Gatestone Enstitüsü, kendisini, "ana akım medyanın başarısız olduğu noktalarda halkı eğitmeye adamış bir düşünce kuruluşu" olarak tanıtmaktadır. Kendi açıklamasına göre bu noktalar, hukukun üstünlüğü, insan hakları, serbest ve güçlü bir ekonomi, yurtta ve özgür dünyada barışı sağlayan bir ordu, enerjide dışa bağımsızlık, bireysel özgürlük, egemenlik ve konuşma özgürlüğümüze yönelik tehditlerden halkın haberdar edilmesidir. Gatestone, söz konusu başlıklar dahilinde kendini halk eğitimine adayan bir vakıf görünümünde ortaya çıkmaktadır.

Burada ifade edilen başlıklar elbette önemlidir ve özellikle insan hakları ve özgürlükler konusunda çeşitli vakıfların devrede olması ve konuşulmayanı konuşacak birimlerin bulunması rahatlatıcı ve güzeldir. Fakat vakfın genel faaliyetlerine bakıldığında söz konusu tasvirin genellikle herkesi cezbeden unsurlar olarak seçildiği, gerçekte yapılan faaliyetlerin İngiliz derin devleti himayesindeki diğer vakıfların faaliyetleriyle benzerlik gösterdiği görülebilmektedir.

Gatestone, sitesinde çeşitli yazarlara yer vermekte ve bu kişiler genellikle İslam karşıtlığıyla tanınan isimler olmaktadır. Söz konusu yazarlar arasında Norveç'te kitle katliamı yaparak 77 masum insanı katleden Anders Breivik'in akıl hocası aşırı sağcı blog yazarı Peder Jensen (blog adı Fjordman) da bulunmaktadır.401 Bu isim daha sonra listeden kaldırılmıştır.

Fjordman'ın geliştirdiği ve Avrupa'nın Müslüman/Arap kültürü kapsamında tehdit altında bulunduğunu iddia eden Eurabia adındaki komplo teorisi, genelde İslam karşıtı yorumlarıyla tanınan Robert Spencer ve İslam'ın Nazi ideolojisinden daha tehlikeli olduğunu söyleyen (İslam dinini tenzih ederiz) İslam ve göçmen karşıtı Flemenk Siyasetçi Geert Wilders tarafından desteklenmektedir.402 2007 yılında oryantalist Bernard Lewis, Museviler'in İsrail'de toplanmaları gerektiğini çünkü Müslümanların Avrupa'yı ele geçirmekte olduğunu söylemiştir.403

Museviler elbette İsrail'de bulunmalıdırlar; o bölge kutsal topraklardır. Tıpkı Tevrat'ta belirtildiği gibi, Kuran'a göre de Musevilerin kutsal topraklarda yaşama hakkı vardır ve o bölgede bulunmaları biz Müslümanlar için güzellik ve sevinç vesilesidir. Fakat Museviler, o topraklarda, Lewis'in iddia ettiği gibi "Müslümanlar'dan kaçmak" için değil, kutsal bir hükmü yerine getirmek için bulunmalıdırlar. O topraklarda bulunmalı ve orada Müslümanlarla barış içinde yaşamalıdırlar. İslam karşıtlığı üzerinden yapılan bu kara propaganda, şu an dünyayı felakete götüren nefret ve öfkenin temelidir. Musevileri provoke edebilmek için böylesine ilkel bir İslam karşıtlığının ajite edilmesi, İngiliz derin devletinin tipik bir yöntemidir.

Dünyanın her kesiminde olduğu gibi Avrupa'da da radikal görüşlü Müslümanlar bulunmaktadır. Bu kişiler İslam'ın değerlerinden uzak bağnaz bir yaşamı "İslam" olarak bilmekte, bir yandan Avrupa değerlerinden yararlanırken bir yandan da Avrupa ve Avrupalılardan nefret etmektedirler. Bu, dünyada yanlış ve sakıncalı ideolojik eğitimin getirdiği çok vahim bir sonuçtur. Bizim de mücadelemiz bu zihniyete karşıdır.

Fakat bu mücadele, bu insanlara düşman olarak, onları yok etmeyi tasarlayarak, onlardan kaçarak, yeni ve kapsamlı fobiler oluşturarak yapılamaz. Bu yöntemlerin kullanıldığı anlamsız ve çözümsüz mücadele şekli, sadece radikalizmin kaynağı olan öfkeyi artıracaktır. Buradaki yanlış ideoloji Kuran'ın doğru mantığı ile bertaraf edilmeli ve mücadele, ikna, eğitim ve bilim metotları kullanarak yapılmalıdır.

Fakat şunu da unutmamak gerekir: Radikalizmi kavram olarak geliştiren, ideolojik olarak besleyen ve kendi amaçları doğrultusunda kullanan daima İngiliz derin devleti olmuştur. İşte bu nedenle İngiliz derin devleti, söz konusu belanın ortadan kalkmasına da hiçbir zaman taraftar olmayacaktır. Dolayısıyla, İngiliz derin devletinin görevlendirdiği kişiler tarafından sürekli olarak nefret tohumlarının atılması, fobiler üretilmesi sürpriz değildir. Bu kişilerin radikalizmle savaş adı altında ortaya çıkmış olmaları da yanıltıcı olmamalıdır. Burada özel olarak belirlenmiş kapsamlı bir plan vardır. Şu an için yapılması gereken bu planın varlığını bilerek dikkatli hareket etmek, nefret kervanına katılarak oyuna gelmemek ve İngiliz derin devletini mümkün olan her aşamada deşifre etmek olmalıdır.

"Eurabia" kavramını ve bu kavramın çağrıştırdığı korkuları yaygınlaştırmak amacıyla Gatestone Enstitüsü tarafından basılan bazı makalelerin başlıkları şöyledir: The Islamization of France (Fransa'nın Müslümanlaşması), The Islamization of Germany (Almanya'nın Müslümanlaşması), The Islamization of Belgium and the Netherlands (Belçika ve Hollanda'nın Müslümanlaşması), Spain: Soon the Muslims Will be Kings of the World (İspanya: Yakında Müslümanlar Dünyaya Hükmedecek), Britain's Islamic Future (İngiltere'nin İslam Geleceği), UK Islamic Takeover Plot (İngiltere'nin İslam tarafından devralınması planı), How Islam Conquers Europe (İslam Avrupa'yı Nasıl Fethediyor).404

Gatestone, aynı zamanda İslam karşıtı Geert Wilders'in Hollanda'da "daha az sayıda Fas vatandaşı" olması çağrısını yayınlamıştır. Bunun yanı sıra Ali Salim'in "Islamic Cannibalism"405 (İslami Yamyamlık) ve Soeren Kern'in "Child Sex Slavery, Multiculturalism and Islam"406 (Çocuk Seks Köleliği, Çok kültürlülük ve İslam) isimli, doğrudan İslam dinini hedef alan makalelere yer vermiştir.

Köşe yazarı Hilary Aked, konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır:

Ocak 2015'te, Paris'teki saldırılardan sadece günler sonra, Gatestone, New York Times'ta tam sayfalık reklam çıkarmak için yaklaşık 100 bin dolar harcama yapmıştır. "İyi bir Müslümanın ABD'nin gücünü desteklediği" mesajını üstü kapalı bir şekilde vatandaşlarına iletmek amacıyla, Gatestone reklamında çizilen üç Müslümandan ikisi Amerikan bayrağının yanında durmaktadır. İran, Irak, Suriye, Nijerya, Mısır ve Afrika'daki şiddet olaylarından bahseden reklam metni, dünyadaki 1.6 milyarlık Müslüman nüfusun dahil olmadığı tüm diğer şiddet olaylarını öylece göz ardı etmiş ve aynı zamanda her çatışmada rol oynayan siyasi faktörleri örtbas etmiştir. Reklamın altındaki mesaj çok açıktır: Gatestone, bu şiddet için tek nedenli bir açıklama savunmuş ve dikkatleri kesin bir tavırla İslam'ın üzerine çekmiştir.

"Aşırıcılık karşıtı" bir girişim gibi görünen bu reklam, günümüz İslam karşıtı ırkçılığının nasıl açıkça ifade edildiğinin tipik bir örneği olmuştur. Belirli davranışların genelleştirilmesi ve kararlı bir tavırla bunların dini ideoloji ile ilişkilendirilmesi yeterlidir. İmzalayan 23 devletin tümünün Müslüman ülkeler olması gerçeği, topluca yöneltilen bu suçun temel sorununu çözmemektedir. İfade "tüm vicdan sahibi insanları" imzalamaya davet etse de, "görev" sözcüğü Müslümanlarla ilgili olarak iki kez kullanıldığından diğerlerinden ziyade onların şiddete karşı olduklarını kanıtlamaları beklenmektedir. Bu nedenle Gatestone'un ilanı, aynı şekilde Müslümanlara yönelik ithamlarda bulunma çağrısında bulunan sözde Müslüman anlayışına ilişkin "Charter of Muslim Understanding" başlıklı sözleşme ile aynı işlevi görmektedir. UKIP'de görev yapan Gerard Batten'ın yetkilendirdiği İsrail yanlısı muhafazakar parti milletvekili Robert Halfon dahi bu belgeyi "korkunç" bulmuş ve bunu Nazi yönetimindeyken Musevilerin mecbur bırakıldığı sarı yıldız taşıma yolunda atılan ilk adım ile özdeşleştirmiştir.407

Quilliam Vakfı'ndan Usama Hasan ve Maajid Nawaz bu beyanı imzalayanlar arasındadır.

Kuşkusuz Gatestone gibi vakıfların sunduğu en büyük risk, görünürde "radikal İslam ile mücadele" adı altında Müslümanları ve İslam'ı sosyal yaşamdan uzaklaştırmaya yönelik bir politika izlemeleridir. Bu kuruluşlarca yapılan faaliyetler her defasında, Müslümanları daha fazla fişleme, kötüleme ve ötekileştirme politikasına dönüşmektedir. Görünürde ön plana çıkan "Müslümanları radikallerden ayırma" şeklindeki pozitif amaç, pratikte tam terse işleyerek tüm Müslümanlara yönelik bir karalama kampanyasına dönüşmektedir. Bu kuruluşlarca desteklenen "Müslümanlar" ise, İngiliz derin devletinin yaşam felsefesini, yani homoseksüelliği, Darwinizmi, Rumiliği savunan kişilerdir.

Aked, Gatestone tarzı vakıfların sunduğu "tehdidi" kendi cümleleriyle şu şekilde anlatmıştır:



Breivik gibi tek başına hareket eden aşırı sağcı teröristlerin doğurduğu korku zaten çok iyi bilinmektedir. Ancak belli bir üne sahip olmuş ve sahte bir saygıdeğerlik kazanmış olan Gatestone gibi vakıflar bize daha çok korku vermektedir.408

Gatestone'un gelirinin 2012 yılında 1.1 milyon dolar olduğu bildirilmiştir. 2013 yılındaki vergi dosyalarında, Gatestone, toplam gelirinin 1.387.104 Dolar olduğunu beyan etmiştir.409 Vakıf, kendi internet sitesinde "özel bağışçılar ve vakıflar" tarafından finanse edildiğini belirtmekte, fazla ayrıntıya girmemektedir.

Gatestone ve bunun gibi diğer kurumların gelir kaynaklarına yer vermemizin sebebi, benzer görüşleri savunan bu vakıfların, açıkça deşifre edilmeyen bir el tarafından sürekli olarak finanse edilmesidir. Böylelikle İngiliz derin devletinin destekçiliğini yaptığı görüşler hızla yayılmakta ve hedeflenen kitlelere ulaştırılmaktadır.

Diğer Düşünce Kuruluşları

New Horizons

İngiliz menşeli vakıf New Horizons, tıpkı Quilliam Vakfı gibi "İslam'da reform yapma" amacıyla ortaya çıkmıştır. Tüm diğer adı geçen düşünce kuruluşları gibi Darwinizm'i, homoseksüelliği ve Rumiliği savunmaktadır. Toplantılarına Quilliam Vakfı üyeleri sıklıkla katılmaktadır; Usama Hasan bunlarda yoğun olarak evrim propagandası yapmaktadır. Vakfın sosyal medya sayfasında, Usama Hasan'ın: "İslam ve bilim çalışma grubundaki alimler, insanın evrimi düşüncesinin İslam ile uyumunda bir sorun görmediler" şeklindeki evrim safsatası ile İslam dinini bağdaştırmaya çalışan sözleri bulunmaktadır.

New Horizons Vakfı, 2016 yılında "British Islam 2016" (İngiliz İslamı 2016) adı altında bir konferans düzenlemiş ve konferansta homoseksüelliği destekleyen konuşmacılara yer vermiştir. Quilliam Vakfı Üyesi Usama Hasan, konferanstaki konuşmasında Lut kavmini örnek vererek, "Kuran'da çeşitlilik ve eşitlik ayetleri var. O zaman kim LGBT Müslümanlarını dışlayabilir?" diyerek Kuran'da homoseksüellik gibi bir haram eylem adeta meşruymuş gibi bir izlenim yaratmak istemiştir. Oysa Kuran'daki Lut kavmi, homoseksüel bir kavim olmalarından dolayı lanetlenmiş, uyarılmış ve sonucunda helake uğramış bir kavimdir.

Vakfın Başkanı Dilwar Hussain de Rumi felsefenin savunucularındandır.



RAND Corporation

Tavistock Enstitüsü ve Chatham House ile doğrudan bağlantılı olduğu belgelenmiş olan ABD'li bir vakıftır. ABD politikalarını etkili bir şekilde ve her düzeyde kontrol etme ve yönlendirme özellikleriyle bilinmektedir.

RAND Corporation, 1980'li yılların başında Güvenlik ve İç Karışıklıklar Grubu oluşturmuştur. Bu grup, üçüncü dünya ülkelerindeki bağımsızlık ve demokrasi mücadelelerini konu alan konferanslar ve araştırmalar düzenlemekle görevlendirilmiştir.

Bu bölgelerdeki olaylar yakından izlenmekte ve konuyla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığı'na yönlendirici raporlar sunulmaktadır. Genel anlamda muhafazakar çizgide bulunan söz konusu düşünce kuruluşu, aynı görüşteki tüm diğer vakıflar gibi Ortadoğu'da savaşı ve şiddeti savunmaktadır.

CIA'in eski Ortadoğu Baş Analizcisi, CIA'e doğrudan bağlı Ulusal İstihbarat Konseyi Eski Başkan Yardımcısı ve Türkiye Uzmanı Graham Fuller, CIA Eski Türkiye İstasyon Şefi, Başkan Carter dönemi Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Paul Henze, Eski ABD Türkiye Büyükelçisi James Spain, Eski Vietnam ve Ankara Büyükelçisi Robert Commer ve Morton Abramowitz geçmişte RAND Corporation uzmanlarıdırlar.

Düşünce Kuruluşları Üzerinden İngiliz Derin Devletinin Etki Politikası

Şimdiye kadar incelediğimiz düşünce kuruluşlarının temel bazı özellikleri vardır. Bunların bir kısmı, genellikle Müslüman kimlikleri ile ortaya çıkan, özellikle de radikal geçmişleri olan kişiler tarafından kurulmuşlardır. Hepsinin ortaya çıkış iddiası, güya radikalizme savaş açmak ve bunun yerine kendilerince yeni bir Müslümanlık projesi oluşturmaktır.

Söz konusu vakıflar, onların "yeni Müslümanlık projesi" olarak isimlendirdikleri bir planı hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. İslam'da "reform yapma" adı altında, İslam ve bilim ile tamamen reddedilen evrim teorisini, İslam tarafından haram kılınmış ve "iğrençlik" olarak tanımlanmış homoseksüelliği ve İslam'a tamamen muhalif olan Rumiliği Müslümanlara benimsetmeye ve meşrulaştırmaya çalışmaktır.

Nasıl Hristiyanlığı kendi kişisel değerlerine göre değiştirip Anglikanizm adıyla sistemleştirdilerse, İslam'ı da aynı yöntemlerle değiştirip İngiliz İslam'ını sistemleştirmeye çalışmaktadırlar.

Oluşturmayı istedikleri Müslüman kitle ise, İslam'ın değerlerinden, Kuran ayetlerinden veya iman hakikatlerinden uzaklaşmış; homoseksüelliği ve Darwinizm'i savunan, İslam dini ile hiçbir alakası olmayan, sadece Müslümanları dejenere etmek için görevlendirilen kitleler olacaktır.

Homoseksüelliği savunan, Yaratılış yerine evrime inanan, helal ve haram tanımayan bir yaşam felsefesini benimseyen, yani özetle maneviyatını tamamen yitirmiş bir kitlenin artık İngiliz derin devleti için çok kolay bir lokma olacağı, dahası bunların kolayca yancıya ve ajana dönüştürülebileceği tartışmasızdır.

Kuran'ın ilkelerinden uzak ve her türlü dejenerasyona açık olan model, gerçekte İngiliz derin devletinin özel bir projesidir. Bu proje bir kısım çevrelere o kadar cazip gelmiştir ki, söz konusu vakıflar "İngiliz İslam'ı" denen bu garip yaşam modelini yaygınlaştırmak için İngiliz Hükümeti başta olmak üzere oldukça fazla yerden fon almaktadırlar. Bu vakıfların fon topladığı diğer dernekler ise, ilginç bir şekilde hep "İslam karşıtı"dırlar.

Aynı vakıflar, barışçıl olanlar da dahil olmak üzere tüm Müslümanların fişlenmesi, Müslümanlar hakkında casusluk faaliyeti yapılması gibi eylemlerin baş oyuncuları olmaktadırlar. Hükümetlerine sundukları öneriler destek görmekte, bu yönde yapılan çalışmalar Müslümanlara oldukça büyük zorluklar sunarken, kendilerine büyük fonlar getirmektedir. Bu fişleme politikası ayrıca, söz konusu vakıflara büyük imtiyazlar da sağlamaktadır.

Söz konusu düşünce kuruluşları –bilerek veya bilmeyerek– İngiliz derin devletinin projelerini yerine getirmektedirler. Üç kavram; yani Darwinizm, homoseksüellik ve Rumilik, özellikle seçilmiş kavramlardır. Bu kavramların Müslüman adı ve görünümü altında kişiler ve kurumlarca desteklenmesi bu özel projenin en önemli adımı olmaktadır. Hedef İslam'ı kendilerince uygulanabilir bir din olmaktan çıkarmak, Müslümanları ise pasif, zayıf ve ahlaki çöküntüye uğramış şahıslar haline getirmektir. Hatta Nawaz'ın iddiasına göre Müslümanlar hiçbir şeye karışmamalı, "sadece kimliklerinde Müslüman yazması" ile yetinmelidirler. Darwinist ideoloji ve homoseksüelliğin genellikle agresiflik ve şiddet ile birlikte anıldığı dikkate alındığında, Müslümanları şiddete yöneltmenin de bir başka amaç olduğu görülebilmektedir. Bu hedef dahilinde Müslümanların birleşmesi, bir güç oluşturması ve ittifak ederek çözüm üretecek güçlü kimlikler haline gelmesi imkansızlaşmaktadır. Zaten İngiliz derin devletinin de istediği daima bu olmuştur.

Söz konusu vakıfların İngiltere ve ABD dış politikasına hakimiyetleri büyük riskler teşkil etmektedir. Söz konusu kurumlar, İngiliz derin devletinin fikir altyapısını kullandıklarından, bu kurumlardan gelen öneriler genellikle Müslüman ülkelere yönelik fişleme ve şiddet politikasına odaklanmakta ve genellikle mutlaka uygulanmaktadır. Yine Müslüman ülkelerdeki Darwinist ve homoseksüellik propagandaları da bu öneriler içinde yer almaktadır. "İngiliz İslam'ı" başlıklı konferanslar bu bağlamda pek çok Müslüman ülkede gerçekleştirilmiştir. Söz konusu ülkelerin hükümetlerinde bu vakıflarla işbirliğinde bulunan kişiler yer bulmaktadır. Kimi zaman ülkelerin başbakanları bile bu işbirliğine girmek mecburiyetinde kalmaktadır.

Söz konusu düşünce kuruluşlarının bir başka önemli özelliği de, ajan ve yancı kazanma stratejisidir. Özellikle Müslüman ülkelerden seçilen çeşitli kişiler, kolaylıkla söz konusu düşünce kuruluşlarının idaresine girebilmekte ve bilinçsizce İngiliz derin devletinin sahte ideolojisinin askeri haline gelebilmektedirler. Bu kişiler, kendi ülkesine ihanet eden kişilerdirler. Gerektiğinde söz konusu düşünce kuruluşlarına çeşitli bilgiler sızdırmakta, hatta kimi zaman ülkede gerçekleşen ayaklanma ve isyanların tetikleyicisi olarak kullanılmaktadırlar.

Söz konusu kişiler, genellikle oldukça küçük menfaatler için tüm değerlerini harcayabilen basit mizaçta kimselerdir. Zaten bu karakter özellikleri İngiliz derin devleti tarafından özellikle tespit edilmiş ve buna göre seçilmişlerdir. İngiliz derin devletinin kurmayları, bu kişilerin küçük menfaatlere hemen kanacaklarını, birkaç övgü ile konunun hallolacağını gayet iyi bilmektedir. İşte bu nedenle söz konusu kişiler özellikle sosyal medya ortamında tespit edilmekte, birkaç paylaşım ve beğeni sonrasında, "oldukça önemli olduklarına" inandırılmaktadır. Belli bir süre sonra bu kişinin –derin devletin kurmayları tarafından yazılan– yazılarının gazetelerde yayınlanması veya adı geçen düşünce kuruluşlarının toplantılarına izleyici olarak katılması bile yeterli olmaktadır. Bu kişi, artık İngiliz derin devleti için kullanışlı bir obje haline gelmiştir.

Ajan ve yancı devşirme stratejisi sayesinde İngiliz derin devleti, özellikle Müslüman ülkelerde çok fazla kol elde etmiş olmaktadır. Bu kollar vesilesiyle, özellikle homoseksüellik ve Rumilik propagandası yoğun olarak yapılmaktadır.

Şunu belirtmek gerekir: Elbette tüm düşünce kuruluşları aynı değildir. Dünyada çok fazla sayıda düşünce kuruluşu vardır ve bunların büyük bölümü güzel amaçlara hizmet etmekte ve oldukça faydalı olmaktadırlar. Ayrıca bahsini ettiğimiz düşünce kuruluşları içinde de güzel düşünceler ve niyetler taşıyan samimi kişiler kuşkusuz ki vardır.

Sorun, bir kısım kuruluşların İngiliz derin devletinin himayesinde hareket etmek zorunda bırakılmasıdır. Bu kuruluşlar, ya baştan bu zorunluluk üzerine kurulmuştur veya sonradan bu görevi üstlenmek zorunda kalmışlardır. Normal şartlarda aklı selim hiçbir Müslüman Darwinizm safsatasına inanmaz; hiçbir normal Müslüman, Kuran'da kesin ve açık delillerle haram kılınmış olan homoseksüelliğin savunucusu olmaz. Allah korkusu olan hiçbir Müslüman "bizim yolumuzda haram veya helal yok" diyen bir anlayışa onay vermez.

Eğer söz konusu vakıflar, Müslüman olduklarını iddia ediyor, fakat Kuran'dan çok homoseksüellik konusunu gündeme getiriyorlarsa, burada çirkin bir oyun olduğu açıktır. Ne acıdır ki adı geçen kurumlar, bu oyunun tam ortasına düşmüş durumdadırlar.

Müslümanlar dikkatli olmalıdırlar. "Modern İslam", İslam dininin özünden saptırılarak dönemin zihniyet ya da yaşam biçimine, ahlak ve düşünce anlayışına adapte edilmesi değildir. "Modern İslam", İslam'ı sosyalizm, komünizm, materyalizm, Darwinizm, Rumilik gibi batıl felsefelerle yorumlama özentisi de değildir. Yine, "modern İslam" homoseksüellik gibi gayriahlaki davranış şekillerini İslam'a entegre etme çabası hiç değildir.

"Modern İslam", hurafelerden ve bağnazlıktan arındırılmış, yalnızca Kuran'a dayalı İslam'ın, her devrin algı ve anlayış düzeyinin kat kat üzerinde bir modernlik anlayışına sahip olduğu gerçeğini tanımlar. Daha da doğrusu, İslam'ın modern-ötesi olduğunun ifadesidir. "Modern İslam", insanlar Kuran'ı en doğru biçimde anlayarak en saf ve samimi biçimde yaşadıkları zaman ortaya çıkacak en mükemmel sistemdir. Demokrasinin ve özgürlüklerin asıl merkezidir.

Dolayısıyla "İslam'da reform yapıyoruz" diye ortaya çıkanların, kullandıkları bu ifadelerden bile bir hile kurguladıkları anlaşılmaktadır. İslam, reforma ihtiyacı olan bir din değildir. İslam'ın kendisi moderndir; İslam barışın kaynağıdır; İslam estetik, sanat ve bilimde en üstün olmaktır; İslam demokrasinin ve tüm özgürlüklerin kalesidir; İslam saygıdır, sevgidir, merhamettir, dayanışmadır. Bir insan gerçekten radikalizmi ortadan kaldırmak ve İslam adına faaliyet yapmak istiyorsa, insanları İslam'ın özüne, yani Kuran'a çağırmalıdır. Eğer bunu yapmıyorsa, Kuran ayetlerinden bahsetmiyorsa, İslam'ı yeterli bulmuyor, her fırsatta kendince eleştiriyorsa (İslam dinini tenzih ederiz), dahası İslam'a muhalif tüm ideolojileri ve sapkınlıkları "İslam adına" savunmaya kalkıyorsa, İngiliz derin devletinin sinsi oyunu devrede demektir.

İnsanların büyük bir çoğunluğu oynanan bu oyunun farkında değildir. Söz konusu düşünce kuruluşlarının hizmet ettikleri gerçek amacı, henüz görememişlerdir. Hedefimiz bu konuda zihinleri açmak ve dünya çapında oynanan bu oyunu ortadan kaldırmaktır. Açık olan gerçek ise şudur: Özellikle İslam'ı hedef almış olan oyunlar, mutlaka başarısız olmaya hatta hüsrana uğramaya mahkumdur.

İngiliz derin devleti, tüm hak dinlerin ve gerçek dindarların ardındaki Metafizik Gücü görmeyi reddetmektedir. Oysa Deccal Komitesi bu olağanüstü gerçeğe gözlerini kapasa da, gerçek olan mutlaka vuku bulacaktır. O da yeryüzüne İslam'ın, Müslümanların ve tüm iyi insanların hakim olacağı gerçeğidir. Müslümanları ayırma, fişleme, şiddete sürükleme veya dejenere etme politikaları dünyanın ve İngiliz derin devletinin yancılarının gözü önünde bozguna uğrayacaktır. Deccal mutlaka yenilecek ve Allah'ın taraftarları KESİN OLARAK galip geleceklerdir.

Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)

BÖLÜM V
20. ve 21. Yüzyılın Sahte İdeolojileri ve
Uygulayıcıları


Yeni Dünya İdeolojileri İngiliz
Derin Devletinin Eseridir

İdeoloji, toplumları yönlendirmek için kullanılan, oldukça güçlü bir araçtır. Doğru ideolojiler dünyaya dostluğu, sevgiyi ve barışı hızla getirebilecek kadar güçlüyken; yanlış ideolojiler de, toplumları terörizme, anarşizme, hatta savaşlara sürükleyebilecek kadar güçlüdür. II. Dünya Savaşı'nın görünür sebebi faşist ideolojidir. Sovyetler Birliği'nde gerçekleşen kıtlıkların sebebi komünist ideolojidir. Diyalektik materyalizm, toplumları savaşlara sürükleyen çatışma zihniyetinin temeli olmuştur. Bağnaz ideoloji, teröristleri üretmiştir. Darwinist ideoloji, toplumları köleleştirmiş, sömürge sisteminin temelini oluşturmuştur. Toplumları felaketlere götüren ideolojiler durup dururken ortaya çıkmamış, bir Deccal Komitesi'nin planlı ve organize üretimi sonucunda oluşmuşlardır. Üretilen ideolojiler Deccal Komitesi'nin kurmayları, yancıları, medyası, vakıfları yoluyla sistematik yöntemlerle yaygınlaştırılmış, gündem haline getirilmiş ve toplumlar, bu sahte fikir akımlarına bağışık hale getirilmişlerdir. Bundan sonrası, İngiliz derin devletinin tam olarak planladığı gibi gelişir.

İdeolojinin gücünü geçmişten beri kullanan İngiliz derin devleti, iyi olanın yerine kötüyü, faydalı olan yerine faydasızı, sevginin yerine şiddeti, güzel ahlak yerine dejenerasyonu yaygınlaştıracak yollar geliştirmiştir. Üretilen ideolojinin yaygınlaşması için en etkili yöntem propagandadır. Propaganda, soykırımlar gerçekleştiren liderleri, komünizm adına terör eylemleri gerçekleştiren toplulukları, "daha üstünüm" iddiasıyla kitle katliamları yapan zihniyetleri oluşturmuştur.

Bu ideolojilerin çapı ve kapsamı şu an çok daha genişlemiştir. Artık gerek savaş gerekse cinayet, gerek dinsizlik gerekse uyuşturucu bağımlılığı gibi toplumların bünyesine uymayan her türlü kavram, çeşitli sözde moda terimler üzerinden yaygınlaştırılmaktadır.

İdeolojileri yaygınlaştıracak kitle daima bellidir. İngiliz derin devletinin himayesindeki çeşitli taşeron kurumlar, düşünce kuruluşları, ajanlar, yancılar ve bir kısım medya bu görevi üstlenmişlerdir. Örneğin medeniyetler çatışması, korkunç bir savaş planını tarif ederken, söz konusu koro bunun mükemmel bir "gelecek planı" olduğu propagandasını yapmıştır. Bu faaliyet, neredeyse bütün dünyanın İngiliz derin devletinin yeni dünya ideolojilerine inanmasına neden olmuştur.

Şimdi, İngiliz derin devletinin ürettiği ve himayesindeki çeşitli kurumlar yoluyla yaygınlaştırdığı bu ideolojileri genel hatlarıyla inceleyelim.



Yüklə 2,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə