Xvi. YÜZyil türk edebiyati ünite 1 16. Yüzyılda Siyasal, Kültürel ve Edebi Hayat



Yüklə 135,24 Kb.
səhifə4/6
tarix20.08.2018
ölçüsü135,24 Kb.
#63671
1   2   3   4   5   6

Yapısalcı Halk Bilimi Yöntemleri

Lord Raglan’ın Gelenksel Kahraman Kalıbı

1-      Kahramanın annesi soylu bir kadındır.

2-      Babası kraldır.

3-      Baba, çoğunlukla annenin yakın akrabasıdır.

4-      Kahramanın rahme düşmesi uygunsuz bir ilişki sonucudur.

5-      Kahraman aynı zamanda bir tanrının oğlu kabul edilir.

6-      Uygunsuz bir bebek olduğu için doğumdan sonra genellikle öldürülmek istenir.

7-      Gizlice gizli bir yere gönderilir.

8-      Çocuğu bir aile evlat edinir.

9-      Kahraman, kendi geçmişi hakkında pek bir şey bilmez.

10-   Yetişkin olduğunda ileride kralı olacağı topraklara gider.

11-   Kral, dev ya da yırtıcı bir hayvana karşı zafer kazanır.

12-   Kralın kızıyla evlenir.

13-   Kral olur.

14-   Sakin bir hayat sürer.

15-   Yeni yasalar koyar.

16-   Yasaları nedeniyle tanrıların ve halkın gözünden düşer.

17-   Tahtı kaybeder.

18-   Ölümle karşılaşır.

19-   Çoğunlukla bir tepede ölür.

20-   Çocukları (varsa tabii) tahtın uzağında kalır.

21-   Bedeni gömülmez (zaten bulunamaz).

22-   Kahramanın gömülü olduğu kabul edilen bir veya daha fazla kutsal yer vardır.

Bu yöntem Özkul Çobanoğlu tarafından Oğuz Kağan ve Er Töştük destanlarına uygulanmıştır.

M. Öcal Oğuz, Dede Korkut, Dirse Han Oğlu Boğaç Han ve Basat’ın Tepe Göz’ü Öldürdüğü Boya adlı metinlerde bu yöntemi denemiştir.

İsmet Çetin bu yöntemi Türk destanlarına uyguladıktan sonra destan kahramanlarının özelliklerini yedi başlık altında toplamıştır.


Vladimir Propp’un Yapısalcılık Yöntemi

Rus masal araştırmacısı Propp (1895-1970) masallarda değişen değerlerin kişi adları ve kişilerin nitelikleri olduğunu, değişmeyen yönlerin ise kişilerin eylemleri ile işlevleri olduğunu saptamıştır. Rus peri masallarının olay akışına uygun olarak tüm masallar için uygulanabilecek bir kalıp oluşturdu. Buna göre masalda kişiler en fazla 31 işleve sahiptir ve bu işlevler 7 kişi tarafından üstlenilir (saldırgan, bağışçı, yardımcı, prenses, gönderen, kahraman, düzmece kahraman). Bu yöntem Türkiye’de Umay Günay tarafından Elazığ’dan derlediği 70 masala uygulanmıştır.



İlhan Başgöz âşık hikâyelerini bu yöntemle incelemiştir. Rüya görme ve bade içerek âşık olma motifi âşık hikâyelerinin ana hatlarıyla sıkı ilişki içindedir. Halk hikâyesindeki kişi sayısı Propp’un belirlediği kişiler ve görevlerle uyumludur ancak işlevler farklıdır. Buna göre bir âşık hikâyesinde üç ana bölüm ve altı aksiyon bulunur:

1-      Ailenin parçalanması (aksiyonlar: kriz ve değişim (yetişkin – âşık sanatçıya dönüşme))

2-      Yeni bir aile kurmak için mücadele (aksiyonlar: arama, engeller, çözülüş)

3-      Yeni ailenin kurulması (aksiyonlar: Birleşme)


Claude Levi-Strauss’un Yapısalcı Yöntemi

Akrabalığın Temel Yapıları adlı çalışmasında ensest ilişki üzerinde durur. O, mitlerin yapısal kompozisyonunu araştırmaktan çok mitlerde tanımlanan dünyanın yapısal çözümlemesini yapmaya çalışmıştır. Türkiye’de bu yöntem Ümran Kırman tarafından Dede Korkut hikâyelerinde uygulanmıştır. Seyfi Karabaş bu yöntemle Dede Korkut hikâyelerinde renklerin kullanımı ile kişilerin duygu, düşünce ve davranışları arasındaki paralellikleri saptamıştır. Karşıt yansımalı bir yapıya sahip olan Dede Korkut hikâyelerinde merkez anlatım birimi denilen hikâyenin orta bölümü öncesinde ve sonrasındaki olay sayısı eşittir. Olayların içeriği de benzerdir. Merkez anlatım birimindeki karmaşa en üst düzeydedir. Bu birimin sonrasındaki olaylar karmaşanın çözülmesi yolundadır. Karabaş’ın Dede Korkut hikâyelerindeki renkleri kullanımıyla ilgili üçlü kalıbı şöyledir:

Düz renkler: İnsanın ideal olarak benimsediği şeyleri dile getirir.

Karışık renkler: İdealde eksikliği, törpülenmiş öğeleri, kusurları, yıpranmayı ifade eder.

Renksiz: Bir şeyin sınaması sırasında renk kullanılmaz.
Joseph Campel’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı eserinde halk anlatılarının yapılarının aynı olmasını tartışmıştır.

1 Yola çıkış. A) Maceraya çağrı, B) Çağrının reddi, C) Doğaüstü yardım, D) İlk eşiğin aşılması, E) Balinanın Karnı.

2 Erginleme. A) Sınavlar yolu, B) Tanrıçayla karşılaşma, C) Baştan çıkarıcı olarak kadın, D) Babanın gönlünü alma, E) Tanrılaştırma, F) En son ödül.

3 Dönüş. A) Dönüşü reddetme, B) Büyülü kaçış, C)Dışarıdan gelen kurtuluş, D) Dönüş eşiğinin aşılması, E) Yaşama özgürlüğü.
Gremias’ın Göstergebilim Yöntemi

Bu yöntem Filiz Kırbaşoğlu tarafından Köroğlu Destanı’nın Özbek Varyantları Üzerine Bir Çalışma adlı eserde uygulanmıştır. Gremias’a göre evrenin bizde bir biçim, anlam kazanabilmesi için onda bir takım farklılıklar algılamamız lazımdır. Bir metni çözümlemenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri derin düzey çözümlemesidir. Bunu da göstergebilimsel dörtgen sağlar.

Karşıtlık (yaşam-ölüm; erkek-dişi)

Çelişiklik (yaşama-yaşamama; yitirme-yitirmeme)

İçerme ya da bütünleyicilik (olasılık-belirsizlik; av-savaş)
İdeolojik Halk Bilimi Kuramı

İlk halkbilim çalışmalarının yapıldığı Finlandiya ve İrlanda’da bir süre etkili olan bu kuram Hitler Almanya’sı ve Bolşevik devrimi sonrası Rusya’da ve diğer pek çok ülkede desteklenmiştir.


Bağlam Merkezli Halk Bilimi Kuramları

Performans Teori

Bu teoride halkbilimsel unsurun yaratım sürecine odaklanılır. Metnin oluşmasında anlatıcı kadar, dinleyici kitlesi, anlatının gerçekleştiği mekân ve sosyal çevrenin de önemi vardır.



Sapma: Anlatının ana yapısında olmayan dış yapısal özelliğe denir.
Sözlü Kompozisyon Teorisi

Milman Parry ve Albert Lord tarafından biçimlendirilen kuram Boşnak âşıkların müzik eşliğinde anlattıkları Homeros eserlerinin incelenmesiyle ortaya çıkmıştır. Kuram, âşıkların yetişme evrelerini belirlemiş ve usta âşık olmada eğpik şiirin veznine uygun doğaçlama yapma becerisinin kazanılması gerektiğini ileri sürmüştür. Kuramın iki temel terimi vardır. Bir düşünceyi ifade etmek için hep aynı vezin koşullarında düzenli olarak kullanılan kelime gurubunu ifade eden formula/kalıp ve formula ile de birleştirilerek bir konunun âşık tarafından hep aynı kelimelerle ifade edilmesi anlamına gelen tema.
Halk Hikâyeleri Üzerinde Yapılan Çalışmalar

15. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu sahasında ozanlık geleneği yerini âşıklığa, hikâye anlatıcısı kıssahan da yerini meddaha bırakmıştır. Halk hikâyelerinin ilk şekilleri yaşamış ve ya yaşadığı rivayet edilen âşıkların hayat hikâyeleri etrafında şekillenerek, 16. yüzyılın sonlarında Azerbaycan ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde ortaya çıkmaya başlamıştır.

Âşık Garip (17. yüzyıl): Âşık Garip (Garip ile Senem)

Âşık Tahir (17. yüzyıl): Tahir ile Zühre

Cahan (16. yüzyıl): Cahan (Cihan) ve Abdullah

Ercişli Emrah (17. yüzyıl): Ercişli Emrah ile Selvi Han

Kerem Dede (17. yüzyıl): Kerem ile Aslı

Kurbani (16. yüzyıl): Gurbani ve Peri

Tufarganlı Âşık Abbas (16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl başları): Tufargannı Aşıg Abbas ve Gülrez Peri

19. yüzyıl gerçekçi halk hikâyelerinin oluştuğu dönemdir (Hançerli Hanım, Cevri Çelebi, Kanlı Bektaş, Sansar Mustafa, Letaifname).


Yazılı Kaynaklar

Cönkler, mecmualar ve basma eserlerdir.

a)      Yazma Metinler: Arzu ile Kamber, Asuman ile Zeycan, Âşık Garip, Derdiyok ile Zülfüsiyah, Hurşit ile Mahımihri, Kerem ile Aslı, Şah İsmail, Tahir ile Zühre.

b)      Basılı Eserler: Arzu ile Kamber, Asuman ile Zeycan, Âşık Garip, Derdiyok ile Zülfüsiyah, Elif ile Mahmut, Ferhat ile Şirin, Han Mahmut, Hurşit ile Mahımihri, Karam ile Aslı, Köroğlu, Kurbani, Melikşah ile Güllühan, Razınihan ile Mahıfiruze, Tahir ile Zühre.


Sözlü Kaynaklar

Cumhuriyetin ilanında sonra başlanan derleme gezileri sonucunda ortaya çıkan arşivlerdir. Pertev Naili Boratav, İlhan Başgöz, Ahmet Edip Uysal, Muhan Bali, Fikret Türkmen, Saim Sakaoğlu arşivleri önemlidir.


Halk Hikâyeleri Üzerine Yapılan Bilimsel Çalışmalar

Pertev Naili Boratav ve Halk Hikâyeleri 1931 yılında lisans tezi olarak hazırladığı Köroğlu Destanı adlı çalışmasında Paris, Özbek, İstanbul, Tobol, Urfa, Azeri gibi çeşitli varyantlarını inceler. İzahlı Halk Şiiri Antolojisi adlı eserinde Kirmanşah, Emrah ile Selvi, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Âşık Garip, Şah İsmail ve Beyböyrek hikâyeleri yer almaktadır. Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği adlı eserinde halk hikâyelerinin destan, masal, âşık şiiri, roman gibi türlerle olan ilişkisini ele alır.

İlhan Başgöz ve Halk Hikâyeleri Yazdığı çok sayıda makale Folklor Yazıları adlı eserde yer almaktadır.

Muhan Bali ve Halk Hikâyeleri Ercişli Emrah ile Selvihan Hikâyesi adlı tezinde adı geçen hikâyenin kaynağı, motifleri ve üzerinde yapılan çalışmaları ele alır.

Fikret Türkmen ve Halk Hikâyeleri Âşık Garip Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma adlı tezinde anılan hikâyenin kaynağını varyantlarını, epizotlarını ve şiirlerini değerlendirmiştir. Bir diğer monografisi de Tahir ile Zühre Hikâyesi’dir. Mete Taşlıova ve Nail Tan’la birlikte hazırladıkları Âşık Şeref Taşlıova’dan Derlenen Halk Hikâyeleri adlı eserde çok sayıda halk hikâyesine yer verilmiştir. Mustafa Cemiloğlu ile birlikte hazırladığı Âşık Şevki Halıcı’dan Derlenen Halk Hikâyeleri adlı eserde 15 halk hikâyesi yer almaktadır.

Ensar Aslan ve Halk Hikâyeleri Çıldırlı Âşık Şenlik, Hayatı-Şiirleri-Hikâyeleri adlı tezinde Latif Şah, Salman Bey ile Turnatel Hanım ve Sevdakâr Şah hikâyelerine de yer vermiştir. Yaralı Mahmut Hikâyesi Üzerine Bir İnceleme adlı eserinde eserin epizotları, şiirleri tahlil edilmiştir.

Ali Duymaz ve Halk Hikâyeleri Kerem ile Aslı Hikâyesi Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma adlı tezinde eserin on dört varyantı, epizotları, şiirleri ve motifleri incelenmiştir. Nevruz Bey Hikâyesi adlı eserinde de benzer metotlar öne çıkar. Saim Sakaoğlu ile birlikte hazırladığı Hurşit ile Mahımihri Hikâyesi, yazarın diğer eseridir.

Ali Berat Alptekin ve Halk Hikâyeleri Kirmanşah Hikâyesi Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma adlı eserinde adı geçen hikâyenin Binbir Gece Masalları’ndan kaynaklandığını anlattıktan sonra eserin epizotları, şiirleri, formelleri, motifleri ele alınır. Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı adlı eserinde halk hikâyesinin tanımı ve özellikleri üzerinde durur. 70 hikâyenin özeti, hikâyelerin motif yapıları ve geniş bir bibliyografya eserde yer alır.

Halk Hikâyeleri Üzerinde Yapılan Diğer Önemli Çalışmalar

Radloff ve öğrencilerinin oluşturduğu Proben adlı eserin sekizinci cildi Osmanlı Türklerinin metinlerini ele alır. Otto Spies’in Türkische Volkbücher / Türk Halk Kitapları adlı eserde halk hikâyelerinin kaynakları, şekil ve muhteva özelliklerine yer verilmiştir. Hans August Fischer’in Schah Ismajil und Gülizar / Şah İsmail Hikâyesi’ni konu alan monografisi hikâyenin tenkitli metni ve Almanca çevirisini içerir. Wolfram Eberhard Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden derlediği hikâyeleri Minstrel Tales From Southeastern Turkey adıyla yayımlamıştır. Edith Fischdick Elif ile Mahmut hikâyesi üzerine bir monografi yayımlamıştır (1958).
Ünite 3

Halk Hikâyelerinin Anlatıldığı Bölgeler ve Halk Hikâyesi Anlatıcıları

Sözlü anlatımlar Türkiye’nin daha çok doğu bölgelerinde anlatıcı ve dinleyici bulabilmiştir (bunda uzun kış geceleri etkili olmuştur).



Erzurumlu Âşıklar

Erzurum’da meddahlar ve âşıklardır hikâye anlatıcıları. Mehmet Kaplan’ın bir süre bölgede bulunması hikâyelerin tespitinde literatüre çok katkı yapmıştır.



Âşık Sümmani 1861’de Narman ilçesinde doğdu. Badeli âşıklarımızdandır. Bade içtikten sonra rüyasında gördüğü Gülperi’yi bulabilmek için gezip dolaşmıştır. Şubat 1915’te vefat etmiştir.

Âşık Mıktat Köroğlu hikâyelerini yazdıran âşık olarak bilinir.

İshak Kemali 1914’te Çat’ta doğdu. İyi bir hikâye anlatıcısı olarak bilinir. Anlattığı bazı hikâyeler Fikret Türkmen tarafından derlenmiştir.

Behçet Mahir Resmiyette 1919 doğumlu görünmektedir. Mehmet Kaplan tarafından keşfedilerek üniversiteye alınmıştır. Ahmet Edip Uysal’ın da yardımıyla hikâyeleri yurtdışına kadar ulaşmıştır. 1988’de vefat etmiştir. Anlattığı hikâyeler; Âşık Garip, Davudoğlu Süleyman, Derdiyok ile Zülfüsiyah, Eba Müslim Horasani, Ebu Ali Sina, Emrah ile Selvi, Erzurumlu Mahiri Baba, Eşref Bey, Ferhat ile Şirin, Firdevs Şah, Firuz Şah, Hamzai Sahip-gıran, Hatem-i Tai, İmam Ali’nin Gan Galesi Cengi, Kerem ile Aslı, Kirmanşah, Köroğlu (on dört kolunu bilmektedir), Latif Şah, Leyla ile Mecnun, Nebi Han, Nemrut Han, Seyfülmülük, Sümmani, Sürmeli Bey, Şah İsmail, Şah Oğlu Şah Abbas ile Deli Murat, Tahir ile Zühre, Temimdari, Timurlenk, Yaralı Mahmut, Yusuf ile Züleyha, Zaloğlu Rüstem.

Mevlüt İhsani Şafak (Âşık Mevlüt İhsani) Şenkaya ilçesinde doğdu. Halk hikâyesi tasnif edebilmesinin yanında âşık makamlarını da iyi bilmektedir.

Nusret Yazıcı (Âşık Toruni) 1945 yılında Narman ilçesinde doğdu. Âşık Sümmani’nin torunudur. Çok sayıda âşık yetiştirmiştir. 2003’de vefat etti.

Hüseyin Yazıcı (Sümmanoğlu) 1937’de Narman ilçesinde doğdu. Âşık Sümmani’nin torunudur.

Yaşar Yılmaz (Âşık Yaşar Reyhani) 1934’te Hasankale’de doğdu. Yurtdışını gezip görme imkânı olmuştur. Uzun hikâyeler dışında türkülü hikâyeler de anlatmıştır. 2005’te vefat etti.

Ardahanlı Âşıklar

Çıldırlı Âşık Şenlik 1850 doğumludur. 1913’te vefat etmiştir. Türk edebiyatına yüzlerce şiirin yanı sıra üç hikâye kazandırmıştır. Şiirleri arasında koşma, destan ve sicillemeleri yeniliklerle doludur. Eserleri hakkında Ensar Aslan’ın tez çalışması vardır.

Sabit Ataman (Âşık Müdami) 1918’de Posof’ta doğdu. Hikâyeleri Boratav tarafından derlenmiştir. 1968’de vefat etmiştir.

Karslı Âşıklar

Timur’un Kars’ı işgali üzerine söylenen destan bölgede yetiştiğini varsaydığımız Baykan (Bıkan)’a aittir. Hikâyenin yanında masal anlatma geleneği de bu bölgede yaygındır.



Gülistan Çobanlar (Âşık Gülistan) 1900’de Arpaçay’da doğmuştur. Murat Çobanoğlu ve İbrahim Demir’in ustasıdır.

İslam Erdener 1921 doğumludur. Anlattığı hikâyeleri Âşık Şenlik’in oğlu Âşık Kasım’dan öğrenmiştir. Âşık Şenlik’e ait üç hikâyeyi (Latif Şah, Salman Bey ve Turnetel Hanım, Sevdakâr) Ensar Aslan’a anlatarak günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

Şeref Taşlıova (Âşık Taşlıova) 1938’de Çıldır’da doğdu. Halk hikâyeleri ve folklor hakkında çok sayıda makalesi vardır. Çok sayıda çırak yetiştiren Taşlıova, âşık edebiyatını 150 kadar âşık makamını ve halk hikâyesini en iyi bilen âşıklarımızdandır.

İsmail Cengiz (İsmail Azeri) 1928’de Tebriz’de doğdu. Azeri mahlasıyla şiirler söylemiştir.

Dursun Cevlani 1900’de Sarıkamış’ta doğdu. Âşık İkrami’nin yanında çıraklık yapmıştır.

Muhittin Cuya (Âşık Mihmani) 1935 doğumludur. “Ozan-baksı geleneğinin İslami şekle girmiş tek temsilcisidir. Hem müzisyen, hem dansçı, hem din adamı, hem şair, hem de aktördür” (Bekir Sami Özsoy böyle demiş).

Murat Çobanoğlu (Âşık Çobanoğlu) 1940’ta doğdu. Badeli şairlerimizdendir. Ustası, babası olan Gülistan Çobanlar’dır.

Sadi Değer (Hasreti) 1927’de Susuz’da doğdu. Âşıklık makamları ve halk hikâyesi konusunda çok bilgilidir.

Üzeyir Aziz Göktekin (Âşık Pünhani) 1917’de Sarıkamış’ta doğdu.

Laçin Kurt (Âşık Laçin Aladağlı) 1918’de Kağızman’da doğdu. Ustası Karslı Cemal Hoca’dır.

Vanlı Âşıklar

Van ilinin halk hikâyesine ilgisi Ercişli Emrah ile Selvi Han Hikâyesinden kaynaklıdır.



Ahmet Poyrazoğlu 1951’de Erciş’te doğdu. Ercişli Emrah onun manevi ustasıdır.

Gaziantep ve Baraklar

Ağırlıkla Gaziantep ilinin Nizip ilçesinde yaşayan Barakların göçleri, göç ettikleri yerlerde komşularıyla olan ilişkileri zamanla kısa hikâyeli türkülere konu olmuştur.



Baraklı Âşık Mahgül (Mehmet Kılıçoğlu) 1919’da Nizip’te doğdu. Hikâye dağarcığını Barakların Orta Asya’dan Horasan’a, oradan da Anadolu’ya göçlerinin teşkil ettiğini söyler. Hikâyelerinin konusunu Barakların Horasan’dan göçü, Yozgat ve civarına yerleşme ve Osmanlı ile ilk temas, Mehmet Bey’in sürgün edilmesi, Rışvan Bey’in misafir edilme olayı, Abuseyf’in ölümü, Feriz Bey’in Acem’e dönmesi, Abbas Paşa’nın Culab’ı dağıtması başlıkları altında sıralar.

Çukurova ve Bozlaklar

Yörede anlatılan kısa hikâyeli türkülere bozlak denir. Bozlaklar “Ahey, eyy” ünlemiyle başlarsa Karacaoğlan’a, “Aydost”la başlarsa Dadaloğlu’na, “Heyhey”le başlarsa Köroğlu’na aittir.



Ahmetce (Ahmet Cihan) Ceyhan’da yaşamıştır (tahmini 1898-1977). Yöredeki bozlakçıların ustası kabul edilir.
Ünite 4
Kahramanlık Hikâyeleri
Köroğlu Hikâyesi

Köroğlu destanının halk ağzından ilk derlemeleri 19. yüzyılda başlar. İ. Şopen, Azerbaycanlı bir âşıktan derlediği destanın konusunu Rusçaya tercüme edip yayımlar. Aynı dönemde Polonya asıllı Rus araştırmacı A. Chodzko, on üç hikâyelik önemli bir Köroğlu destanı derlemesini yayınlar. Destanın ilk Türkçe yayını Kazan’da yapıldı: Mir Babaoğlu Hasan Molla’nın hazırladığı eserin adı, Hikâyat-ı Köroğlu Sultan ve Hikâyat-ı Gayvazhan.


Köroğlu’nun Soyu

Kimi araştırmacılara göre Teke boyuna mensup bir Türkmen’dir (BoratavChodzko). Türkmenistan Türkleri onun Daşoğuz ilinin Göroğlu köyünden olduğunu ileri sürerler. Mersin ilinin Bozyazı ilçesinin Tekeli beldesinde yaşayanlar da Köroğlu’yla aynı boydan olduklarını iddia ederler.




Babası
: Doğu varyantlarında babası Ravşan (Kazakistan), Revşenbek (Türkmenistan), Ravşanbek (Özbekistan), Hazreti Ali (Doğu Türkistan) adlarla bilinmektedir. Batı varyantlarında ise Uruşan (Rövşen, Ruşen), Baba; Yusuf, Deli Yusuf veya Ali’dir. Ürüşan Baba veya Deli Yusuf pek çok destanda Köroğlu’nun ortaya çıkışı hikâyesinde görülmektedir.


Annesi
: Doğu varyantlarında Akanay (Kazakistan) Bibi Hilal (Türkmenistan), Hilalay (Özbekistan), Zulper Ayım (Doğu Türkistan) adlarıyla bilinmektedir. Batı varyantlarında anne hakkında bilgi yoktur.


Köroğlu’nun adı
: Esas adı Ruşen Ali (Tobol rivayeti), Ali veya Irışvan Ali (Maraş rivayeti), Ali (Maraş ağzı), Ruşen (Güney Azerbaycan), Rövşen (Kuzey Azerbaycan), Ruşen Ali (Korkmaz), Uruşen Ali (Hekimoğlu-Öztürkmen), Ali Ruşen/Ruşen Ali (Kaftancıoğlu), Hürüşan (Türkmen-Cemiloğlu)’dır.


Evliliği
: Doğu varyantlarında çok eşli, batı varyantlarında tek eşlidir.


Çocukları
: Çocuk meselesi de doğu ve batı varyantlarında farklılık gösterir. Ivaz Han, Özbek anlatımlarında Köroğlu’nun oğlu olarak geçer. İstanbul rivayetinde Nigar ile evliliğinden bir çocuğu olduğu söylenir (Hasan Bey). Anlatıların büyük kısmında aldığı ah nedeniyle zürriyetsiz olduğu söylenir.


Memleketi
: Bolu Dörtdivan, Erzincan Kemah, Van Muradiye, Kars Sarıkamış, Tokat ve Bingöl illeri Köroğlu’na ev sahipliği iddiasında olmuşturlar. Türkiye dışında da çok sayıda yer vardır.


İşi
: Çok seyahat eden, macera peşinde koşan Köroğlu zaman zaman âşık kılığında, zaman zaman tüccar, çoban kılığında karşımıza çıkar.


Şahsiyeti
: Chodzko, Köroğlu için Türkmenlerin Teke boyundan olduğunu ve Erzurum yöresinde eşkıyalık yaptığını söyler. Boratav da bu görüşe katılmaktadır. Evliya Çelebi, Celali ayaklanmalarından söz ederken Köroğlu’nun ismini zikreder. Pek çok araştırmacı onun Celali olduğu görüşündedir. Ziya Gökalp, onun Gazneli Mahmut, Ayvaz’ında nedimi (kankası) ayaz olduğunu iddia eder. Zeki Velidi Togan ve Faruk Kadri Timurtaş, Köroğlu’nun kökenini eskilere taşır: Onun Sasaniler döneminde sınır muhafızlığı yaptığını iddia ederler. Kırzıoğlu, destandaki askeri düzeni dikkate alarak onun 5. yüzyılda yaşamış bir Oğuz kahramanı olduğu iddiasındadır. Edip Uysal’a o sadece mitolojik bir kahramandır.

Özdemiroğlu Osman Paşa’nın komutasında sefere katılan ordu şairi Köroğlu ile destan kahramanı Köroğlu aynı kişi değildir.


Hikâyenin Özellikleri

Hikâyelerdeki bazı olaylar 16-17. yüzyıllardaki Osmanlı-İran savaşlarının izlerini taşımaktadır. Boratav ve Paşa Efendiyev, destana bu yönden yaklaşırlar.



Fikret Türkmen ise hikâyelerin temelini Dede Korkut hikâyelerinde olduğu gibi Oğuz destanlarında arar.


Konusu
: Genel olarak kahramanlık hikâyeleridir. Çıktığı seferlerde çeşitli hilelerle galip gelen Köroğlu saf bir kahraman olarak düşünülmemelidir. Behçet Mahir, “Köroğlu harpleri ya bir dilber haberinden, ya bir yiğit haberinden çıkar” demiştir.


Köroğlu Hikâyesinin Kol Sayısı
: Coğrafya değiştikçe kol sayısı da değişmektedir. Türkiye ve Azerbaycan’da 14-24, Özbekistan’da 47, Türkmenistan’da 14, Kazakistan’da 65, Tacikistan’da 50.

Köroğlu anlatma geleneği Doğu Anadolu dışında Kahramanmaraş ve Osmaniye’de devam etmektedir. Anlatıcılar arasında Erzurumlu Nalbant İshak (İshak Kemali), Gez Mahalleli Mugdat, Meddah Behçet Mahir başı çeker. Âşık Mevlüt İhsani, Âşık Murat Çobanoğlu, Âşık Şeref Taşlıova, Âşık Şevki Halıcı Köroğlu hikâyeleri anlatan âşıklardan bazılarıdır. Kahramanmaraş bölgesindeki anlatıcılar; Hamza Küçükkürtül, Ökkeş Bilal (Fırıldak Ökkeş), Hancı Ökkeş, Nuh Osman (Suboşaltan).

Hikâyelerde Köroğlu’nun keleşleri başları sıkışınca ondan yardım isterler. Karşısındaki güç ile baş edemeyeceğini düşünen Köroğlu sık sık kılık değiştirir.

Köroğlu fakiri incitmez, bezirgânların mallarını dağıtır, zenginden alıp fakire verir, çiftçilere liderlik eder.


Köroğlu’nun Zuhuru Kolu: Doğu varyantlarında gebe kadın ölüp mezara gömüldükten sonra bebek mezarda doğar (gor= mezar / Goroğlu). Keçi veya kısrak tarafından emzirilir. Batı varyantlarında mitolojik motifler yoktur. Batı varyantlarında babasının gözüne mil çekilir (kör / Köroğlu). Boratav, Metin Ekici, Mustafa Arslan, Zekeriya Karadavut konuyla ilgili çalışmalar yapmıştır.


Hikâyenin özeti
: Ruşen Ali, Bolu Beyi’nin yanında seyistir. Beyin isteği üzerine at aramaya çıkar. Erzincan’ın Tercan ilçesine gider. Orada iki çelimsiz kulunu satın alır. Bu kulunlar sudan çıkan aygır ve kısrağın birleşmesinden doğdukları için çok değerlidirler. Bey bu kulunları beğenmez. Ruşen Ali’nin gözlerine mil çektirip yanından savar.

Ruşen Ali, on yaşındaki oğlu Ali’den kulunlara bakması için yardım alır. Işık geçirmeyecek bir ahır yapmasını ister. Yemlerini verdiğinde atların yanından uzaklaşmasını tembihler.

Bey’in konağından her gün yemek alan Ali’nin yolunu kesen eşkıyalar, Ali’nin yemeğini elinden alırlar. Aynı yol üzerinde kavga eden köpekleri seyreden Ali, tek başına bütün köpekleri alt eden köpekten ilham alarak karşısına çıkan eşkıyaların hepsinin hakkından gelir. Nam-ı duyulur; Ali olur Köroğlu…

Zaman geçer. Tarlayı balçığa çeviren Ruşen Ali, Ali’den atları tarlaya sürmesini ister. Önce doru olanı çamura sürer. Atın ayaklarında çamurlar iz eder (demek ki ahıra ışık girmiş, at ışık görmüş). Sonra Kırat’ı çamura sürer. Ayaklarında çamur izi görünmez (demek ki ışık görmemiştir ve uçma özelliğini yitirmemiştir). Baba Ruşen der ki; “Oğlum, Kırat senin altında iken seni kimse tutamaz, artık durma, eğer benim helal evladım isen Bolu Beyi’nden intikamımı al”.

Oğlu’nu Murat nehrinin kaynağına yollar. Şafak vakti kaynakta görünecek olan üç köpüğü kendisine getirmesini ister. Ali gidip üç köpüğü bulur ve onları içer. Eli boş geri dönünce babası kadere rıza gösterir. Bu üç köpük Köroğlu’na kahramanlık, ölümsüzlük ve şairlik gücü vermiştir.

Bu olaylardan sonra Kemah’a gidip kale yaptıran Köroğlu, gelip geçenden haraç (baç / paç) almaya başlar. Çok geçmeden Sultan Murat durumdan haberdar olur.


Bolu Beyi Kolu: Bu hikâye daha çok batı varyantlarında görülür. Hatice İçel, konuyla ilgili çalışmalar yapmıştır

Yüklə 135,24 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə