Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
214
yılında, evrenin geçmişinin sıcaklığının, şimdikinden daha
yüksek olduğu saptanabildi.
443
Eğer evrenin geçmişinin, aynı
sıcaklıkta veya daha soğuk olduğu gösterilebilseydi Big Bang
Teorisi yanlışlanabilirdi. Sonuçta bu teorinin yanlışlanabilir
cesur iddialarına karşı yanlışlanamaması, daha önce bahset-
tiğimiz ‘yanlışlanabililik’ ile ilgili kriteri başarıyla karşıladı-
ğını göstermektedir.
Big Bang Teorisi, William Whewell’in ayrı ayrı alanlar-
dan gelen delillerin birleşimiyle sonuca varmayı ifade etmek
için kullandığı ‘birleşmeli tümevarım’(consilience of induction)
yöntemine de uymaktadır.
444
İncelenen önceki delillere şunları
da ekleyebiliriz; Big Bang Teorisi’nin öngördüğü evren mode-
line uygun şekilde, evrenin %25’inin helyum, %73’ünün hid-
rojen olduğu anlaşılmıştır.
445
Bu teori ile atom altı dünyanın
oluşumu ile ilgili bir teori elde edilmiş, bu teoriye dayanarak
Big Bang’den sonraki ilk dakikalar hakkında akıl yürütülebil-
miştir.
446
Evrendeki döteryum ve lityum gibi hafif atomların
açıklaması sadece bu teori ile yapılabilmektedir; ağır atomla-
rın yıldızların içindeki süreçlerle açıklaması yapılmaktadır.
447
Ayrıca yıldızların incelenmesinden, entropiden ve radyoaktif
elementlere dayalı tarihlendirme yöntemiyle varılan sonuç-
lardan evrenin bir başlangıcı olması gerektiğinin anlaşılması
da Big Bang Teorisi’ni desteklemiştir.
448
Ayrı ayrı alanlardan
gelen bu delillerin her biri, Big Bang Teorisi’ni desteklerken,
Durağan Durum Teorisi gibi rakip teorileri yanlışlamıştır. Kı-
443 Hubert Reeves, İlk Saniye, çev: Esra Özdoğan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
(2001), s. 26-27.
444 Robert E. Butts, ‘William Whewell’, The Cambridge Dictionary of Philosophy,
ed: Robert Audi, Cambridge University Press, 2. Baskı, Cambridge (1999), s. 850-
851.
445 Hugh Ross, The Creator and The Cosmos, s. 32.
446 Steven Weinberg, İlk Üç Dakika, 10. Baskı, çev: Zekeriya Aydın-Zeki Aslan, Tü-
bitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara (1999).
447 Hugh Ross, The Creator and The Cosmos, s. 58.
448 Caner Taslaman, Big Bang ve Tanrı, s. 64-75.
Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
215
sacası William Whewell’in deyimiyle ‘birleşmeli tümevarım’,
yani ayrı alanlardan gelen verilerin gücünü birleştirmesi ile
yapılan tümevarım; Big Bang Teorisi ile çok başarılı bir şe-
kilde gerçekleşmiştir.
Big Bang Teorisi, başka hiçbir teorinin açıklayamadığı şe-
kilde görünür olguları açıklayarak, rakip hiçbir teorinin yapa-
madığı öngörüleri yaparak ve bu öngörülerle kendisinin yan-
lışlanması imkânını tanıyarak, evrenin matematiksel modelini
çok başarılı bir şekilde sunarak, başarılı bilimsel bir teori ol-
muştur. Üstelik Big Bang Teorisi, Evrim Teorisi’nden çok daha
eskilerden başlayan (günümüzden 13,7 milyar yıl kadar önce)
bir süreçle ilgili bir teoridir. Bu teori, bir teorinin milyarlarca
yıllık bir sürece dair olmasına rağmen önemli birçok bilimsel
kriteri nasıl karşılayabildiğinin bir örneğidir. Oysa daha önce
görüldüğü gibi Evrim Teorisi, biyolojinin kendisine has do-
ğası ve çeşitliliğinden kaynaklanan nedenlere aynı başarıyla
bu kriterleri karşılayamamaktadır.
Biyolojinin fizikten farklı bir bilim dalı olması ve biyo-
lojide öngörüde bulunmanın zorluğu gibi sebepler, Evrim
Teorisi’nin, Big Bang Teorisi kadar başarılı bir teori olama-
masının nedenleri olarak ileri sürülebilir. Linnaeus’un türleri
tamamen sabit gören yaklaşımı günümüzde yanlışlanıp elen-
miştir. Evrim Teorisi’nin delili olarak ortaya konan iyi temel-
lendirilmiş veriler (ispinoz kuşlarının gagaları gibi), bu teo-
riye şüpheyle bakanların da rahatça kabullenebileceği sınırlı
değişikliklerin gösterilmesinin ötesine geçememektedir. Big
Bang Teorisi ise milyarlarca yıllık bir sürece ait bir teori olma-
sına rağmen; rakip teorilerin hiçbirince öngörülemeyen, yan-
lışlamaya açık tahminler ileri sürmüş ve gözlemsel verilerin
bunları doğrulamasıyla bilim felsefesi alanında dikkat çekil-
miş birçok kriteri başarıyla karşılamıştır.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
216
HOMOLOJİDEN
EVRİM TEORİSİ’NE VARILABİLİR Mİ?
Evrim Teorisi adına ön plana çıkan iddiaların birçoğunda
canlılardaki benzerlikler hareket noktasıdır. Canlılardaki ben-
zerlikler, farklı görüşlerde olan birçok ünlü biyoloğun dikka-
tini çekmiştir. Aristoteles canlıları sınıflarken bu benzerlikleri
temel almıştır. Linnaeus da, Owen da canlıları benzerliklerine
göre sınıflandırmıştır. Her canlı sırasıyla bir âlem, filum, sı-
nıf, takım, familya, cins ve türe aittir. Aynı cinsin altındaki
türler birbirlerine, aynı cinsin altında olmayan türlere naza-
ran daha çok benzer. Linnaeus ile beraber 18. yüzyılın ve 19.
yüzyılın ilk yarısının tüm ünlü taksonomistlerinin canlı sı-
nıflandırmaları, canlıların benzerlikleri temelinde yapılmış-
tır. Bu sınıflandırmalar ‘özcü yaklaşım’ (essentialism) çerçe-
vesinde oluşturulmuş, canlıların benzerliklerine sebep olan
‘özler’, Tanrı’nın zihnindeki plana göre oluşan tasarıma bağ-
lanmıştır.
449
Böyle olunca, canlıların ortak bir atadan evrim-
leştiği fikrine gerek duyulmadan; onlar, birbirlerine benzer-
likleri (homoloji) temelinde sınıflandırılmıştı.
Darwin, daha önceden canlıların sınıflandırılması için kul-
lanılan bu benzerliklerin, Evrim Teorisi’nin delili olduğunu
ileri sürdü. Canlılar sınıflamasının başına ortak bir ata koya-
rak bütün türleri birbirine bağladı. Canlıların tarihini, canlı-
ların evrimle kazandıkları benzerlikleri üzerine bina edip, bu
benzerliklerin yakın ve uzak akrabaları belirlemekte kriter
olduğunu ileri sürdü. Darwin’den önce canlıların benzerlik-
lerinde ‘homolog’ ve ‘analog’ yapıların karıştırılmaması ge-
rektiğine dikkat çekilmişti. Richard Owen, ‘Türlerin Kökeni’
yayımlanmadan 11 yıl önce (1848) yayımladığı kitabında, ‘ana-
log organlar’ın yapısal olarak bağlantısız olup, canlılarda aynı
449 Anthony Flew, Darwinian Evolution, Transaction Publishers, New Brunswick
(1996), s. 51.
Dostları ilə paylaş: |