Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


Tony Blair'ın İdeolojisinin Kaynağı: Gladstone



Yüklə 2,34 Mb.
səhifə18/34
tarix08.09.2018
ölçüsü2,34 Mb.
#67646
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34

Tony Blair'ın İdeolojisinin Kaynağı: Gladstone

İngiliz derin devletinin Müslümanları doğrudan hedef alan planında Tony Blair, farkında olarak ya da olmayarak oldukça etkili bir rol üstlenmiştir. Onun Başbakanlık yaptığı dönemde derin devlet, İngiltere'yi askeri ve sivil kurumlarıyla birlikte dilediği gibi yönlendirmiştir.

Blair, yaptığı konuşmalarda politik ilhamını, Darwinist ideolojiye bağlılığı ve Türk düşmanlığı ile tanınan İngiltere eski Başbakanı William Ewart Gladstone'den aldığını söylemektedir. Kitabın 1. cildinde detaylı yer verdiğimiz gibi Gladstone, Türk Milleti'ne ve Müslümanlara sayısız hakaretler yöneltmiş nefret dolu bir politikacıdır. Gladstone'un, "Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz. Türklerin yaptıkları kötülükler yalnız bir surette ortadan kaldırılabilir: Kendilerinin yok olmasıyla," şeklindeki sözleri oldukça vahimdir. (Necip Türk Milleti'ni tenzih ederiz) Blair'in, Gladstone gibi ırkçı-şovenist fikir yapısındaki bir kişiyi kendisine örnek aldığını söylemesi, durumun vahametini artırmaktadır.1

İngiliz The Economist Dergisi, Tony Blair'in dış politikada William Ewart Gladstone'u adım adım takip ettiğini belirtmiş ve aradaki benzerliklerden dolayı onu "Gladstone'un hayaleti" olarak tanımlamıştır.2

1. Ahmet İhsan, Matbuat Hatıralarım, İstanbul: A. İhsan Matbaası, 1931, s. 57

2. Britain: Gladstone's Ghost", The Economist, vol: 351, issue: 8121 (29 May 1999), s. 54



Tony Blair ve Chatham House Arasındaki Stratejik İşbirliği

Tony Blair, Başbakanlık görevinden ayrıldıktan sonra bu defa düşünce kuruluşları ve vakıflar yoluyla Darwinist ideolojiyi yaymaya, İngiliz derin devletinin tipik yöntemlerinden biri olan homoseksüellik propagandası yapmaya devam etmiştir. Kurmuş olduğu Tony Blair İnanç Vakfı üzerinden bu politikalar yaygınlaştırılırken, Blair'in sık sık, farklı vakıflar için de yorumlarına başvurulmuştur. Tony Blair ve vakfına en fazla destek veren düşünce kuruluşu ise Chatham House'tur.

Tony Blair, siyasi geçmişi nedeniyle, İngiliz derin devletinin planladığı adımların uygulanmasında ülke yönetimleri ve devlet liderleri üzerinde etki sahibi olabilecek bir figür olarak yönlendirilmiştir. Bu nedenle Blair, Chatham House'un düzenlediği toplantılara düzenli olarak konuşmacı sıfatıyla çağrılmış, düşünce kuruluşunun sayfasında fotoğraflarıyla gündemde tutulmuş, yazılarının ve raporlarının tanıtılmasıyla desteklenmiştir.

Tony Blair 2008 yılında açılışını yaptığı Tony Blair İnanç Vakfı çatısı altında, siyasetten ayrıldıktan sonra "Yeni siyaset din" sözleriyle çalışmalarına sözde din adına devam edeceğini açıklamıştır. Yapılan organizasyonlarda milyon dolarlık anlaşmalarla danışmanlık bedeli almaya devam etmekte ve yaptığı konuşmalarda ücretini 500 bin dolara kadar çıkartmaktadır. Buradaki amaç, Tony Blair'ın son derece faydalı ve insanlığın yararına çalışmalar yaptığı, İngiltere'nin devlet yönetiminde hala görüşlerine önem verildiği ve söz sahibi olduğu yönündeki imajı güçlendirmektir.

Bu imaj çalışması sonucunda, İngiliz derin devletinin himayesinde hareket etmeye mecbur bırakılmış olan Blair kanalıyla, derin devletin tüm zorunlu ideolojileri yaygınlaşmış olmaktadır. Bunlar arasında askeri müdahale kararlarının insanlara makul gösterilmesi, homoseksüellik ve Rumilik propagandası yapılması gibi konular vardır. Örneğin Chatham House, "Doğru İnsanlara Güvenmek" adını verdiği raporunda Tony Blair'ın Irak, Afganistan ve Afrika ülkelerine "insani müdahale" adı altında askeri güç kullanma kararını desteklediğini belirtmiştir. Blair'den gelen bu destek, söz konusu düşünce kuruluşları tarafından bir referans olarak kullanılmaktadır. Chatham House, bununla bağlantılı olarak Tony Blair'ın dış politikasıyla ilgili hazırladığı raporu internet sitesinde yayınlamıştır.

İngiliz derin devleti tarafından sürekli gündemde tutulan Blair, homoseksüellik propagandası için de görevlendirilmiştir. Blair, İngiltere'nin tanınmış homoseksüel yayını Attitude dergisine çeşitli röportajlar vermiştir. Dergi, "İngiltere'nin en çok satan homoseksüel dergisi" olarak kabul edilmektedir. Tony Blair, dergiye ilk röportajı 2005 yılında vermiştir. Dergi bu röportajı sosyal medya hesabında tüm homoseksüel okuyucularına "Tony Blair bir Başbakan olarak tarihte ilk kez homoseksüel bir yayına röportaj verdi" sözleriyle duyurmuştur.

"Sivil Birliktelik" başlıklı röportajda, "Yıllar süren faaliyetler ve bir neslin değişimi ile homoseksüel hakları, bir kişinin ve onun hükümetinin yardımıyla sonuca ulaştı. Bir homoseksüel dergisine ilk kez konuşan bir Başbakan olarak Tony Blair, bir kez daha Attitude dergisine homoseksüel haklarını nasıl savunduğunu ve Katolik inancını anlatıyor" ifadeleriyle, Tony Blair'ın tüm dinler tarafından haram olarak kabul edilen ve Allah'ın lanetlediği homoseksüelliğe verdiği destek anlatılmıştır. Fark edilebileceği gibi burada homoseksüellik, Katolik inancı ile yan yana zikredilmekte ve İngiliz derin devletinin homoseksüelliği dinlerle bağdaştırma oyunu bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, Blair'in Başbakanlık görevini bırakmasının hemen ardından Protestanlıktan Katolikliğe geçmesini de şüpheli duruma düşürmektedir. Keza İngiliz derin devleti, Katoliklik gibi koyu ve keskin sınırları olan bir inanca da homoseksüelliği dahil edebilme projesini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Blair'in, söz konusu hedef için de yönlendirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Tony Blair, homoseksüelliği, medyanın imkanlarını kullanarak desteklemekle kalmamakta, aynı zamanda siyasi bağlantılarını da homoseksüelleri örgütlemek amacıyla kullanmaktadır. "LGBT İşçi Partisi"nin düzenlemiş olduğu bir yemekte homoseksüelleri bir araya getirmiş ve "LGBT haklarını ilerletme çabalarından gurur duyabilirler" diyerek sosyal medya hesabından tüm homoseksüellere destekçi olduğu mesajını vermiştir.

LGBT İşçi Partisi örgütlenmesi kendi sayfasında Tony Blair'ın takip edilmesini tavsiye etmiş ve "İngiltere'de homoseksüel haklarında değişim yapan Başbakan tüm dünyaya örnek teşkil ediyor" sözleriyle Blair'in homoseksüellere verdiği desteği vurgulamıştır.

Tony Blair, aynı zamanda Gay Times (Homoseksüellerin Zamanı) isimli bir derginin kapağında "homoseksüel ikonu" olarak yer almıştır. Konuyla ilgili haberi, The Independent gazetesi "Tony Blair son 30 yılın homoseksüel ikonu" başlığıyla, France 24 ise "Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair 'homoseksüel ikonu' olarak adlandırıldı" başlığıyla duyurmuştur.

Görüldüğü üzere, "Kuran'ı Türklerin elinden almalıyız" diyen Gladstone'un ateşli bir hayranı olan İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, derin devletin sahte ideolojilerini yaygınlaştırma konusunda yönlendirilmiştir. Bilerek veya bilmeyerek üstlendiği bu görevde, 1909'da kurulan, Osmanlı'yı parçalama kararlarını alıp hayata geçiren, Sykes-Picot Haritası'nı çizdiren Round Table'ın devamı Chatham House gibi kuruluşlar da yer almaktadır. İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle dünyayı derin devlet çıkarlarına göre şekillendirmekle görevlendirilen bu yapının deşifre edilmesi bu yüzden çok hayati bir öneme sahiptir.

Council on Foreign Relations (CFR)

Council on Foreign Relations (CFR), Chatham House'un ABD'deki kolu olarak tanımlanmaktadır. CFR, dünyadaki üst kademedeki yönetici elitleri, dış politika ile ilgili kurumların büyük bölümünü kontrol etmektedir. Amerika'da ve dünyada birçok dış politika ve strateji merkezi CFR'ın denetimi altındadır. Fakat bu denetim de, genellikle İngiliz derin devletinin hakimiyeti altındaki Chatham House tarafından servis edilir. Dolayısıyla CFR, İngiliz derin devletinin verdiği kararları, ABD'de uygulamakla görevlendirilmiştir.

ABD dış politikasındaki köklü değişimlerin çoğu CFR'dan çıkar. Örneğin, Samuel Huntington'ın Medeniyetler Çatışması adlı projesi burada hazırlanmış, Batı ve İslam arasında bir çatışma öngören yazısı buradan dünyaya servis edilmiştir. CFR, basın üzerinde de büyük etkiye sahiptir. Kurum, basındaki üyeleri sayesinde büyük gazetelerin bir kısmını ve bu basın yayın organlarındaki bazı kişileri bir sosyal kontrol mekanizması olarak kullanabilmektedir. New York Times, Washington Post, Time, Newsweek, Life, New York Post, New York Herald Tribune gibi dev isimlerde pek çok kişiyi denetlemektedir.

Düşünce kuruluşlarının medya gücü temel propaganda unsurudur. İngiliz derin devleti, hakim olduğu medya kollarındaki kendi adamlarını mutlaka kendi uygulamaları için bir telkin kaynağı olarak kullanır. Amerika, İngiliz derin devleti için önemli bir maşa olduğundan buraya iletilen ve uygulamaya konması beklenen kararlar hayatidir. İşte bu nedenle Amerika'daki bir kısım ana akım medya şirketlerinde bazı isimler, zorunlu bir sisteme tabi olmuşlardır. İngiliz derin devletinin sunduğu haberleri, mutlaka gündeme taşımakla yükümlüdürler.

Amerikalı dilbilimci ve felsefeci Noam Chomsky, Türkçe'ye Medya Denetimi adı altında çevrilen kitabında, "demokratik totalitarizm"i tanımlamakta ve Amerika'daki görünmez totaliterizmin nasıl işlediğine ilişkin çarpıcı örnekler vermektedir. Bu örneklere göre, Amerika'yı yönetenler bir konuda karar verdiklerinde, örneğin bir dış müdahale istediklerinde, medyanın karşı konulmaz büyüsünü kullanarak önce halkı bu konuda hazırlamaktadırlar. Amerika'nın saldıracağı, İngiliz derin devleti tarafından belirlenmiş olan hedef, önce halkın gözünde karalanır. Bunu yapabilmek için medya aracılığıyla görünür propagandalar ya da bazen görünmez psikolojik bilinçaltı telkinleri yapılır. Sonuçta halk, işgal edilen yabancı ülkeyi adeta bir veba, orada katliamları yapanları ise kahraman olarak addeder.

Chomsky, "rıza oluşturma" olarak adlandırdığı bu yöntemin en önemli örneğinin ise Başkan Woodrow Wilson döneminde yaşandığını söylemektedir. "İlk modern hükümet propaganda operasyonu" olarak adlandırdığı bu örnek, Amerikan halkını, ülkeyi I. Dünya Savaşı'na sokmak için ikna etmek olarak özetlenebilir. Chomsky, yapılanı şöyle anlatmaktadır:



Halk aşırı derecede pasifistti ve bir Avrupa savaşına girmek için hiçbir neden görmüyordu... Creel Komisyonu adıyla bir hükümet propaganda komisyonu kurdular. Bu komisyon altı ay içinde pasifist bir halkı, Alman olan her şeyi yok etmek, Almanları lime lime etmek, savaşa girmek ve dünyayı kurtarmak isteyen, isterik, savaş çığırtkanı bir halka dönüştürmeyi başardı.361

Chomsky'nin tarif ettiği totaliter sistem, CFR'ın yöneticilerinin genel düşünce tarzlarında da açıkça kendini göstermektedir. Kitabın 1. cildinde, Wilson İlkeleri'nin yazımına önayak olan, Churchill'in Soğuk Savaş konseptini ilk olarak dünyaya tanıtan ve aynı zamanda CFR'ın yöneticisi olan İngiliz derin devletinin derin isimlerinden Walter Lippmann'ı yakından tanımıştık. Chomsky, Lippmann'ın Amerika'da 20. yüzyılın başlarında uygulamaya konan "medya aracılığıyla sosyal kontrol sağlama" yönteminin en başta gelen savunucusu olduğuna dikkat çekmektedir. Chomsky'nin "Amerikan gazetecilerinin en kıdemlisi" olarak tanımladığı Lippmann, yine onun ifadesiyle "rızanın üretilmesi, yani yeni propaganda teknikleri ile halkın istemediği şeyleri onaylamasını sağlama" teorisini geliştirmiştir.362 Lippmann, devletin yönetiminin yalnızca ve yalnızca "akıllı ve sorumluluk sahibi özel bir grup" tarafından yürütülmesi gerektiğini, halkın kesinlikle karar verme mekanizmasından uzak tutulması gerektiğini savunmuştur. Halk, Lippmann'a göre "şaşkın sürü"dür. Bu "şaşkın sürü"nün işlevi yönetime katılmak değil, yalnızca seyirci olmaktır. Chomsky, Lippmann'ın bu totaliter düşüncelerinin aynı zamanda Leninist teoriye de büyük paralellik gösterdiğini vurgulamıştır.

Amerikan Başkanlarından Woodrow Wilson'un danışmanlarından, CFR'ın kurucu isimlerinden Edward M. House'ın savunduğu ideoloji de İngiliz derin devletinin CFR'ı nasıl kendi ideologları ile idare ettiğinin açık kanıtıdır. House, 1912'de yazdığı Philip Dru: Administrator adlı romanında açıkça sosyalist/totaliter bir sistemi idealize etmiştir. Kitap o dönemde Amerikan elitleri arasında çok ünlenmiş ve Wilson ile Roosevelt'e ilham kaynağı olmuştur. House, toplumun ve özellikle de ekonominin "ehliyetli" kişilerce denetlendiği totaliter bir düzen çizmiştir. Amerikalı tarihçi Eustace Mullins, The Secrets of the Federal Reserve (Merkez Bankasının Sırları) adlı kitabında bu kitaptan alıntılar yapmış ve House'un çizdiği sistemin klasik Marksist-Leninist sistemden farkı olmadığını ayrıntılı olarak anlatmıştır. Kitapta en çok üzerinde durulan konulardan biri de, gelecekte bir Federal Reserve sisteminin yani Merkez Bankası'nın kurulmasıdır. Nitekim öyle olmuştur; Merkez Bankası ertesi yıl hayata geçmiştir.363

1927 yılında CFR'ı finanse eden sermayedarların arasına Rockefeller ailesi dahil olmuştur. Bu tarihten sonra CFR'ın arkasında en büyük güç olarak Rockefeller ismi yer almıştır. CFR, tüm etkili stratejilerini bu aşamadan sonra gerçekleştirmiştir. 1939 yılında CFR'ın ABD Dışişleri Bakanlığı için araştırma yapması ve tavsiyeler vermesi için bir anlaşma yapılmıştır. Rockefeller Vakfı, bu çalışmaların giderlerini üstlenmeyi taahhüt etmiştir. Bu anlaşma, İngiliz derin devletinin doğrudan ABD politikalarını yönlendirmek için önemli bir kozu haline gelmiştir.

1945'te, Birleşmiş Milletler toplantısına katılan ABD delegasyonundaki 40'ın üzerindeki isim CFR üyeleri arasından seçilmiştir. Siyasi gözlemciler, 1945'ten sonra ABD politikasının tümüyle CFR egemenliğine girdiği konusunda hemfikirdirler. Bugün bazı ABD'li yazarlar, CFR'ı "Rockefeller ailesinin politik kurumu" olarak nitelemektedirler.

Collier Peter ve David Horowitz, yayınladıkları The Rockefellers: An American Dynasty (Rockefellerlar: Bir Amerikan Hanedanı) adlı kitapta CFR'ın ABD politikasındaki hakimiyeti konusunda şunları belirtmektedirler:



Rockefellerlar anlıyorlar ki, finans gücü, politik güç kazanmaya temel olabiliyor. Sonra da politik güç, finans gücünü besliyor. Böylece CFR yani Dış İlişkiler Konseyi kuruluyor. David Rockefeller ilerleyen yıllarda başkan oluyor ... Konseyin, bin altı yüz üyesi bulunuyor. Yüksek finans çevreleri, üniversiteler, politika, ticaret, basın ve televizyon çevrelerinden ... Çoğu ünlü kişiler. Az tanınanlar bile, en güçlü kişilerden seçilmiş. Konsey, kuruluşundan sonraki ilk elli yılda, gizli kalmayı istiyor ve kalıyor. 1972 yılında bu sır perdesi, Profesör W. C. Skousen'in "bestseller" (en çok satan) kitabıyla, biraz aralanıyor. Ayrıca, New York Times ve New Yorker'da iki yazı yayınlanıyor. Buna göre CFR, ABD'nin iç ve dış ilişkilerinde yıllardan beri "devlet üstü" bir rol oynuyor. Dış yardımlardan NATO'ya kadar, her işe parmağını sokuyor.

Ferdinand Lundberg, The Rockefeller Syndrome (Rockefeller Sendromu) adlı kitabında, "CFR ile bağlantısı olan insanlar Amerika pazarlarında mülkiyete sahip olanların neredeyse tümüdür" ifadesini kullanmıştır.364

Dan Smoot, Invisible Government (Görünmez Hükümet) adlı kitabında, kurumun ABD'nin dış politikalarının oluşumundaki büyük etkisini detaylı olarak anlatmıştır. Buna göre CFR, yalnızca üst kademedeki yönetici elitleri bünyesine alıp yönlendirmekle kalmamakta, dış politika ile kurumların büyük bölümünü de kontrol etmektedir. Amerika'da dış politika ile ilgili diğer pek çok dernek ve kurum da CFR'ın denetimi altındadır. Amerikan dış politikasındaki büyük etkileri ile bilinen diğer düşünce kuruluşları ise gerçekte CFR'ın alt komisyonları niteliğindedir.

Kurumun yılda iki kez yayınladığı ve dünyanın en etkili yayın organı sayılan Foreign Affairs adlı dergi ise hem siyasi gündemi hem de ABD politikasını belirlemektedir. Derginin web sitesi her gün çeşitli makaleler yayınlamaktadır. ABD dış politikasındaki köklü değişimlerin çoğu Foreign Affairs'te yayınlanarak yürürlüğe konur. Örneğin, Soğuk Savaş'ın başında ABD'nin temel stratejisini belirleyen "containment plan" (Sovyetlerin yayılmasını önleme anlamında "çevreleme planı") CFR üyesi George Kennan tarafından Foreign Affairs'de yayınlandıktan sonra uygulamaya konmuştur. Ayrıca uzun süre gündemde kalan, Samuel Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" adlı, gelecekte Batı ve İslam arasında bir çatışma öngören yazısı da aynı dergide yayınlanmıştır.

Kitabın 1. cildinde detaylarıyla incelediğimiz, İngiliz derin devletinin etkili kurumlarından biri olarak adı geçen Trilateral Komisyon, CFR ile doğrudan bağlantı halinde bazı konuları yönlendirmektedir. Hatırlanacağı gibi Trilateral Komisyon'un amacı, devletlerin ve kamuoyunun siyasal kararlarını etkileyebilmek ve ulusları, hükümetleri, finans sistemlerini İngiliz derin devletinin kontrolündeki banka ve şirketlere doğru yönlendirebilmektir. Bu amaç için başta bağımlı halklar oluşturulması, muhalif seslerin susturulması ve "demokrasi" adına ortaya çıkıp gerçekte demokrasinin gizli yöntemlerle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Nihai amaç ise, tek dünya devleti, tek dünya parası ve gerçekte hiçbir hak din ile uyuşmayan ve yalnızca İngiliz derin devletinin çıkarlarına hizmet eden tek bir dünya dini oluşturmaktır. Hedeflerden bir tanesi de, ABD siyasi gücünün, birkaç banka ve şirketin güdümüne alınmasıdır.

Kitabın birinci bölümünde değindiğimiz gibi, yazarlar, makaleler ve kitaplar, bu yöndeki propagandanın güçlü elemanlarıdır. Trilateral Komisyon, CFR ile birlikte, 1975 yılında Samuel Huntington'a The Crisis of Democracy (Demokrasi Krizi) isimli bir kitap yazdırmış ve kamuoyunu bu hedeflere göre yönlendirmeyi amaçlamıştır. Bu çalışma, halkın meclis, eyalet ve yerel hükümetlerde etkili olmasını engelleyecek ve demokrasi bilinci ve siyasi çeşitlilik ve katılımın artmasını durduracaktır. Amaç, halkı kolay yönlendirilebilir, gayesiz, hedefsiz ve inançsız kitle yığınları haline getirebilmektir.



Hangi Dünya Düzeni? isimli kitapta bu konu şu şekilde izah edilmiştir:

Bugün dünya küresel bir finans çetesi tarafından yönetilmektedir. 29 Temmuz 1921'de New York'ta kurulan Dış İlişkiler Konseyi (CFR), tek dünya devletini hedeflemiştir. Ünlü Rothschildler de, Rockefeller da, Morgan da kurucu üyesidir. Tüm Amerikan Başkanları, finans kuruluşlarını yönetenler, Dünya Bankası'nın başına geçirilenler, Birleşmiş Milletleri yönlendirenler, Dış İlişkiler Konseyi ile bağlantılıdır. Kissinger da, Holbrooke da, baba oğul Bushlar da, Clinton da, Kennedy de, Obama da adamlarıdır. Yeni Dünya Düzeni en tepedekilerin kurguladığı bir düzendir. İstenen, tek kültürlü, tek hukuklu, tek ordulu, tek bayraklı, tek dinli bir dünya devletidir. Bu devlet masonik bir yapı tarafından yönetilecektir.

... David Rockefeller şöyle özetliyor: "Halkların kendilerini yönetme hakları, dünya bankerleri ve entelektüel elitin altına girecektir. Temel ilkemiz budur!"365

Quilliam Vakfı

Quilliam Vakfı, dünyanın ilk "Aşırılık Karşıtı Düşünce Kuruluşu" sloganıyla 2008 yılında medyada boy göstermeye başlamıştır. Vakfın iki kurucusu Ed Husain ve Maajid Nawaz ve şu anki başkanı Noman Benotman, geçmişlerinde radikal örgütlere üye olmuş, radikal görüşlere sahip kişilerdir. İngiliz derin devletinin himayesindeki Amerikan düşünce kuruluşlarından RAND Corporation'un "Deradicalization of Hardcore İslamists" (Ekstrem İslamcıları radikalizmden uzaklaştırma) programına benzer bir şekilde liberalliğe yönelmiş ve aşırılık karşıtlığı görünümü altında faaliyet göstermişlerdir. Radikalizmi eleştirmek bahanesiyle asıl hedef olarak İslam gösterilmektedir. İslam ile Darwinizm'i, İslam ile homoseksüelliği, İslam ile Rumiliği bağdaştırmak için yoğun çaba harcanmaktadır. Quilliam Vakfı, Chatham House'un gözetiminde hareket eden İngiliz derin devletinin himayesindeki kurumlardan biridir.

Quilliam Vakfı, The Guardian gazetesinde "hükümet tarafından çeşitli fonlarla desteklenen bir kurum" olarak tanıtılmaktadır.366 Aynı gazete, bir başka araştırmasında Quilliam Vakfı'nın hükümetin Şiddet İçeren Aşırılıkçılığı Önleme fonundan 700 bin Pound, Güvenlik ve Terörle Mücadele Bürosu'ndan ise 400 bin Pound fon aldığını ortaya koymuştur.367

Quilliam Vakfı'nın ABD'deki finansörleri ise şu şekildedir:



John Templeton Vakfı: Quilliam Vakfı'na 1 milyon dolar vermektedir. Savaş yanlısı Evanjelik Hristiyanları ve Bush'un Ortadoğu'ya müdahale kampanyalarını finanse etmiş bir vakıftır. Akıllı Tasarımcıları desteklerken daha sonra bu politikadan vazgeçmiştir. Vakfın başkanı Irak savaşının önemli savunucularından Jack Templeton'dır. Vakıf ABD'deki aşırı sağcı Tea Party hareketini de finanse etmektedir.

Bradley Vakfı: Vakfın 2001-2009 yılları arasında İslamofobiyi savunan düşünce kuruluşlarına yaptığı yardım miktarı 5 milyon 370 bin dolar olarak bilinmektedir. Amerika'daki Müslümanları temsil eden kurumlardan CAIR (Amerikan İslami İlişkiler Konseyi), Bradley Vakfı'nı, Müslümanlara karşı önyargı ve nefret oluşturan kuruluşlardan biri olarak göstermiştir.

Gatestone Enstitüsü: Quilliam Vakfı ile ortak kampanyalar gerçekleştirmektedir. Bu enstitü İslam karşıtı olarak bilinmektedir.

GEN NEXT Hareketi: Ele geçen bilgilere göre Quilliam Vakfı, bu organizasyondan 800 bin Amerikan Doları fon almaktadır. Quilliam Vakfı'ndan Maajid Nawaz, kitabı Radical'in sonunda Gen Next Vakfı'na özel teşekkürlerini sunmuştur.

Eranda Vakfı: Quilliam Vakfı, söz konusu kurumdan 300 bin dolar bağış almaktadır. Bu vakıf Rothshildlerin kontrolündedir.

Stuart Family Vakfı: Quilliam Vakfı'na 300 bin dolar fon ayırmıştır. Bu vakıf da savaş destekçisi Cumhuriyetçileri savunan vakıflardandır. Bu rakam Stuart Family Vakfı'nın ayırdığı en yüksek fondur.

Çeşitli vakıfların, çeşitli kurumlarca desteklenmesi kuşkusuz son derece doğaldır. Ancak burada dikkat çeken husus, Quilliam Vakfı'nın genellikle İslam karşıtı veya Ortadoğu'da savaş yanlısı olan çeşitli vakıflar tarafından desteklenmesidir.



Chatham House – Quilliam Vakfı Bağlantısı

Bu iki kuruluşun bağlantısı incelendiğinde, her iki yapının yöneticileri arasındaki görüş alışverişleri ve stratejik işbirliği dikkat çekmektedir. Kurumların ortak toplantılar düzenledikleri ve aynı dünya görüşünü destekledikleri görülür. Söz konusu iki yapı güya radikalizme karşı bir çalışma yürüttüklerini ileri sürseler de, faaliyetlerinin içeriğine bakıldığında asıl hedefin İslam alemini zayıflatmak olduğu açıkça görülebilecektir. Bu durum, iki yapının işbirliğinin, İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle başladığı ve sürdüğü yönündeki görüşü desteklemektedir.

Chatham House'un internet sitesinde Quilliam Vakfı kurucusu Maajid Nawaz ile ilgili özel bir sayfa vardır. Yalnız üyelerin okuyabileceği bu tanıtım ile kuruluşun tüm üyelerine Quilliam Vakfı'nın kurucuları ile ortak bir çalışma yapıldığı ilan edilmiş olur.

Chatham House ile Quilliam Vakfı çok yakın ve yoğun işbirliği içindedirler. Örneğin Quilliam Vakfı kurucularından Ed Husain, Londra'da Chatham House'un düzenlediği "İngiltere'nin Yurt İçinde ve Yurt Dışında Teröre Karşı Mücadele Gündemi" konulu bir toplantıya konuşmacı olarak katılmıştır. Quilliam Vakfı'nın Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Noman Benotman ise, Londra'da Front Line Club adlı kuruluşun düzenlediği toplantıya, Chatham House'tan Maha Azzam ile birlikte katılmıştır. Benotman, BBC sunucusunun yönettiği bir başka toplantıya da, Chatham House'tan Sir Richard Dalton ile katılmıştır. Chatham House üyesi ve Ortadoğu Kuzey Afrika Programında araştırmacı olan Hassan Hassan, Quilliam Vakfı'nın hazırladığı raporları yayınlamaktadır. Hassan, aynı zamanda Quilliam Vakfı kurucusu Ed Husain'e, yazılarını sosyal medyada yaygınlaştırarak destek vermektedir.

Sivil toplum kuruluşlarının tüm insanlığın yararına olacak sevgi ve barış ortamını sağlamak için ortak faaliyet yapmaları, işbirliği içinde olmaları, görüş alışverişinde bulunmaları istenen ve arzu edilen gelişmelerdir. Fakat eğer bazı kurumlar İngiliz derin devleti çatısı altında İngiliz derin devletinin taleplerini yerine getirmekle görevlendirilmişlerse, bunun sonucu toplumlar için ağır olabilir. Dolayısıyla söz konusu düşünce kuruluşlarının bu amaçlar üzerine yaptıkları ortak toplantıları ve bunların mahiyetlerini deşifre etmek, vicdani ve insani bir sorumluluktur.


Yüklə 2,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə