Xvi. YÜZyil türk edebiyati ünite 1 16. Yüzyılda Siyasal, Kültürel ve Edebi Hayat



Yüklə 135,24 Kb.
səhifə5/6
tarix20.08.2018
ölçüsü135,24 Kb.
#63671
1   2   3   4   5   6


Özet
: Sultan Murat, Köroğlu’na bir fermanla bezirgânlardan kırkta bir bac alma hakkı verir. Bu durumdan kurtulmak isteyen bezirgânlar yedide bir bac ödedikleri yalanını uydururlar. Sultan Murat, Köroğlu’nun saraya getirilmesini emreder. Derviş kılığında Gürcüstan’a giden Köroğlu, sarraf dükkânı önünde oyun oynayan Afganistan Şahının torunu Esebali’yi kaçırır. Esebali yedi yaşında olmasına karşın altın üzerine işlenmiş yazı ve turayı parmaklarıyla silebilecek kadar kuvvetlidir. Esebali, Nigâr Hanım’ı anne, Köroğlu’nu ise baba bilerek büyür.

Bolu Beyi’nin hizmetindeki Keloğlan, Sultan’ın fermanını duyunca zindan da yatan Bolu Beyi’ne durumu bildirir. Sultana mektup yazan Bolu Beyi, Köroğlu’nu yakalarsa cezasının affedileceği ve Dönek Sultan’la evlenebileceği vaadini alır. Bolu Beyi, emrine verilen 80 bin piyade ve 80 bin süvari ile yola koyulur.

Sultan Murat, uzun süren kış nedeniyle halkın terk ettiği Erzurum’a gider. Karaz köyünde bir dervişe rastlar. Zengin olan bu kişi keşiştir. Yakın bir köyde de bir derviş yaşamaktadır. Biri zenginliğiyle, diğeri de iman kuvvetiyle hayatta kalabilmektedir. Derviş’in evine misafir olan Sultan’a 12 dakika içinde salatalık, yanındaki atlara da taze yönce ikram eden dervişe sorulunca, bütün bunları Bağdat’tan getirdiğini söyler. Sultan’ın yaz gelmeyecek mi sorusuna derviş dua ile yanıt verince, kış gider baharlar açar. Köyün ismi de umudum köyü olur.

Koçaklarının ısrarıyla ağır kış şartlarında bac almak üzere derviş kılığında İstanbul yoluna düşer. Yolda karşılaştığı askerler ona Köroğlu’nu bulmaya çalıştıklarını söylerler. Bolu Beyi’nin çadırına giden Köroğlu, kendisinin de Köroğlu’nun düşmanı olduğunu söyler. Bununla da kalmayıp bin altın karşılığında Bolu Beyi ve askerlerini Çamlıbel’e götürebileceğini söyler. Askerlerden biri Köroğlu’nu tanır ve Bey’e haber verir. Köroğlu, ordu içindeki komutanları, Sultan tarafından Bolu Beyi’ni yakalamakla görevlendirildiği yalanına inandırır. Askerlerden önce Çamlıbel’e ulaşarak koçaklarını haberdar eder. Demircioğlu’na Bolu Beyi’ni yakalama emrini verir. Demircioğlu, Bolu Beyi’ni yakalayıp Çamlıbel’e getirir. Köse Kenan, acınacak haldeki Bolu Beyi’nin affedilmesini ister. Yanında Köroğlu olmadan İstanbul’a dönerse cezasının devam edeceğini söyleyen Bolu Beyi’ne elleri ve kolları bağlı olarak kendisini yanında götürebileceğini söyleyen Köroğlu, bu şekilde Bolu Beyi’nin yanında yola koyulur. Bolu Beyi, yolculuk boyunca Köroğlu’na işkence eder. Köroğlu’nu yolda karşılarına çıkan taşkın bir dereye atarlar. Dereden kurtulan Köroğlu bir sigara yakar. Sigaranın dumanını gören askerler Köroğlu’nun ölmediği haberini Bolu Beyi’ne iletirler. Bey, paşalardan yardım ister ancak paşalar oralı olmaz. Bolu Beyi de tek başına yakalar Köroğlu’nu. Elini ayağını bağlayıp Sultan’ın huzuruna çıkarır. Köroğlu’nun öldürülüp başının denize atılması emri verilir.

Köroğlu’nun hile ile yakalandığını anlayan Dönek Hanım Bolu Beyi’ne, Köroğlu’nu kendisinin öldürmek istediğini belirten bir mektup yazar. Köroğlu’nu haremine alır. Oraya bakasını sokmaz. Bir süre sonra da Köroğlu’nun öldüğünü söyler. Sultan’a haberi veren Bolu Beyi özgürlüğüne kavuşur. Dönek Sultan’la altı ay sonra yapılacak olan düğün için hazırlıklara başlar.

Esebali Köroğlu’nu bulmak üzere yola çıkar. İstanbul yerine Halep’e gider. Yolda kırk haramilere yakalanır. Esebali, durumu harami başına anlatır. Harami başı, daha evvel çokça iyiliğini gördüğü Köroğlu’na yardım etmeye karar verir. Esebali pullu kıratı alarak İstanbul’a gider. Bolu Beyi’nin kahvesinde Bey’i taşlayan türküler söyler. Dönek Sultan Esebali’yi konağına davet eder. Bu ikisi birbirlerini sevmeye başlar.  İkisini da yanına alıp kaçan Köroğlu daha sonra Bolu Beyi için geri döner. Bey’i öldürür.

Dönek Sultan’ın babası Köroğlu’nu yakalaması için kardeşi Kiziroğlu’ndan yardım ister. Kiziroğlu Köroğlu’nu bulur ancak samimiyetini anlayınca onunla dost olur. Çamlıbel’de Esebali ile Dönek Sultan’ın düğünleri yapılır.
Köroğlu’nun Son Kolu: Köroğlu’nun mezarı yoktur (ölümsüzlük motifine uygun olarak). Ölümsüz olduğuna inanıldığı için Doğu Anadolu âşıkları her faslın başında ve sonunda onu anarlar.


Özet
: Frenk Bezirgân’ın oğlu Köroğlu tarafından kaçırılır. İntikam planı yapan Frenk, tabancayı icat eder (başka yolla Köroğlu’nu alt edemeyeceğini bilmektedir) ve bunu Ayvaz’a hediye etmek ister. Ayvaz genç ve silahlara düşkün biridir. Silah onun elinde olursa koçaklar arasında fitne çıkma ihtimali kuvvetlenirdi. Frenk, tabancayı Ayvaz’a verip geri döner.

Demircioğlu Ayvaz’ın elindeki silah yüzünden ölür. Duruma kızan Ahmet Bezirgân da Ayvaz’ı öldürür. Dağıstanlı Hasan da Ahmet Bezirgân’ı öldürür. Üzüntü içindeki Köroğlu hazineyi 22’ye böler. 1 hisseyi kendine ayırıp kalan hazineyi taburlarına paylaştırır. Ailesini yanına alarak Şam’a gider. Çamlıbel dağılınca Frenk, intikamını almış olur. Köroğlu da Kırklar dağında inzivaya çekilir. Köroğlu’nun evlilik vaat ettiği Benli Böne üzülüp intihar eder. Kırklar dağına defnedilir. Köroğlu ile oğlu, Döne’nin mezarını ziyarete giderler. Oğul önde yürürken ailenin kalan fertlerini yanına alıp Dağıstan yolunu tutması ve Köroğlu’yla atını bir daha aramamasını söyleyen bir ses işitir. Döner bakar; Köroğlu yok! Köroğlu bir daha görünmez. Sadece sazının sesi Kırklar dağında duyulur.


Diğer Kahramanlık Hikâyeleri
Kirmanşah Hikâyesi

Sadece Türkiye ve Azerbaycan sahasında bilinmektedir. Ali Berat Alptekin, hikâye hakkında tez hazırlamıştır. Şimşek, Çolak ve Duymaz’ın da konuyla ilgili çalışmaları vardır. kaynağı Binbir Gece Masalları’dır.




Özet
: Tiflis hükümdarı Hurşut Şah’ın çocuğu olmamaktadır. Şah, veziriyle birlikte su kenarına gider. Yanlarına derviş gelir. Çocuğu olması için tavsiyelerde bulunup kaybolur. Şah, söz dinler ve zaman gelince çocuğu olur. Güçlü kuvvetli doğan çocuk dört yaşına geldiğinde bütün Tiflis ondan korkar olmuştur. Çocuğa ad konulması istendiğinde derviş ortaya çıkar ve çocuğun ismini verir (Kirmanşah).

Kirmanşah, Yemen sultanının kızının güzelliği ve kuvvetini işitir. Kirmanşah, Sultanı yenince ikisi birlikte Tiflis’e dönerler. Rüyasında dervişten üç bade alır. Birincisi Allah; ikincisi üçler, yediler kırklar; üçüncüsü ise Herat hükümdarı Selim Şah’ın kızı Mahperi Han aşkınadır. Derviş aynı gece Mahperi Han’a da bade verir (kader, bu şekilde ağlarını örüyor). Aşkından deliye dönen Kirmanşah, Tiflis’ten ayrılır. Yolda çeşitli hayvanlarla karşılaşır; ejderha, aslan/kaplan… Daha sonra on dört bin atlısı olan Koca Arap’la karşılaşır. Kirmanşah’ın yanındaki Yemen Şahının kızı, Koca Arap’ın kahramanı Mecal Vermez’i yener. Koca Arap’ı da Kirmanşah alt eder. Haraç kesme adetini terk eden Koca Arap, buna karşılık Kirmanşah’ın kendisine oğul olmasını ister. Kirmanşah, başından geçenleri Koca Arap’a anlatır. Koca Arap, atını (Karakaytaz) Kirmanşah’a verip onu Herat’a yolcu eder.

Kaf Dağı’ndan çıkıp gelen Ağ Dev, Mahperi’yi kaçırır. Herat yas içindedir. Şah, Kirmanşah’a olanları anlatır. Kirmanşah, yanına arkadaşlarını alıp yola çıkar. Bir tepede pirle karşılaşırlar. Pirin tembihi üzerine Kirmanşah’ın arkadaşları Herat’a geri dönerler. Yola yalnız devam eden Kirmanşah, Davudoğlu Süleyman’ın bahçesine ulaşır. Bahçedeki bir levha onu Kaf Dağı’nda karşılaşacakları hakkında uyarır. Yola devam eder. Billur-i ezeme geldiğinde buranın yarısının ateş yarısının da kar olduğunu görür. Bu yeri geçip devin kalesine ulaşır. Kalede kapı yoktur. Rüyasında Hızır’ı gören Mahperi, sevdiceğinin geldiği haberini alır. Yanındaki kemendi kaleden aşağıya sarkıtır. Kirmanşah kaleye girer. Devin yerini öğrenip, başucundaki kılıçla devi öldürür. Kirmanşah, kalede esir olan amcaoğullarını da kurtarır. Kementle kaleden inerlerken arkalarında kalan Kirmanşah’ın yaralanmasına sebep olurlar. Şiraz’a doğru giderlerken Mahperi guruptan ayrılır. Babalarının tahtına varis olan iki oğul, Kirmanşah’ı devin yediği yalanını uydururlar.

Yaralı olan Kirmanşah, Karakaytaz’ın sırtında yola düşer. Mahperi’yi bulur. Yola birlikte devam ederler. Annesi Zöhre Banu’ya ait bir çimenlikte istirahat ederler. Rüyasında oğlunun geldiğini gören Zöhre Banu, bahçeyi gezmeye çıkar. Süt aramak üzere Kirmanşah’ın yanından ayrılan Mahperi, geri döndüğünde Kirmanşah’ı bıraktığı yerde bulamaz. Bu nedenle kendini ırmağa atar. Kızın kemeri bir dala takılır. O ağacın altında saklı hazineyi gören daldan kurtulur ve bir değirmenin bendine kadar sürüklenir. Değirmenci kızı bulup evlat edinir. Birlikte hazineye de sahip çıkarlar.

Kirmanşah babasının askerleriyle birlikte Mahperi’yi arar. Sahipsiz kalan Karakaytaz, Koca Arap’a geri döner. Kirmanşah’ı aramaya çıkan Koca Arap, Şiraz’a ulaştığında Ahmet Şah’ın oğullarının yalanlarını anlayıp onları öldürür.

Kirmanşah ve Koca Arap, Mahperi’nin yaptırdığı bir hayratın başında rastlaşırlar. Değirmenci de iki âşığı evlendirir. Düğün-dernek mutlu son…


Şah İsmail Hikâyesi

Balkanlardan Türkmenistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada çok sayıda anlatması vardır. Masal kaynaklıdır. Sevgi konulu halk hikâyelerinin tamamında var olan elma yiyerek çocuk sahibi olmak burada da vardır (üremenin evrensel sembolü elma). Alp tipi kahramanın yapıp ettikleri destansı motifleri çağrıştırır. Şah İsmail çok eşlidir. Bir diğer önemli husus; oğulun getirdiği kızlara babanın âşık olmasıdır. Faruk Çolak’ın konuyla ilgili doktora tezi vardır.




Özet
: Çocuğu olmayan Kandehar Padişahı vezirini yanına alıp yola çıkar. Karşılarına çıkan derviş bir elmayı ikiye bölerek eşleriyle yemeleri için bunlara verir. Elmanın kabuklarını da ahırdaki kısrağa vermelerini salık verir. Söz dinlerler ve vakit gelince hem çocukları olur hem de kulunları. Çocuk 15’ine gelince derviş gelir ve çocuğa Şah İsmail ismini verir. Ahırdaki kuluna da Kamer Tay adını vererek kaybolur. Şah İsmail ava çıkar. Çeşme başında uyur ve kırkların elinden bade içer. Gezisi sırasında Türkmen Beyi’nin kızı Gülizar’a âşık olur. Evlenirler. Gülizar’ın annesi olanlara razı olmadığı için kızını alıp Hindistan’a gider. Gülizar ardında bıraktığı mektupla yerini bildirir. Şah İsmail, sevdiğinin ardından yola koyulur. Yolda karşısına çıkan bir kaleyi yıkıp içerisinde Gülperi’yi bulur. Gülperi’nin kardeşlerini kurtarmak üzere devlerle savaşır. Devleri yener, kardeşleri kurtarır. Gülperi’ye evlilik sözü vererek yola devam eder. Arapüzengi’nin kalesini bulur. İnsan başından yapılmış bu kalenin tamamlanması için son bir kelleye ihtiyaç vardır. Arapüzengi bu niyetle Şah İsmail’la dövüşür ve mağlup olur. Şah İsmail, Arapüzengi’ye de evlilik sözü vererek yola birlikte devam ederler. Hint Padişahı’nın oğluyla evlendirilmiş olan ve gerdekten önce kırk gün süre isteyen Gülizar’ı Arapüzengi’yle birlikte kaçırırlar. Dönüş yolunda Gülperi de onlara katılır. Oğlunu gelinlerinden kıskanan anne, kocasından Şah İsmail’i öldürüp gelinleri almasını ister. Padişah hile ile oğlunu yakalatıp idamını ister. Gözlerine mil çekilen Şah İsmail dağa terk edilir. Durumdan haberi olmayan Arapüzengi, Şah İsmail’in eve dönmemesinden evhamla kayınbabasının saraya gelmesi için gönderdiği 99 kadının başını keser. Güvercinlerin yardımıyla Şah İsmail yeniden görmeye başlar. Orduya katılarak Arapüzengi’ye karşı savaşa katılır. İkili birbirlerine üstünlük sağlayamazlar. Arapüzengi Şah İsmail’i tanır. Güç birliği ile babayı alt ederler. Şah İsmail tahta çıkar. Üç hatunla kırk gün kırk gece düğün yapılır.
Yaralı Mahmut Hikâyesi

Hikâye, masallarda karşımıza çıkan, geceleyin etrafı aydınlatan çamçırak(Şamşırak, Şimşirik: Aydın kimselerin dilinde Şeb-Çerağ olarak bilinen geceleyin parıldayan yakut taşının halk dilindeki karşılığıdır) taşlarının Bağdat’tan alınıp İstanbul’a getirilmesi etrafında şekillenir. Sadece Türkiye’de bilinmektedir. Zeynelâbidin Makas’ın yüksek lisans, Ensar Aslan’ın da konuyla ilgili doçentlik tezi vardır.


Özet: Ali Bezirgân adlı tüccarın Ahmet ve Mahmut adında iki oğlu vardır. Mahmut akıl sahibi, ailesine bağlı iken Ahmet bunun tersidir. Baba ölünce, Ahmet mirası tüketir. Mahmut, annesini yanına alıp çobanlık yapmaya başlar. Muhteşem bir saray yaptıran Osmanlı Padişahı, şamşırak taşlarıyla bu saray daha güzel görünür dedikleri için bu taşları bulmak ister. Taşları getirene dünyalığını vaat eder. Mahmut bu işe talip olur. Taşlar Gence padişahındadır. Emrine verilen orduyla yola çıkar. Ordular cenk eder. Dökülen kan dursun diye Mahmut’un karşısına bir pehlivan çıkarılır. Pehlivan güreşi kaybedince yüzündeki peçeyi kaldırır. Pehlivan meğerse kızmış! Mahmut o anda âşık olur ve bayılıp düşer. Kızın adı Mehbub’dur. Kendisini yenenle evleneceğini vaat etmiştir. Şamşırak taşları da koynundadır. Mehbub’la birlikte İstanbul yoluna girer. Mehbub’la daha evvel nişanlanmış olan Kara Vezir, Gence padişahına korku salmaktadır. İstanbul’a giden bir cadı yaptığı sihirle kızı Mahmut’tan ayırır. Terk eden eşini takip eden Mahmut Kahraman dağlarında Mehbub’la karşı karşıya gelir. Mehbub, sihrin etkisiyle Mahmut’u yaralayıp Gence’ye ulaşır. Büyünün tesiri geçince cadıyı öldürür ancak Kara Vezir’le evlenmekten kurtulamaz. Yaralı Mahmut’u bir Bezirgân bulup iyileştirir (Mahmut’u tedavi eden Gülşen, Mehbub’un arkadaşıdır). Mehbub’la Kara Vezir’in düğün hazırlıkları sürerken Mahmut gelip gerdek odasına saklanır. Kara Vezir’i öldürüp Mehbub’u yanına alarak İstanbul’a doğru yola koyulur. Mehbub, çeyizi olmadığı için önce çeyiz düzmek üzere para kazanmaları gerektiğini söyler. Haramiliğe başlarlar. Kuvvet komutanı olan Ahmet, çifti yakalar ve Padişahın huzuruna çıkarır. Padişah çifti cezalandırmaz, evlendirir.
Ünite 5
Sevda Konulu Halk Hikâyeleri
Ercişli Emrah ile Selvi Han Hikâyesi

Türkiye dışında; Azerbaycan, Türkmenistan ve Balkanlarda da bilinmektedir. Muhan Bali (1973) tarafından hikâye hakkında tez çalışması yapılmıştır. Saim Sakaoğlu ve Ali Saracoğlu Ercişli Emrah’ın âşıklık ve hikâyeciliği hakkında çalışma yapmıştır. Saim Sakaoğlu ile Ali Berat Alptekin, hikâye hakkında bibliyografya çalışması yapmıştır.


Özet: Tahtı İsfahan’da olan Şahoğlu Şah Abbas’ın kırk âşığı vardır. Âşıklar Gence’ye Kara Vezir’e misafir olurlar ve atışmak için rakip isterler. Rakip çıkmayınca Âşık Ahmet saraya çağrılır. Âşıklarla aşık atamayan Âşık Ahmet, ailesiyle birlikte Erciş’e zorunlu olarak göç eder. Miroğlu Ahmet Bey’in evindeki âşık fasıllarına katılır. Oğlu Emrah’ta yaşı 14’e gelince babasıyla birlikte fasıla gider. Sazı eline alır ve bütün tellerini kırar. Babasından dayak yer. Emrah, köyün dışındaki çeşmeye gidip elini yüzünü yıkar. Abdest alır, namaz kılar ve dua edip âşıklık ister. Duası kabul olur: Rüyasında Pir Emrah’a yeşil fincanda bade içirir. Birincisi Allah’ın aşkına, diğeri üçler, beşler, yediler, kırklar aşkına, sonuncusu da Miroğlu Ahmet Bey’in kızı Selvi Han aşkına. Pir, Emrah’a Selvi Han’ın yüzünü de gösterir. Emrah, ağzından köpükler saçılarak bayılır.

Emrah’ı bulanlar onu uyandıramazlar. Babası durumu anlar ve sazının tellerine vurarak Emrah’ı uyandırır. Başından geçenleri manzum olarak anlatmaya başlayan Emrah babasıyla atışmak ister. Babasına sorular sorar, baba cevap veremez. Babası, Emrah’ın üstünlüğünü kabul eder. Bunu üzerine Miroğlu Ahmet Bey, Emrah’ı evlat edinir.

Selvi Han’ın yıldızı sevdaya akar ve hastalanır. Selvi Han’ın sırdaşı Nazlı, iki âşığı buluşturur.

Şahoğlu Şah Abbas, Van kalesini almak üzere sefere çıkar. Kaleyi kuşatır ama alamaz. Bulunduğu yere bağ diktirir ve adını da Şahlar Bağı koyar. Kuşatmayı kaldırıp Erciş’e doğru yola koyulur. İki asker Miroğlu Ahmet Bey’in bahçesine girip Selvi Han ve Nazlı’yı kaçırırlar. Bunun üzerine Emrah gurbete çıkar. Şahoğlu Şah Abbas, talan ve kız kaçırma olaylarına sinirlenip sorumlularını cezalandırır. Sahat Çukuru’nun yöneticisi Yakup Han’ın yönetimini beğenen Şah Abbas, onu yanına alıp İsfahan’a döner.

Abbas, İsfahan’a dönünce Selvi Han’la evlenmek ister. Selvi Han bir bağ dikilmesini ve bağlar üzüm verince düğün yapılmasını şart koşar (7 yıldır bu süre). Emrah, İsfahan yolundayken düğün haberini öğrenir. Yakup Han, Emrah’ı kendi âşığı yaparak fasıllara sokar. Şah Abbas’ın huzuruna çıkar. Selvi Han’ın amcasının kızı olduğunu söyler. Emrah’ın sözlerini Selvi Han doğrular. Hak âşığı olup olmadığını sınamak isteyen vezirler, Emrah’ın verilecek zehri içmesini isterler. Selvi Han’ın elinden içmek kaydıyla kabul eder. Pir yetişip işleri halleder. Şah Abbas Selvi Han ve Emrah’ı ağırlıklarınca altınla Erciş’e yola koyar. Yakup Han’da yanlarındadır. Erciş’e vardıklarında Selvi Han’ın kardeşleri âşıkların evliliğine karşı çıkar. Kardeşleri, Selvi Han’ı alıp Gence’ye kaçarlar. Kardeşleri Selvi Han’ı Kara Vezir’in oğluyla evlendirmek isterler. Selvi Han, çeyizindeki halıyı kendisinin dokuması şartıyla kabul eder (7 yıldır bu süre).Emrah, önce Erzurum sonra da Halep yollarında babasıyla birlikte Selvi Han’ı ararken Pir, Selâtin Peri adlı kıza bade sunar: badelerin üçüncüsü Emrah aşkına verilmiştir. Ertesi gecenin rüyasında tembihlenen işleri tutan Selâtin Peri, viran yerde Veran Bağları’nın dikimine başlar.

Emrah ile babasının yolu bahçeye varır. Selâtin Peri, Emrah’a elini tutmasını söyler, söyleneni yapan Emrah’ın aklı başından gider. Kendine geldikten sonra Selâtin Peri’den izim alıp Gence yoluna düşerler. Selvi Han’ın konağında bir araya gelirler. Kara Vezir, derhal cellatlarına haber verir. Yakalanan Emrah başından geçenleri anlatır. Anlattıklarının teyidi için İsfahan’a elçi yollanır. Kara Vezir sahte bir fermanla Emrah’ın infazını emreder. Vezirler Gence sokaklarında her gün bir saat gezdirilen Emrah’ın dokuzuncu günde infaz edileceğini söylerler.

Emrah’ın babası İsfahan’da Şah Abbas’ı bulur. Yakup Han, Emrah’ın asılması için götürüldüğü Kanlı Dere’ye gider. Cellatlarını birbirine düşüren Emrah son anda kurtulur. Emrah’ı yanına alan Yakup Han, Kara Vezir’in sarayına gider. Yalanları ortaya çıkan Kara Vezir öldürülür. Hep birlikte İsfahan’a dönerler. Düğümler burada çözülür, Selâtin Peri de İsfahan’a getirilir. Emrah önce Selvi Han’la bir hafta sonra da Selâtin Peri’yle evlenir.

Şahoğlu Şah Abbas: Adaleti temsil eder.

Kara Vezir: Muhterem kötü eleman
Karaca Oğlan İle İsmikan Sultan

Hikâyenin bir tek anlatması vardır o da Radloff’un Proben’inin VI. cildindedir. Hikâye hakkında Ali Berat Alptekin, Saim Sakaoğlu, Esma Şimşek gibi isimlerin çalışmaları vardır. Hikâye, ihtiyar bir kadının bedduasıyla başlar (Üç Turunçların temel motifi). Karaca Oğlan’ın şiir söylemeye başlaması rüya motifine bağlıdır. İlim, irfan sahibi bilge kişiliğiyle Karaca Oğlan, Anadolu erenlerini temsil eder mahiyettedir.


Özet: Smayıl, nefesi hak yolunda olan biridir. Çeşme başında yaşlı kadının bardağını kırar ve beddua alır. Smayıl’a rüyasında İsmikân Sultan gösterilir. Kendinden geçen Smayıl şiir söylemeye başlar ve namı olur Karaca Oğlan. Gurbete çıkar. Yolda karşısına çıkan peri kızlarına türküler söyler. Murat Paşa’nın kahvesinin bulunduğu şehre varır. Kahveye çırak olan Karaca Oğlan, bilmeden İsmikân Sultan’ın evine suya gider. Yolda iki kişinin kavgasını çözer onları barıştırır. Murat Paşa, şiirler söyleyen bilge çırağı için meclis tertip eder. Karaca Oğlan burada İsmikân Sultan redifli bir şiir söyler. Dinleyiciler arasındaki kızın babası bu duruma bozulur. Murat Paşa’nın hatırına kızını vermeye razı olur.

Karaca Oğlan Belgratlı, İsmikân Sultan ise Tunalıdır. Kırk gün kırk gece düğün yapılır. Yedi gün izin alıp ayrılan ancak zamanında dönmeyen Karaca Oğlan’ın öldürülmesi istenir. Murat Paşa’dan af dileyen Karaca Oğlan bağışlanır. İsmikân Sultan’ın yanına gittiğinde onu bir Arap’la görür ve böylece sevgilisini terk eder.

İsmikân Sultan’ın babasının gemisinde çalışan Prikaşçik, hediyelerle birlikte İsmikân Sultan’ın yanına gelir. Karaca Oğlan’ın gidişine üzülen İsmikân Sultan hastalanıp yataklara düşer. Vücudu şişer. Karaca Oğlan için yeniden ölüm fermanı çıkaran Murat Paşa duruma dayanamaz ve kızını, şehrin dışına terk eder. Prikaşçik, Karaca Oğlan’ı bulur ve Murat Paşa’nın yanına doğru yola koyulurlar. Yolda İsmikân Sultan’ı gören Karaca Oğlan, sevgilisini affeder. Sevgilisini kaplıcalara götürüp iyileştirir.

İkisi evlenip muratlarına ererler. Prikaşçik ise onlara hizmetçi olur.
Kerem İle Aslı Hikâyesi

Bütün Türk cumhuriyetleri ve topluluklarında bilinmektedir. Hikâyenin doğuş yeri olarak Doğu Anadolu ve Azerbaycan gösterilir. Manzum kısımları nesir kısımlarına daha fazladır. Şükrü Elçin ve Ali Duymaz, hikâye hakkına çalışmışlardır. Hikâye din farklılığı üzerine kurulmuştur. Hikâyenin başında Aslı’nın adı Meryem, Kerem ‘in ise Muhammet’tir.


Özet: Âdil Şah, İsfahan’ın Şahı, Keşiş ise hazinedarıdır. Sıkıntıları, çocuklarının olmamasıdır. Yollara düşerler. İhtiyar bir adam dertlerini anlar ve onlara eşleriyle birlikte yemeleri için elma verir. Elma yenir, zamanı gelince çocuklar dünyaya gelir. Şah’ın oğlu Ahmet Mirza, Hazinedarın kızı da Kara Sultan adını alır. Beşik kertmesidirler. Aralarındaki din farkını dert edinen Hazinedar, işini terk edip, ailesiyle birlikte İsfahan’dan ayrılır, Zenge’ye göç eder. Ahmet Mirza uyuyakalır ve üçler, yediler, kırkların elinden bade içer. Rüyasında Kara Sultan’ı görür. Yollara düşer. Zenge’ye vardığında Keşişe misafir olur. Durumu anlayan Keşiş, Kara Sultan’ın öldüğü yalanını uydurur. Yas içindeki Ahmet Mirza, ava çıkar. Şahininin peşinden bir bahçede Kara Sultan’ı bulur. Diz dize türküler söylerler. Türkülerdeki “Kerem” ile “Aslı” isimlerini mahlas edinirler.

Ahmet Mirza hastalanır. Derdinin dermanı “Aslı”dır. Keşişe haber gönderilir. Durumu anlayan Keşiş, ailesini alıp kaçar. İyice dertlenen Kerem, arkadaşı Sofu’yu yanına alıp gurbete çıkar. Van yolunda Kırk haramilere yakalanır. Hak âşığı olduğu anlaşılınca serbest kalır. Türlü badirelerden sonra avcının tuzağındaki ceylanla söyleşir. Başı sıkışınca Hz. Hızır’ın yardımına mazhar olur. Erzurum’da Alık Paşa’nın kahvesinde türküler söyler. Yolu Kayseri’ye varınca diş çektirmek bahanesiyle Aslı’nın evine gider. Aslı’nın dizinde bütün dişlerini çektirir. Uzun zaman önce Aslı’dan aldığı mendille ağzındaki kanı silerken Aslı onu tanır. Evden çıkarken ayağı kapıya sıkışan Kerem, Aslı’ya olan aşkının üçte birinin kıza verilmesini niyaz eder. Dua kabul olur. Sevgililer gece vakti kaçmaya karar verirler. Gece vakti Kerem ve Sofu yakalanır. İdamına karar verilir. Kırk kızın arasından Aslı’yı tanıyan Kerem, hak âşığı olduğunu ispat eder ve idamdan kurtulur. Keşişten düğün hazırlıklarına başlaması istenir. Göçünü hazırlayan Keşiş yola çıkar. Peşinden gidildiyse de yakalanamaz. Kerem ve Sofu onları aramaya koyulur. Halep’te Külhanbeyi’nin yardımıyla Aslı’yı bulurlar. Kerem yine yakalanıp hapse atılır (genç kızla görünmesi suç sayıldı). Aslı bir başkasıyla evlendirilir. Halep Paşa’sı nikâh kıyılırken Aslı’yı alır ve Kerem’le evlendirmek ister.  Keşiş, kızının gelinliğini dikmek şartıyla razı gelir bu işe. Gerdekte, sihirle dokunan elbisenin düğmelerini açmaya çalışan Kerem sihre karşı koyamaz. Bir “ah” çeker ve ağzından çıkan alevle tutuşur. Aslı da bu ateşi söndürmeye çalışırken ateşe kapılır.  İkisi de yanıp kül olur. Keşiş ve karısı öldürülür. Sofu da, ismi Esma olan bir kızla evlenir.


Âşık Garip Hikâyesi

Balkanlardan Doğu Türkistan’a uzanan coğrafyada bilinmektedir. Azerbaycan çıkışlı olduğu görüşüne itibar edilmektedir. Fikret Türkmen’in doktora tezi bu hikâye ile ilgilidir. Dede Korkut Hikâyelerinden Kampüre’nin Oğlu Bamsı Beyrek hikâyesi ile arasında benzerlikler vardır (görmeyen gözün tedavisi, ağlamaktan dolayı gözleri kör olan anne, tedavide kanın mendille göze sürülmesi ile Haz. Hızır’ın atının ayağından alınan toprağın göze sürülmesi).


Özet: Tebrizli Hoca Maksud’un oğlu Resul ve kızı Güllü Han, büyüme çağındayken babaları ölür. Resul, arkadaşlarıyla içkili meclislere girer. Miras tükenir. Çalışması gerekir ancak bir baltaya sap olamaz. Berat gecesindeki bir sohbette Kelaoğlan, aşağılamak maksadıyla Resul’den saz çalmasını ister. Namazını kılıp dua eden Resul, rüyasında üçler, yediler, kırkların elinden bade içer. Hem âşıklığı öğrenir hem de Tiflisli Hoca Sinan’ın kızı Şah Senem’e sevdalanır. Annesi ve kız kardeşiyle birlikte Tiflis’e doğru yola çıkar. Tiflis’te Canım Hoca, aileye kucak açar. Resul’e Tiflis’te Garip adını yakıştırırlar. Âşık fasıllarında namı yürüyen Resul’den Hoca Sinan, yanında çalışmasını ister. Senem’in arzusuyla Garip, kızı babasından ister. Baba, başlık olarak kırk kese altın karşılığında razı olur. Sazını evin duvarına asan Garip, yollara düşer. Garip önce Erzurum’da itibar edinir. Senem, yazdığı mektubu Garip’e ulaştırsın diye Şah Veled’e verir. Senem’i seven Şah Veled, Kelaoğlan ile kafa kafaya verir. Garip’in daha önce Kelaoğlan’a verdiği gömleği kana bulayıp, Garip’in annesine götürürler. Oğlunun öldüğünü sana anne gece gün ağlar ve kör olur. Şah Veled, Senem’e dünür gönderir. Garip’in öldüğüne inanmayan Senem, Kelaoğlan’dan doğruyu söylemesini ister. Kelaoğlan oyunundan dönmez. Senem beddua eder. Çok geçmeden Keloğlan ölür. Garip’in annesi, kız kardeşi ve Senem, işin aslını öğrenebilmek için bir bezirgândan yardım isterler. Bezirgân, elinde Garip’in bade içtiği tas ile yollara düşer, nihayet Garip’i bulur. Olanları öğrenen Garip, Tiflis’e dönmek üzere yola koyulur. Yolda sıkıntılar yaşar ancak Hz. Hızır ona yardım eder. Evine vardığında kız kardeşi ancak duvardaki sazın telleri kopunca Garip’i tanır. Hz. Hızır’dan aldığı toprak ile annesinin gözlerini iyileştirir. Şah Senem’le Şah Veled’in düğünlerinin otur dokuzuncu günü gelmiştir. Garip, düğün evine gider. Sevdiğini alır. Kız kardeşi Güllü Han’ı Şah Veled’e verir. Hep birlikte düğün yaparlar.   
Yüklə 135,24 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə