26
1. 2.
Ulusal bir kimlik yapımı sürecinde Milliyetçilik
Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran milliyetçilik akımı, dev-
letin dağılma sürecinde önemli bir etken olmuştur. Çok uluslu yapıya sahip devlet
bir yandan hürriyet, eşitlik gibi temel hakları verirken öte yandan farklılıklarının
bilincine ererek ayrılma emareleri gösteren bu ulusları bir arada tutmak için Os-
manlılık düşüncesini ortaya atmıştır (Sürgevil 7). Bu sürecin ortaya çıkışında temel
etken devletin kurtulabilme gerekçesine verilen cevabın dini istemin yerine hemen
her reformda izini taşıyan milliyetçilik prensibine yönelmiş bulunmasıydı. Keza din
eski
devletin meşrulaştırıcısı olarak görüldüğü için varlığı sağlamlanan yeni devlette
ulusalcı bir yapının önü açılmış oluyordu (Keyder125). Kemalizm’in milliyetçilik
temeli entelektüel anlamda bir gelişim göstermesine karşılık, sosyolojik temeli Tür-
kiye şartlarında zayıf bir temel teşkil etmiştir. Bu anlamda milliyetçilik siyasal olarak
inşa edilmeye çalışılmıştır. Yeni, homojen ve bütün bir millet yaratılması sürecinde
milliyetçilik aktif bir rol oynarken, laiklikte bu bütünlüğün temelindeki zihni ay-
dınlığın temsilcisi olacaktır (Şen 62).
Ulus devlet kimliğinin oluşumunda temel noktalardan biri olan ulus, siyasal
iktidarın toplumsal yapılanmada bürünmüş olduğu tek meşru kurgu kaynağı olarak
nitelenirken milliyetçilik ise bu meşru kaynağın tek geçerli siyasi hedef olduğu vur-
gusunu yansıtan ana akım olarak simgelenmiştir (Akbaba 12). Milliyetçilik kavramı
kendine mahsus özellikleri olan insan topluluklarının töre, tarih, gelenek gibi içsel
dinamiklerinin dışsal unsurların etkisi ile şekillendirildiği bir anlam ifade eder (Öke
20). Türk milliyetçiliği üç aşamada incelenmiştir. Ahmet Vefik Paşa’nın temellerini
attığı milliyetçilik prensibi Türk Ocaklarının kuruluşuna kadar olan evre ki bu safha
fikri safha olarak nitelendirilmiştir. Romantik safha 1912-1931 arası Türk Ocakları
devresini kapsar. Son evre ise iradi milliyetçilik olarak nitelenen Atatürkçülük ve
Atatürk Milliyetçiliği safhasıdır (Ergün 193). Milliyetçilik, ilk olarak İttihatçılar ta-
rafından bir millet inşasının ana unsurlarından biri olarak kullanılmıştır. Ancak mil-
letle devlet arasındaki ilişkinin yapısı, geleneksel yönetim felsefesine bağlı bir nok-
tada kalmıştı. Jön Türk yönetimi Arnavut ve Arapların Türkleştirilmesine yönelik
bir politika gütmüş ancak bu çaba modern anlamda bir millet olamamışken devleti
bir milli grupla özdeşleştirme çabası nedeniyle başarısız olmuştur (Karpat, Os-
manlı’dan Günümüze Asker 218). Bu dönemdeki çabalar Türkçülük boyutunun fark
edilmesiyle yeni bir yön almıştır. Türk Yurdu dergisi, Türk Ocaklarının faaliyetleri
ile önemli bir faaliyet alanı haline gelmiştir (186). Milliyetçilik fikri Kurtuluş Savaşı
ile bir hedef halini almış ve devletin doğmasına önemli bir etken olmuştur. Devlet
milletten önce doğmuştur. Artık millet bilincinin oluşturulması temel şiar olmuştur.
Bu süreçte bütün kadroları ile bürokrasi, subaylar, aydınlar ve devlet memurları milli
devletin yaratılmasında seferber edilmiştir (223). Ancak bu yıllarda milliyetçi bir
söylemden bilhassa imtina edilmiş ve çeşitli ittifaklar yoluyla kurtuluşun sağlanması
amaçlanmıştır. Cumhuriyet ile beraber milliyetçilik söyleminde yaşanan keskin
geçiş Mustafa Kemal’in adım adım izlediği stratejinin bir ürünü olmuştur (Özbudun
152-153).
Atatürk, milliyetçi söylemin köklerine inerken şu ifadelere yer vermiştir: “
Bi-