XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 3,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə177/179
tarix23.01.2018
ölçüsü3,79 Kb.
#22108
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   179

388 
 
yerini risk alma alırken, bir zamanlar kesinliğin arandığı yerde şimdi kumar geçerli 
kural  olmuştur.  Dolayısıyla,  bu  dünyada  sağlam  ve  güvenilir  çok  az  şey  var;  ve 
insanın kendi hayat çizgisini resmedeceği sağlam bir tuval yoktur.
1
 Açıkça anlaşı-
lacağı  üzere,  geçmişte  bireylerin  verili  kimlikleri  olduğu  varsayımından  hareket 
edilirken, artık toplumu oluşturan bireylerin kimliklerinin de her an yapılan, bölü-
nen, parçalanan ve yeniden bir araya gelen yapılar olduğu iddia edilmektedir. 
Başka her şey gibi, benlik bilinci, her biri kendi anlamını icat eden, taşıyan ve 
dile  getiren  anlık  enstantanelerden  oluşan  bir  fotoğraf  koleksiyonundan  ibarettir. 
Artık birey kimliğini bir ev gibi sabırla ve aşama aşama kurmak yerine, bir dizi yeni 
başlangıçlarla, anlık oluşturulan ve kolayca dağılan biçimlerle çizmektedir. Bu kim-
lik, unutma sanatının hatırlama sanatından daha az önemsiz olmadığı bir dünyaya 
uygundur. Sürekli uyum koşulu öğrenme olmaktan ziyade unutmadır. Burada insan 
zihni, yeni imajları alabilmesi için sürekli silinmeye hazır ve hayret uyandıran kendi 
kendisini silme becerisine bağlı, ömür boyu garantisi olan videobant gibidir.
2
 
Bu  yüzden,  postmodern  kültürde,  bağlanmamanın  somut  örneği turist  figü-
rüdür. Gerçekten turistler katı olanları eritme ve sabiti çözüp dağıtma sanatının us-
talarıdır. Her şeyden önce, onlar ziyaret ettikleri yerlere bağlanmamayı başarabili-
yorlar. Onların durumu, aynı anda bir yerin hem içinde hem de dışında bulunabilme 
mucizesidir.  Turistler  mesafelerini  korudukları  gibi,  bu  mesafenin  aşılmasına  da 
engel  olabilmektedirler.
3
  Böylece,  turistin  serseri  ilgileri,  değişken  ufku  ve  bakış 
açısı dünyaya kendi şeklini verebilmektedir. Artık şekillerin yerini görüntüler almak-
tadır. Gerçekten en çok arzu edilen ve özlenen şeyler de, kendi sınırlarımız dâhilin-
deki  şeylerdir. Temel  düstur  kişinin  kendi  hayatını, müdahaleye  maruz  kalmadan 
tasarlamasıdır. Hayat hiçbir zorunlu kuralın olmadığı bir oyun gibi veya daha da öte 
sonlu, süreksiz diziler olarak görülür, ve oyunun kuralları oyunun akışıyla değişir. 
Bundan dolayı mantıklı strateji, oyunu kısa tutmaktır. Gerçekten akıllıca tavır, büyük 
ve her şeyi kuşatan bir hayat oyununu daha küçük ve dar çerçeveli küçük oyunlara 
tahvil etmektir. Oyunu kısa tutmak bir anlamıyla uzun vadeli taahhüt ve sorumlu-
luktan kaçınmak demek; tek bir mesleğe bağlanmamak ve hiçbir kimseye bağlılık 
yemini etmemek; geleceği ipotek altına almamaktır. Başka bir ifadeyle, bir yer veya 
şeye bağlanıp kalmamaktır. Buna ben odaklılık adı verilmektedir. 
Postmodern ben odaklılık şöyle ifade edilmektedir. Kim olduğunu sana baş-
kalarının söylemesine izin verme! Seni sen yapan bizzat kendin olmalısın! Bu özgür 
ben  vurgusunun  amacı,  kendine  özgü  olanın  sınır  tanımaksızın  postmodern  bir 
biçimde  yaşanmasını  sağlamaktır.  Her  şey  isteğe  bağlıdır.  Herkesle  ve  her  şeyle 
adeta oyun oynar gibi ilişki kurulabilir ve kurulmalıdır. Olmayacak hiçbir şey yoktur 
ve  bu  nedenle  ne  olursa  gider.  Her şey  akıcıdır.  Hiç kimsenin,  neyin  “iyi”  ya  da 
“kötü,” “doğru” ya da “yanlış,” “sağlıklı” ya da “hasta,” “hakikî” ya da “sunî,” “ger-
çek” ya da “yanılsama” olduğunu söyleme hakkı yoktur. Önemli olan tek şey, benim 
ben olduğum gerçeğinin ben odaklı biçimde üretilmesidir.
4
 Gerçekten, bu oyunun 
                                                        
1
 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, s. 25. 
2
 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, ss. 25-26. 
3
 Zygmunt Bauman, Postmodernity and its Discontents, s. 90. 
4
 Rainer Funk, Ben ve Biz: Postmodern İnsanın Psikanalizi, ss. 55-56. 


389 
 
temel özelliği seyyaliyettir. İhtiyaçlar zorladığında, ya da hayaller çağırdığında bana 
bir hüner lazım. Bu hünere turistler özgürlük, özerklik veya bağımsızlık adını ve-
rirler. Postmodern kültürde, hayatı anlık küçük vakalardan oluşan bir oyun olarak 
tarif  etme  isteği  tüm  rasyonel  hayat  stratejilerinin  temel  ilkesi  olmuştur.  Oyunun 
sonuçlarının oyunla birlikte sona ermesini temin etmek ve herhangi bir sorumluluk 
kabul  etmemek  arzulanmaktadır.  Bu  nedenle,  bugünün  geçmişle  ve  tarihle  bağı 
kopartılmaya çalışılmaktadır. Yine bu bağlamda, mevcut anların gevşek bir demeti 
ya  da  keyfî  ardışıklığının  dışındaki  herhangi  bir  zamanı  hükümsüz  kılmak  ve 
zamanın akışını aralıksız bir şimdi içinde eritmek istenmektedir. 
Bu durumda, artık mesele bir kimliğin nasıl keşf, icat ve inşâ edileceği değil, 
sözkonusu  kimliğin  çok  sıkı  olmasının  ve  bünyeye  çok  çabuk  tutunmasının  nasıl 
engelleneceğidir.  İyi  örülmüş  sağlam  bir  kimlik  artık  değerli  bir  şey  değil;  hatta 
giderek ve daha da açık bir ifadeyle bir yüktür. Daha önce ifade ettiğimiz gibi, post-
modern hayat stratejisinin amacı, kimliği istikrarlı hale getirmek olmayıp, bundan 
kaçınmaktır. “Hayat boyu icra ettiğimiz işler, her biri farklı bir yerde, farklı insanlar 
arasında, farklı zamanlarda yapılan birçok küçük işe bölünmüştür. Bu ortamların her 
birindeki mevcudiyetimiz, işlerin kendileri gibi parçalıdır. Her ortamda yalnızca bir 
rolle, oynadığımız birçok rolden biriyle ortaya çıkarız. Bu rollerin hiçbiri benlikle-
rimizin bütününü ele geçirmiş gibi görünmez; hiçbirinin bütün ve biricik bireyler 
olarak  gerçekten  olduğumuz  şeyle  özdeş  olduğu  varsayılamaz.  Bireyler  olarak 
yerimiz doldurulamaz, ama rollerimizden herhangi birinin oyuncusu olarak yerimiz 
doldurulabilir. Her role, tam olarak hangi işin nasıl ve ne zaman yapılacağını gös-
teren özet zaten iliştirilmiştir. Bu özeti bilen ve işin gerektirdiği becerilere vâkıf olan 
herkes,  sözkonusu  işi  yapabilir.  Dolayısıyla  ben  çekilirsem  çok  fazla  bir  şey 
değişmeyecektir. Benim bıraktığım boşluğu hemen bir başkası dolduracaktır.
1
 
İşte tam da bu noktada, Nietzsche Kartezyen felsefedeki sabit, bölünmez ve 
rasyonel benlik fikrine karşı çıkar. Nietzsche Hume`un görüşüne benzer bir görüşü 
benimseyerek,  kişisel  hayatın  bir  kurgu  ya  da  metafor  olduğunu;  bir  gerçek 
olmadığını  iddia  eder.  Nietzsche`ye  göre,  metafizikçiler,  Hıristiyanlar  ve  bilim 
adamlarının şimdiye kadar önemli gördüğü şeyler, gerçek bile değildir; sırf hayal, 
daha açık bir ifadeyle, hasta ruhlu insanların kötü içgüdülerinden kaynaklanan tah-
ripkâr yalanlardır. Bunlar “Tanrı,” “ruh,” “erdem,” “günah,” “öte dünya,” “hakikat,” 
“sonsuz  hayat,”.  .  .  gibi  kavramlardır.  İnsan  mahiyetinin  yüceliği  ve  ilahî  oluşu 
bunlarda  aranmıştır.
2
  Çünkü  onlar  bu  terimlerin  gerçekten  varolan  şeyleri  göster-
diğine  inanmışlar,  ve  onların  metaforik  ya  da  kurgusal  mahiyetlerini  kavraya-
mamışlardır.
3
  
Oysa, her kavram eşitsiz olanları eşitleyerek meydana gelir. Sözgelimi, hiçbir 
yaprak  diğeriyle  tamı  tamına  aynı  değildir.  Bundan  kesin  olarak  şu  sonucu 
                                                        
1
 Zygmunt Bauman, Postmodern Etik, (Çev. Alev Türker), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1998, ss. 30-31, 
90. 
2
 Friedrich Nietzsche, Ecce Homo & The Antichrist, (Trans. Thomas Wayne), Algora Publishing, New 
York, 2004, s. 10. 
3
  Douglas  J.  Soccio,  Archetypes  of  Wisdom:  An  Introduction  to  Philosophy,  Wadsworth  Cengage 
Learning, Belmont, 2010, s. 463. 


Yüklə 3,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə