XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 3,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə47/179
tarix23.01.2018
ölçüsü3,79 Kb.
#22108
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   179

103 
 
MODERNİTE VE KİMLİK 
 
Erol Çiydem , Elif Aktaş 
 
1.
 
Araştırmanın Konusu ve Problemi 
Çalışmada  modernite’nin  kimlik  olgusu  üzerindeki  etkileri  konu  edinil-
miştir. İnsanoğlu ortaya çıktığı andan itibaren kendini tanımlamak için birtakım kim-
likler edinmiş ya da kendisine verilen roller onun kimliği haline gelmiştir. Modern 
döneme kadar insanoğlunun nereye ait olduğu, nasıl bir yaşam sürdüğü ya da neye 
inandığı gibi kendisine bir kimlik algısı kazandıran özelliklerin temel dayanağı “din” 
olmuştur. Ancak modernleşme bu durumu değiştirmiştir. Özellikle modernleşme sü-
reci, kimlik edinme veya kimlik verme konusunda farklı çıkış noktalarının oluşumu-
nu beraberinde getirmiştir. Modernite;  siyasal ve ekonomik yapıyı şekillendirirken 
bireylerin dolayısıyla toplumların kimliklerini de yeniden biçimlendirmiştir. Modern 
dönemin bu doğrultuda ele alınması 21. Yüzyılda yaşadığımız toplumsal, siyasi ve 
ekonomik olayları anlamamıza katkı sağlayacaktır.     
2.
 
Çalışmanın Amacı ve Yöntem 
Çalışmanın amacı; “modernite”nin ne anlama geldiğini açıklayarak kimlik 
olgusu üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. 
Araştırma tarama modelinde olup nitel araştırma yöntemlerinden doküman 
incelemesi ile birlikte analitik yöntem kullanılmıştır.  
3.
 
 Modernite Hakkında  
Modernite  ve  kimlik  arasındaki  ilişkiye  geçmeden  önce  modern,  moder-
nizm,  modernleşme  ve  moderenite  kavramlarının  bilinmesi,  konunun  anlaşılması 
açısından önemlidir. Modernite kavramının etimolojisi incelendiğinde, “hemen şim-
di, biraz önce, bugün” anlamlarına gelen Latince “Modo” kelimesine ulaşırız (Kaba-
ağaç ve Alova, 1995, 372). Bugün dilimize “moda” olarak girmiş olan bu kelime, 
anlam olarak “en son en yeni”yi ifade etmektedir (Özdemir, 2010, 4). Ülken (1969)’e 
göre moda; “adetler ve göreneklerden daha çabuk değişen ve taklitle yayılarak bir 
süre için ortaklaşan geçici adetlerdir”. Moda, yayılmacılığı dolayısıyla toplum olay-
larının en kaçınılmaz olanlarındandır (209). Ayrıca Max Weber, modanın bir top-
lumsal  katmana  bağlı  saygınlığın  çıkarlarından  doğduğunu  düşünür.  Simmel  ise, 
modanın hem kendisini uyarlama, hem de farklılaşma isteğini tatmin etme imkânı 
sunan  ikili  işlevi  üzerinde durmaktadır  (Borlandi,  Boudon,  Cherkaoui  ve  Valade, 
2011, 536).  
 
Moda  kökünden  türeyen  “modern”  kelimesi  ise,  “şu  anki  tarza,  biçime, 
üslupa ait; şimdi ile ilgili” anlamlarına gelmektedir (Thatcher, 1968, 541). Ayrıca 
“en son teknik, metot ya da fikirlerle vücuda getirilmiş, üretilmiş” ya da “gelenek-
selliğin kırılması sonucu sanatta oluşmuş tarz ya da hareketin karakteristiği” şeklinde 
de tanımlanmıştır (Gove, 1964, 1452). 
 
Etimolojisini  ele  alarak  açıklamaya  çalıştığımız  “Modern”  kelimesi  –La-
tince şekliyle “modernus”- ilk kez M.S. V. yüzyılın sonlarına doğru Roma’nın put-
perestlik  geçmişini,  Hıristiyanlığın  resmen  kabul  edildiği  dönemden  ayırmak  için 


104 
 
kullanılmıştır. Bu özelliği ile bir kopuş durumunu ifade etmektedir.  Modern keli-
mesinin kökü olan “moda” kelimesinin ifade ettiği anlamların vurguladığı unsurlar 
da; değişim, farklılaşma, ortak bir kabul ve yayılmacı özelliğidir. “En yeni, en son” 
anlamı ile “modo” yahut dilimizdeki kullanım biçimiyle “moda” kelimesi de vur-
guladığımız üzere değişimi, eskiden yeniye geçişi işaret etmektedir. Yine aynı anlam 
bağlamında modern için önemli olan bugündür. Geçmiş ve gelecek için yapacak bir 
şey yoktur. Modern ya da modernlik “eski”yi dışlar. Onun için önemli olan “yeni”-
dir.  Kendisinin  dışındaki  her  şeyi  eski  (gelenek)  olarak  görür  ve  daima  ona  karşı 
üstün olmayı arzular. Şuan “moda” olan düşünceler, uygulamalar, geçmişte var olan 
geleneklerden, kurumlardan daha iyidir ve övülmesi gerekir. Modern kavramı nitel 
bir  yeniliği  anlatmaktadır. Geleneksel  manada,  eskinin  yenisi  gibi  anlama  gelebi-
lecek “nicel” bir yeniliği vurgulamaz (Gencer, 2012, 116).  
 
XVIII.  yüzyıldan  itibaren  sıklıkla  kullanılmaya  başlanan  “modernizm” 
kavramı ise; M. S. V. yüzyıldaki anlamı ile paralel olarak, “eski (geçmişteki) usul-
lerden kopma; modern olma durumu” anlamındadır (Thatcher, 1968, 541). Ayrıca 
modernizmin, XIX. yüzyılda gelişmiş olduğu, Katolik inancına ve onun kutsal kitap 
yorumuna karşı bir eleştiri hareketi olduğu ifade edilmiştir (Edwards,  1967, 359). 
Fransız göstergebilimci Roland Barthes modernizmi, “XIX. yüzyıl içinde bir mo-
mentte toplanan, yeni sınıfların, teknolojinin ve iletişimlerin evriminin sonucu ola-
rak türeyen dünya görüşlerinin çoğullaşması” (Marshall, 2009, 508) şeklinde tanım-
larken, İngiliz romancı ve denemeci Virginia Woolf ise, “insan ilişkileri ve insan 
karakterinde bir değişim olması açısından tarihsel bir fırsat” olarak değerlendirmiştir 
(Marshall, 2009, 508). Modernizmin diğer yönü edebiyat ve sanat alanındaki yeni-
likleri  ve  yönelimleri  ifade  etmesidir.  Modernite  ise  siyasal, toplumsal,  ekonomik 
veya felsefi alana işaret etmektedir. 
Modernleşme (modernization) ise, moderniteye giden yolu ifade etmektedir. 
Ortaya  çıktığı  dönem  itibariyle  modernleşme  felsefede,  tarihsel  alanda  ve  diğer 
bilimlerde en son, en yeni sosyal ve siyasi gelişmeleri baz alarak Katolik gelenekle-
rini modern görüşlere yaklaştırmayı amaçlar. Bu bağlamda Kilisenin, gerçekleri ye-
niden ve doğru olarak ifade etmesini ister (Gove, 1964, 1452). Kutsal kitap ve Hı-
ristiyanlığın bu tür yorumları Almanya’da D. F. Strauss ve Fransa’da Ernest Renan 
tarafından üstlenilmiştir (Edwards, 1967, 359).   
 
Modernliği ulaşılacak hedef olarak ele alacak olursak modernleşme bizi bu 
hedefe götürecek olan süreçtir. Modernleşme; bu süreç içinde her alanda değişimi, 
dönüşümü,  yeniliği,  en  yeni  tekniklerin  kullanımını  ifade  etmektedir.  Bu  nedenle 
modernleşme aynı zamanda devrimcidir. Modernizm, “‘yeni zamanın’ düşünsel kar-
şılığı  olan  bir  kavram  ise,  modernleşme  de  bu  düşüncenin  yani  modern  olanın 
uygulamada  ete  kemiğe  bürünmesi  anlamında  karşımıza  çıkan  kavramsallaştırm-
adır” (Demir, Sesli ve Yılmaz, 2008). Modernite kavramını ilk olarak Hegel’in kul-
landığını görmekteyiz (Demir, Sesli ve Yılmaz, 2008). İngiltere’de “yeni zamanlar” 
anlamında  kullanılmıştır.  Aynı  zamanda  Fransa’da  1800’lü  yıllarda  “les  temps 
modernes” olarak kullanılmıştır (Demir, Sesli ve Yılmaz, 2008). Diğer taraftan da 
Alman “Modernismus” terimi ilk kez 1880’lerde ve Ibsen’in nesir “sorunlu” ve onu 


Yüklə 3,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə